HABER MERKEZİ- Arzu Demir’in kaleminden
“Eski adıyla El Nusra, yeni cilalanmış adıyla Heyet Tahrir El Şam (Şam Kurtuluş Heyeti/ HTŞ) çetelerinin Halep’ten başlattığı işgal saldırısıyla birlikte, faşist şeflik rejimi de beslediği, maaşa bağladığı ve “Suriye Milli Ordusu” adını verdiği selefi çetelerini, yeniden Rojava halklarının üzerine saldı. Cihadist HTŞ, aynı zamanda Rojava’da ezilip yenilgiye uğratılan DAİŞ artığı katiller sürüsünün bayrağı altında toplandıkları bir kuvvet. Bu işbirlikçi çetelerin halklar için ve özellikle kadınlar için nasıl büyük bir kıyım makinesi oldukları, hayatı nasıl bir cehenneme çevirdikleri hala hafızamızda. Sosyal medyaya yansıyan bir görüntüde esir alınan kadınlar vardı. Bu kadınların hala akıbeti bilinmiyor. YPJ’nin yaptığı açıklamaya göre, esir alınan kadınları, cihatçı çete üyeleri, “Seni pazarda satacağım” diye tehdit ediyordu. Yapmadıkları bir şey değil. 10 yıl önce DAİŞ çeteleri, Şengal’de öldürmeyip hayatta bıraktıkları Êzîdî kadınları, Rakka’da kurdukları pazarlarda sattılar. Hala 3 binin üzerinde kadının ve kız çocuğunun akıbeti bilinmiyor.
Rojava halkları, Rojava devrimimiz yine büyük bir tehlike ile karşı karşıya; hem sömürgeci Türk devleti hem de SMO ve HTŞ çeteleri devrimimizi tehdit ediyor.
Şehba, kıyım tehdidi nedeniyle boşaltıldı. Efrîn halkı ikinci kez göç etmek zorunda kaldı. Türk devletinin 20 Ocak 2018’de başlattığı Efrîn’i işgal saldırısının sonucu on binlerce kişi evini, barını barkını, toprağını terk etmek zorunda kalmıştı. Şimdi de yeniden göç yollarına düştüler, bu kez Rakka’ya sığındılar.
Halep’in Şêx Meqsûd ve Eşrefiye mahalleri yine çetelerin saldırı tehdidi altında. Diğer taraftan Türk devleti gözünü Minbic’e dikmiş durumda. Daha iki gün önce faşist Devlet Bahçeli, grup toplantısında “Til Rıfat alındı, sırada Minbic var” diyerek tehdit etti. Zaten, Rojava devrimi, Türk devletinin ezeli ve ebedi hedefinde.
Bu tablo karşısında dünya halkları, bir kez daha Rojava devrimini savunma, onu koruma sorumluluğu ile karşı karşıya.
Rojava devrimi Ortadoğu’nun, Ortadoğu halklarının kaderini değiştirdi. Çünkü, O tam da emperyalist devletlerin ve onların yerli işbirlikçi rejimlerinin bugün bir kez daha acı bir biçimde gördüğümüz gibi, kan gölüne çevirdikleri Ortadoğu için bir kurtuluş umududur. Rojava devrimi, halkların gönüllü eşit ve özgür birlikteliğine dayanan bir yönetim biçimidir. Tüm halkların kendi dil ve kültürü ile var olabildiği bir yerdir. Baas rejiminin ve emperyalist devletlerin, Arap ve Kürt halkı arasına ektiği güvensizlik tohumlarını, bir halklar bahçesine çevirmeyi başarmıştır. Bu çok önemlidir.
Rojava devrimi, bir kadın devrimidir. Bugün bir eylem sloganının ötesine geçerek dünya kadınlarına umut olan “Jin, Jiyan, Azadî” felsefesinin, yaşam bulduğu yerdir. Kadının, devrimin sadece emekçisi olarak değil, silahlı, silahsız kuvvetleriyle örgütlü bir gücü, önderi olarak tarih sahnesine çıkışıdır. Bu haliyle Rojava kadın devrimi, dünya kadınlarına, kadın meclislerinden kadın ordusu YPJ’ye kadar, kadınların hayatın, siyasetin ve devrimin içinde nasıl konumlanmaları gerektiğine dair bir yol haritası sunmuştur.
Tunus’ta 2010 yılında başlayan Arap halk ayaklanmaları, Suriye’de Kürt Özgürlük Hareketi’nin devrimci hamlesi ile devrime dönüştü. Böylece bölge devriminin ve dünya devrimi dalgasının Rojava’daki devrim kolu oldu. Rojava devrimi, örgütlü ve silahlı halkın devrimci fırsatları değerlendiren devrimci önderliğinin eseri olarak gerçekleşti.
Bu örgütlü halk, 2012 yılından bu yana, sayısız sömürgeci işgal ve saldırı karşısında direndi. Şam rejiminin uyguladığı ambargolardan emperyalistlerin devrimin ruhunu çalma girişimlerine kadar her türlü düşman faaliyeti karşısında varlığını korudu. Bu direnişlerin en büyüğü dünyanın başına bela olan dinci faşist DAİŞ çetelerine karşı verilen tarihi Kobanî savunmasıydı. Kobanî savunması günlerinde, sadece Türkiye değil, dünyanın her tarafından devrimciler, Rojava topraklarına geçerek devrim savunmasına katıldılar. Bunun nedenlerinden biri; DAİŞ çetelerinin, dünya halkları için yarattığı tehlikenin farkına varılması olduğu kadar, diğer daha önemli neden de Rojava devriminin karakteriydi. O emperyalist kapitalist düzenin karanlık dünyasında dünya ezilenleri için yanan bir ışıktır.
Şimdi bir kez daha bu ışığı sonsuza kadar söndürmek, halkları, gelecek umudundan yoksun bırakmak, teslim almak istiyorlar. Tarihin bu anında dünya devrimcilerini, kapitalist sistem karşısında bir çıkış umudu sunduğu için, Türkiyeli devrimciler ve sosyalistleri kader birliği yaptıkları için, Rojava devrimini, Kobanî direniş ruhuyla savunma görevi ve sorumluluğu bekliyor.”
Kaynak: Yeni Özgür Politika