HABER MERKEZİ- Kemal Söbe yazdı
“Bundan 46 yıl önce, Maraş’da, derin devletin-Gladyo’nun eliyle, aşırı sağcı-faşist-dinci-ülkücü kesimlerin maşa olarak kullanılmasıyla, Alevi Kürtlere-Alevilere yönelik bir saldırı oldu ve bu katliamda yüzlerce Alevi-Kürt-Alevi ve devrimci, demokrat insan katledildi. Osmanlı ve Türkiye tarihine baktığımızda, Anadolu-Mezopotamya coğrafyasında mazlumlara ve halklara saldırılar her zaman olmuştur ve hala da devam ediyor. Firavun’un, Nemrud’un, ve Muaviye’nin zulüm düzeni, günümüz modern koşullarında da devam ediyor. Maraş’daki katliamı sıradan bir mezhep çatışması olarak gösteriyorlar. Sanki Alevilerle Sünniler arasında normal mezhepsel nedenlere dayalı olarak bir çatışma ve olay olmuş ve devlet güçleri de buna müdahale edip sukuneti sağlamış gibi gösteriyorlar egemen kesimler. Anadolu coğrafyasında Alevilere ve mazlumlara yönelik toplu bir saldırı ve katliam olmuşsa, bu saldırı ve katliamda kesinlikle egemen kesimlerin parmağı ve yönlendirmesi vardır. Farklı mezheplerden, inançlardan topluluklar yüzlerce ve binlerce yıldır Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında yaşıyorlar ve normal şartlarda bu topluluklar birbirlerine fiske bile vurmamışlardır, tam tersi farklı inanç ve görüşlere sahip topluluklar aynı mahallelerde yan yana yaşamışlardır.
***
Siyasal kafatasçı zihniyetin ve siyasal islamın egemen olduğu bir coğrafyada ve yaşamda, farklı zamanlarda mezhepsel ve inançsal farklılıklar kullanılarak sürekli saldırı ve katliamlar olmuştur. Alevilere yönelik saldırı ve katliam aslında insanlığa, ilerici insanlığa yapılan bir saldırıdır. Bu saldırılar günümüzde de bütün Kürdistan’da ve Türkiye’de devam ediyor. Hak, hukuk arayan ve adalet isteyen her kesim, bu saldırıların hedefindedir. Toplumlar doğal olarak farklı inançlara ve kültürlere sahip olabilirler ve kısmi bir demokratik kültürle bile, topluluklar bir birlerinin inanç, görüş ve kültürlerine, kimliklerine tahammül ederler ama işin içine Türk-islam sentezi ve kafatasçılık, tekçilik girince, durum değişir ve derin siyasal güçlerin eliyle, sisteme yakın en tortu kesimler maşa olarak kullanılarak, mazlumlara saldırılar yapılır. Türkiye demokratik bir ülke olmadığı sürece, yüzlerce yıldır, Alevilere ve bütün mazlum halklara, ezilen sınıflara yönelik saldırılar devam eder. Zalimlerin düzeni hala devam ediyor ve devam ettirilmek isteniyor. Bu zulme karşı çıkanlar her zaman bu sistemin hedefi olmuşlardır. Kürtler fiili olarak kırk yıldır kesintisiz bir mücadele yürütüyorlar. Bu sistem Kürtleri birinci hedef seçmiş durumda ve Kürdistan tam bir savaş ülkesi haline getirilmiş bulunuyor.
***
Kırk yıl önce, Alevi Kürtlere yapılan saldırılar, son otuz yıldır bütün Kürtlere yapılıyor. Türkiye’de de son yıllarda, sınıfsal nedenlere dayalı olarak, sistemden memnuniyetsizlik artmış durumda. Sistemden rahatsız olduğunu pratikte dile getiren herkes bu rejimin hedefi haline geliyor, getiriliyor. Sistem topluma köleliği dayatıyor ve sisteme boyun bükün diyor. Aleviler tarih boyunca hiçbir zaman zulüm rejimine boyun bükmemişlerdir ve direnmişlerdir. Alevilerin direngen kimliği, Firavunların, Nemrudların, Muaviyelerin hem tarihsel olarak hem de güncel olarak korkulu rüyası olmuştur. Demek ki Alevilere yönelik yapılan saldırılar, derin devletin planlı bir şekilde yaptığı saldırı ve katliamlardır. Mezhepsel farklılıklardan kaynaklı normal mezhepsel kavgalar değildir. Ancak derin devlet güçleri, farklı mezhep, kimlik ve inançlara sahip toplulukların bu farklılıklarını bazı durumlarda kullanıp, siyasal olarak kendisine yakın kesimleri bir maşa olarak kullanıp katliamlar yapıyor ve buna mezhep kavgası süsü verip normal bir inanç sorunu olarak gösteriyor. Derin devletin yönlendirmesi ve desteği olmadan, hiçbir farklı mezhep ve inanç kesimi, farklı bir mezhepten ve inaçtan bir kesime saldırı yapmaz. Nerede bir saldırı varsa, bilin ki orada derin devletin el altında desteği ve yönlendirmesi vardır.
***
Kürdistan ve Türkiye halkları zor ve çetin bir dönemden geçiyor. Aynı zamanda da başarı ve zaferin imkan dahilinde olduğu bir dönem. Yüzlerce yıldır halklara acıyı yaşatan bu vahşet düzenin artık kırılma noktasına gelmiş bulunuyor. Son yıllarda derin devlet, Aleviler üzerinde çeşitli oyunlar oynayarak, Aleviliği ideoljik olarak asimile etme ve özünden uzaklaştırmaya çalışıyor. Alevilik dinenişçi kimliğinden ve duruşundan koparılıp sadece devletin güdümünde olan, ve bazı Dede maskeli kişilerin eliyle, Cem Vakfı gibi bazı vakıfların içinde eritilmek isteniyor. Türkiye demokratik bir ülke olmayana kadar, Kürt sorunu eşit ulusal haklar temelinde çözülmeyene kadar, emek sorunu çözülmeyene kadar, Alevilik ve Aleviler, Kürtler ve emekçiler saldırı altında olurlar ve zaten sistem sürekli saldırıyor. Türkiye ve Kürdistan açık bir zindan haline getirilmiş.
Özgürlük Hareketi, günümüzün modern mazlumların hareketi’dir ve adalet mücadelesi yürütüyor. Bütün mazlumlar, ezilenler, sistemden zarar görenler, Özgürlük Hareketi etrafında kenetlenerek, bu zülüm düzenini yıkabilirler. Özelde Kürdistan ve Türkiye’de, genelde de Ortadoğu’da zalimimlerin zulüm düzenine karşı en büyük direnişi, Özgürlük Hareketi yürütüyor. Bir yönüyle Özgürlük Hareketi ulusal bir hareket olduğu kadarıyla, modern bir Alevi hareketi de olmaktadır. Çünkü Alevilik zalime karşı direnmekse, bügün en büyük derinişi Özgürlük Hareketi yürütüyor. En büyük adalet ve hak mücadelesini Özgürlük Hareketi veriyor. Alevi Kürtlerin ve bütün Alevilerin, ezilen bütün halkların, Özgürlük Hareketiyle ele ele vermeleri, bu zulüm düzenini yıkacak, insanlığı altın çağa taşıyacaktır.”