HABER MERKEZİ- Yurtsever Gençlik Dergisinin 2025 Ocak- Şubat ayı sayısından
“Yaşamımda ikili bir yanı iyi kavramak gerekir. O da Kürtlükten kaçış ve tersine Kürtlüğe yöneliştir. Uygulanan kültürel soykırım gereği kaçış için koşullar her yerde her an hazır ve nazırdır. Kaçışı daimi teşvik edicidir. Ahlaki ilke tam da burada devreye girer. Bireysel kurtuluş pahasına kendi toplumundan kaçış ne derece doğru veya iyidir?”
Önder APO
Faşist TC devleti Önder APO’nun tanımlaması ile “bir özel savaş devletidir”. Özel savaş devleti TC, kuruluşundan bugüne kadar soykırım, imha, komplo uygulamalarını başta Kürt halkı olmak üzere herkese karşı sürdürmüştür. Bu savaşını bugün de başta İmralı Soykırım sistemi olmak üzere Kürdistan’ın her yerinde herkese karşı sürdürmektedir.
PKK, ortaya çıkışı ile Kürt halkının kaderini değiştirmiş, o zamana kadar halk üzerinde sürdürülen tüm özel savaşı boşa çıkarmıştır. Faşist TC, Önder APO ve Özgürlük Hareketi karşısında bugün daha kirli yöntemler ile özel savaş uyguluyorsa sebebi Kürt halkının, Önder APO ve Özgürlük Hareketi öncülüğünde dirilmesidir. Düşman özel savaş ile halkı gerilladan, hareketten koparmayı, mücadeleye bağlılığı zayıflatmayı amaç edinmektedir. Diğer yandan da toplumu politikadan koparan uyuşturucu, çeteleşme, fuhuş, göç, asimilasyon gibi yozlaştırma yöntemlerini ortaya koymaktadır. Her iki yöntem de Kürt halkı üzerinde kültürel soykırım tehdidi oluşturmak içindir. Faşist TC, insan onurunu ayaklar altına alan uygulamaları karşısında kimsenin sesini çıkarmamasını, herkesin birbirini ihbar etmesini, toplumun, ahlakın çözülüp bireyciliğin artmasını, Kürt toplumunda var olan direniş kültürünün pasifleşmesini istemektedir. Böylece yaşamda yaşanan sıkışmanın devrimci pratik ile aşılması yerine melankolik ve çözümsüzlük içinde ele alınmasının önü açılmaktadır.
Kürdistan şehirlerinde düşmanın gençlik ve halk üzerine oynadığı birçok oyunu görmekteyiz. Bu oyunların en başında normalleştirme, düşman ile yaşamaya alıştırma ve ilkesiz bir yaşamı kabul ettirme yer alıyor. Düşman gerçekliğinden kopartılmanın sonucunda düşman ile duygusal ilişkilenme aşk, sevgi adıyla normalleştiriliyor, üniversitede MİT ajanlarının arkadaşlık tuzaklarına düşülüyor. Kürdistan’da işgalci ile birlikte yaşamak, komşu olmak, sokakta düşman araçlarının dolaşması normal karşılanıyor. Bunun yanında Hizbulkontra- Hüdapar- Tarikat ve din adı altında toplum ahlaki ve politik değerlerinden kopartılmaktadır. Kürdistan’da her yere Kuran kursu açılıyor, dinci hocalar her mahalleye giderek sohbet adı altında halkı iktidarın hizasına sokmak için uğraşıyor.
Özel savaşta ekonomi de bir terbiye etme, iktidara bağımlı kılma yöntemi olarak kullanılıyor. Sömürgeciliğin her alanda sürdüğü Kürdistan’ın bereketli topraklarında halk yoksullaştırılıyor, toprak ve su kirliliği, orman katliamı ile doğa katlediliyor, kendi kendine yeten halk aç bırakılmaya çalışılıyor. Düşman daha sonrasında halkın yoksulluğunu kullanarak para karşılığında ajanlaştırmayı, çeteleştirmeyi ya da Kürdistan’dan Avrupa’ya göçertmeyi amaç ediniyor. Son zamanlarda düşman, doğrudan aileye yönelerek tüm sömürge yöntemlerini bu kurum üzerinden devreye koymakta ve kendisini bu şekilde ayaklar üstünde tutmaktadır. Yine aileciliği bir ajan kurumu, kendi politikalarına hizmet eder bir duruma getirmek için her yöntemi denemektedir.
Kültürel soykırım kıskacında olmak demek, soykırımcı sistemin karşıtı olmayı ve radikal bir pozisyon almayı ifade eder. Özel savaşın birinci hedefi kadın ve gençliğe mücadele ve direniş gücü veren kaynakların zayıflatılmasıdır. Bu anlamda mücadele gerekçelerini zayıflatma, sistem için de eritme, düşman algısı ve bilincinde bulanıklık yaratma, kişinin bilincini fethetme, duygularını yönlendirme, vb. politikalar en temel uygulamalar olarak devreye konulmaktadır. Dejenerasyon olarak da ifadelendirilebilecek bu durumlar özel savaşın asıl hedefini oluşturmaktadır. Liberalizmin en büyük marifeti kendisini tüm düşünce akımlarının yerine ama dejenere ederek konumlandırma becerisidir. Özel savaş, ideolojik deformasyon yaratmak açısından ideolojik kavramların içeriğini dejenere etme, anlamını çarpıtma, böylelikle düşünsel olarak kendini tanımlayamaz hale getirme ve mücadele ederken yolsuz bırakma, yöntemsiz kılma, yönsüz bırakma faaliyeti yürütmektedir.
Peki bunca özel savaşın Kürt halkı üzerinde yürütülme sebebi nedir? Şüphesiz, Kürt halkının soykırımcı, faşist iktidar zihniyeti karşısında amansız mücadelesi ve sahip olduğu Önderlik fikriyatıdır. Faşist iktidarını korumak isteyen düşman, özel savaş ile Kürt halkının örgütlü ve politik kimliğini hedef alıyor. Bu amaç çerçevesinde ajanlaştırma, göç, çeteleşme, kültürel yozlaşma vb. uygulamalarının dışında en büyük özel savaşını İmralı soykırım sisteminde Önder APO’yu esir tutarak yürütüyor. İmralı Soykırım sistemi oluşturulma şekli ve amacı ile bağlantılı olarak faşist TC’nin sürekli kullanmaya çalıştığı bir özel savaş yöntemidir. Bu soykırım sistemi ile halkımız da soykırım kıskacında tutuluyor. Bunca saldırıya karşı Önder Apo, düşmanın yürüttüğü özel savaş yöntemlerini hemen deşifre etmekte, açığa çıkarmakta ve düşman güçsüzlükle birlikte sonuçsuz kalmaktadır. Bu nedenle düşman en çok Önderlik gerçeği karşısında çırılçıplak olduğu için, Önderliğimizi bu kadar izole ve mutlak tecrit içinde tutmaktadır. Önder APO’nun Kürt halkı için ne ifade ettiğini bilen düşman halka ve Özgürlük Hareketimize karşı her türlü özel savaş yöntemini devreye koyarken diğer yandan, halkın direnişini, düşmana olan öfkesini yumuşatmaya, halkı özsavunma araçlarından mahrum bırakmaya, çalışmaktadır.
Son zamanlarda bu özel savaşın nasıl uygulandığı , nasıl ele alındığı açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Varlık-yokluk savaşımızın başarıya ulaşması için de bu süreci doğru kavramak ve geliştirmek için savaşan halk gerçeğinin açığa çıkartmamız, varlığımızı koruma ve özgürlüğümüzü sağlama sürecine aktif bir katılımı esas almamız gerekiyor. Öz savunmasız hiçbir toplum ayakta kalamaz. Öz savunmamızı geliştirmezsek, özel savaşın saldırılarını engelleyemez, kazanımlarımızı koruyamaz ve devrim yapamayız. Bu nedenle özel savaşın anlamını ve amacını kavrayarak mücadelemizi ona göre geliştirmemiz gerekiyor. Önder Apo nasıl ki soykırımcı faşist bir sisteme karşı direnerek kazanıyorsa, bizlerinde Önder Apo ideolojisi ile donanıp, ideolojimizi toplumsallaştırarak, harekete geçmemiz gerekir. Ancak bu şekilde kazanabiliriz.
Bakur gençliği açısından da durum çok farklı değildir. Yurtsever gençlik Önderlikten ne kadar uzaklaşırsa özel savaş uygulamaları o kadar sonuç alacak, düşman Kürdistan’ı o kadar kolay işgal edecektir. Fakat Bakur gençliği Önderliğin, gerillanın fedailiğine ne kadar bağlanır, Önder APO etrafında ne kadar kenetlenir, düşmanı ne kadar iyi tanırsa özel savaşı o kadar paramparça edecek faşizmin tüm planlarını boşa çıkaracaktır. Yurtsever Kürt gençliğine bugün düşen sorumluluk tam da budur.”