HABER MERKEZİ-
İki eli olmayan tutsak Ergin Aktaş, yoldaşı Abdulkadir Kuday’ın nasıl katledildiğini anlattı: Bugünlerde Yenidoğan çetesinin hastanede bebekleri nasıl katlettiği konuşulurken, siyasi tutsakların tedavi süreçlerine ilişkin şikayetleri daha anlamlı hale geldi. Sağlık sistemindeki korkunç çürümüşlüğün cezaevlerine yansıması da bilinçli olarak tutsakları ölüme sürüklemek oluyor. Şimdi size bir tutsağın bilinçli olarak nasıl katledildiğinin hikayesini anlatacağız.
‘Sağlıkçı Abdulkadir Kuday’a ‘seni entübe edeceğiz, yoğun bakımda yatırılacağın için orada refakatçi olmaz’ demiş. Doktor gelmiş, arkadaşa bağırıp çağırmış. Hangisi doktor hangisi sağlık çalışanı belli değilmiş. Bu süre içinde tartışmanın birinde ‘doktor’ ‘en fazla üç gün içinde öleceksin’ demiş. Defalarca ‘ben yoldaşlarımın yanında ölmek istiyorum’ demiş.’
‘Hastaneden getirildiği akşam her yeri kan içindeydi. Bana ‘Heval o kirli kıyafetleri atalım’ dedi. ‘Bu kıyafetleri atmayacağım, onları ayaklarımla yıkayacağım ve seni o kıyafetlerle açık görüşe götüreceğim’ dedim. O elbiseleri bütün bir kapitalist moderniteyi çiğner gibi çiğnedim. A-16 koğuşuna sistemi sokmayacaktık… Son ana kadar direndi, direndi, direndi…’
Bir tutsağın katledilme hikayesi-1
GÜLCAN DERELİ
Bugünlerde Yenidoğan çetesinin hastanede bebekleri nasıl katlettiği konuşulurken, siyasi tutsakların sağlığa erişim ve tedavi süreçlerine ilişkin şikayetleri daha anlamlı hale geldi. Her alanda olduğu gibi sağlık sisteminde de korkunç çürümüşlük buz dağının yalnızca görünen kısmı. Bunun cezaevlerine yansıması da göz göre göre gelen ölümler oluyor. Şimdi size bir tutsağın bilinçli olarak nasıl katledildiğinin hikayesini anlatacağız.
Abdulkadir Kuday, önce suçsuz olduğu HTS kayıtları ve tanıklarla kanıtlı olmasına rağmen ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırıldı. Cezaevine girmeden önce sağlığı yerinde olan Kuday, Tekirdağ Cezaevi’nde arkadaşlarıyla katıldığı bir spor etkinliğinde sağ ayağını kırdı, hastanede tedavi altına alındı. Fakat sırtında ve bedeninde gittikçe artan ağrılar sürdü. Bunun üzerine tekrar götürüldüğü hastanede bel fıtığı teşhisi ile ameliyat edildi. Bu ameliyattan sonra her iki ayağı da tutmaz oldu. Bunun sonucunda kısmi felç geçirdi. Götürüldüğü hastanede bel fıtığı olmadığı, teşhisin ve ameliyatın yanlış olduğu, asıl hastalığının ALS olduğu ortaya çıktı. Kuday’ın sağlığı bu nedenle hızla kötüleşti. 38 kiloya kadar düştü. Kuday, 22 Ağustos’ta Çam Sakura Hastanesi’ne kaldırıldı. Burada kötü muamele ile karşılaştığı için tekrar cezaevine götürüldü ve doktorların “en fazla üç gün içinde öleceksin” dediği Kuday, 42 gün sonra yani 2 Ekim’de Metris R Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşamını yitirdi. Şimdi ilk kez öğreniyoruz ki Kuday hastanede katledilme girişimi ile karşı karşıya kalmış.
Kuday’ın en yakını A-16 koğuşundaki arkadaşı ve iki eli olmayan Ergin Aktaş, bütün bu sürecin tek tanığı. İki eli olmayan Aktaş, koluna geçirdiği süt kutularına bantladığı bir kalemle yazıyor mektubu. Aktaş’tan öğreniyoruz ki Kuday, “entübe edilmesi” talimatıyla hastaneye kaldırılıyor, sağlıkçılar “talimat var seni entübe edeceğiz” diyor. Kuday entübe edileceğini söyleyen doktorlarla tartışıyor ve hastaneden cezaevine gönderiliyor. İki gün sonra da yaşamını yitiriyor.
Ergin Aktaş’a ÖHD İstanbul Şubesi’den avukatlar aracığıyla sorularımı gönderiyorum. Ergin Aktaş, 16 sayfadan oluşan bir cevap yazmış olmayan iki eli ile… 4 bölümden oluşan dosyada sözü her kelimeyi bin bir emekle yazan Aktaş’a bırakıyorum.