Komalên Ciwan Koordinasyonu’ndan Roni Baz, “Serî Hilde hamlesiyle sürece müdahale etmeye, sömürgeciliğin umutlarını kırmaya kararlıyız” dedi.
HABER MERKEZİ – NUÇE CIWAN
Komalên Ciwan Koordinasyonu’ndan Roni Baz ile ‘Serî Hilde’ hamlesini konuştuk…
Komelên Ciwan ve Komelên Jinen Ciwan olarak ‘Serî Hilde’ hamlesini başlattınız. Kürdistan, Avrupa ve Rusya gençlik hareketlerine kadar çok geniş bir yankı buldu. Eylemlere geniş katılımlar da gerçekleşti. Hamlenize neden ‘Serî Hilde’ adını verdiniz?
Öncelikle partimiz PKK’nin kırkıncı yıl dönümünü kutlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu vesile ile bu kutlu yıl dönümünü başta varlık ve yaşam gerekçemiz Önder Apo’ya, kahraman şehitlerimize, halkımıza, tüm yoldaşlara ve yurtsever, devrimci tüm gençliğe kutlu olsun, diyoruz.
Önemli ve kritik bir süreçten geçiyoruz. Ortadoğu genel anlamda büyük bir kriz içerisine girmiş durumdadır. Yoğun bir savaş söz konusudur ve bu savaş bölgedeki katı ulus devletler ve emperyalist güçler açısından bir paylaşım savaşı iken; eşitlik ve adaletten yana olan, onurlu yaşam sahibi olmak isteyen halklar için ise varlığını koruma ve özgürlük savaşı olarak görmek lazım. ABD ve Rusya öncülüğündeki küresel hegemon güçlerin hemen hemen tamamı bu savaşın içerisinde şu veya bu şekilde yer alarak bölgedeki yeraltı ve yerüstü tüm değerlerden pay kapma yarışına girmiş durumundalar. İran ve Türk sömürgeci devletlerin öncülüğünü yaptığı katı faşist ulus devletler ise mevcut pozisyonlarını koruma ve mümkünse etki alanlarını genişleterek yeni sömürge alanları kapma peşindeler. Yani özcesi, bir paylaşım ve direniş savaşı söz konusudur. Mevcut savaş durumuna ‘3. Dünya Savaşı’ denmesi böyle tanımlanması bu nedenledir ve bu değerlendirmede doğru bir değerlendirmedir.
Fakat burada da önemli olan bu savaş içerisindeki öncü konumunda yer alan güçlerin pozisyonlarıdır. Hemen vurgulayalım ki, en genel anlamıyla Ortadoğu’daki tüm bu karmaşanın kaynağında kapitalist modernist sistem iken özelde ise faşist TC devleti bulunmaktadır. Tüm politikasını Kürt düşmanlığı üzerine kurmuş olan TC sömürgeciliği ve Erdoğan faşizminin bölgede kendisine biçtiği temel misyon bozgunculuktur. Gelişen ya da gelişmesi muhtemel tüm çözüm projelerini bozmayı, böylece sürekli bir savaş halini sürdürmeyi halklar içerisine fitne sokmayı, mezhep savaşını körüklemeyi temel politika-artık buna politika denilecekse-olarak belirlemiştir. Özellikle hareketimizin Ortadoğu’da giderek büyüyen etkisi karşısında çıldırmakta bu nedenle de sadece Bakurê Kurdistan’da değil, dünyanın neresinde bir Kürt varsa saldırmaktadır. Kürdün kim olduğu artık onun için çok önemli değildir. İşbirlikçi, hain Kürde bile tahammül edememektedir. Kendisine göbekten bağlı kıldığı KDP’ye neler yaptığını herkes gördü. Tabii esas öfkesi hareketimize karşıdır. Geliştirmek istediği faşist sistem Avrupa’da, Ortadoğu’da ve giderek tüm dünyada hareketimizin yürütmüş olduğu mücadele ile teşhir olmuş durumdadır. Önderliğimize dönük geliştirdiği saldırılardaki pervasızlığının nedeni budur. Türkiye ve Bakurê Kurdistan’da tek adam faşist sistemine engel olabilecek herkesi ortadan kaldırmış iken PKK’yi ve Önderliğimizi bir türlü aşamıyor olması, deyim yerindeyse onu çılgına çevirmektedir. Özellikle gerillanın büyük direnişi ile bu yıl tekrar tekrar bozguna uğramasının yarattığı hınç ve öfke ile kapsamlı, çok yönlü saldırıları en ahlaksız ve alçakça yöntemlerle devreye koymaktadır.
Yine Rojava başta olmak üzere tüm Kürdistan’da Kürtler tarihleri boyunca elde edemedikleri kazanımları elde etmişlerdir. Lozan Antlaşması ile beraber paramparça edilmiş olan Kürt halkı ve ülkesi günümüzde verdikleri büyük bedeller sayesinde dünyada giderek yükselen etkisi söz konusu olsa da sömürgeciliğin ve modernite güçlerinin ideolojik, kültürel ve askeri saldırıları Kürt halkının hâlâ çok tehlikeli bir kıskacın içerisinden çıkamadıkları büyük tehlikelerle karşı karşıya olduklarını unutmamak lazım. Önderliğimize dönük yapılan çok tehlikeli saldırılar bu tehlikenin büyüklüğünü göstermektedir.
‘YANLIŞLIK VE ZAYIFLIK BÜYÜK TEHLİKE YARATIR’
Böylesi bir tarihsel süreçte yanlışların ve zayıflıkların büyük tehlikeleri yaratacağı da kesin.
Her şeyden önce özellikle Ortadoğu’nun siyasal ve toplumsal şeklini belirleyecek olan Kürdistan’da direnişi büyütmeme bizim açımızdan en büyük tehlike oluyor. Belki de Kürdistan ve Kürt halkı tarihi boyunca böylesi önemli fırsatları ele geçirmemişti. Özgürlüğe hiçbir zaman bu kadar yakın olmamıştı. Fakat özgürlüğe en yakın olduğumuz bu süreçte bile halkımıza ve ülkemize dönük saldırıların tarihin en büyük boyutlarına geldiğini görmek önemlidir. Bu görülmeden çok kaba ve kolaycı değerlendirmelere gitmek yanıltıcı olacaktır. Yani zafere en yakın olunan süreçler saldırıların da en yoğun ve tehlikeli olduğu süreçlerdir. İşte içinde olduğumuz bu sürece çok tarihi ve kritik dememizin nedeni, bu. Direniş ve bu temelde mücadeleyi her zamankinden daha fazla büyütemezsek bu kritik ve tarihi sürecin farkında olamazsak faşizme ve onun her türlü işbirlikçi kesimlerine dönük etkili darbe gücünü ortaya çıkaramazsak, fırsatlarla dolu olan bu süreci elimizden kaçırmamız mümkün olabilir.
Fakat faşizmin ve özellikle Kürdistan sömürgecilerinin en zayıf dönemlerini yaşadığı bu süreçte ulusal kaygı dışındaki bütün suni gündemleri bir tarafa bırakıp direnişi büyütmemiz durumunda halkımızın yüz yıllardır özlemini duyduğu özgür ve onurlu yaşama kavuşmamız mümkündür.
İşte biz Komalên Ciwan olarak bu tarihi fırsatları ve tehlikeleri bilerek anlayarak hareket etmek durumundayız. Buna göre yaşamak ve buna göre mücadele etmek zorundayız. Öncülük bunu gerektirir. Bu nedenle de başarı mücadelenin büyütülmesinden geçtiğine göre mücadeleyi her zamankinden daha çok büyüterek Önderliğimizin özgürlüğünü ve dolayısıyla halkımızın ve ülkemizin onurlu yaşama kavuşmasını sağlamak bizim boynumuzun borcudur.
40 yıllık Özgürlük Hareketi tarihi boyunca kuşkusuz Kürdistan’da kültürel ve toplumsal açıdan birçok devrim Kürdistan’da geliştirildi. Yeryüzünden silmeye çalışılan Kürt Halkı amansız bedellerle bütün dünyada kabul edilir pozisyona getirildi. Şu an Ortadoğu’da Kürtler bütün siyasi dengeleri altüst edip halkların özgür birlikteliğine dayanan siyaseti askeri dengeler oluşturabiliyorlarsa, bu Önder Apo önderliğinde gelişen PKK hareketinin canla kanla yürüttüğü mücadele sayesindedir.
Bu mücadele içerisinde elbette en önde dövüşen, savaşan, mücadele eden devrimci yurtsever Kürdistan gençliği oldu. PKK tarihi, direnen gençlik tarihidir. Yani bir öncülük tarihidir. Sömürgeciliğe ve onun her tür faşist uygulamalarına karşı örgütlenen mücadele eden halkını ve ülkesini canı pahasına koruyan fedakar fedai gençlik tarihidir. Kürt gençliği tarihimiz boyunca hep öncülük görevlerini yerine getirmeye çalıştı. En sıkıntılı, en zorlu süreçlerde öne çıktık, cesurca köleliğe karşı koyduk. En kritik süreçlerde tarih sahnesine çıkarak sürece müdahale ettik. Özelde halkımız genelde ise tüm halklar için direnişi büyüttü. Faşizmin halkımızı inkar ve imha politikalarıyla tasfiye etmek istediği ’90’larda YCK ismiyle ortaya çıktı. Yine TC sömürgeciliği öncülüğünde Kuzey ve Rojava olmak üzere 4 parçada halkımızın kazanımlarını ortadan kaldırma girişimlerine karşı YDG-H ismiyle savaştı, mücadele etti ve kazandı. İşte bu kritik süreçte de ‘Serî Hilde’ hamlesiyle sürece müdahale etmeye ve sömürgeciliğin umutlarını kırmaya kararlıyız. Faşizme karşı başkaldırılır. Köleliğe isyan edilir. Sömürgecilikle yaşanmaz. Sömürgecilikle mücadele edilir; direnilir. Onurlu ve özgür yaşam bunu gerektirir. Bunun dışında başkaldırmak, isyan etmek; ancak dişe diş kana kan bir mücadele ile kazanılır, faşizm ve sömürgecilik yenilir. Bunun dışında Kürdistan gençliğinin onurlu hiçbir alternatifi yoktur. Ya direniş ya direniş! Bu nedenle Serî Hilde dedik, başkaldır, dedik.
‘HAMLEMİZ İKİ AYAK ÜZERİNDE PLANLANDI…’
Bu hamleyle neyi amaçlıyorsunuz?
Serî Hilde çağrısı bir direniş, bir savaş çağrısıdır. Ve bu çağrı, elbette ki, tüm Kürdistan yurtsever devrimci gençliğin yanı sıra faşizme karşı durmak isteyen, ona itiraz eden tüm sosyalist, demokratik, devrimci gençlik ile beraber tüm halkımızadır. Fakat biliyoruz ki, gençlik ayağa kalktıkça başkaldırdıkça halklar ayağa kalkar, mücadele eder çünkü özellikle Türkiye’de ve Kürdistan’da halklarımızın tek umut ve moral kaynağı, gençliktir. Serî Hilde hamlesinin temel amacı, halkımızın özgürlük başta olmak üzere tüm değerlerinin bileşkesi olan Önder Apo’nun özgürlüğünü kesin olarak sağlamaktır. Bunun gerisine düşebilecek hiçbir duruş yaklaşım tutum kabul edilemez. Önder Apo’nun özgürlüğü Kürdistan’daki sömürgeciliğin kırılması, yenilmesi ve Ortadoğu’daki halkların özgürlüğüdür. Buradan hareketle Serî Hilde hamlesi kesinlikle dönemsel, taktiksel bir hamle olmayacaktır. Serî Hilde hamlesi iki ayak üzerinde planlandı. Birincisi, içe dönük, ikincisi, dışa dönük mücadeleyi ifade etmektedir. İçe dönük mücadeleden kastımız, yurtsever Kürt gençlik örgütlerinin kendi içerisinde döneme cevap olmayan, geriye çeken, hantal, kaygılı her türlü yaklaşıma, tutuma karşıdır. Bunun yerine Serî Hilde hamlesiyle beraber olması gereken cesur, atak, etkili vuruş kabiliyetini ortaya çıkaran iradeli, inisiyatifli kişi ve örgütler oluşturmak ve geliştirmektir. Dışa dönük ise son demlerini yaşayan sömürgeciliğin ömrünü uzatma dolayısıyla kendini yenileme umut ve girişimlerine yaratıcı, etkili, sonuç alıcı örgüt ve eylemi ortaya çıkarmaktır.
‘UMUTLARINI YIKACAĞIZ’
AKP-MHP, OHAL koşullarında ekonomik, sosyal alanlardan tutalım, eğitim alanı başta olmak üzere neredeyse tüm yaşam alanlarında gençliğe baskı, boyun eğdirme, zulüm uyguluyor. Türkiye ve Kuzey Kürdistan gençliği başta olmak üzere tüm Kürdistan gençliği hamlenizi nasıl karşılamalı? Hamlenizin eylem ve örgütlenme hattı nedir?
AKP hükûmetinin 2002’de iktidara kesinlikle Kürt ve Kürdistan’ın tasfiyesi amacıyla geldiğini biliyoruz. Bu onun stratejik yaklaşımı iken, bu 15 yıllık zaman içerisinde amacı için çeşitli dönemsel, taktiksel ittifak ve işbirliğine girmiştir. Fakat MHP ile olan ittifakı kesinlikle dönemsel değildir, taktiksel değildir. Bunu böyle okumak, böyle anlamak yanlış olur. AKP ve Erdoğan Kürtlere ve onun kazanımlarına karşı ilk kurulduğu günden bu yana sürekli ideolojik ve organik bir ilişki içerisinde olmuştur. CHP ile de aynı zamanda Kürt karşıtlığı temelinde en başından beri anlaşmıştır. Zaten özünde AKP-MHP arasında ideolojik açıdan hiçbir fark yoktur. En başında da böyleydi, şimdi de böyledir. Fakat gelinen aşamada özellikle Bakurê Kurdistan’da öz yönetim direnişleriyle beraber AKP öncülüğündeki bu kirli ittifak büyük bir yenilgiye ve hüsrana uğramıştır. MHP ile beraber oluşturmak istedikleri katı faşist devlet sistemi bu direnişlerle beraber büyük bir darbe almıştır. Mevcut haliyle AKP’nin oluşturmak istediği inkârcı, imhacı faşist sömürgeci devlet yapılanmasının önündeki tek engel hareketimiz, direnen halkımız ve onun öncü gücü olan yurtsever gençlik kalmıştır.
Erdoğan eski faşist Kemalist cumhuriyeti büyük oranda yıkmış fakat yeni faşist İslamcı sistemi kuramamaktadır. Dolayısıyla şu an Türkiye’de ortada devlet diye bahsedeceğimiz bir mekanizma kalmamıştır. Mevcut devlet ve onun her türlü alt ve üstü kurumu şu an muazzam bir karışıklığı ve karmaşıklığı yaşamaktadır. Devlet olarak ortada duran sadece Erdoğan ve onun oluşturduğu faşist çete yapılanmasıdır. Dolayısıyla AKP ve Erdoğan tarihsel Türk devlet faşizminin ve sömürgeciliğin son kalesi durumunda ve pozisyonundadır. Bu kalenin aşılası durumunda faşist bir Türk devletinden bahsetmek mümkün olmayacaktır, işte bu gerçekliğin farkında oldukları için MHP-AKP ile olan stratejik ilişkisini saklayamaz duruma gelmiştir.
AKP-MHP ittifakının gerçek yüzü budur. Bu ittifak yenilmenin ve ölümün kıyısındadır. En zayıf dönemini yaşamaktadır. Dikkat edilirse, Türk faşist devleti tarihinde hiç olmadığı kadar özel savaş yöntemlerini devreye koymaktadır. Özel savaş demem, yalan demek gerçekleri çarpıtmak demek gerçekleri halktan, toplumdan saklamak, yenilgisini saklamak yani insanları kandırmaktır. Bu kadar yalana ve hileye başvurmasının nedeni güçsüzlüğündendir, çaresizliğindendir. Yanı sıra hem hareketimize hem de halkımıza saldırılarını bu düzeyde vahşileştirmesinin, derinleştirmesinin ve yaygınlaştırmasının nedeni, bu çaresizliği ve zayıflığıdır. Kısacası, yıkılmamak için serseri bir mayın gibi herkese ve her yere saldırmaktadır. Ölmeye ramak kalmış bir canlının kendini kurtarma çırpınışlarına benzemektedir. Fakat çokça söylendiği gibi korkunun ecele faydası yoktur. Ama en nihayetinde bu çırpınışlarıyla Erdoğan hâlâ böyle bir umut içerisindeyse, burada devrimci gençlik olarak bizim kendimizi gözden geçirmemiz gerekir.
Görülüyor ki, yürüttüğümüz mücadele Erdoğan’ın bu umutlarını da kırmış düzeyde değildir. İşte Serî Hilde hamlesi AKP-MHP faşist ittifakının yenilgiden kurtulma umudunu bitirme, yıkma hamlesidir. Yani bir devrimci hamledir. Faşist ve sömürgeci işbirlikçi, ihanetçi şebeke ve çete yapılanmasını yakma, yıkma, yok etme hamlesidir. Zaten eğer bakılırsa AKP-MHP faşist iktidarı da halkların umudu olan gençliğe dönük çok yönlü, çok planlı ve çok katı bir saldırı ve baskı ortamı oluşturmak istemektedir. Direnen, isyan eden hatta protesto eden gençlik kesimlerini etkisiz kılmak, sindirmek, pasifleştirmek için her türlü psikolojik özel savaş yöntemlerini devreye koymaktadır. Bununla da sınırlı kalmayıp bu amaçla özellikle Kürt gençliğini yozlaştırarak toplumsal ve ulusal değerlerinden koparmak istemektedir.
Bunun için biz biliyoruz ki, Kürt gençliği içerisinde ajanlaştırma, fuhuş ve uyuşturucu gibi kirli işleri planlı yayarak mücadelesinden uzaklaştırmaya girişmektedir ve bu çok tehlikeli ve kirli bir yaklaşımdır. Bunun yanı sıra sindirme, korkutma politikalarının uzantısı olarak Kürt gençliğine dönük gözaltı tutuklama ve işkenceler yapmaktadır. Bunun yanında katletme saldırılarını da sürdürmektedir. Kimliği Kürt olan hiçbir insanı yeryüzünde bırakmama tutkusuyla saldırmaktadır. Silopi’de olduğu gibi evlerinde uyuyan küçük Kürt çocuklarından Taybet analarımıza kadar, tüm Kürtleri imha etmek istemektedir. Kürt gençliği zaten onlar için temel tehlike ve hedeftir. Kürt gençliğinin bu büyük tehlikenin farkında olması lazım. Buna sessiz kalarak onurlu bir yaşamın mümkün olmadığını görmek durumundadır.
Hamleniz aslında sadece gençler değil, gerek özgürlük hareketinin merkezi, gerekse de halk içinde de geniş yankı buldu. Hamlenizin kapsamı nedir?
İlk soruya verdiğimiz cevapta olduğu gibi, bir hamle ya da bir girişim toplumun arayışlarına cevap olursa, ona engel olmak mümkün değildir. Hiçbir faşist saldırı böylesi bir hamleyi engelleme gücüne sahip olamaz. İşte Serî Hilde hamlesi bu sömürgeci cendereye maruz bırakılan halkımızın direniş ihtiyaç ve arayışına cevap oldu. Bunu şimdiden söylemek mümkün. Çünkü direnişi büyütmeye ihtiyaç vardı, yeni bir toplumsal direniş sürecine ihtiyaç vardı. Gençlik doğası gereği faşizme karşı mücadeleyi ifade eder. Çünkü gençliğin doğasında kölelik değil anti-faşizm vardır. Fakat bunun bu direniş istek ve çabaları her zaman bir öncülüğe ihtiyaç vardır. Planlı, programlı zafer endeksli bir öncü çizgi motivasyonuna kavuşturulması lazım. Hamlenin ilk başından itibaren ortaya çıkan yoğun gençlik ve halk desteği gösteriyor ki, Serî Hilde hamlesi kesinlikle yerinde ve zamanında başlatılmıştır. Geriye kalan bu hamlenin gereklerini yerine getirmek, direnişi olabildiğince toplumsallaştırmak, direnişi bir yaşam tarzı haline getirmek, bu temelde faşizme son darbeyi vurmaktır.
‘EN BÜYÜK DURUŞ GERİLLAYA KATILIM SAĞLAMAK’
‘Serî Hilde’ hamlesi sadece eylemler değil, aynı zamanda gerillaya katılımlara da öncülük etti. Bu, giderek artacağa da benziyor. Hamlenizle Kürdistan Devrimi’ne ne kadar yakınsınız?
Evet, Serî Hilde hamlesi her şeyden önce bir eylem hamlesidir. Çünkü savaş ortamlarında sonucu belirleyecek olan karşılıklı güçlerin eylem düzeyleri ve etkileridir. Savaş ve direniş bir eylem işidir. Burada şunu vurgulamak lazım; eylem kendiliğinden gelişmez. Güçlü eylem için güçlü örgütlülüğe ihtiyaç vardır. Güçlü örgütlülük bilinçlenme ve eğitimle olabilir. Dolayısıyla Serî Hilde hamlesi bir eylem hamlesi olmasının yanı sıra anti-faşist ve anti-sömürgeci güçleri, kesimleri kişileri bir araya getirme, örgütleme, bilinçlenip harekete geçme hamlesidir.
Sonuç olarak, intikâm eylem ister. Serî Hilde hamlesi bir intikam hamlesidir. Halkımızı ve ülkemizi imha etme cesaretini gösteren faşist Erdoğan ve onun çetesini pişman etme hamlesidir. Unutmayalım ki, en büyük intikâm gerilla saflarına katılmakla mümkündür. Serî Hilde hamlesine katılmak, onun nerede olursa olsun direnişi içerisinde yer almak; önemlidir, değerlidir, şereflidir. Fakat Kürdistan özgürlük gerillası içerisinde yerini alıp mücadele yürütmek, en büyük intikâm duruşu içerisine girmek anlamına gelir. Ve işte dediğiniz gibi Serî Hilde hamlesi her şeyden önce ve her şey den çok bu intikâm gücünü yani gerilla ordusunu büyütmek anlamına gelir. Ve şimdiden görülüyor ki, Kürt gençliği bu hamlenin içeriğini, amacını, çizgisini anlamıştır. Bu nedenle de şu kısa zaman içerisinde yönünü dağlara çevirmiştir. Bunun daha da büyütülmesi gerektiğini belirtiyor, Kürt gençliğinin bu çağrının gereklerini yerine getireceğine dair sonsuz inanç taşıyor, bu zorlu süreçte direnen tüm gençliği selamlıyoruz.