HABER MERKEZİ- Çiğdem Doğu’nun Kaleminden
“JİNEOLOJİYİ Genç kadın özgünlüğü üzerinden yorumladığımızda; her genç kadının yaşadığı ikinci cinsel kırılmayla öncelikle genç kadını toplumsal ve tarihsel hakikatinden kopartma, onu yalnızlaştırma, tüm dünyasını erkek haline getirme, çeşitli biçimlerde uygulanan sert ve yumuşak saldırılarla erkeğe bağımlı, kendi cinsine rakip ve düşman haline getirme yaşanır. Bu nedenle genç kadınların kadın özgürlük mücadelesini bir sosyolojik mücadele olarak ele alması, sosyolojik çözümlemelerle kadın ve toplumun özgürlük mücadelesinin bütünlüğünü kavraması ve bu doğrultuda mücadelesini yürütmesi büyük önem arz etmektedir. Toplumuyla, hemcinsiyle buluşmayan, bunları dönüştürmeyi esas almayıp tek başına isyan etmeye çalışan genç kadın, yenilmeye mahkum olur. Başarması için jineolojinin ortaya koymuş olduğu tarihsel-toplumsal bilinç ile kadın hakikatini çözümlemesi ve buradan kadın örgütlülüğünü çoğaltarak yürümesi belirleyici bir öneme sahiptir.
Çağımızın hakim yöntemi haline getirilmiş olan bilimcilik, tüm hakikati parçalamasıyla meşhurdur. Evrenin, dünyanın, yaşamın, doğanın, tüm canlıların ve toplumsal canlılığın, insan ve insanda da kadın-erkek gerçeğini parçalamanın, insan ruhu ve bedenini birbirinden koparırken bunları da kendi içinde binbir parçaya ayırmanın yöntemini çok çeşitli varyasyonlarıyla hayata geçirir. Bugün kapitalist modernite sisteminin krizli-kaoslu yaşanamaz düzeye gelmiş olan yaşamı, insan gerçekliği, çok büyük oranda bilimciliğin bu parçalayıcı ve anlamsızlaştırıcı yönteminden kaynaklı olarak açığa çıkmıştır. Özne-nesne ikilemi, yaşamdaki her öğeye uyarlanmış olan bu öznenin iktidar nesnenin köle haline getirildiği ikilem, görebildiğimizin de ötesinde tahribat ve yozlaşma yaratmaktadır.
İşte jineolojinin özne-nesne ve ruh-beden ikilemini aşması, evrensel ve yerel olanın bütünlüğünün farkında olması, düz-çizgisel ve döngüsel kaderci doğmatik bakış açılarından arınarak toplumcu ve esnek kadın bakış açısına ulaşması, tarihi ve günü buluşturarak an’da özgürlük sosyolojisini gerçekleştirmesi bizlere sunmuş olduğu muazzam özgürleşme gücü ve olanağıdır. Jineoloji, varlığın zaman ve mekan olguları ile ilişkisini bütünlüklü ele alarak burada açığa çıkan oluşum ve değişim gücünü görür, aynı zamanda bunu bir yöntem olarak takip eder. Bununla bağlantılı olarak da oluşum ve değişim diyalektiğinde, farklılıkların nasıl bir özgürlük potansiyeli ve olasılığını geliştirdiğini ortaya koyar. Esnek ve bütünlüklü bir biçimde, olgular ve varlıklar arasında erkek egemenliğinin yaratmış olduğu bağlantılandırma-ilişkilendirme biçimlerini yeniden yeniden ele alır, sorgular ve doğal, eşit ve özgür bağlantılandırma-ilişkilendirme biçimlerini geliştirir. Bunun için Önder APO’nun ifadelendirdiği biçimiyle en zengin biçimde yorumlama, çözümleme yöntemini geliştirir.
,
Kadın gerçeğinden bağımsız bir hakikat yoktur, olamaz. Bu nedenle mevcut dünyada kadın gerçeğini dıştalayan, reddeden, ezen bilim, felsefe, mitoloji ve din hakikati ifade etmez. Yalancıdırlar, kadına karşı çarpık ve sapkın söylemleri ve eylemleriyle tam bir özel savaş aracıdırlar. Jineoloji, bu egemen erkek ideolojisinin tüm yalanlarını, çarpıtmalarını, saptırmalarını deşifre edip kadın ve toplum hakikatini aydınlatır. Tarihi kadın boyutuyla canlandırır, ayaklandırır ve yürüme, mücadele etme gücü kazandırır.
Bilme veya düşünme deyip geçmeyelim, kadını kadın yapan bilme ve düşünme gücüdür, bunun için sahip olduğu kendine ait kadınca düşünebilme, yorumlayabilme gücüdür. Düşünme biçimleri, yaşam biçimlerini, ilişki biçimlerini, var oluş biçimlerini geliştirir. Bir kadın nasıl düşünüyorsa, nasıl düşünmeye alıştırılmışsa öyle yaşıyordur, öyle ilişki kuruyordur, öyle hayatını devam ettiriyordur. Düşünceden bağımsız bir yaşam algısı ve biçimi yoktur. Jineoloji, bu anlamda bizden çalınmış olan düşünme gücümüze yeniden sahiplenmenin, çarpıtılmış düşünme biçimimizi doğrulaştırmanın, iktidar-köle ikileminde anlamsızlaştırılmış, mal-mülk haline getirilmiş ilişki biçimlerini aşıp anlamlı, sevgi-saygı, ahlak içerikli ilişkileri yaratmanın bilimidir. Var olan erkek egemenlikli sisteme karşı isyan ederken yöntemli ve anlamlı bir düşünce sistemine, bilim yöntemine ve düşünce birikimine sahip olmamız çok önemlidir. Topluma, ahlaka, kadın hakikatine dayalı olarak sürekli anlam yaratan bir düşünce gücü, genç kadınların isyanını özgür yaşamın inşasıyla birleştirir ve başarısını garantiler. Aksi takdirde vurguladığımız gibi genç kadın her isyanında bir yenilgiyle ve imhayla karşı karşıya gelir. Bu nedenle genç kadın isyanı, önce düşünsel sorgulama ve isyanla başlar, buradan da yaşamdaki, tarihteki her şeye yönelir. Bir sistem ve yöntem dahilinde bu sorgulamayı yaşıyorsa o zaman bu isyan nasıl bir yaşam inşa edeceği konusuna yönelir ve ikinci doğuşunu da bu temelde gerçekleştirme zeminini yakalayabilir.
Jineoloji, kadın açısından kökleriyle yeniden tanışma, buluşma ve kökleri üzerinden yeniden yükselme bilincini yaratır. Tarihteki köklerini tanıdıkça, keşfettikçe, içindeki tanrıçayı, içindeki İnanna’yı, Star’ı, Lilith’i, Tiamat’ı, Afrodit’i, Şahmaran’ı da tanır, keşfeder. Toplum yaşamının teşisini yeniden eline alıp özgürlük, eşitlik, güzellik ve aşk adına yeniden çevirmenin, ilişkileri yeniden örmenin o büyüleyici ve mucizevi gücünü kendisinde fark eder. Star’ın (İştar’ın), Tiamat’ın, Lilith’in, Şahmaran’ın itaat etmeyen, teslim olmayan, yaşamı, toplum ve kadın değerlerini ölümüne savunan, yaşamın ve ölümün, savaşın ve barışın kaderini belirleyen kök değerlerini içinde hisseder, keşfeder, canlandırır. İçindeki tanrıça canlandıkça genç kadının isyan gücü büyür, kadın arkadaşlarından başlayarak tüm toplumu, erkek gerçekliğini değiştirip dönüştürmeye doğru akar.
,
Genç kadın, jineolojiyle kendisi olur, herkesten farklı olur, farklılığıyla ve xwebunluğuyla derinlik ve güzellik kazanır. Nasıl yaşayacağını, nasıl ilişkileneceğini, nasıl örgütlenip mücadele edebileceğini bilir. Kendisini, kadın arkadaşlarını, toplumu ve doğayı nasıl koruyacağını bilir. Genç kadınlar öz savunmayı ve özgür yaşayıp ilişkilenmeyi başardıkça da tanrıçalar modern çağda canlanmaya, yaşamdaki asli yerini almaya başlar. Kökleri bugünle buluştukça, çağın maskesiz tanrılarına, çıplak krallarına ve onun erkek uşaklarına karşı destansı bir mücadele geliştirir.
Dikkat edilirse jineoloji bilinciyle isyanda, kaba isyan, sadece red etmek yoktur. Burada isyan ve inşa bilinciyle bağlantılı olarak, her türlü iktidarcı, köleleştirici bağlardan, bağımlılıklardan kopuş, sonsuz boşanma vardır. Aileden, aşiretten, mahalleden, okuldan başlayarak devlete ve onun kurumlarına, kapitalist sistemin şerbetlenmiş zehirli alışkanlıklarına kadar uzanan bir biçimde genç kadını hapseden görünür ve görünmez ağlar vardır. Aşk adı altında dayatılan korkunç bağımlılıklar ve katliamlar, yine cinselliği tüm yaşamın merkezine koyan dehşet bir sistem vardır. Sahte özgürlükler, sahte zevkler, sahte aşklar, sevgiler, sahte kişilikler alabildiğine yaygınlaşmış bir durumdadır. İşte genç kadın aile içi tahakkümcü ilişkilere, sahte aşk ilişkilerine, geleneksel kadın veya erkekleşen kadın özelliklerine, geleneklerin ve devletlerin dayatmış olduğu tüm cinsiyetçi alışkanlıklara, saldırılara, uyuşturan her şeye karşı jineoloji bilinciyle isyan etmelidir.
Jineoloji, genç kadının yeniden ve özgürce ikinci yeniden doğuşunun bilimidir. Esnek, akışkan, anlamlı ve özgürleştirici düşünce gücüyle, genç kadını geliştirir, güzelleştirir, nurlandırır, aydınlatır. İsyanını büyütür, derin anlamlar kazandırır. Tıpkı çağımızın dehakı olan TC faşizmine karşı savaşan YJA/STAR’lı genç kadın yoldaşlarımız gibi. Tıpkı genç kadın öncülerimizden olan Şehit Bişeng Brusk, Şehit Sara Hogir gibi. Onların gözlerindeki ışığın, yüzlerindeki nurun kaynağı, Kadın Kurtuluş İdeolojisinin ve Jineolojinin yaratmış olduğu düşünme, isyan ve özgür yaşamı inşa gücüdür. Erkek egemenliğine, sömürgeciliğe, her türden sömürüye karşı kendini, doğayı, kadınları ve halkını savunabilen genç kadın öncülerimiz, bize genç kadınların isyan ve ikinci doğuş pusulasını çok net bir biçimde göstermektedir.
Onlara bakalım, onlarla yaşayalım, yüzümüzü tüm bu değerlerin yaratılmasına önderlik etmiş olan Önder APO’ya ve bu değerlerin doğduğu mekan olan dağlara dönelim. Jineoloji bilinciyle isyanın gerçek güzelliği ve anlamını, kaynağıyla buluşarak yaşayalım, yaşatalım.”