HABER MERKEZİ- PAJK Koordinasyonu üyesş Raperin Munzur’un Kaleminden
ÖNDERLİK TARZINDA YAŞAMAK ÖZGÜR YAŞAMAKTIR
“Önder Apo’ya karşı gerçekleştirilen 15 Şubat uluslararası komplosunun 27. yılına girdik. 27 yıl çeyrek asırlık oldukça uzun bir zaman. Bu 27 yıl büyük mücadele ve zorluklar kadar yenilenme, kapitalist modernite komplosunu boşa çıkarma, çağın öncü gücü olma, Önderlik paradigmasının dünyaya yayılması yılları oldu. Yeni çağın ve 3.dünya savaşı içinde yeni bir devrimin öncü gücü olma şansı bize geçti. Kürt kadın gerillası öncülüğündeki amansız devrimci savaşımız, Rojava devrimi, Rojhilat’taki Jin Jiyan Azadi serhildanları ve Bakur’da açığa çıkan gelişmeler Kürt halkı ve mücadelesi üzerindeki tecridi kırdı. Tüm bunlar Önderlik paradigması ile Önderliğin mücadelesi ile gelişti. Önderlik kendisi üzerinde bu kadar tecrit varken Kürt halkı ve mücadelesi üzerindeki tecridi yıkmanın perspektiflerini ve mücadelesini ortaya çıkardı.
Geçen yıl içinde Önderliğimizin fiziki özgürlüğü için dostlarımızın startını verdiği hamle kitleselleşti. Dünyada büyük destek kazandı. Yine Kürdistan parçalarında her zamankinden daha güçlü ve halkın büyük sahiplenmesi ile sürece yön verici rol oynadı. Elbet çok şey yaptık, çalıştık, halkımız boş durmadı, gerilla durmadı, dostlarımız durmadı. Gerilla mücadelesinin ekseni buydu, kadın mücadelemizin merkezi buydu, gençlik bu mücadelenin merkezi konumundaydı. Toplumsal mücadele ve direniş bu eksende yürütüldü. Yeterli olmasa da baskı gücü oldu. Avrupa kurumları, Türk devleti tecridi gündeme almaya mecbur kaldı, itiraf etti. Bunlar mücadele ile gelişmektedir. Kürt halkının, dünya insanlığının, kadınların ve gençlerin Önderliksiz yaşama alışmayacağı ispatlanmış oluyor. Bu mücadelenin sonucunda Önderlikle görüşme oldu. Tecridin kırılmasına dönük bir gelişme olsa da tümden aşamadığımız da ortadadır. Bu nedenle bundan sonraki aşamada ise hamlenin ilk süreci aşan ve ivmeyi yükselten bir duruma ulaşmak gerekiyor. Hamlenin ideolojik, toplumsal ayağını daha da geliştirme görevimiz vardır. Özelde gençlik ve kadın hareketi hamleye katılımda öncülük düzeyinde ve hamleyi de yürüten durumdadır. Bu rolünü daha da derinleştirmesi gerekmektedir.
Soykırıma karşı mücadele Önderlik tarzıyla gerçekleşir
Halkımız, kadınlar ve gençlik büyük bir saldırı altında ve soykırım kıskacındadır. Her alanda soykırıma karşı topyekun mücadele içinde olmak gerekiyor. Bunun biçimini Önderlik Devrimci Halk Savaşı olarak ortaya koydu. Her yerde toplumun örgütlü olması, soykırım sistemini ortadan kaldırmaya göre kendini örgütlemesi ve örgütlülüğün, mücadele düzeyinin gelişmesi hayati önemdedir. Üzerimizdeki imha konseptini boşa çıkaracak bir mücadele düzeyini tüm gücümüz ile ortaya koymak zorundayız. O nedenle olağanüstü bir süreçte olduğumuzu bilerek, soykırım gerçeğini anlayarak örgütlenmelerimizi, çalışmalarımızı, planlamalarımızı yapmaktan sorumluyuz. Normal, demokratik, savaştan uzak bir ortamda mücadele yürütüyor gibi rutin ve sıradan çalışmalar yapamayız. Normal bir dönemdeymişiz gibi örgütlenemeyiz. Sıradan bir katılımla işleri yürütemeyiz. Bu dönem düşmanı boşa çıkaracak, imhayı önleyecek ve buna hizmet edecek çalışmaları, duruşu, örgütlenmeyi geliştirmek zorunludur.
Bu kadar ağır bir soykırım saldırısı altındayken bunun bilincinden, eyleminden, yaşamından ve mücadelesinden uzak kalamayız. Tabi ki soykırım nedir, bu saldırılara Kürtler neden ve nasıl maruz kalıyor, soykırımcı saldırıları planlayan ve yürüten güçler kimlerdir, neyi amaçlıyorlar? Bunları da bilince çıkarmamız ve derinden hissetmemiz gerekiyor. Yoksa “soykırım” kelimesi de çokça kullandığımız ama sıradanlaştırdığımız, normal dile getirdiğimiz bir kavram olur. Bu hakikati her an farkında olarak yaşarsak karşısında mücadele etmemiz gereken şeyleri de daha iyi görürüz. Nasıl bir saldırı altında olduğumuzu, nasıl bir fiziki, politik ve kültürel soykırım gerçeği ile yüz yüze olduğumuzu, kendi durumumuzu daha iyi anlarız. Önderlik son savunmasını “Kültürel soykırım kıskacında Kürtleri savunmak” adıyla yazdı. Bu savunmada anlatılanları çok iyi anlamak bizlerin görevidir. Ülkesi paramparça olmuş, sömürgeciliğin saldırıları altında duyguları kurumuş, kökünden, kendi olmaktan uzaklaşmış bir halk maruz kaldığı durumu nasıl anlayacak, kendisi olarak nasıl var olacak, duyguları nasıl canlanacak, öfkesi, sevgisi, sevinci, acıları neye dönüşecek? Bunlar devrimimizin temel sorularıdır. Kadınlar ve gençler olarak soykırımı ve sonuçlarını derinlikli fark etmek, yine buna karşı toplumumuzu savunmak, kadınları savunmak, kendimizi savunmak bizlerin öncelikli görevi oluyor.
Yine yüzyıldır böyle vahşice bir saldırı altında olup da hala ayakta olmanın, direnmenin kaynağını, bu damarı ve gücü de görmeli ve anlamalıyız. Kürt halkının hangi temel özellikleri bu direnişi, direnme gerçeğini ortaya çıkardı? Yaslanacağımız ve güç alacağımız kaynaklar nelerdir? Yine bu mücadele ve direniş süreci hangi özellikleri ve sonuçları ortaya çıkardı; toplumu, bireyleri nasıl etkiledi, neyi değiştirdi, nasıl etkileri oldu? Bu hususlar çok daha kapsamlıdır. Soruları çoğaltarak, cevapları oluşturmaya ihtiyaç vardır. Düşünsel olarak daha fazla kendini yormaya, bilinç geliştirmeye ağırlık vermek gerekiyor. Maddi uygarlığın gücüne, örgütlülüğüne karşı en büyük gücümüz manevi uygarlığın gücünü ve bilincini kuşanmak, bunu örgütlü hale getirmek ve en önemlisi kendimizde temsil etme gücüne ulaşmaktır. Apocu hareketin kurucuları bazı temel sorularla yola çıktılar, hepsi daha öğrenciyken, genç yaşta yaşamın temel sorularına cevaplar oluşturmaya çalıştı. Bilinç oluşturmak için kendini eğitmeye ağırlık verdi. Bu gelenek son derece bilinçli bir kuşak yarattı. Araştıran, sorgulayan, farkını ortaya çıkaran bir gençlik bu soykırım sistemini parçalayacak güçtedir. Asimilasyona, özel savaşa, soykırım saldırılarının her türlü biçimine karşı gençliği ve toplumu savunmak, örgütlü kılmak temel görevimizdir. Bu konudaki öncülük görevlerini daha güçlü yapmak gerekiyor.
Özgürlük “nasıl yaşamalı?” sorusunu sormakla başlar.
Önderliğin İmralı’daki duruşu bize şunu bir kez daha ispatladı. Bir insan gerçekten inanır ve başarıya kilitlenirse inanılmaz gelişmeleri, en büyük imkansızlıklar içinde bile olsa açığa çıkarabilir. Önderlikten öğrenme diyorsak öğreneceğimiz en büyük gerçeklerden biri de budur. İmkanlar değil imkansızlıklar, zorluklar içinde gelişim yaratmak, engelleri kaldırmak devrimciliğin ölçüsüdür. Şimdi en büyük imkansızlık ve tecrit altında, İmralı zindanında bunca imkan yaratan, bizleri eğitmeye, örgütlemeye güçlendirmeye devam eden Önderlik karşısında acaba bizler daha fazla mücadele etmek için, daha fazla özgürleşmek için nasıl bir engel içindeyiz? Neyden şikayet edebiliriz, neyi az görebiliriz, hangi imkan ve zemini kullanmaktan mahrum olabiliriz? İnsan bir savaşı yüreğinde ve beyninde kazandıktan sonra hiçbir şey hiçbir güç onun elinden bu zafer, mücadele imkanını alamaz.
Gerilla mücadelemiz, tünel savaşlarında zaferi yaratan ve düşman iradesini kıran yoldaşlarımız da Apocu çizginin temsilcisi oldular. Onlar hepimiz için birer ölçüdür. Bizler bu direniş damarını, bu ruhu, gücü, direngenliği, cesareti bulunduğumuz yerde temsil etmeli, yaşamsallaştırmalıyız. Bu bir Apoculuk ölçüsü ve duruşudur. Asya ve Rojger yoldaşlarımız şahsında şehirlere, düşmanın merkezine taşınmış bir gerillacılıktır. Gerillacılık sadece dağlarla sınırlı bir gerçeklik değildir. Devrimci ruh ve bilincin her yerde gerillacılık anlayışı ile yaşaması ve temsil edilmesi mümkündür. Gerillanın dağlarda ortaya çıkardığı özgürlük, direnişçilik ve ilişkiler gerçeği yeni yaşam modeli olarak her yerde yaşanmalıdır. Kürdistan’da yeni bir kültürün, yeni insanın, yaşamın adı ve kimliği haline gelen bu gerillacılığın temsiliyeti her yerde yapılmalıdır. Fedailik, özgür yaşam çizgisi sadece dağlara, savaş anlarına sıkışan bir gerçek değildir. Özgür Kürt her yerde bu ölçüyle yaşamalıdır. Her bir Apocu bu ölçüleri bulunduğu yerde pratikleştirmekten sorumlu olmalı, buna göre yaşayabilmelidir. Kendini bu çerçevede eğitmelidir.
Tüm bunları da Önderlikten öğrenebiliriz. Nasıl yaşamak istediğimize karar vermeliyiz. Yeni bir yaşam yaratmak istiyorsak, bize sunulan yaşama karşı çıkıyorsak, içinde bulunduğumuz dünyanın, sistemin bizlere yaşatmaya çalıştığı moda, gelenek, yaşam tarzı diye bellettiği herşeyi sorgulamaya tutmamız gerekiyor. Sorgulamada Önderlik tarzı ve gerçeği bir ölçüdür. Öncelikle Önderlik tarzı dediğimiz her şeyi bir kez daha tek tek ele almaya, incelemeye, anlamaya ihtiyaç var. Önderliğin yoldaşlık tarzı, Önderliğin örgütçü tarzı, Önderliğin eğitim tarzı, Önderliğin kadına yaklaşım tarzı, Önderliğin mücadele tarzı, Önderliğin tarihe, topluma, halka, davaya, değerlere yaklaşımı nedir, nasıldır? Bunları iyi öğrenmeli, bilmeliyiz. Bir yaşam tarzı ve biçimi olarak esas alırsak Önder Apo’nun fedaileri olabiliriz. Apoculuk özgürlükçülüktür. Özgür yaşam tutkusu ve bunun önü alınamaz heyecanı, çalışması, temposu, tarzıdır. Bir ütopyaya ölümüne sarılmaktır, özgür yaşam ütopyasının sürükleyici gücüyle yaşamaktır.
Komploya, komplocu güçlere karşı mücadele de Önderlik tarzında başarıya ulaşır. Önderlikle yoldaşlık böyle gerçekleşir. Özgürlük yolunda coşkuyla, heyecanla yürüyerek, güzelliklere ve onurlu, anlamlı, saygılı ve sevgili yaşama böyle ulaşabiliriz.”