BEHDÎNAN- Stêrk TV’de yayınlanana Özel Program’a katılan KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta ve PAJK Koordinasyonu Üyesi Evîndar Ararat, Önder Apo’nun 27 Şubat’ta yaptığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Önder Apo’nun tüm dünyada geniş yankı uyandıran tarihi çağrısının önemine değinen KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Sozdar Avesta, “Öncelikle bu tarihi çağrıyı yapan Reber Apo’ya özlem ve sevgi ile selamlıyorum. Mart ayındayız, 8 Mart ve Newroz şehitlerini, Mazlum Doğan, Mahsum Korkmaz, Zekiye Alkan, Rahşan Demirel, Ronahi ve Bêrîvan yoldaşlar şahsında tüm özgürlük şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum, anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Kürdistan’da ve yurtdışında tüm alanlarda Rêber Apo’nun tarihi çağrısına kulak veren başta Barış Anneleri, şehit anneleri, Cumartesi Anneleri olmak üzere tüm halkımızı, dostlarımızı, kadınları, gençleri, enternasyonalistleri canı gönülden selamlıyorum. Rêber Apo’nun çağrısının yapıldığı 27 Şubat günü bayram günü gibi karşılandı. Bu çağrının ne kadar önemli ve değerli olduğu günlerdir tartışılıyor.
Rêber Apo yeni bir süreç başlattı. Şüphesiz bu süreç sadece Kürt sorununun çözümü için değil, bu çağrı ve süreçle tüm insanlık için yeni bir yol ve yöntem geliştiriyor. Kürt halkı özellikle de Bakur ve Türkiye’de Rêber Apo 1973 yılındaki Newroz’da Türkiye’nin başkenti Ankara’da özgürlük yürüyüşüne başladı. Bu yürüyüş, 27 Şubattan bu yana yeni bir aşamaya geçmiştir. Bundan dolayı bu süreç bu kadar önemli. Herkes süreci olumlu görüyor. Çağrının bu kadar etkili olması hem Rêber Apo hem de Rêber Apo şahsında Özgürlük Hareketi farklı bir şekilde tanınıyordu. Rêber Apo ve Özgürlük Hareketi ‘terörizm’ adı altında yasaklanmıştı. Rêber Apo ve Özgürlük Hareketinden bahsedildiğinde herkes gözünü, kulağını kapatıyordu, gerçekleri öğrenmek istemiyordu. Ama bu süreçte özellikle de 2015 yılından bu yana devam eden direnişle birlikte bu durum kısmen kırıldı. 2015 yılından bu yana çok büyük bir direniş sergilendi, birçok şehadet yaşandı, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için hamle başlatıldı, çok büyük emekler verildi. Bu da tecridin kırılmasını sağladı.
Rêber Apo’nun çağrısının hemen ardından ertesi gün PKK açıklama yaparak ateşkes ilan etti. Kürt cephesi nettir, herkesten çok barış, demokrasi, birlik ve haklarını istiyor. Çağrı Kürdistan, Türkiye kamuoyunda, Ortadoğu’da ve tüm dünyada büyük bir etki yarattı. Herkes çağrıya ilişkin çok olumlu açıklamalar yaptı bunu önemli ve değerli buluyoruz. Fakat bu açıklamalar temenni olarak kalmamalı, sürecin başarıya ulaşması için açıklama yapan, barış isteyen, Kürt sorununun diyalog yoluyla çözülmesini isteyen herkesin rolünü oynaması gerekir. Başta Kürdistan halkı, Kürdistan kadınları ve gençleri Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için her zamankinden daha fazla mücadeleyi büyütmeli. Rêber Apo’nun çağrısına nasıl bir cevap verileceğine ilişkin soru henüz ortada duruyor. Rêber Apo’nun ve Kürt sorunun çözümünde yer alması gereken diğer muhataplardan belli açıklamalar yapıldı. Olumlu açıklamalar yapıldı ama bu yeterli değil, siyasi, hukuki alanda gereken adımlar atılmalı. Hareketimiz bu yüzden ateşkes ilan etti ve sürece hassas bir şekilde yaklaştı. Sorunun çözümü için de büyük bir kararlılığa sahiptir” diye konuştu.
ÖNDERLİĞİN ÇAĞRISINI BİR MİLAT OLARAK GÖRÜYORUZ
Önder Apo’nun her 8 Mart’ta kadınlara bir müjde vermeye çalıştığını belirten PAJK Koordinasyonu Üyesi Evîndar Ararat, Önder Apo’nun PAJK Meclisi’ne yolladığı mektup ve yaptığı çağrının kendileri için bir hediye, bir müjde olduğunu vurguladı. Önder Apo’nun mektubunda barış ve demokratik toplum sürecinin başarıya ulaşması için kadınlara rol ve sorumluluk verdiğini söyleyen Ararat konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Rêber Apo hareketimizin kuruluşundan bu yana Kürt kadınlarına çok inanıyor ve güveniyor. Bu yüzden kadınlar özellikle de anneler, serhildanlarda, tüm mücadele alanlarında öncülük ediyor. Bu yüzden Önderlik bu süreçte de kadınlara inanıyor, güveniyor ve bundan dolayı sorumluluk veriyor. Önderlik her zaman kadın özgürlüğünü esas alıyordu daha 1977 yılında köle kadınla devrim gelişmez, kadın özgürleşirse devrim olur demişti.
Bu temelde kadın özgürlük hareketini geliştirdi. Adım adım kadınların eğitime, siyasete katılımını sağladı, Eş başkanlık sistemini esas aldı. Kadın öncülüğünde gelişen Rojava Devrimi de bu zihniyet, anlayış ve tarihi tecrübelerle kuruldu. Şengal fermandan kurtulduysa, kadınlar Şengal Devrimi’ne öncülük etmişse bu da Rêber Apo’nun verdiği emek ve Kürt özgürlük hareketinde yarattığı değerlerle alakalıdır. Önderlik Jin Jiyan Azadî felsefesini henüz 1990’lı yıllarda dile getirdi. Bu yüzden özellikle Rojhilat direnişinden sonra Jin Jiyan Azadî felsefesi tüm dünyaya yayıldı. Hindistan’dan Latin Amerika’ya, Avrupa’dan Asya’ya kadar milyonlarca kadın farklı dillerde Jin Jiyan Azadî sloganı ile mücadelelerinin hedefini belirliyorlar. Bu kazanımlarla ve kadın devrimiyle yeni süreci karşılıyoruz.
Önderliğin bu tarihi çağrısını bir milat olarak görüyoruz. Çünkü Rêber Apo bu hamle ile ulus devlet sınırlarını aşmak, ulus devletlerin halklar ve inançlar arasında yarattığı parçalanmayı değiştirmek, bölgeye huzur gelmesi için demokratik ve barışçıl bir sistem kurmak istiyor. Mesela merkezi Kürdistan ve Ortadoğu olan 3. Dünya Savaşı tüm dünyada bir kriz yaratıyor. Uluslararası güçler son 200 yıldır kendi çıkarları için Kürt sorunu kartını kullanıyorlar, Önderlik de şuan bu kartı ellerinden almak ve halkların kardeşliği, birliği temelinde demokratik bir toplum yaratmak istiyor. Bu durum kadınlar için de büyük bir avantaj sağlayacaktır çünkü bu kriz ve savaşlardan en fazla kadınlar etkileniyor. Bu yüzden Önderliğin çağrısı kadınlara daha özgür bir yaşam, daha demokratik bir yaşam kapısı açıyor. Nasıl ki 8 Mart’ı bir bayram gibi karşılıyorsak Önderliğin başlattığı süreç de bu bayramı daha da renklendiriyor. Halkların bayramı yapıyor ve birlik olmanın kapısını aralıyor. 8 Mart’ı bu temelde kutlamamız gerekir.”
RÊBER APO: YALANCI VE ZALİM ERKEĞE YENİLMEDİNİZ
Kadın özgürlük mücadelesinde şehit düşen tüm kadınları saygı ile anan Sozdar Avesta, “Rêber Apo kadın özgürlüğünü heval Sara’nın mücadelesi olarak tanımladı. Heval Sara’nın mücadelesini ve duruşunu ne kadar doğru yorumlarsak o kadar anlamlandırırız. Kadınların mücadelesi bugün bir devrim olarak gelişti. Bu devrimin öncülüğünü de yarım asırdır Rêber Apo çizgisinde mücadele eden Kürt kadınları yapıyor. Bu uğurda büyük bedeller verdik, ağır şehadetler yaşandı. Rêber Apo PAJK’a yolladığı son mektubunda, ‘Çok ağır şehadetleriniz, kayıplarınız olduğunu biliyorum, bunun farkındayım ama siz de yalancı ve zalim erkeğe teslim olmadığınızı bilmelisiniz’ diyor. Bu Kürdistan kadın özgürlük mücadelesini ve öncülüğünü net bir şekilde tanımlıyor. Kürdistan’da özellikle de son 13 yıldır Kuzey-Doğu Suriye’de gelişen kadın mücadelesi bugün tüm dünyaya yayılmış durumda.
Günümüzde kadınlar sistem tarafından özünden koparılmış, sistem kadınları bir araç olarak kullanmak istiyor. Kürdistan kadın özgürlük mücadelesi bu anlamda artık sınırları aştı. Ortadoğu’da kadınlar için bir umut oldu, Jin Jiyan Azadî felsefesi ile de daha da evrenselleşti. Tüm kadınlar erkek egemen sisteme karşı mücadele edecek güçte olduklarını gördüler. Bu vesile ile Pexşan Ezîzî, Werîşe Mûradî ve Şerife Muhammedi şahsında İran zindanlarında idamla yüz yüze kalan kadınları selamlıyorum. Yine direnen tüm kadınların, zindandaki tutsakların 8 Mart’ını kutluyorum. Rêber Apo mektubunda kadınların sürece nasıl katılacağına da değiniyor. ‘Bu sürecin başarısı katılımınız ve öncülüğünüzle mümkündür. Kadınlar sözüyle, eleştirileriyle, değerlendirmeleriyle sürece ne kadar cesur bir şekilde katılırsa ben de sizden o kadar güç alırım ve süreci geliştiririm’ diyor. Bu da biz kadınlara daha ağır bir yük yüklüyor. Bu yüzden tüm kadınlar bu süreci doğru bir şekilde ele almalı, böyle olacağına inancımız da tam.
Özgürlük mücadelesinin tamamında da buna şahit olduk; Kürdistan kadınları ve Rêber Apo et ile tırnak gibidir. Kadınlar tüm alanlarda sürece sahip çıkmalılar, hem Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması, hem de kazanımlarını, devrimini nasıl koruyacaklarına ilişkin toplantılar, eylemler yapmalılar, tartışmalar yürütmeliler. Çünkü bu sürecin başarılı olması gerçekten de kadınların öncülüğüne bağlıdır. Tüm dünyada çok büyük kadın katliamları yaşanıyor. Ulus devletler kadınları boğmak için kıskaca almış durumda buna karşı kadınların da her yerde öz savunmalarını geliştirmesi gerekir. Özgürlük hareketi olarak YJA Star gücümüz tüm alanlarda amansız bir mücadele veriyor, bu vesileyle tüm kadın özgürlük savaşçılarını, özgürlük gerillalarını selamlıyorum. Sürecin bu noktaya gelmesi için çok büyük bir direniş sergilediler, şehadetler de yaşandı ama büyük bir kahramanlıkla mücadele ettiler. Yine zindanlar PAJK, PKK kadrolarıyla, siyasetçilerle doldurulmuş durumda. Türkiye’de, İran’da ve dünyanın birçok yerinde varlıkları için mücadele eden kadınlar büyük bir zulme uğruyor. Tüm bunlara rağmen kadınlar savaşsız, çatışmasız, göçün olmadığı bir dünya için tüm alanlarda mücadele ediyor” dedi.
SÜREÇ HEM UMUT VERİCİ, HEM DE TEHLİKELER BARINDIRIYOR
Evîndar Ararat, Önder Apo’nun başlattığı sürecin hem umut verici olduğuna hem de tehlikeler barındırdığına dikkat çekerek, barış süreçlerinin tarihten bu yana kolay yürümediğini ifade etti. Rêber Apo’nun açıklamasının içeriğinin iyi anlaşılması gerektiğini sözlerine ekleyen Ararat, “Sürece öncülük edebilmek için Önderliğin çağrısını doğru anlamalıyız. Ne her şey 2 günde hal olacakmış gibi umutlu olalım, ne de çok tereddütlü, kaygılı bir şekilde ele alalım. Her iki durum da tehlike yaratır. Bundan dolayı bu sürecin başarılı olmasının garantisi Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğüdür. Rêber Apo 26 yıldır ağır bir tecrit ve işkence altındadır. Buna rağmen böyle bir adım attı. Bu da Önderliğin büyüklüğünü, demokratik, özgür ve birlikte yaşama olan inancını gösteriyor. Bu süreci tam tersine döndürmek isteyenler konusunda halkımızın dikkatli olması gerekir. Özel savaş yöntemleri farklı şekilde yürütülüyor.
Savaşın devam etmesinde çıkarları olanlar PKK ve Türk devleti arasındaki savaşın bitmesini tabii ki istemiyor. Türk devletinde de bunlar var, Kürtler arasında da var. Uluslararası güçler arasında da var. Çünkü Türk devleti ve PKK savaşı üzerinden herkes çıkarları için siyaset yürütmüş. Önderlik şimdi tüm bunları ortadan kaldırmak istiyor. Bu yüzden süreci sabote etmek isteyen, bozmak isteyen, umutsuzluk yaratmak isteyen çıkacaktır. Bundan dolayı kadınlar olarak hamlenin başarıya ulaşması için sürece dört elle sarılmamız gerekir. Çünkü şuan dünyada en çok kadınlar katliamlarla yüz yüze kalıyor. Türkiye’de her gün kadın katliamları yaşanıyor. Yine ekonomik, siyasi, toplumsal sorunlar en üst düzeyde. Ama bu süreç başarılı olursa, Türkiye demokratikleşirse, Kürt sorunu çözülürse herkes özgürleşir.
Özellikle Kürt halkı, Kürt kadınları, anneler, barış ve demokrasi isteyen herkes yaratılmak istenen umutsuzluğa, partimizde parçalanma varmış gibi yaratılan algılara geçit vermemelidir. Bu sürecin başarıya ulaşmasını isteyen herkese gönül rahatlığıyla belirtebilirim ki; biz biriz, birliğimizi kuvvetlidir, güçlüyüz. Çünkü Kürt kadınlarının 50 yıllık tecrübesi var, yüzlerce kurumumuz var, birçok kriz atlattık. Bu devrim o kadar büyük kriz yaşadı ki şuan bize engel olacak hiçbir şey yok. Önderliğin elini güçlendirmek için, attığı adımların başarıya ulaşması için tüm kurumları, toplumu harekete geçirmeliyiz. İnanıyorum ki sonuç alacağız ve bu süreçte kadınlar en büyük kazanımlara sahip olacaktır” diye belirtti.
TÜRKİYELİ KADINLAR DA BU SÜREÇTE YER ALMALI
Önder Apo’nun 26 yıldır esaret altında olduğunu ve bu süreçte geliştirdiği demokratik toplum paradigmasının büyük bir etki yarattığını vurgulayan KCK Genel Başkanlık Konseyi Üyesi Avesta, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Bu paradigmanın Türkiye’de etkili olmaması için birçok özel savaş yöntemi yürütüldü. Özgürlük hareketini ‘terör’ olarak lanse ettiler ki Türkiye toplumu, sosyalist, demokrat, emekçi kadınlar hareketten bahsetmesin, harekete katılmasın. Bunun için tüm faşist ve şiddet yollarını kullandılar. Bu yüzden Türkiyeli kadınlar Kürdistan kadınlarının özgürlük mücadelesinde istenildiği gibi örgütlenmediler. Bu bizim için de bir özeleştiridir. Çünkü o yaratılan çember bir nebze kırıldı ama sınırlı kaldı. Bundan dolayı bu dönemde Türkiyeli kadınlara, tüm alanlarda Rêber Apo’nun paradigmasının anlatılması ve başlattığı sürecin neden başarıya ulaşması gerektiği anlatılmalıdır. Gerçekten demokratik bir Cumhuriyet’in kurulmasını isteyen Türkiyeli kadınların da bu süreci görmezden gelmemeleri lazım. Sürece katılmalılar, kadınları, toplumu parçalayan yalanları bir kenara atmalı ve bu baskılardan kurtulmalıdırlar. Bunu çok önemli görüyorum.
Türkiyeli kadınların Önderliğin çağrısından etkilenmemeleri için birkaç gün önce sosyalist, demokrat, devrimci kurumlara büyük bir operasyon yapıldı. Yine kadın kazanımı olan eşbaşkanlık sisteminin gelişmemesi için büyük operasyonlar yaptılar, siyasetçileri tutukladılar, belediyelerini ellerinden aldılar. Kadınların sürece katılımından korkuyorlar. Çünkü kadın özgürleşirse toplum özgürleşir. Türkiyeli kadınların mücadelesi de çok değerlidir. Zamanın da onlar da çok büyük mücadeleler verdiler, Cumhuriyet’in kurulmasında da büyük emekleri olmuş. Kürt kadınları da burada büyük emekler vermiştir. Birlikte mücadele etmişler. Ama ulus devlet zihniyetinin yarattığı bu parçalanmanın artık ortadan kaldırılması lazım. Bu vesile ile çağrıda bulunuyorum; Türkiye’de yaşayan tüm kadınlar 8 Mart’a, önümüzdeki sürece daha doğru bir şekilde yaklaşmalılar. Rêber Apo’yu okumaktan, onun fikirlerinden, Özgürlük Hareketi’nden korkmamalılar.
Bu yılki 8 Mart böyle önemli ve tarihi bir sürece denk geldi. Kadınlar büyük bir umutla ve inançla, direniş ruhuyla alanlara akmalılar. 8 Mart ve Newroz özgürlük mücadelesi tarihinde Kürdistan halkının ve kadınların direnişinin zirveye ulaştığı dönemlerdir. Bu süreçte alanlarda en fazla kadınlar ve gençler olacaktır. Kadınlar ve gençler bu 8 Mart ve Newroz’da da tarihi görevini yerine getirecektir. Bu temelde tüm Kürdistan gençlerinin, enternasyonalist gençlerin, dostlarımızın, Rêber Apo’nun fiziki özgürlü için başlatılan hamlede yer elen, emek veren, Nobel ödüllü kişilerden tutun, Önderliğin fiziki özgürlüğü için dua eden herkesin 8 Mart’ını ve Newroz’unu kutluyorum. Bir kez daha tüm kadınlara, başta da 50 yıldır bu mücadelede yer alan Barış Annelerine, gerilla annelerine, tutsak annelerine, mücadeleci kadınlara, özgürlük gerillalarına çağrıda bulunuyorum; özgürlük her zamankinden çok daha yakın, bugüne kadar verdiğiniz bu büyük emekler sonucu elde edilen kazanımların kalıcılaşması için bu sürece katılın.”
ÖNDERLİK SÜRECİN BAŞARIYA ULAŞMASI İÇİN KADINLARA SORUMLULUK VERDİ
PAJK Koordinasyonu Üyesi Ararat da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne ilişkin şu mesajı verdi: “Bu 8 Mart geçmişteki 8 Martlardan daha farklı. Çünkü Rêber Apo’nun müjdesi ve attığı tarihi adımlar var. Dediğim gibi Önderlik bu sürecin başarıya ulaşması için kadınlara sorumluluk verdi. Hem bu sorumluluğun verdiği hislerle, hem de Önderliğin attığı adımın coşku ve heyecanıyla 8 Mart’ı karşılıyoruz. 2024 yılı kadın özgürlük mücadelesinde çok ağır bedellerin ödendiği bir yıl oldu. Tüm Kürdistan parçalarında, Ortadoğu’da, Türkiye’de, katliam, ölüm, savaş ve krizler yaşadık. Hem kazanımların olduğu, hem de büyük acıların yaşandığı ağır bir yılı geride bıraktık. Bu iki neden de 8 Mart’ı farklı bir şekilde karşılamamızın sebebi olmalıdır. Bundan dolayı bu yılki 8 Mart, 7’den 70’e tüm kadınların katıldığı, her alanda daha kitlesel bir şekilde kutlanmalıdır.
Burada genç kadınların öncülüğü çok çok önemlidir. Sürece katılım açısından da durum böyledir. Hem 8 Mart, hem, Newroz, hem de Önderliğin başlattığı hamleye gençlerin katılımı çok kritiktir. Gençlerin radikal hisleri bu süreçte de devreye girmelidir ve sürece bu şekilde katılmalıdırlar. Şuan Rojhilat’ta Newroz kutlamaları başlamış durumda, binlerce kişi bir araya gelip Newroz’u kutluyor. Önderliğin müjdesi ile de bağlantılıdır bu durum. 8 Mart ve Newroz’u çok büyük bir coşku ile kutlamalıyız. Bu coşku Önderliğin fiziki özgürlüğüne de vesile olmalıdır. Bu iddia, kararlılık ve mücadele ile sürece katılmalıyız. 4 Nisan’ı da Önderliğin fiziki özgürlüğünün sağlanması ile karşılamalıyız. Bu vesile ile ben de Önderliğin, mücadeleci tüm kadınların, yoldaşlarımızın ve tüm alanlarda direnen, emek veren, bedel ödeyen annelerimizin 8 Mart’ını kutluyoruz.”