HABER MERKEZİ – TUSAŞ’a yönelik fedai eylemi gerçekleştiren iki gerilladan biri olan Asya Ali, eylemi öncesinde Önder Apo, yoldaşlar, PAJK’lı kadınlar, halk, zindandaki yoldaşlar ve ailesine hitaben kaleme aldığı mektupları ve eylem raporunu yayınlandı.
Ankara’da TUSAŞ’a yönelik fedai eylemi gerçekleştiren Ölümsüzler Taburu üyesi Asya Ali’nin(Mine Sevjin Alçiçek) yazdığı rapor ve kaleme aldığı mektuplar şöyle:
“ŞEHİT ZİLAN ÖLÜMSÜZLER TABURU’NA
FEDAİ EYLEM RAPORUMDUR
Adım Asya Ali. Sistemdeki adım Mine Sevjin Alçiçek. 1989 İzmir doğumluyum. Aslen Colemêrg’liyim. Bilgisayar Programcılığı mezunuyum. Dört çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu ve tek kız evladıyım. İlk kimlik bilincimi her ne kadar ailemden alsam da geniş ailem de dahil benim dışımda partiye katılımın olmadığını belirtmek durumundayım. Çocukluğum ev ve sosyal çevre arasında ikiye ayrılmış bir biçimde geçti. Sosyal çevremiz, okul arkadaşlarımız çok farklı bir dünya, çok farklı bir gündem demekti. Duygularımız, hayallerimiz, özlemlerimiz, zevklerimiz kısacası dünyayı algılama şeklimiz çok farklıydı ama arkadaşlarımızdı. Kürt ya da sosyalist arkadaşlar edinebileceğimiz alternatif bir çevre de yoktu. Komşularımız, okul arkadaşlarımız Kemalist ailelerden oluşan memur çocuklarıydı. Bu durum gençlik çalışmalarına katılana kadar sürdü. Daha sonraki yıllarda da bütünlüklü bir kişilik, bir karakter yaratamamamda bunun etkileri çok belirgindir. Bir yanı tam anlamıyla yaşayamadığı kültürüne, kimliğine hasret duyan, hep eksik, diğer yanı mevcut ortama adapte olan öz değerlerine uzak ve yabancı başka bir kişilik. Yani bir yanım asimilasyona koşarken diğer yanım elimde kalan tek şey olan kimliğime sıkı sıkı sarılmak istiyordu ve hep araftaydım. Yine de ilk çelişkilerim ulusal kimlikten ziyade cins çelişkileri üzerine gelişti ve beni Önderlikle buluşturan ilk sebep de bu oldu. Kadınların otoriter olduğu sosyal bir ailede yetişmiştim fakat buna rağmen kadın erkek arasındaki eşitsizliği görebiliyor, okuduğum kitaplarla, gözlemlediğim çevreyle bunun daha fazla ayırdına varabiliyordum. Çelişkilerimi ailemle paylaştığımdaysa doyurucu cevaplar bulamıyor, sorularım havada kalıyordu… Bu süreçte arayışlarım beni birçok sol-sosyalist, anarşist parti, fraksiyon ya da birçok feminist, ekolojik örgütle buluşturdu. Fakat hiçbirinde arayışlarımı tam anlamıyla tatmin edecek bir sonuca ulaşamadım. Benim aradığım gerçekçi bir teori ve teorisiyle pratiği çelişmeyen, sisteme karşı olduğu kadar alternatifini de ortaya koyabilen bir oluşumdu ve birçoğu bu bütünlükten yoksundu. Dalından kopartılan bir fidan nasıl ki ordan oraya savrulmaya mahkumsa benim de köksüzlüğüm PKK ile tanışana kadar beni birçok yere savurdu. Çevremizde Önderliğin kitapları, parti yayınları bulunurdu. Lisenin son yılından itibaren Önderlik savunmalarını okumaya başladım. Fakat algı düzeyim çok geriydi, anlamakta güçlük çekiyor, bir süre bırakıyor sonra tekrar deniyordum. Daha sonra bir arkadaşın tavsiyesiyle Önderliğimizin ”Kürt Aşkı” çözümlemesini okudum ve yıllardır sorupta doyurucu cevap alamadığım tüm sorularımın cevabını orda buldum. Nasıl yaşamam gerektiğinin formülünü henüz o yıllarda ortaya koyamasam da nasıl yaşamamam gerektiğini artık biliyordum. Asla düzenin kadına biçtiği rollerle biçimlenmeyecek, hayal ve hedef dünyamı bunlarla daraltmayacaktım. Bu yüzden Genç Kadın çalışmalarında yer aldım, daha sonra Kadın Meclisleri ve genel toplumsal alan çalışmaları olarak devam etti. Sistemden fiziksel anlamda tamamen kopup, dağa gelişimden önce her zaman aktif olmasa da yaklaşık on yıl çalışmalarda yer aldım. Bu süre zarfında çokça katılım girişimim oldu. Ama her biri ya sorumluluğunda bulunduğum arkadaşların engellemesinden ya ilişkilendiğim kişilerin güvenirsizliğinden ya da benim tedbirsizliğimden olumsuzlukla sonuçlandı. Yine de bir gün gerilla olacağım hayalini hep diri tuttum. Son yıllarda içinde bulunduğum çalışma itibariyle Özgürlük alanlarına gidip gelme bu şekilde de gerillayı tanıma şansı yakaladım. Bu dönemde de katılım için ne kadar ısrar ettiysem arkadaşlar da bir o kadar karşı çıktı, mevcut çalışmalarıma devam etme konusunda ısrarcı oldular. Fakat en son: tanıdığım ilk andan itibaren bende derin bir saygı, sevgi ve güven oluşturan Şehit Laşer arkadaşın eyleme giderken bir kaza sonucu şehit düşmesi gerçekleşti. Şehit düştüğü yer sivil yerleşim yeri olduğu için arkadaşlar bizim gidip olay yerini kontrol etmemizi istediler. Oraya gidip yoldaşımızın parçalanan bedenini toplarken her parçasına bir söz verdim. Ona layık bir asker olacak onun yarım bıraktıklarını ne pahasına olursa olsun ben tamamlayacaktım. Aynı süreçte devam eden bir davama ek olarak Öz yönetim direniş ilanlarında bulunmam sebebiyle hakkımda tutuklama kararı çıkarıldı. Bulunduğum şehirde bir süre kaçak yaşadıktan sonra katılmak üzere arkadaşların yanına ulaştım. Bu defa arkadaşların geri döndürmek için saatlerce süren ikna çalışmaları işe yaramadı. 31 Ağustos 2015’te katılım yaptım. Hem Şehit Laşer’e verdiğim söz, hem de özyönetim ilan etmemize rağmen daha ilk ev baskınlarında dağılan örgütlülüğümüz, ilk mermide kaçan yüzlerce kişi bana başka bir mücadele alanı bırakmamış, toplum öncüleri olduğumuzu iddia edip aldığımız görevlerin sorumluluğunu zamanında yerine getirememiş olmamızın özeleştirisini kimse olmasa dahi kendimi intikam gücü olarak hazırlamakta bulmuştum. Yani hayallerime kavuşmak için bu defa arkadaşlara sunacağım güçlü gerekçelerim vardı. Bunun için de Yeni Şervanlar eğitimimden itibaren Şehit Zîlan Ölümsüzler Taburu’na öneri yapmaya başladım. İlk önerilerim mevcut yönetimlerime sözlü şekilde gerçekleşiyor, arkadaşlar da benim için henüz çok erken olduğunu, biraz gerillada pişmem gerektiğini dile getiriyordu. 2016’da Cilo’da bulunduğum esnada taburumuzdan Şehit Rênas arkadaş fedai eylem gerçekleştirdi. Fakat arkadaş henüz hedefine ulaşamadan şehit düştü. Hemen ardından eyalet yönetimimize arkadaşın yarım kalan eylemini tamamlamak istediğime dair bir rapor yazdım. Raporuma cihaz üzerinden karşılık verilerek, yoğunlaşmalarımın olumlu olduğunu ama bu tarz eylemlerin bir süre durdurulacağı cevabını aldım ve gündeme Özel Kuvvetler düzenlemem girdi. Çoğu arkadaşın aksine ben Şehit Zîlan Taburu’nun misyonunu kısmen de olsa biliyordum fakat Özel Kuvvetler’e yabancıydım. Fedai eylem yapmak için örgüte katılmıştım ve fedailiği algılama şeklim bombayı kendinde patlatmaktan ibaretti. Bunun ideolojik alt yapısı, donanımı, emeği, çabası bende çok azdı. Tabi bunları o zamanlar algılayabilecek düzeyde de değildim. Özel Kuvvetler için bekletildiğim esnada kendi önerim üzerine gerillacılığı ilk tattığım alan olan Zap’a geçtim burada beklemek istediğimi belirttim. Zap’ta bulunduğum esnada Şehit Mahir Akademileri Sabotaj branşına düzenlemem oldu. Dünyalar benim olmuştu çünkü beni özgürlüğe kavuşturacak bombaları kendi ellerimle yapabilecek düzeye ulaşacaktım. Bu amaçla 2017’de gittiğim branş eğitimine aynı coşkuyla yaklaştım ve öğrendiğim herşeyi bu temeller üzerine öğrendim. Aynı zamanda Şehit Zîlan’a öneri raporu yazmaya devam ettim. Eğitimden kısa bir süre sonra 2018’de Özel Kuvvetler’e düzenlemem yapıldı. Gördüğüm temel devre eğitiminden itibaren fedailiğe bakış açımda ne kadar sığ yaklaştığımı anlamaya başladım. Önderliğin fedaisi olmak yaşamın her alanında kendini bu misyonla donatmak, bunu yaparken de büyük bir aşkla tüm geriliklerinle savaşarak, yakıcı bir koşuyu göze almak demekti. Bense ”ben zaten hazırım” yanılgısı yaşıyordum. İstemle, istediğini hak etmek için emek harcama PKK’de çok belirleyicidir. Kapitalizmin tüketim toplumunda ”bunu istiyorum o halde benim olsun” mantığı vardır. PKK’de ise ”şöyle savaşmak istiyorum, şurda savaşa katılmak istiyorum o halde bunun için kendimi her anlamda donanımlı kılmalıyım, istemlerimin emeğini, çabasını verirken, bunun uğrunda kendimden her türlü feragatı yapmayı göze almalıyım” anlayışı yatar. Benim gibi düzen içerisinde şekillenmiş kişiliklerin bunu algılaması zordur. Bu yüzden ben de ”fedai eylem yapmak istiyorum neden önüm açılmıyor” diye komutanlarımı epey zorladım. Fedailik bir nam, bir popülarite işi değildir. Ucuz kahramanlık hiç değildir. Başta kişi sadece savaş tarzı konusunda bir kararlaşmaya gider, asıl önemli olan bu kararı verdikten sonra kendini ne kadar oluşturabildiğin, yaratabildiğin, en önemlisi de kendini Önderlik felsefesinde sınayarak onun ahlakıyla ne kadar bütünleşebildiğindir. Elbette ki oluş sonsuz bir döngüyü ifade eder ve Önderlik gerçeğine erişebilmek için her an yaratım içinde olmak gerekir. Fakat bazı eşikler de vardır ki anlamak ve anında uygulamak farz kılınmıştır. Sürecin keskinliği karşısında Kürtler için, özellikle de biz militanlar için bu olmazsa olmaz koşuldur. Bunun derinliğine Özel Kuvvetler’de vardım. Bu süre zarfı benim için örgütü yakından tanıma, takip etme, derinlikli anlamaya ve oluşmaya çalışma süreciydi. Önderlik felsefesiyle biçimlenen yaşamımızda gelişen kişilik sorunlarına, yetmezliklerimize karşı örgütün yöntem zenginliği benim için her zaman çok çarpıcı olmuştur. Kaynak Önderlikse çözülmeyecek hiçbir kişilik sorunu, kazanılmayacak hiçbir savaş yoktur. Yeter ki dünyanın gıpta ettiği Önderliğimizin doğru uygulayıcısı olabilelim. Ben bu iddia ve kararlılıkla Şehit Zîlan’a geldim. Yıllardır hayal ettiğim düzenlememi öğrendiğim ilk günden bugüne kadar aynı heyecan aynı coşkuyu yaşıyorum. Ne yaparsam yapayım Şehit Zîlan’ın yüceliğine erişemeyeceğimi biliyorum. O hakikate ulaşmak uğruna ateşlere dalan, yanıp kül olma pahasına hakikati kendi ardıllarına anlatan beşinci kelebek… O ölümsüzlerin tanrıçası… Ben ancak eylemimle onun dergahında yer almaya aday olabilirim… Bir şahin nasıl ki hedefine kilitlenip başarıdan başka hiçbir şeye izin vermezse, düşmana karşı biriktirdiğim intikam hırsını onun beyninde patlatarak, tanıdığım tanımadığım tüm yoldaşlarımın emeğinin karşılığını eylemimle vereceğim. İddiam ve kararlılığım bu boyuttadır. Bu kararlılığın bende ölüme giden bir insan psikolojisi değil yeni bir yaşamı kucaklamanın heyecanını yarattığını tüm samimiyetimle belirtiyorum.
TÜM DEĞERLERİN BİRLEŞKESİ ÖNDER APO’YA
Tüm dinlerin, tüm inançların kutsalları vardır. Siz tüm bu kutsalların, tüm değerlerin birleşkesisiniz Önderim. Yanlış anlaşılmasın, tanrı konumuna koyarak size haksızlık etmek istemem. Siz Tanrıçaların kutsal evladısınız. İnsan olmanın özünü çocukluktan itibaren koruyarak bunun öğretisiyle halkları ayağa kaldıransınız. Tarihe baktığımızda onurlu yaşam uğruna kendini feda eden birçok öncü görebiliriz fakat sizin gerçekliğinizde herbirinin temsiliyetinin yanında eksik kalan yanlarının da tamamlandığını görmek gerekir. Siz felsefenizle herkes olmuş, her şey olmuş, tüm dünya toplumlarına varlığın ve var olmanın gerçek amacını yaşamıyla kanıtlamış ve ilham kaynağı olmuş yegâne insansınız. Sizin öğrencileriniz olma şerefine erişmek bizler için ne kadar onur vericiyse sizi anında anlayıp, anında uygulayamamamızın özeleştirisi de bir o kadar ağırdır. Bugün hala İmralı işkencehanesinde olmanızın sebebi bizim bir türlü aşmayı başaramadığımız yetersiz yoldaşlığımızdır ve eylem yapan tüm diğer yoldaşlarım gibi benim de en büyük amacım eylemimle size bir nebze olsun yaklaşabilmektir. Başkanım biliyorum insana ve yaşama büyük değer biçen siz, bu tür eylemlere karşısınız. Fakat affınıza sığınarak dile getirmek zorundayım ki size, sizin yaratımınız olan özgür alanlara el uzatan kimler ya da hangi güçler olursa olsun biz de onların kalbinde, beyninde bomba olup patlamak durumundayız. Hayatımızın en anlamlı günlerini yaşadığımız bu alanlara, size en azından bu kadarını borçluyuz. Burası bizim topraklarımız, her karışında şehitlerimizin kanı var burayı onlara bırakacağımızı sanıyorlarsa yanılıyorlar. Üstelik en büyük fedainin siz olduğu su götürmez bir gerçeklikken, sizin öğretinizle yaşamaya ve savaşmaya ant içmiş savaşçılarınıza bunu çok görmeyeceğinizi umuyor ve diliyorum.
Başkanım sizi fiziksel olarak görmüş, sizinle bir nefes alımlık da olsa vakit geçirmiş herkese imrenerek baktım hep. Fakat eylem konusunda kararlaştığım ilk günden beri sizi sürekli rüyalarımda görmemin bir anlamı olduğunu da biliyorum artık. Hangi zamanda, hangi boyutta olursa olsun bizimle bir şekilde bir frekans yakalayabildiğinize inanıyorum. Belki de gerçek aşkın tanımı bu, belki de görmenin gerçek anlamı bu. Bizi her zaman gördüğünüzü biliyorum, ben de sizi görüyorum başkanım ve bu tüm hayatlarımda böyle olacak. En derin sevgi, saygı ve özlemlerimle….
TÜM YOLDAŞLARA
Hepiniz gibi ben de yaşamımın en anlamlı yıllarını Önderliğimizin yaratımı olan özgür alanlarda, bu dağlarda yaşadım. Hakikatin özüne, kendi gerçekliğimin, kadınlığımın, Kürtlüğümün peşine bu patikalarda düştüm. Her adımda benden önceki hakikat arayışçılarının izlerini, seslerini, siluetlerini gördüm. Bu beni daha fazla bu yola bağladı ve öğrendim ki pusulası Önderlik ve şehitler olanın rotası asla şaşmaz.
Ülkesiz, ana dilinden, kimliğinden yoksun çocuklar ölü doğar. Bizler ölü doğan çocuklarız. Tek şansımız Önder Apo gibi bir fedainin bize Önderlik ederek yaşam koşulları sunması oldu. Biz ancak PKK’yle nefes aldık, yaşam bulduk. Şimdi her zamankinden daha fazla yaşam damarlarımıza saldırılıyor, bizleri yeniden nefessiz, ölü bedenlere çevirmek istiyorlar. Buna karşılık her birinizin verdiği cevabı biliyorum. Sizler bedeninizi siper ederek tünellerde savaşıyor, sizi kimyasallarla boğmak, yakmak isteyen Dehaklara karşı fedaice mücadele ediyorsunuz. Bir yoldaşınız olarak benim de savaşımla omuzlarınızdaki yükü paylaşmaya can attığımı bilmenizi isterim. Sadece ben değil şu an sıcak savaş ortamında olmayan tüm yoldaşlarımız benimle aynı duyguyu paylaşıyor eminim bunu sizler de derinden hissediyorsunuz. Çünkü biz birbirimizi hissederiz. Bizler yeni bir toplumun öncüleriyiz. Bu toplum demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir toplum. Ve ilk örnekleri bizleriz. Önderliğimiz bir ütopyayı gerçek kıldı ve yeni bir insanlık doğurdu. Bu topluluğun bir üyesi olmak, onun ahlakıyla, terbiyesiyle şekillenmek hepimiz için büyük şans olduğu kadar bir tarihe öncülük etme anlamı da taşıyor. Hepimizin bunun sorumluluğuyla dönem görevlerimize sarılacağına yürekten inanıyor, tıpkı bugün sizlerle savaş tünellerinde savaştığımı hissettiğim gibi yarın sizin de benimle düşmanın kalbinde, eylemimde yanımda olacağınıza eminim. Özgürlüğe koşarken tek hüznüm kendi topraklarımda şehit düşemeyeceğim ve yoldaşlarımın kutsal elleriyle toprakla buluşmayacağımdır. Yine de biliyorum ki biz kuantum çağının gerillalarıyız, her an hem her yerde hem hiçbir yerde olabilecek durumdayız.
Bir insan kaç ömür yaşayabilir, bir ömre kaç yaşam sığdırabilir? Gerilla olmayan, gerillacılığı yaşamayan bunun cevabını bilemez muhtemelen. Onlar için savaşçılık, kısa bir ömür seçimidir. Oysa biz normal insanların yaşadığı acıların da sevinçlerin de heyecanların da sevgilerin de yüzlerce kat fazlasını yaşarız onların kısacık dediği bu ömürde. Bütün duyguları tüm yoğunluğuyla yaşarız. Onlar sistemde bir yakınlarının ölümüyle bütün hayatlarını yasa boğduklarına kendilerini inandırırlar, sözde dünyaları başlarına yıkılır. Biz ise bütün biyolojik bağların ötesinde en samimi duygu olan yoldaşlık bağlarıyla bağlı olduğumuz canlarımızı kendi ellerimizle toprağa gömer, bundan sonrasında aldığımız her nefese birinin daha intikamını ekleriz. Bu anlamlı yaşamın kendisidir, gerçek sevginin kendisidir. Bu insan olmanın, onurlu olmanın gereğidir. Bu yüzden sizinle yaşadığım bütün ömürler için hepinize minnettarım. Dünyaya daha kaç defa gelirim bilmiyorum fakat her hayatta PKK’yi yeniden bulmayı, tekrar sizlerin yoldaşı olmayı umuyorum. Her birinizin bu yaşamı kanınızın son damlasına kadar savunacağınıza yürekten inanıyor, herhangi bir şekilde mücadelesini olumsuz etkilediğim yoldaşlarım olmuşsa özeleştirimi veriyor, savaşımınızda başarılar diliyorum. Şehit Ekin’in de dediği gibi “herşey büyük buluşma için”…
PAJK’lı SEVDA KADINLARI’NA
Dünyanın her yerinde kadın ikinci cinsken Ortadoğu özelde de Kürdistan gibi işgal altındaki ülkelerde kadın olmanın anlamı her türlü kölelikle yani ölümle eş değerdi. Ta ki Kürt kadını Saralar’la, Besêler’le ilk özgürlük kıvılcımını yakana kadar… Bugün dünyanın ilk ve tek kadın partisine, kadın ordusuna sahip olarak bu coğrafyanın kadını olmanın avantajlarından da bahsediyoruz artık. Elbette dünyanın her yerindeki, her türlü kadın eziliyor. En fakirinden en zenginine, işçisinden, iş verenine, politikacısından, her türlü meslek sahibine, işsizine, siyahından beyazına, Amerikalısından, Avrupalısına, Asyalısına vs. Günümüzde kadınlar bunun farkına varıp özgürlükleri için ortak mücadele zeminleri yaratmaya da çalışıyor fakat özgürlük anlayışlarımızda yanılgılarımız da var. Avrupa başta olmak üzere birçok kadının özgürlük anlayışı liberalizmin özgürlük ideolojisini aşamıyor. Özgürlük tanımı “dilediğim gibi yaşarım”, “dilediğim gibi davranırım” oluyor ki çoğu toplumsal ahlaktan yoksun seçimlere götürdüğü gibi kadını daha fazla meta haline getiriyor ya da erkeğe benzeştiriyor. Bu sakat özgürlük anlayışı bugün Ortadoğu kadınında özellikle de Kurdistan’da çok bilinçli yürütülen özel savaş uygulamalarının başında yer alıyor. Bu yüzden her gün kadınlarımız askerler, korucular ya da “devletin has adamları” tarafından tecavüz edilerek katlediliyor. Bir Kürt kadının özgürlük anlayışını, aşk, sevgi anlayışını değiştirecek kadar hala ona ulaşamamış olmamız bizler için özeleştiri konusudur. Kendimizi özgürleştirdiğimizi iddia edemeyeceğimiz gibi bu politikalara maruz kalan bir kadın dahi varolduğu sürece mücadelemizde başarılı olduğumuzu da iddia edemeyiz. Biz Önder Apo sayesinde yaşam bulan kadınlarız, onunla özgürlüğün gerçek tanımına, örgütlülüğe kavuştuk. İki kadının bir araya gelemediği bir toplumdan bir kadın partisi, bir kadın ordusu yaratan bir gerçekliğe sahibiz. Dolayısıyla Kürdistan’da kadın olmanın böyle bir avantajı da var. Bu avantajı kendimizle sınırlı tutmak en çok da onun yaratıcısı olan Önderliğimize haksızlıktır. Onun sevda kadınları olarak, Önderliği bütün dünya kadınlarıyla buluşturmak gibi bir sorumluluğa, bir borca sahibiz. Bugün “Jin Jiyan Azadî’’ bir slogan olmaktan çıkıp kadınların, halkların özgürlük meşalesi olarak ülkeden ülkeye dolaşıyorsa bu sloganın yaratıcısını da herkesin tanıması onu esaret adasından çıkarmak için bütün dünyanın haykırması gerekir. Bütün dünya kadınları, bütün insanlık bunu Önderliğimize borçlu ve bunu onlara anlatmak da bizim sorumluluğumuz…
Evet güzel yoldaşlar tarihin kesintisiz en uzun savaşımı olan kadının eril zihniyete karşı verdiği savaşta sizinle birlikte olmak, sonsuz sevgiye, kadın olmanın erdemliliğine sizinle varmak, sizinle yaşamak, sizlerle savaşmak benim için onur olduğu kadar sorumluluktur da. Son anıma kadar bu toplumsal aşkın bir parçası, bir PAJK militanı olmanın sorumluluğuyla yaşayıp savaşacağıma söz veriyor, eylemimi öncü komutanım Aryana Baran yoldaşa atfettiğimi belirterek, hepinizi bütün sevgimle kucaklıyor, mücadelenizde başarılar diliyorum.
ZİNDANDAKİ YOLDAŞLARA
PKK’li, PAJK’lı olmak tüm sınırları aşarak ortak bir akılla ortak bir güce sahip olmak ve ortak bir savaşımın sahibi olmak demektir. Sizler de her ne kadar fiziksel olarak duvarlarla sınırlandırılmak istensenizde bugün bizlerle aynı mevzide aynı düşmana karşı omuz omuza savaşır durumdasınız. Silahınız bazen bedeninizi açlığa yatırmak bazen binbir türlü işkenceye direnmek oldu fakat her zaman Mazlumlar’ın, Kemaller’in çizgisinde yol aldınız. Yaşadığınız her türlü zorluğu hala aşamamış olmak bizler için özeleştiri sebebidir. Bu duyguyla özgür alanlarda gözlerimin gördüğü her türlü güzelliğe sizler için de baktım. Gökyüzünü, mevsimlerin değişimini, güneşin sıcaklığını, yağmurun huzurunu sizler için gözlemledim, sizler için tattım. Biliyorum ki siz de bizlerden duyduğunuz her acı haberde üzüldüğünüz kadar, eylemlerimizin coşkusunu en derinden hissettiniz. Koşullar ne kadar ağır da olsa bulunduğunuz savaş alanını Önderlik Sahası olarak ele alıp öyle yoğunlaştığınızı biliyorum. Sizler yeni bir toplumun akademisyenleri olacak sorumluluğa ve birikime sahipsiniz. Özgür Kürdistan’da yoğunca göreviniz olacak. Bunun bilincinde olduğunuza inanarak mücadelenizde başarılar diliyor, derin sevgi saygı ve özlemle sizleri selamlıyorum.
YURTSEVER KÜRT HALKINA
Sözde barış süreci olarak adlandırılan devletle müzakere süreci Önderliğimizin tüm uyarılarına rağmen bizden çok şey alıp götürdü. En kötüsü de devletin nasıl bir formüle sahip olduğunu unutup gerçekten de barış olacağını düşünerek yaşadığımız gafletti. Bu gaflet durumunun bedeli ağır olmasına rağmen sizlerin barış, hak, hukuk söylemlerinizin de değişmediğini artık fark etmeniz gerekiyor. Çocuklarınız kimyasallarla katledilirken, zindanlarda ölüme terkedilirken, kadınlarınız düşman tarafından hakarete, tacize, tecavüze maruz kalırken kimden neyi talep ettiğimizi ya da edeceğimizi bilmemiz gerekir. Siz tarihi boyunca direnmiş onurlu bir halksınız. Bu yüzden en çok da sizin bilmeniz gerekir ki özgürlük büyük bedel ister. Bu bedeli çocuklarınızı savaşa göndererek ödediğinizi iddia edebilirsiniz fakat mevcut durumda bundan çok daha ötesine ihtiyaç var. Bugün Rojhilat’ta, İran’da özgürlük için yüzlerce insan öldürülüyor ama geri adım atmıyorlar. Bu direniş geleneğine sizler ilham kaynağı oldunuz, fakat özellikle de bugün Bakur halkının bu denli ürkek yaklaşması anlaşılabilir değildir. Evladını bu mücadeleye uğurlayan bir ailenin kaybedecek neyi olabilir, ne daha fazla kıymetli olabilir. İşleriniz, evleriniz mi? Özgür değilsek hangisinin bir anlamı olabilir? Bize onurumuzu bahşeden Önderliğimizin yokluğuna alışmamız isteniyor, onsuz da yaşayabileceğiniz yalanlarıyla kandırılmak isteniyorsunuz, gerilla var olduğu için bu savaşımın devam ettiği yalanlarıyla uyutulmak isteniyorsunuz farkında mısınız? Savaşan bir halk gerçekliğine uygun kendinizi her anlamda donanımlı kılmak çocuklarınıza vereceğiniz en güzel cevap olur. Benim uğruna savaşmayı göze aldığım halk, kemikleri annesine kargoyla gönderilen ya da bir çuvalla babasının eline tutuşturulan şehit yoldaşlarım için kıyamet koparacak, savaşçıları kimyasal silahlarla şehit düşürülünce dünyayı yerle bir edecek halktır. Sizler bu güce ve iradeye sahipsiniz çünkü vahşetin her türlüsünü yaşayıp, direnerek bu günlere kadar geldiniz. Şehit Çektar’ın dediği gibi “kahraman bir halkın çocukları fedai olur.” Herkes üzerine düşeni yaparsa Önderliğimizle özgürlük halayına duracağımız günler yakındır. Yeter ki devrimci halk savaşındaki sorumluluklarınızın bilincinde olalım ve çocuklarımızı PKK’den uzak tutmayalım. PKK’den uzak tuttuğunuz her çocuk, her genç öyle ya da böyle sistemin kirliliklerine bulaşıyor. Mevcut dünyada temiz kalmayı başarmış bir toplum varsa o da PKK toplumudur. Ahlaklı, erdemli, bilinçli bir gelecek istiyorsanız çocuklarınızı Önderlik felsefesiyle, PKK öğretisiyle yetiştirin. Bizler halkımıza hizmet ettiğimiz oranda özgürleşeceğimizin bilincinde olan militanlarız. Bu yüzden sizler için, özellikle şehit anaları için ne yapsam yetersiz kalacağını biliyorum yine de bir evlatları olarak en çok da onlar için savaştığımı bilmelerini istiyor kutsal ellerinden öpüyorum.
Bijî SEROK APO!
Bê Serok Jiyan Nabe!
Jin Jiyan Azadî!
Bijî Şerê Gel ê Şoreşgerî!
An Serkeftin An Serkeftin!
Kahrolsun Her Türden Gericilik!
Kahrolsun Faşist Türk Devleti!
AİLEME
Alacağınız haberle sarsılacağınızı tahmin edebiliyorum. Fakat birlikte geçirdiğimiz süre zarfında beni biraz tanıdıysanız katılımımın da katıldıktan sonra savaşımımın da sıradan olmayacağını hep daha fazlasını, en iyisini isteyeceğimi bilmeniz gerekir. Size her zaman PKK’ye katılmazsam hayatım boyunca sizi suçlayacağımı ve mutlu olmayacağım gibi sizi de mutsuz edeceğimi söylerdim. Çünkü bana olan sevginizi önüme hep engel koyuyordunuz. Oysa gerçek sevgi, sevdiği için özgürce yaşayabileceği bir alan yaratımını gerekli kılar. Dolayısıyla benim sizlere olan sevgimin gerçek özüne PKK’ye katıldıktan sonra ulaştığını bilmenizi isterim. Üzerimde emeğiniz çok, her şeyden önce verdiğiniz terbiye ve ahlakın beni özgür yaşam tercihine götürdüğünü anlamalısınız. Size layık olmak sizler için savaşmaktan geçiyordu. Eğer sizler de hep dillendirdiğiniz gibi beni gerçekten seviyorsanız mücadelemi devam ettirin. Gücünüzün yettiği oranda değil tüm iradenizle düşmana karşı koyun ve asla arkamdan ağlamayın. Ağlamanız beni yüceltmeyeceği gibi küçük düşürür. Düşmana karşı ilk savaşımınız da bu olsun. Sizden iki şey rica edeceğim. Birincisi yeğenlerimi kendi dilleriyle, kendi kimlikleriyle büyütün. Benim yaşadığım eksiklik hissini onlar yaşamasınlar ve mutlaka Önderliği, PKK’yi tanısınlar. İkincisi küçücük bir parçam kalsa dahi beni herhangi bir şehitliğe gömün. Ben ancak yoldaşlarımın yanında huzurla uyurum. Siz belki bir kızınızı yitiriyorsunuz, ben yüzlerce yoldaşımı yitirdim. Beni anlamanızı umuyorum.
Canım annem tek kızın olarak seninle yeterince vakit geçiremediğim ve ilgilenemediğim için beni affet. Ben hep babamın, abilerimin seninle yeterince ilgilendiklerini düşünerek rahat oldum. Fakat kadının kadına gereksinimini, kadının kadınla olan diyaloğunu başka hiçbir şeyle tamamlayamayacağını da parti de kadın yoldaşlarımın içinde anladım. Bu yüzden benimle yaşayamadığın her şeyi etrafındaki kadınlarla birbirinize kenetlenerek kuracağınıza inanırsam bana en büyük hediyeyi vermiş olursun. Beni hatırladığınız sürece ben sizinleyim yeter ki sizler de benim mücadeleme yakışır bir duruş sergileyin ve unutmayın ki bütün yoldaşlarım sizin evladınızdır, ben de binlerce şehit ailesinin bir evladıyım. Beni anladığınız oranda sizin yanınızdayım.
Apocu Selam ve Saygılar
Asya Ali
11.11.2022”