HABER MERKEZİ – Ronî Med’in kaleminden…
Örgütlü direniş, özgür gelecek
Bugün, Avrupa’da yaşayan Kürt gençliği, kendi tarihinin ve toplumunun özgürleşmesi için kritik bir dönemin eşiğindedir. Bu eşikte, devrimci bir gençlik hareketinin önündeki tek engel, örgütlülüğün yetersizliği ve bu yetersizlikten doğan güçsüzlüktür. Zira bir halkın, bir toplumun, bir insanın özgürlüğü ve adaleti, ancak onun içindeki en dinamik, en yaratıcı ve en cesur öznenin, yani gençliğin örgütlü gücüyle mümkün olabilir. Gençlik, sadece potansiyel bir güç değildir; o, gerçek anlamda geleceği kuracak olan irade, zekâ ve eylemdir. Ancak bu irade, ancak örgütlü bir biçimde şekil alır, örgütlü bir biçimde anlam bulur.
Örgütlenme ve Gençliğin Doğası: Birey ve Toplum Arasındaki Dialektik İlişki
Her devrimci hareketin temel taşı, gençliğin örgütlü gücüdür. Çünkü gençlik, tarihsel olarak, toplumsal değişimin en güçlü dinamiği olmuş, egemen güçlerin korkulu rüyası haline gelmiştir. Genç, doğası gereği hareketlidir, sürekli bir arayış içindedir, statik ve durağan olmayı reddeder. Bu, onun yaşamla kurduğu ilişkiyi belirleyen en önemli özelliktir. Ancak bu özellik, yalnızca bireysel bir özgürlük arayışı olarak kalmamalı, toplumsal bir dönüşüm için kolektif bir güce dönüşmelidir. Gençliğin eylemi, yalnızca bireysel bir isyan değil, bir halkın özgürlüğü için toplumsal bir müdahale olmalıdır. Örgütlenme, bu müdahalenin en güçlü aracıdır. Çünkü örgüt, bireysel enerjinin kolektif bir akla ve iradeye dönüşmesidir.
Gençlik, tıpkı bir nehir gibi akışkan ve yönsüzdür. Fakat bu akış, bir yatağa oturduğunda, bir yön ve biçim kazandığında, gücünü sonuna kadar kullanabilir. Yani gençlik, doğru bir örgütlülükle yönlendirildiğinde, toplumun en etkili ve en devrimci gücü haline gelir. Aksi takdirde, yönsüz bir akış, gücünü zamanla yitirir ve boşa akar. Bu nedenle örgütlenmek, gençliğin en önemli sorumluluğudur; çünkü özgürlüğün, adaletin ve eşitliğin mücadelesinin anahtarı, örgütlü bir gençliktir.
Egemen Güçlerin Stratejisi: Gençliği Dağılmaya Zorlamak
Tarih boyunca, egemen güçler gençliği her zaman tehlikeli bir unsuru olarak görmüş ve onun potansiyelini kontrol altında tutma amacı gütmüşlerdir. Çünkü tarihsel olarak, her devrimci hareketin ve toplumsal dönüşümün en belirleyici gücü, gençlerin örgütlü direnişi olmuştur. Egemenler bu gerçeği çok iyi bilirler ve bu yüzden gençliği örgütsüz bırakmaya, onun potansiyelini dağıtmaya çalışırlar. Gençliğin sahip olduğu arayış, enerjik doğası ve özgürlüğe yatkın karakteri, egemen güçlerin çıkarlarıyla çelişir. Bu çelişki, her devrimci hareketin, her toplumsal direnişin kaynağıdır.
Gençliğin sahip olduğu bu özellikler, ona bir tür “sistemin dışında olma” avantajı sunar. Gençlik, daha önceki nesillerin kabulleri ve ideolojileriyle yüklenmemiştir. Bu, onun devrimci bir potansiyele sahip olduğu anlamına gelir. Fakat bu potansiyelin yönlendirilmesi gerekir. İnsanın özgürlük mücadelesi, toplumsal değişim, ancak ve ancak bu potansiyelin doğru bir örgütlenme ile yönlendirilmesiyle gerçekleşebilir. Bugün, Avrupa’da yaşayan Kürt gençliği, bir halkın özgürlüğü için bu potansiyeli en güçlü biçimde taşıyan bir özne durumundadır. Ancak bu gücün etkili olabilmesi için örgütlenmek, kolektif bir bilinç oluşturmak ve bu bilinçle hareket etmek zorunludur.
Gençlik ve Eylem: Bir Organik İlişki
Eylem, örgütün can damarıdır. Eylemsiz bir örgüt, hayal kırıklığına uğramış bir topluluk olur; tıpkı bir vücudun, beynin sinyallerine karşılık vermemesi gibi. Eylem, bir toplumsal örgütlenmenin düşünsel ve ideolojik altyapısının pratikte somutlaşmasıdır. Örgüt ise eylemin doğru bir biçimde yönlendirilmesidir. Birinin yokluğu, diğerini etkisiz kılar. Bu bağlamda, gençlik sadece bireysel eylemle değil, kolektif bir bilinçle hareket etmek zorundadır. Örgütlenmiş bir gençlik, toplumsal eylemin en keskin, en belirleyici gücüdür.
Eylem, devrimci gençliğin tarihteki rolünü belirleyen en temel unsurdur. Ancak eylemsiz bir örgüt, dağılmaya ve yozlaşmaya mahkumdur. Örgütsüz bir eylem ise bir süre sonra amacından sapar, etkisizleşir ve dağılır.
Gençliğin devrimci gücü, bu dialektik ilişkinin farkında olarak hareket etmelidir: Eylem, örgütün organik bir uzantısıdır; örgüt ise eylemin düşünsel, ideolojik temellerini oluşturur.
Örgütlü Gençlik, Toplumun Geleceğidir
Bugün, Avrupa’da yaşayan Kürt gençliği, halkının özgürlüğü için mücadele etmek durumundadır. Kendi hakikatiyle bütünleşmeyen her birey ve toplum başkasının sefaletini yaşamak zorunda kalır. Gençlik kapitalist sistemin sefaletine karşı örgütlenip, özgürlüğe giden yolda öncülük yapmalıdır.
Gençlik, tarihsel olarak bir halkın geleceğini inşa etme yükünü taşır. Fakat bu yük, tek başına taşınacak bir şey değildir. O yüzden örgütlenmek, bir bireysel tercih değil, toplumsal bir sorumluluktur. Bugün, Avrupa’da yaşayan her Kürt genci, kendi halkının özgürlüğü ve onuru için devrimin öcüsü olmalı, özgürlük hareketinin örgütlü gücüne katılmalıdır. Çünkü özgürlük, yalnızca bireysel bir arayış değil, toplumsal bir hedef ve kolektif bir hedef olmalıdır.
Sonuç Olarak: Devrimin Anahtarı, Örgütlü Gençliktir
Gençlik için örgütlenme, oksijen kadar gereklidir. Oksijen, bir insanın yaşaması için ne kadar zorunluysa, örgütlenmek de bir halkın özgürleşmesi için o kadar zorunludur. Toplumların ve halkların özgürlüğü, ancak ve ancak gençliğin bu potansiyelini doğru bir şekilde örgütlemesiyle mümkün olacaktır. Gençlik, devrimci bir tarih yazmak, kendi halkının ve tüm ezilen halkların özgürlüğünü kazanmak için bu tarihi sorumluluğu taşımalıdır. Bu sorumluluk, bireysel bir tercihten öte, toplumsal bir zorunluluktur. Ve bu zorunluluğu yerine getirmek için her bir genç, örgütlü mücadelenin bir parçası olmalıdır.