HABER MERKEZİ – Önder APO’nun rol oynayabilmesi için her şeyden önce 26 yıldır süren bu tecridi ortadan kaldırmak gerekir. Yoksa bunu yapmayıp da Önder APO’yu “Rol oynamaya” çağırmak, pratikte hiçbir değer ve anlam ifade etmeyecektir.
Önder Abdullah Öcalan ile tam 43 ay sonra bir görüşme yapılabildi. 23 Ekim günü yeğeni Ömer Öcalan İmralı’ya gidip görüşme yaptı. Önder Apo’nun sağlık haberlerini ve selamlarını tüm Kürt halkına, kadınlara ve insanlığa ulaştırdı. Sadece bunun bile her alanda çok ciddi etkisi oldu. Demokratik çözümden yana olan, barış ve özgürlük isteyen herkes büyük bir moral alırken, savaşa kilitlenmiş olan devletçi siyaset bile kısmi bir nefeslenme imkânı buldu. Çünkü kendisini bile esir alan çıkmaz ve çözümsüzlükler için, küçük de olsa bir çözüm imkânı ve umudu belirdi.
Kuşkusuz 43 ay sonra böyle bir umudun belirmesi kendiliğinden olmadı. Varlığını savaşla ve rehine korsanlığıyla sürdüren iktidar ve devlet güçlerinin inayetiyle hiç olmadı. Her şey, bilinen ve çok söylenen deyimle, dişle ve tırnakla sökülerek alındı. 43 ay sonra umudumuzu tazeleyen ve güçlendiren görüşme, tamamen her alanda yürütülen mücadelenin sonucu oldu. 10 Ekim 2023 tarihinde ilan edilen ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü hedefleyen Küresel Özgürlük Hamlesi, ilk mütevazi sonucunu ikinci yıla girişte gerçekleşen 23 Ekim tarihli görüşme ile verdi. Bu bakımdan, katkısı olan ve emeği geçen herkesi kutlamak lazım.
Elbette bu durumdan çıkartacağımız çok önemli sonuçlar var. 23 Ekim tarihli görüşme gösterdi ki, mücadele kazandırıyor; doğru ve etkili mücadele edilirse sonuç alınabiliyor. Yani her şey mücadele ile elde ediliyor. Dün bunu bir öngörü ve inanç ilkesi olarak söylüyorduk, geçmişin öğrettiği ders olarak ifade ediyorduk; bugün ise, artık pratik mücadelemizle kanıtlanmış bir gerçek oluyor. Mücadele kazandırır derken; gördüğümüz, yaşadığımız ve de yarattığımız bir şeyi ifade etmiş oluyoruz. Bu da daha fazlasını elde etmek için umudumuzu artırıyor, inancımızı güçlendiriyor. Demek ki mücadele kazandırıyor. O halde daha yaygın, daha etkili ve daha güçlü mücadele edersek, o zaman Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü mutlaka sağlarız. 23 Ekim görüşmesi bunun önünü açtı; hepimizin yürüteceği büyük mücadele de bunun gerçekleştiricisi olacak. Bu temelde, Küresel Özgürlük Hamlesi’ni bundan sonra hepimiz daha güçlü ve inançlı yürüteceğiz.
Önder Apo, 23 Ekim tarihli görüşmede bir cümleyle yapılan tüm tartışmalara cevap oluşturacak bir tutum ortaya koydu. Mevcut savaş ve çatışma ortamını hukuki ve siyasi sürece çevirecek teorik ve pratik gücünün olduğunu belirtti. Böylece hem tartışılanlara cevap verdi ve hem de ön açıp çözüm yolu gösterdi. Her şeyi izleme imkânı olmadığına göre, güçlü hisleriyle bile olsa süreci herkesten çok takip etmekte ve bilmekte olduğunu ortaya koydu. Hem bugün yaşanmakta olan durumu belirtti ve hem de olması gerekeni ifade etti. Tabii her zaman olduğu gibi, şimdi de bunu yapacak güce sahip olduğunu belirterek, sorumluluk üslenmeye talip olduğunu ortaya koydu.
Kuşkusuz böyle bir tutum ve duruş çok önemlidir ve mutlaka değerlendirmeyi gerektirir. Yanlış anlayışlar ve bireysel çıkarlar nedeniyle her şeyin tersyüz edilmiş olduğu günümüz ortamında elbette çok daha fazla önemli ve değerlidir. Demokratik çözüm için rol üslenme istemi, adeta öküz altında buzağı ararcasına yürütülen ve adeta kör dövüşüne dönüştürülen günümüz tartışma ortamında kuşkusuz çok anlamlıdır ve adeta tarihi bir imkân ve fırsat bulma anlamı taşımaktadır.
Ancak bu nasıl gerçekleşecek ya da gerçekleştirilecektir? İşte esas sorun burada düğümlenmektedir. Bu düğümün çözümü için de Önder Apo, sürdürülmekte olan tecride işaret etmiştir. Tecridin devam ettiğini belirtmiş ve en öndeki engelin bu olduğunu ortaya koymuştur. O halde, Önder Apo’nun rol oynayabilmesi için çözüme buradan başlamak, her şeyden önce 26 yıldır süren bu tecridi ortadan kaldırmak gerekir. Yoksa bunu yapmayıp da Önder Apo’yu “Rol oynamaya” çağırmak, pratikte hiçbir değer ve anlam ifade etmeyecektir. Nitekim bu tür yaklaşımları tüm Kürtler adeta ağız birliği etmişçesine bir “Özel savaş taktiği ve oyunu” olarak nitelemiş ve artık Kürtlerin bu tür oyunlarla aldatılamayacağını ortaya koymuşlardır. Durumun muğlaklaştırılmaması için de KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, yurtsever Kürt örgütlülüğünün ve halkının Önder Apo’nun arkasında olduğunu, Önder Apo’nun Kürt iradesini temsil edip baş müzakereci konumunda bulunduğunu açıklamıştır. Herhalde bundan daha net bir tutum olamaz. Demek ki Kürt tarafı bir ve bütündür ve demokratik çözüm için hazırdır. Bu gerçeği, yalan ve dolanla suyu bulandırma çabaları gölgeleyemez.
Dikkat edilirse, fazla net olmasa da Kürt sorununun çözümü için ortada Önder Apo’nun rol oynaması çağrıları da var ve buna talip olunduğu açıklaması da var. O halde, geriye Önder Apo’nun söz konusu rolü oynamasının koşullarının yaratılması kalıyor. Bu da Önder Apo’nun sağlık, güvenlik ve özgür çalışma koşullarının yaratılmasıdır. Bu gerçekleştirilmedikçe, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü yönünde adımlar atılmadıkça, söylenen çeşitli sözlerin ciddi bir anlamı ve özel savaş oyunu olmaktan öteye bir değeri olmayacaktır. O halde 26 yıllık tecridin sona erdirilmesi ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması gerekir.
Susuz havuzda yüzülemez. Dünyadan izole edilmiş İmralı ortamında değil Kürt sorununun demokratik çözümü için politik rol oynamak, fiziki yaşamı sürdürmek bile bir mucizedir. Bu bakımdan, elbette İmralı koşullarında rol oynanamaz. Bu iş, öyle kendi kendine bir söz söylemekle gerçekleşecek bir durum değildir. Tersine yüzde yüzlük bir aktivite ile çalışmayı gerektirir. Yüz yıldır kangren haline getirilmiş bir küresel sorunun çözümünü gerçekleştirmek herhalde öyle kolay olmayacaktır. Böyle bir çözümde rol oynayabilmesi için, Önder Apo’nun önce sağlıklı ve güvenli olması ve özgür çalışma koşullarına sahip bulunması gerekir. Çünkü 24 saat çalışacaktır, birçok yere gidecek, gerekli herkesle görüşüp tartışacaktır. PKK Yönetimi dahil, konuyla ilgili olan herkesle görüşüp, onları çözüm yolunda bir araya getirecektir. İmralı koşullarında bunların yapılamayacağı açıktır. O halde, İmralı’ya birkaç gidişle sorunların çözülebileceğini sanmak bir yanılgıdır. Eski şeylerin tekrarı oyun oynamaktan öteye bir değer ifade etmez. Demek ki Önder Apo’suz çözüm olmayacağı gibi, İmralı koşullarında da çözüm adımları atılamaz. İlk adımın İmralı tecrit ortamının kaldırılması olması gerekir.
Bir 29 Ekim süreci, yani Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş yıldönümü yaşanmaktadır. Kürtler bu cumhuriyetin asli ve aktif kurucu üyesidir. Kürtlerin bu cumhuriyetle bir çelişkileri olmamış, ona ihanet etmemişlerdir; tersine cumhuriyet gerçek bir cumhuriyet olamamış, Kürtlere muhtariyet vadeden kuruluş ilkelerine cumhuriyetin kendisi ihanet etmiştir. Bunun sorumlusu, “Türkiye Cumhuriyeti’ni” “Türk Cumhuriyeti” olarak değiştirenlerdir. Kürtlerin inkârı ve soykırımı böyle ortaya çıkmıştır.
Kürtler bugün de AKP, MHP ve CHP düzeyindeki egemen siyaset çevrelerinin tartışmalarına, yine sol-sosyalist ve halk çevrelerinin tartışmalarına değer vermek istemektedir. Ancak bunların, bilinen deyimle üzüm yemek amacıyla olması, bağcıyı dövme yaklaşımından kurtulması gerekir. Yine en başta küfür dilinden kendini kurtarması önemlidir. Aslında konu üzerindeki güncel tartışmalar, rantçılarla savaşçıların ayrışması temelinde olmaktadır. İçeriği yanlış olabilir, ama bir düşüncenin savaşçılığını yapmakla onun rantçısı olmak farklıdır. Kürt sorununda ve onun yarattığı savaşta rantçılık çok ileri düzeyde ortaya çıkmıştır. Bugün ucuz perdeden konuşanlar, ellerinde sicimlerle dolaşanlar, bilinmeli ki bu işin rantçısı olanlardır ve korkuları mevcut rantı kaybetme noktasındadır. O halde, önce rantçılarla gerçek savaşçıların ayrışması gerekiyor. Bu işin savaşçılığını yapmış olanların, çözüm yolunda sorumlu adımlar atıp ortak bir zeminde birleşerek, rantçıları tecrit etmesi önem taşıyor. Taraflar bunu anlayıp da buna cesaret ederlerse, işte o zaman sağlam adımlar atabilirler ve çözüm yolunu da açabilirler.
Önder Apo, Savunmalarında geliştirdiği zihniyet ve demokratik çözüm projeleriyle zaten her gün çözüm yolunda rol oynamaktadır. Eğer ilgili ve sorumlu çevreler uygun koşulları yaratırlarsa, 23 Ekim tarihli görüşmede bir kez daha taahhüt etmiştir ki, politik çözümde de öncü rolünü oynayabilecektir. Bunun için somut görev şimdi Önder Apo’ya değil, onun dışındaki herkese düşmektedir.
Kaynak: Yeni Özgür Politika