BERN- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında İsviçre’nin başkenti Bern’de binlerce kadının katıldığı bir yürüyüş ve miting düzenlendi. İçinde İsviçre Sosyalist Parti (SP) Yeşiller (Grüne) partisi, İsviçre feminist kadın hareketlerinin ve İsviçre Kürt Kadın hareketininde içinde olduğu 250 kurum ve hareketi içinde barındıran “16 Tage gegen gewalt an Frauen (16 gün kadına karşı şiddet ağı) çağrısı üzerine binlerce kadın Schützenmatte meydanında bir araya gelerek İsviçre Federal meclisine kadar yürüdüler. Eyleme katılan Kürt Kadınları slogan ve görselliği ile ilgi odağı oldu.
250 kadın kurum ve hareketini bünyesinde barındıran “16 gün kadına karşı şiddet ağı’nın” çağrısı üzerine Schützenmatte meydanını dolduran kadınlar soğuk havaya rağmen Federal meclise kadar bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Schützenmatte toplanan kadın yapıları burada çeşitli konuşmalar yaptılar. Konuşmalardan sonra Jin Jiyan Azadî (Frauen Leben Freiheit) sloganıyla yürüyüşe başladılar. Binlerce kişi Federal meclisin ömündeki meydana kadar yürüdükten sonra burada bir miyin gerçekleştirdiler. Özellikle İran’da “Jin Jiyan Azadî” devriöiyle nirlikte başta kadınlar olmak üzere Kürt halkına baskılara karşı eyleme katılan Kürdistanlılar idam cezasına çarptırılan Werîşe Muradî ile Pexşan Ezîzî gotograflarını taşıdılar.
Çeşitli kadın kurumlar konuşmalar yaptılar. Eylemin çağrıcılarından olan İsviçre Kürt Kadın Birliği (YJK-S) adına hazırlanan Almanca açıklamayı YJK-S aktivisti Özen Aytaç okudu. YJK-S açıklamasında “Savaşınız bizim kanımız demektir”, Jin Jiyan Azadî ile kendimizi savunuyoruz” denildi. Açıklamanın devamında
“Kadın cinayetlerine maruz kalan, özgürlük ve adalet mücadelesinde kadın cinayetlerine karşı ses çıkaran tüm kadınları anıyor, onların sesi olacağımızı belirtiyoruz. Türkiye’de ve Kürdistan’ın diğer bölgelerinde devam eden kadın cinayetleri dalgası, baskıya, şiddete ve ataerkil iktidar yapılarının sürdürülmesine dayalı şiddet sisteminin şok edici bir örneğidir. 2024 yılında Türkiye’de 300’e yakın kadın öldürüldü. Koruma sağlaması gereken devlet ortalarda yoktu.
Burada her iki haftada bir kadınlar kendi evlerinde; yani bir eşi veya bir tanıdıkları tarafından öldürüyorlar. Sayılar biliniyor ama bu yıl kapitalist-toplumsal cinsiyete dayalı şiddette neler olup bittiğini bilmiyoruz. Bunlar dünyanın herhangi bir yerindeki münferit olaylar değil, sistematik bir sorunun parçasıdır.
Kürt kadınları olarak, Türk işgali altındaki bölgede olduğu gibi Kürdistan’ın hemen her yerinde benzer şiddet kalıplarını yaşıyoruz. İran’ın Rojhilat kentinde Kürt aktivistler, sesleri mevcut sisteme tehdit olarak algılandığı için zulüm görüyor, işkence görüyor ve idam ediliyor. 2022’de Jina Amînî cinayetinin ardından yaşanan ayaklanma, devlet destekli cinayet ve infazların öncelikle direnişi kırmaya ve ataerkil yapıları sağlamlaştırmaya hizmet ettiğini gösteriyor. Kürt özgürlük hareketi bu şiddeti ataerkil sistemin vazgeçilmez bir parçası olarak kabul ediyor ve özgürlük, eşitlik ve kadının özgürleşmesine dayalı derin bir toplumsal dönüşüm çağrısında bulunuyor.
Bu dönüşümün aciliyeti bugün bize Kürt aktivist Werişe Muradî’nin İran’da idam cezasına çarptırıldığını gösteriyor. Kadın özgürlüğüne bağlı kadınların, yaşaması ve mücadeleye devam edebilmesi için birlikte acilen harekete geçmeliyiz. Bu bağlamda ataerkil ve kapitalist baskıların olmadığı bir gelecek için çabalayan ve kadınları direnişin merkezine koyan “Jin, Jiyan, Azadi” – “Kadın, Yaşam, Özgürlük” hareketi ortaya çıktı.
Jin Jiyan Azadi ile kendimizi savunuyoruz” sloganı sadece bir direniş çağrısı değil, aynı zamanda dünya çapındaki kadınların mücadelelerinde birleştiğinin ve ataerkil ve kapitalist sistemin baskısına direndiklerinin açık bir göstergesidir.
Kürt özgürlük hareketi ve felsefesi dünyaya umut veriyor: Kadınların yalnızca birey olarak özgür olduğu değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümü aktif olarak şekillendirdiği bir toplumdur. Kadınların çoğu zaman aşırı risk ve kişisel fedakarlıklarla cesur direnişi, bunun ötesinde güçlü bir direniş sinyalidir. Önderimiz Reber APO’nun felsefesinden ilham alan kadınların örgütlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi, bize dünya çapında ataerkil şiddetin ve kapitalist sömürünün üstesinden gelinebilecek yolları gösteriyor.
Biz kadınlar olarak her düzeyde örgütlenmenin, sesimizi yükseltmenin, özgür yaşam hakkımızı savunmanın zamanıdır. Sadece bireyler olarak değil, üzerimize dayatılan yapısal şiddet ve baskıya karşı kolektif bir direnişin parçası olarak bizi ilgilendiren bir savunmadır” denildi.
Ladınlar çlınannöüziklet eşliğinde geç saatlere kadar eğlendiler.