HABER MERKEZİ – Elif KAYA’nın Kaleminden
2011 yılından bu yana Suriye topraklarında iki çizgi kıyasıya mücadele verdi. Bunlardan birincisi, zamanı bin dört yüz yıl öncesine götürmeye ve ataerkil sistemi din adına hakim kılmaya çalışan cinsiyetçi, iktidarcı, milliyetçi, dinci bir çizgidir. Diğeri ise ilk kadın devriminin doğduğu topraklarda ikinci kadın devrimini gerçekleştiren ve demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü toplum paradigmasıyla özgür bir toplumsal sistem yaratmaya çalışan çizgidir. Bu çizgiyle 13 yıldır verilen mücadeleyle sadece Kürt kadınları için değil, Suriye’de yaşayan tüm halkların, inançların farklılıklarıyla bir arada saygın yaşamasının mümkün olduğu ortaya konuldu, bunun deneyimi açığa çıkarıldı.
Birinci çizgi yönümüzü tarihe verip, bizi tarihe gömmeye çalışırken, diğeri tarihten ve köklerimizden aldığımız güçle yönümüzü ‘an’ı ve geleceği inşa etmeye verdi. Biri kadını evin ve erkeğin kölesi yapmaya çalışırken, diğeri kadınları yaşamın öncüsü kılarak, kadın özgürlüğü ile toplumsal özgürlüğü yaratmaya çalıştı. Birincisi kapitalist- ataerkil, tekçi, sömürgeci sistemin temsilini yaparken, diğeri demokratik, farklılıkların farklılıklarıyla eşit olduğu-özgür bir toplum yaratmayı amaçladı. Böyle birbirinden farklı iki ideolojik çizgi yıllardır kıyasıya bir mücadele verdi ve vermeye devam ediyor.
Emperyalist ülkeler çıkarları uğruna uzun yıllar bu ataerkil- iktidarcı çizgiye destek verdi. Emperyalist ülkelerin desteğiyle ataerkil-iktidarcı bu çizgi Aralık ayında Suriye’de iktidara getirildi. Bu çizgi, kadınların kişilik haklarını tanımayan, ona saygı duymayan, kadını erkeğin uzantısı olarak tanımlayan ve kadını metaya dönüştüren düşünceleriyle tüm dünya kadınlarına yöneltilmiş bir tehlikedir. Örneğin; ilk röportajında Colani, CNN kadın muhabirinin başını örtmesini şart koştu. Ardından Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un elini sıkmadı. Daha ötesi diplomatik görüşmeler sırasında çekilen fotoğrafları flulaştırıldı. Erkeğin göründüğü fotoğraf karesinde kadın tıpkı yaşamlarında olduğu gibi görünmez kılındı. Bu sadece kadın bakana yapılmış bir yok sayma ve hakaret değil, aynı zamanda Alman halkının iradesini yok saymadır. Düşmanlıktır, aşağılamadır. Siyasetin büyük oranda kadınlar tarafından temsil edildiği Batı ülkelerinde bu durum nasıl yorumlanır, kabul edilip yutulur mu, bilemem…
Emperyalist devletler, günlerdir sokak ortasında linç hareketine dönüşen Alevi katliamını görmezden gelebilir. Bölgede yaşayan Hıristiyanların farklı dini inancından dolayı cizye vergisine tabi tutulmasına, kadınların zina adı altında sokak ortasında katledilmesine, yanında erkek olmadan dışarıya çıkmasına sessiz kalabilir. Ama kendi politik temsilcilerinin bu kadar aşağılanmasına, kadın olmaktan dolayı ayrımcı politikalara maruz kalmasına ne kadar sessiz kalırlar? Bunu ilerleyen günlerde izleyip göreceğiz.
Ancak bölgede kadın örgütleri ilk günden bu yana kendi sözlerini söylemeye başladılar. Yeni Suriye’nin nasıl inşa edilmesi gerektiğinin yol ve yöntemlerini geliştiriyorlar. Kongra Star, Zenubya Kadın Meclisi, Suriye Kadın Meclisi bu kapsamda açıklamalar yaptı, deklarasyon yayınladı.
Salı günü Heseke’de 500 kadını bir araya getiren Kongra Star kadınların birliği ve demokratik bir Suriye’nin nasıl inşa edilebileceğini dair bir çalıştay düzenledi. Çalıştayda kadınların ortak çağrısı; Suriye Kadın Meclisi tarafından yayınlanan deklarasyonun desteklenmesi, pratiğe geçirilmesi için herkesin aktif rol almasıdır.
Kısacası, kadınlar yeni Suriye’nin inşasında aktif yer alabilecek gücü, deneyimi ve bilgisi olduğunu, kadınların inşasında yer almadığı bir sistemi kabul etmeyeceklerini dile getiriyorlar. Büyük bedeller vererek elde ettikleri kazanımlarından geriye düşmeyeceklerini, onları koruma kararlığında olduklarının altını çiziyorlar.
Kadınların siyasette aktif yer aldığı Batı dünyası, kadına ve farklı olana yöneltilen bu tehditlere karşı nasıl tavır alır bilmesek de başta Kürt kadınları olmak üzere bölgede yaşayan kadınlar sözünü ve çözüm yöntemini ortaya koymaya ve bunun yaşamsallaşması için mücadelesini vermeye devam ediyor.