Gazete Yolculuk’un Tunus’ta tekrardan başlayan eylemler üzerine gençlik hareketleriyle yaptığı söyleşi şu şekilde. Gençlik hareketleriyle yapılan söyleşide ’ Arap Baharı’ ndan günümüze kadar yaşanan dayatmalar , sosyal-ekonomik baskı ve sıkıntılar başta üzere birçok konuda konuştu.
Gazete Yolculuk’taki söyleşi şu şekilde:
2011’de, Muhammed Buazizi adlı seyyar satıcının yoksulluk nedeniyle kendisini yakmasının ardından daha sonra ‘Arap Baharı’ olarak adlandırılacak süreci başlatan ülke Tunus’ta, her ne kadar Zeynel Abidin bin Ali iktidarı devrilse ve arıdan kimi sosyal kazanımlardan bahsedilir olsa da, ülkedeki toplumsal kriz çeşitli biçimlerde devam etmekteydi.
Bugün Tunus’ta sokaklar yine eylemlerle dolup taşıyor ve eylemlerin esas gücünü temsil eden gençlik örgütleriyle yaşananları öğrenmek üzere gerçekleştirdiğimiz söyleşi dizisini okurlarımıza sunuyoruz.
Mevcut halk ayaklanmasından bahsetmeden evvel, bizi Tunus’un siyasal ve sosyal ortamı hakkında, ülkenin tarihsel koşulları kapsamında bilgilendirir misiniz? Eğer mümkünse, ‘Arap Baharı’ adı verilen sürecin ardından genellikle mahvedilmiş ya da öncesinden farklı olmayan diğer ülkelerle benzerlikleri veya farklılıklarıyla birlikte.
Tunus, onlarca yıllık diktatörlüğün ve “iç sömürgeleştirmenin” ağır mirası altında ıstırap çekiyor. Bu durum, Tunus’u karakterize eden bölgesel eşitsizlikle dahi açıkça bellidir. Yetki ve refah, daima sahil ve başkentin bazı kesimlerinde toplanageldi. Ülkenin iç kesimleri ve başkentin banliyöleri ise aşırı yoksulluğun, yüksek işsizliğin ve oldukça yetersiz altyapının bölgeleri olarak kaldılar. Dahası, demografik bakımdan ülke nüfusunun çoğunluğunu teşkil eden gençlik çalışma hakkından mahrum, stadyumlarda veya yoksul halkın yaşadığı mahallelerde polis zulmüyle boğuşuyor ve Tunus’taki her eylemliliğin/hareketlenmenin katalizörü durumunda.
Ekonomik ve sosyal düzeylerde ülkemiz batı ile onun para fonlarına bağımlılığı nedeniyle, ticaret açığı sebebiyle ve de ülkeyi sosyal olarak hızla sömürge modeli üretimden faydalanmakta olan bir azınlık ile kamunun çekilmesine, 2,9 milyar dolarlık borcun teminat altına alınması için İMF’yle yapılan anlaşmanın bir parçası olarak finansal açığı kapatmak üzere hükümetin kemer sıkma politikaları dayatmasına ve yolsuzluğa bağlı olarak yoksul çoğunluk arasında bölen bir dizi krizi tecrübe etmekte.
2011 devrimleri sırasında Arap ülkelerinde halklar tarafından yükseltilen ortak sloganlar, aynı zamanda onların paylaşmakta oldukları ortak meselelerin de kanıtıdır.
Tunus’ta şu anda neler oluyor? Protestoların sosyal, ekonomik ve siyasi temelleri neler, ne ölçüde yaygınlar? Halkın talepleri ve ayaklanmanın olası sonuçları nelerdir?
Hükümet tarafından dayatılan kemer sıkma önlemleri, son mali yasa, ülkenin yolsuzluk yapmış eski politikacılarını, çalışanlarını ve iş adamlarını yaptıklarından muaf kılan ve onlara af sağlayan uzlaşı yasası, artan fiyatlar, işsizlik, noksan kalkınma modeline bağlı bölgesel eşitsizlik, son günlerde neredeyse bin kişinin tutuklanmasıyla görüldüğü üzere devletin yasakları ve baskısı, yolsuzluk ve adam kayırma gibi uygulamalar karşısında, eylemlerin gelişimi aslında bir kartopu misali. Tüm bu faktörler, bilhassa marjinal olanlar olmak üzere halkın öfkesini besliyor.
Protestolar başkente ve Ettadhamon ile Tbolba gibi onun banliyölerine yayıldığı gibi iç kesimlerdeki Thala, Sidi Bouzid ve Gabes gibi farklı alanlara da yayılmış durumda.
Bir bakımdan mevcut eylemliliklerin ve ayaklanmanın, Tunus halkının sınıf temelli sosyo-ekonomik ihtiyaçlarına karşılık vermekte tam olarak başarılı olamayan 2011 devriminin sürdürülmesi olduğu söylenebilir mi?
Devrim bir olay değil daha ziyade bir süreçtir, devam edecektir. Dolayısıyla evet, mevcut eylemlilikler, 2011’de de atılan en güçlü sloganlardan olan “İş, Özgürlük ve Ulusal Haysiyet” sloganında ifade edildiği üzere aynı istemlerle önü kesilmiş bir devrimin sürdürülmesidir.
Nahda, Nida veya Afek gibi İslamcı- seküler fark etmeksizin iktidardaki neo-liberal partiler eylemleri nasıl yorumluyorlar? İMF bağlantılı kemer sıkma düzenlemeleri neden halka dayatıldı?
Liberal partiler ve karşı-devrimci güçler olmaları gerektiği gibiler, onlar halkın çıkarlarından ziyade sermayenin, şirketlerin ve lobilerin çıkarlarını koruyorlar. Sosyal taleplere karşı gözlerini kapamış haldeler ve onları tehdit olarak atfedip daha evvel bahsettiğimiz üzere baskı ve yasaklarla yanıtlıyorlar.
Uluslararası Para Fonu (İMF) yoğun baskılar uygulayarak varlığı için büyük çaba sarf ettikleri sözde “yapısal reform” aracılığıyla, aslında kamu borcunun finansal spekülatörlere ödenmesini finanse etmeyi hedefliyor. Tekrarlayıp durdukları bir yalan olarak bu borcun kamu sektöründeki “yüksek hacimli ücretler” ile hiçbir alakası yoktur, aksine iktidardaki mafyanın Truva atıdır. Tunus halkı o “hediyenin” tek bir kuruşunu bile göremedi.
Eylemliliklere önderlik eden belirli siyasi hareketler var mı? Sizce gösteriler manipüle edilebilir veya kendiliğinden sönümlenebilir mi? Birleşik mücadelenin önemli bir örneği olarak Halk Cephesi’nin tüm bunlar içerisinde yeri nedir? Sizin örgütünüz protestoları nasıl görüyor?
Ben, uzlaşı yasasına karşı en geniş kapsamlı protestoları düzenleyen ve Tunus’taki mevcut sosyal hareketin bir parçası olan Manich Msamah kampanyasının bir üyesiyim.
Tunus’taki siyasi örgütlerin önderlik etmektense mevcut kitle tabanını ve spontane eylemleri desteklediğini söyleyebilirim. Manich Msamah [Türkçe karşılığı ‘Affetmeyeceğim’, yolsuzluk yapanların affına istinaden], Hassibhom [Türkçe karşılığı ‘Onları mesul tut’, polis şiddeti karşıt örgütlenme] ve Fach Nestannaw [Türkçe karşılığı ‘Neyi Bekliyoruz?’] Tunus’taki sosyal hareketliliğin çekirdeğini teşkil ediyor. Her ne kadar hükümet onu suçluyorsa da Halk Cephesi protestoları destekliyor.
Azza Derbali (Manich Msameh – Affetmeyeceğiz)