Bundan 2 yıl önce Sur’da başlayan ve bugün yıkımla devam eden direniş, Diyarbakır halkının hafızlarında her dakika ve her saniye tazeliğini koruyor. 103 günlük direniş boyunca yankılanan ses şimdi ise kepçe darbelerinin arasından yükseliyor: “Ne olursa olsun son muhteşem olacak…”
SUR – NUÇE CIWAN
Kürdistan topraklarında iki yıl önce öz yönetim ilanı ile demokratik ve eş bir yaşamın tohumları atılmaya çalışıldı. Yeni yaşamın tohumları atılırken büyük direnişlere de şahitlik edildi. 2 yıl önce Diyarbakır’ın Sur ilçesine bağlı Alipaşa ve Lalebey mahallelerinde özyönetim heyecanı tüm halkı sarmıştı. 7 Haziran seçimleri öncesinde Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Diyarbakır mitinginde patlatılan bomba ve ardından AKP iktidarı tarafından “çözüm süreci buzdolabına kaldırıldı” söylemleri ile başlatılan kaos süreci Suruç’ta Kobanê’deki çocuklara oyuncak götürmeye çalışan gençlerin bombalı saldırı sonucu katledilmeleri ile tırmanışa geçti.
Kürt illerinde yaşatılan katliam ve kaostan sonra halk kendi mahallesinde özsavunmaya geçerek öz yönetimini ilan etmeye karar verdi. Saldırılara karşı kendini, halkını, toprağını korumak isteyen onlarca genç de Sur’un sokaklarında nöbet tutmaya başladı. Devlet güçlerinin neredeyse her gün Sur mahallelerine gelerek saldırı düzenlemesine karşı halk gençlere destek vererek çok geçmeden özyönetimini ilan etti. Özerk yaşamı seçen Sur halkı önce Lalebey ve Alipaşa mahallelerinde polislerle karşı karşıya geldi. Öyle ki şimdilerde Alipaşa ve Lalebey mahallesinde hükümet eli ile başlatılan yıkım, o günlerin adeta intikamını alırcasına karşımızda duruyor.
Özyönetim direnişinde yaşamını ilk yitiren: Murat Gündüz
Lalebey ve Alipaşa mahallelerine devlet güçlerinin saldırısı yoğunlaşınca Sur’un geri kalan mahallelerinde de halk özsavunmaya geçti. Hasırlı, Saraykapı, Dabanoğlu, Savaş, Fatih, Hançepek, Cemal Yılmaz ve Cevatpaşa mahallelerine başlatılan direnişte halk gece gündüz demeden nöbet tutarak ve ses çıkarma eylemleri yaparak devletin saldırısına tepki gösteriyordu. 24 Ağustos 2015 günü polis saldırısına karşı sokağa dökülen halkla beraber eylem yapan gençler arasında yer alan 21 yaşındaki Murat Gündüz (Berxwedan Karker) polislerin açtığı ateş sonucu Saraykapı mahallesinde yaşamını yitirdi. Murat, Sur direnişinde yaşamını yitiren ilk yurttaş oldu. Murat’ın yaşamını yitirmesinin ardından halk hesap sorma düşüncesiyle sokağa çıktı ve çocuğundan yaşlısına kadar herkes “Bijî berxwedana Sur ê” sloganları atarak sesini yükseltmeye başladı.
Sur’da ilk sokağa çıkma yasağı ve yükselen direniş sesi
Polislerin saldırısına karşı sokaklarda barikatlar kuran halk, barikatların ardından polise karşı direnmeye başladı. Sokaklarda gençler ile beraber mevzi yapıp, hendek kazdı. Yaşlılar torbalara kazdıkları yerin toprağını doldurdu ve barikat hazırladı. Tam bir komün yaşamın örülmeye başlandığı Sur’da, yemekler bile mevzi başlarında beraber yenildi. Halk bir an olsun mevziyi boş bırakmadı ve gençlerle beraber nöbetlere kaldı. Özellikle Murat Gündüz’ün yaşamını yitirmesinden etkilenen halk, savunduğu toprakları terk etmemekte kararlıydı. Devlet ilk olarak 6 Eylül 2015’te Sur’da “sokağa çıkma yasağı” ilan etti. İlk yasakta, 8 polis yaralanmış ve 2 polis de yaşamını yitirmişti. Sur sokaklarını korumaya devam eden halka karşı çok geçmeden 13 Eylül tarihinde bir günlük “sokağa çıkma yasağı” daha ilan edildi.
Direniş ateşleri ve bütünleşen halk…
Bu yasakta halk geri adım atmadı, polisler geri çekildi. 10 Ekim 2015 tarihinde ilan edilen ‘sokağa çıkma yasağı’nda polisler ağır silahlar kullandı. Ablukanın ilk gününde Fatihpaşa mahallesi Hacı Nuri Sokak’ta oturan Halil Tüzülerk ve ismi öğrenilemeyen hamile bir kadın katledilirken, yasağın 2’nci gününde ise annesi ile beraber fırından ekmek almaya giden 12 yaşındaki Helin Şen, Hançepek mahallesinde kafasına isabet eden 3 kurşunla yaşamını yitirdi. Yasak 4’üncü gününde kaldırılırken, yasaktan sonra sokaklara girildiğinde ise yakılmış ve yıkılmış evler ile karşılaşıldı. Bu yasağın ardından halk sokaklarından çıkmama kararlığını göstererek gece nöbetlerine başladı. Her gece bir mahallede halk nöbet tutarak, sokağını savunuyordu. Ateş yakarak etrafında şarkılar söyleyip, halay çekiyordu.
Direnişe yalnızca Sur halkı katılmıyordu. Diyarbakır’ın diğer ilçelerinden ve çevre illerden bile gelip Sur direnişine destek verenler oldu. Direniş ateşini yakma işini her akşam bir yurttaş devralıyor ve her yakılan ateş halkı birbirine biraz daha bağlıyordu.
Yasak olmamasına rağmen polis ablukası başladı
Sur’da 3’üncü sokağa çıkma yasağı da ilan edilmiş ve bu yasakta da 10-13 yaş arası 5 çocuk yaralanmıştı. Saldırılarda hem mahalledeki işyerleri hem de evler zarar görmüştü. Uzun süre sokaklara uğramayan polisler 6 Kasım 2015 tarihinde yasak olmamasına rağmen Sur’un Savaş, Dabanoğlu ve Hasırlı mahallelerini ablukaya alarak sokakları taramaya başladı. Bunun ardından yüzlerce yurttaş Sur’a akın etti. Halk polisleri aşarak Sur’un mahallelerine girmek istese de polisler buna izin vermedi. Ablukaya alınan mahallelerde ise hem YPS üyeleri hem de Sur halkı polislerin sokaklara girmesini engelledi. Polise karşı direnenlerden biri de Ferhat Doğru’ydu (Awesta). Dabanoğlu mahallesini polislerin taramasına karşılık veren Ferhat, henüz 21 yaşındaydı. Polislerin sıktığı kurşunlardan 2’si karın bölgesine isabet etmiş ve iç organları parçalanmıştı. Arkadaşlarının ve mahallede oturan kadınların tüm çabalarına rağmen polisler sokağa ambulans girmesine izin vermedi.
Polislerin ambulansı engellemesi üzerine kadınlar Ferhat’ı battaniyeye sararak Sur’un inişli çıkışlı sokaklarından koşarak çıkarmaya çalışmış ve caddeye çıktıktan sonra buldukları ilk arabaya bindirip hastaneye yollamışlardı. Fakat tüm müdahalelere rağmen Ferhat, yaşamını yitirmişti. Doktorların yaptığı otopsi sonucunda ise ‘zehirli kurşun’ nedeniyle yaşamını yitirdiği belirlendi.
Devlet Sur’a cinsiyetçi saldırılarla girdi
Sur’da her geçen gün saldırılar daha çok ağırlaşıyor ve polislere destek olarak askerler de bu operasyonlara katılıyordu. Sur’da ilan edilen 4’üncü yasakta tanklarla saldırı başladı. Devlet güçleri yasak boyunca 22 kayıp verdi. 3’üncü günün ardından sivillerin zarar görmemesi için çatışmayı bırakarak geri çekilen YPS’lilerin gitmesiyle JÖH ve PÖH’ler evlere baskın düzenledi. Baskın düzenledikleri evde genç bir kadını cinsel saldırıya maruz bırakan askerler, duvarlara yazdıkları yazılar ile de kadın düşmanlıklarını bir kez daha gösterdi. Onlarca yurttaş gözaltına alınarak, darp edildi. Sur halkı ve gençlerine karşı tank, top, helikopter, ağır silahlar kullanıldı. Sur’u koruyan ve savunan Sur çocukları, topraklarını son nefeslerine kadar korumakta kararlıydı. Sur halkından da destek alan gençler sokaklarını bir an bile terk etmedi.
‘Son muhteşem olacak’ diyenlerin 103 gün direnişi
Tarihi Sur ilçesinde 103 günlük bir direnişe tanık oldu. Defalarca ‘Sur operasyonu sona erdi’ denilse de saldırı devam etti. Roza, Zozan, Şinda, Rozerin, Beritan, Çiyager, Reber, Ali, Sinan, Mahsun ve daha birçok kişi ölüme meydan okudu. Sur direnişi 70’inci günündeyken devlet güçleri tarafından operasyonun tamamlandığı ilan edildi ve Diyarbakır halkı Sur için ayaklandı. Bu ayaklanma sırasında halkı engellemek isteyen devlet güçleri tazyikli su, gaz bombası, ranger tipli araçlardan ateş ederek halkı dağıtmak istedi. Sur dışında da halk ayaklanırken Sur ilçesinde akşam saatlerinde büyük bir patlama sesi duyuldu ve bu ses yeni hendekler kazıldığının habercisi oldu.
Nasıl başladı
27 Kasım 2015 tarihi gecesinde devlet güçleri tarafından tarihi Dört Ayaklı Minare’nin ayaklarından vurulmasını protesto etmek için 28 Kasım 2015 tarihinde Baro tarafından basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasının bittiği sırada son sözlerini söyleyen Baro Başkanı Tahir Elçi katledildi. Tahir Elçi’nin yaşamını yitirmesinin ardından Valilik tarafından acil şekilde ‘yasak’ ilan edildi.
İlk kadın mevzisi Sur’da kuruldu
Gece boyu süren çatışma sonrası yasağı kaldıran valilik, 2 Aralık 2015 tarihinde 9 gün sürecek olan ‘Sokağa çıkma yasağını’ ilan etti. 9 gün sonunda 10 Aralık 2015 tarihinde 17 saatliğine yasağı kaldıran vali hala devam eden dünyanın en uzun yasağını ilan etti. Barış Anneler ise 10 gün boyunca Sur direnişine tanıklık ederek ilçeden ayrılmadı. ‘Özgün mevzi’ olarak adlandıran kadın mevziisi kuruldu. Tüm saldırılara rağmen kadınlar bulundukları alanı mor perdelerle kapatarak bulundukları alana ‘Mor mevzi’ adını vermesi tüm dünyanın dikkatini çekmişti. 10 günlük direniş sırasında bir diğer önemli olay ise YPS ve YPS-JİN’nin ilan edilmiş olması oldu.
Diyarbakır boydan boya yasaklandı
17 saatlik yasağın ardından ilçeden çıkmaya çalışan Mizgin Koçyiğit Dağkapı Meydanı’nda vuruldu. Henüz 17 yaşında olan Çekvar Çubuk ise Süleyman Nazif İlkokulu önünde keskin nişancı kurşunuyla katledildi. Mizgin ve Çekvar’ın cenazelerini almak isteyen halka ise çevik kuvvet ve özel harekat timleri gerçek mermi kullandı. Halkın direnişi akşam saatlerine kadar sürdü. Aynı akşam valilik tarafından Dağkapı Meydanı da yasaklı alan olarak ilan edilerek her tarafına barikat kuruldu.
‘Öldü denilen Roza (Nucan Malatya) korkusu’
Aralık ayı boyunca ilçeye girmeye çalışılırken, şehir merkezine paletli tanklar taşınmaya başlandı. Devlet “Bayrak-12 Sur Müşterek Özel Birlik Operasyonu” adı altında yeni birliklerle Sur’a girmeye çalıştı. 8 Ocak 2016 tarihinde devlet güçleri 16 yaşındaki Rozerin Çukur’u Süleyman Nazif İlköğretim Okulu yakınlarında katletti. Evlerin içerisinden yıkıma devam ederek ilerlemeye çalışan özel birlikler direnişe karşı halka saldırdı. Sur direnişinin 54’üncü gününe doğru devlet güçleri YPS’lilere karşı tanklarla, bombatarlarla, havanlarla, helikopterlerle, keşif uçaklarıyla, SAS, bordo bereliler, JÖH, PÖH’le saldırdı ve bu savaş 103 gün sürdü. Bu süre içerisinde basın kuruluşlarında ‘Sur’un kanasçısı Roza öldürüldü’, ‘Sur’daki keskin nişancı Roza öldü’ başlıkları atıldı. 20 Ocak tarihinde atılan başlıklara karşın Sur’da direnen Roza’nın şarkı söylerken çekilen videosu sosyal medyaya düştü. Öldü denilen Roza, gerçek ismiyle Sonay Engin (Nucan Malatya) videoda “Al kanasıda bre Hasan Surlar inlesin” şeklinde şarkı söylüyordu.
4 ay boyunca amansız bir direniş
4 ay süren direniş sonunda son grup olarak kalan Sur sorumlusu olarak bilinen Cihat Türkan (Çiyager) ve onunla beraber Mahsun Gürkan, Sinan Duman, Dilber Bozkurt direnişe devam etti. 7 kişilik grup 7 kardeşler burcundaki hikayeyi hatırlatıyordu. 7 YPS’li son ana kadar teslimiyeti kabul etmeyerek yaşamlarını yitirdi. Sur’a asılan bayraklar, adeta fetih anlayışıyla saldırı yapıldığını gösteriyordu. Diyarbakır halkı Sur’da direnenler için hala yas tutarken, Çiyager’in “Ne olursa olsun son muhteşem olacak” sözü hafızalara kazındı.
Hazmedilmeyen direnişin ardından gerçekleşen yıkım….
İçişleri Bakanlığı tarafından 9 Mart 2016’da “operasyonlar bitti” açıklaması yapıldı. Operasyonların bitmesinden hemen sonra ise Hükümet Sur’da ‘acele kamulaştırma’ kararı aldı ve bu karar 25 Mart’ta resmi gazetede yayınlandı. ‘Terör sebebiyle oluşan ağır hasarın nasıl giderileceği’ ne çözüm olarak bulunan kamulaştırma kararı 5 mahallede (Dabaonoğlu, Hasırlı, Cemal Yılmaz, Savaş ve Fatih Paşa) 6 bin 300 parsel için alındı. Kararla birlikte halkın yaşam alanları bir kez daha ellerinden alınıyordu. Karardan sonra herkesin gözü UNESCO’ya çevrildi ancak UNESCO yine sessiz kaldı.
Kalekollar, taciz, ajanlaştırma politikası
Çatışmaların ardından bu kez yasak ilan edilmeyen mahalle ve sokak başlarına kalekollar kuruldu. Bu yönelimden sonra halk şikayete başlamıştı. Taciz, darp, hakaretle karşılaştıklarını anlatan Sur halkı, mobese ile sürekli izlendiklerini dile getirdi. Bir yıldır her türlü saldırıya maruz kalan ilçede bu kez de halkın seçtiği belediyeye kayyım atandı. 11 Eylül 2016 sabahı Sur Belediyesi devlet güçleri tarafından basıldı ve çalışanlar dışarı çıkarıldı. Aramalar yapıldıktan sonra bölge geniş çaplı bir ablukaya alındı. Belediyeye kayyım olarak da Diyarbakır Vali Yardımcısı Bilal Özkan atandı.
Restorasyonla yıkım kapatılmaya çalışıldı!
2 yıl geçti ancak Sur’a duyulan öfke bir nebze olsun azalmadı. Sur’da yaşanan tarih bir bütünen yok edilmek istenirken, halkın 103 gün süren direnişi unutması için Sur adeta dümdüz edildi. Tam da direnişin 2’nci yılına sayılı günler kalırken biranda Sur’u Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun ziyareti dikkat çekti. 8 Kasım tarihinde Sur’u ziyaret eden Başbakan Yardımcısı, 10 metre ilerisindeki tarihi Dört Ayaklı Minareyi yok sayarak ve devam eden talan etme kültürünü unutarak açıklamalarda bulundu.
Hakan Çavuşoğlu, “Bundan kısa bir süre önce insanlığın düşmanı olan terör insanlığa ait bütün değerlerin de düşmanı olduğunu gösterdi. Sur’da tarihi ve kültürel anlamda 14 eser maalesef çok büyük bir zarar gördü. Restorasyon sürecini yerinde görmek hem de 25 bölge müdürümüz ile beraber geniş katılımlı istişare toplantısını gerçekleştirmek üzere buraya geldik. Sur, eskiden daha güzel, ihtişamına kavuşacak” diyerek yıkımı ‘restorasyon’ adı altında kapatmaya çalıştı.
2. yılına giren direnişin izler ‘resterosyon’, ‘yıkım’, ‘acele kamulaştırma’ gibi terimlerle silinmeye çalışılsa da kepçe darbelerinin arısından hala şu ses yükseliyor: “Ne olursa olsun son muhteşem olacak…”