HABER MERKEZİ – Ronî Med’in kaleminden…
Bir insan arayışları oranında vardır. Ya kendini hakikatle bütünleştirir ya da başkasının sefaletini yaşamaya mahkumdur.
İnsan, tarih boyunca yalnızca hayatta kalma mücadelesi vermekle yetinmemiş, aynı zamanda varoluşunu derinlemesine sorgulamış ve arayışlara girmiştir. Bu arayış, başlangıçta ne olduğu, nereye gittiği ve neden var olduğu sorularına yanıt arayarak şekillenen bir yolculuktur. İnsan, doğasında sadece varlık dünyasında yer edinmek değil, bu dünyada ne anlam taşıdığına dair bir derinlik arayışı taşır. Bu çaba, başlangıçta belirsiz ve şekilsiz bir dürtü olarak ortaya çıkmış olsa da zamanla insanın varoluşunu anlamlandırma çabasının temel bir parçası haline gelmiştir. Her insanın içinde, varoluşunu sürekli sorgulama ve anlam arama dürtüsü vardır. Ancak bu arayış yalnızca dış dünyada var olan nesnelerle sınırlı değildir; insan, düşüncelerinde, duygularında, içsel dünyasında da bir anlam yaratma yolculuğuna çıkar.
Bu içsel arayış, insanın özgürleşmesinin temelini oluşturur. Zihinsel ve düşünsel sınırlarını aşamayan insan, kendini tanıyamaz ve dünyayı olduğu gibi kabul etmekle yetinir. Buda düşüncede köleliği yaşamak anlamına gelir. Salt nefes alıp vermek, güdüsel yaşamın ötesine geçememek kuşkusuz yaşama yapılan en büyük ihanettir. Ruhunu asmaktır, sistemin çarmıhına gerilmektir. Oysa biz hakikat uğruna ateşi zalim tanrılardan alan, derisi soyulan, idam edilse bile doğrudan şaşmayan, adına uygarlık denilen alçağa karşı hep savaşmış hakikati kendi elleriyle yaratan kutsal tanrıçaların evlatlarıyız. Bizler bu barbarlığın son yaşatıcısı olan Türk faşizmine karşı, salyalı ağızları ve kanlı elleriyle Kürdistan’ da filizlenen özgür yaşamın cellatlarına karşı, direnen her biri kendi şahsında tarihi intikamlar alan APOCULARIN öğrencileriyiz. Bizler yaşamı uğruna ölecek kadar sevenlerdeniz. Hangi sistem, hangi anlayış ve düşünce bizi özgür yaşamdan alıkoyabilir. Bizler insanlık tarihinde hakikatin bütünselliğinin somut ifadesi olan Önder APO’ nun gençlik ordusuyuz. Kim bize düşüncede köleliği dayatabilir. Bizler bir ırmak gibi durmadan akan özgürlük ateşiyle bilenmiş gençleriz. İntikam çekiciyle dövülmüş öfkemizi kimse durduramayacaktır.
Gerçek anlam, insanın kendi özünü keşfetmesinde yatar
İşte özgürlük ve biz; mutlaka anı yakalayacak ve özgür yaşayacağız. İşte gerçek özgürlük, sadece dışarıdan bir gözle bakıp eleştirmek değil kendi kutsallarını bilince çıkarıp hakikatle bütünleşmektir. Var olabilmek, yaşamak budur. Bunun dışındaki her düşünce ve yaşam korkaklığın kıyılarında seyretmektir. Günümüz insanı sistemin ona çizdiği sınırları ve yarattığı zindanı yaşamaktadır. Ancak bu engellerin farkına varmak ve onlarla yüzleşmek, insanın özgürleşme yolundaki ilk adımdır. Zihinsel hapishanelerinden kurtulmak, insanın kendi düşünsel dünyasında bir devrim yaratmasıyla mümkündür. İnsan, bu devrimi yaratamadan gerçek anlamda özgürleşemez.
Zihinsel hapishanelerden kurtulmanın bir diğer boyutu ise insanın, kendi varoluşunu derinlemesine sorgulamasıdır. Varlık, yalnızca fiziksel bir durum olmanın ötesinde, aynı zamanda sürekli bir anlam arayışıdır. İnsan, neyi bilirse, neyi anlar ve neyi yaşarsa, kendisi de odur. En büyük yanılgı ise kendisine dev aynasında bakıp sistem cüceliğini yaşamasıdır. Sistem sınırları içerisinde anlamlı bir yaşam aramak mümkün değildir. Gerçek anlam, insanın kendi özünü keşfetmesinde yatar. Varoluşu anlamlandırabilmek için insan hem dış dünyaya hem de içsel dünyasına yönelik bir derinlemesine sorgulama geliştirmelidir. Bu bakış açısı, insanın kendi düşüncelerini, hislerini ve hatta toplumun ona dayattığı normları sorgulamasına olanak tanır. Bu sorgulama, insanın varlık olarak sadece çevresindeki dünyayı değil, kendi iç dünyasını da dönüştürmesine yol açar. Doğru yaşam için cesur adımlar ve dürüst kişilikler gereklidir. Bir an olsun bu sistemi dürüst bir şekilde sorgulayan kişi, yaşamın her saniyesinin katledildiğini görecektir.
Sistem yaşamının doğruluğunu savunanlar ise karşımıza çıkacak cesareti kendilerinde bulmalılar. Onlarla hakikati tartışmaya açık ve hazırız. Kuşkusuz bu cesareti sergilemeleri mümkün değildir. Bu yüzden dürüst ve gerçekleri itiraf edebilmek gerekiyor.
Arayış insanın kendini sürekli yeniden yaratma çabasıdır
Dünyayı değiştirmek, bireyin kendisini değiştirmesiyle başlar. Dışarıdan bize dayatılan köleliği aşmak, ancak içsel bir devrimle mümkündür. Bireyin kendisiyle yüzleşmesiyle mümkündür. Bununla beraber görülecek ki düşünsel özgürlük bireyi doğru yola itecektir. Arayış özü ile buluşacaktır. Arayış, insanın kendini sürekli yeniden yaratma çabasıdır. Her an yeniden doğmak, her an yeniden anlam yaratmak, insanın varoluşunun en temel özüdür.
Gerçek anlam arayışı, bireyle sınırlı kalmaz toplumsal hakikati oluşturur. Birey, özgürlüğünü ve anlamını sadece kendisi için değil, aynı zamanda toplumsal hakikatte bulmalıdır. Toplumsal yapı, insanın özgürlüğünü sınırlayan bir engel gibi görünse de bu yapıların dönüşümü, bireysel özgürlükle paralel olarak gerçekleşebilir. İnsan, toplumsal normları, dogmaları ve kalıpları aşarak hem kendini hem de dünyayı dönüştürebilir. Bu dönüşüm, insanın kendisine ve topluma dair sahip olduğu tüm eski inançları sorgulamasıyla başlar. Bu sorgulama, insanı hem bireysel hem de toplumsal olarak özgürleştirir. Özgürleşme, insanın kendi içindeki sınırlamaları aşarak, düşünsel ve duygusal engellerini ortadan kaldırarak gerçekleştirebileceği bir olgudur.
Sonuç olarak, insanın arayışı, yalnızca daha iyi bir yaşamın peşinden gitmek değil, daha derin bir anlam ve özgürlük arayışıdır. İnsan, mevcut dünyayla yetinmek yerine, varoluşunun derinliklerine inmeli, zihinsel ve manevi sınırlarını aşmalıdır. Bu aşama, insanın gerçek benliğine ve özgürlüğüne giden yoldur. Bu yolculuk, ancak devrimci bir bilinçle ve insanın kendi özünü yeniden yaratma cesaretiyle kat edilebilir. İnsan, ancak arayış içinde, sorgulayarak, anlamaya çalışarak özgürlüğünü elde edebilir. Bu yolculuk, bireyin özüne, toplumsal yapının ötesine geçmesini, her şeyin görünüşünün ardındaki hakikate ulaşmasını sağlar. Önder APO; ben hala bir arayış içerisindeyim diyor. Kuşkusuz bu bireysel bir arayış değil, toplumsal ve özgürlüğü yaratma arayışıdır. Bizim de kendimizi Önder APO’nun yarattığı hakikatle bütünleştirip bu arayışta bir özgür yaşam savaşçısı olmamız gerekiyor.