HABER MERKEZİ- Kemal Söbe’nin Kaleminden
“Türkiye’de devlet zulmü hayatın her alanında rutin ve olağan hale gelmiş. Devlet, ben her şeyin sahibi olduğuma göre her şeyi yapmaya yetkiliyim ve kimse bana hesap soramaz diyor. Yani devlet demek ben asarım, keserim demektir. İktidar ve egemenlikçi zihniyette devletin bekası her şeyin üstündedir. Çünkü devlet, baba olarak bilinir ve kendisini öyle kabul ettirmiştir. Baba her şeye mukterim der ve herkes bana boyun eğmek zorundadır der. Boyun eğmeyeni, otoritesini kabul etmeyeni öldürür. Bir İktidar ve egemenlik aracı olan devlet, toplumsal yaşamda aslında toplumun yüzünde patlayan tokat demektir. Devlet zulmünün katmerli bir şekilde uygulandığı koşullarda doğal olarak toplumsal karşı çıkışlar olur. Bu toplumsal karşı çıkışlar eğer bastırılamazsa, kontrol altına alınamazsa, bu karşı çıkışı gerçekleştiren güçler karalanır, kötülenir, terörist olarak yaftalanır, vatan haini ilan edilir, devlet düşmanı olarak görülür, dış güçlerin içteki uzantıları çamuru atılır ve daha neler neler söylenir.
Devlete karşı çıkış tabi ki devletin uyguladığı zulme/faşizme karşı çıkıştır. Devrimci demokratik güçler devletin zulmüne, devlet terörüne karşı halkın devrimci demokratik mücadelesini yürütürler, özgür ve eşit bir yaşam için. TC devleti ve İktidar odakları, farenin kediden korktuğu gibi toplumsal mücadeleden korkuyor, özelliklede PKK ve Kürtlerin ulusal demokratik mücadelesinden çok korkuyor ve bu mücadelenin başarısını kendi sonu olarak görüyor. Her devlet iktidar ve egemenlik hesabı yaptığı için toplumsal mücadeleden korkar ama TC’nin korkusu hiçbir devletin korkusuna benzemiyor. Türkiye onlarca yıldır açık zindan haline getirilmiştir. Özellikle AKP faşizan rejimiyle bu daha çok zirveye çıktı. Sokakta konuşmak bile suç sayılıyor, tutuklama nedeni oluyor. Özellikle Kürdistan, özel savaş rejimiyle Vietnam haline getirilmiştir. Türkiye’de küçük bir sermaye sınıfı, asker bürokrat sınıfı halkların tepesine çöreklenmiş şatafat içinde yaşıyorlar, bu sistemi eleştirenleri terörist olarak görüyorlar.
Sadece Kürtler değil, sisteme karşı olan herkes İktidar odakları için terörist ve düşmandır. Özellikle son yıllarda AKP faşizan rejimi tam olarak zıvana dan çıktı, gözleri tam karardı. Bu tür durumlar dikta rejimlerinin sonları yaklaştığında olur. Kürtlerin öncülüğünde gelişen demokrasi hareketi Türkiye’de egemen kesimlerini korkutuyor. Tarihten günümüze kadar bütün devletçi kesimler kendi sistemlerine isyan eden toplumsal kesimleri yok edilmesi gerekenler olarak görmüşlerdir, kendilerini ise var olması gerekenler olarak görmüşlerdir. Oysaki yaşamdan sökülüp atılması gerekenler iktidar ve devletçi kesimlerdir. Türkiye’de olmaması gereken devlet terörüdür. Gün geçmiyor ki polis kurşunuyla insan öldürmesin, işkence yapmasın, işçileri, öğrencileri, kadınları coplamasın. Özellikle Kürt halkı inkârcı rejimden ve devlet teröründen bıkmış durumdadır. Türkiye’de, Türkiye halkı, açık bir şekilde dile getirmese de çoğunlukla rejimin değişmesini istiyor, en azından AKP faşizan rejiminin gitmesini ve sorunları kısmen de olsa çözecek bir yönetim istiyor.
Önder APO’nun söylediklerine kulak verilse, Kürdistan’ın her parçasına yönelik saldırılar dursa, operasyonlar dursa sorunlar tartışılır ve çözüm gelişir. Hiç kimse halkların özgürlük mücadelesini terör olarak göremez. Halkların demokratik devrimci mücadelelerini terör olarak görenlerin hepsi halkların özgürlük mücadelesine karşı yok oldular. Kürt halkının özgürlük mücadelesi artık zaferin arefesindedir. Terör denecekse, bir halkın kimliğini kültürünü yok etmeye, on milyonlarca insanı yoksulluğa mahkum etmeye denir. Türkiye’de tek bir terör örgütü var, o da AKP faşizan rejimidir/devletidir. Türkiye’deki zulüm, faşizm, yoksuzluklar, hırsızlıklar demokratik bir ülkede olsa değil periyodik hükümeti devleti ve sistemi üç günde yıkarlar. Kürtler ellerinden geleni yapıyorlar hem de fazlasıyla, ama Türkiye’nin demokrasi cephesi hala zayıf olduğu için haydutlar ülkede devlet terörü estiriyorlar, hayatı cehenneme çeviriyorlar ama sonları yakındır. Hepsinin sonu Musollini gibi olacaktır. Bir ülkede, yolsuzluk/hırsızlık yapanı değil de yolsuzluğu/hırsızlığı ifşa edeni, edenleri hapse atıyorlarsa bilin ki o ülkeyi hırsızlar yönetiyor.