İşgalci Türk devletinin Efrin’e yönelik saldırıları karşısında tüm uluslararası kamuoyunun sessizliğine rağmen öz güçlerine dayanarak sonuna kadar direneceklerini belirten YPG Genel Komutanı Sipan Hemo, yaşanan savaşta haklı olanların kendilerini olduğunu ve zafere ulaşacaklarını vurguladı.
HABER MERKEZİ – YPG Genel Komutanı Sipan Hemo, işgalci Türk devleti ve bağlı El-Kaide terör gruplarının Efrin’e yönelik saldırıları, bu saldırılar karşısındaki direniş, Rusya başta olmak üzere uluslararası güçlerin saldırılar karşısındaki tutumunu değerlendirdi. Hemo’nun verdiği röportaj şu şekilde:
Türk devletinin Efrin’e yönelik saldırılarında Rusya’nın rolü hep tartışılıyor. Siz, Rusya’nın bu saldırılardaki tutumunu ve Türk devletine Suriye’de hava sahasını açmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk devletinin Kürt halkına ve Rojava devrimine düşmanlığı ve tahammülsüzlüğü ortadadır. TC tarihi boyunca varlığını, Kürt halkını imha ve inkar üzerinden yaratmak istedi. Kuzey Kürdistan’da, Başur’da ve şimdi de Rojava’da Kürtlerin küçük bir adımı, bir hareketi onlar için temel mesele oluyor. Buna karşı tutum alıyorlar.
Başur’da da gördük Rojava’da da 6 yıldır bunu görüyoruz, yaşıyoruz. Türk devletinin bu yaptıkları şaşırtıcı değildir. Ya da bilmediğimiz bir şey değildir. Fakat bugün yaşananın farkı Rusya’nın Türk devletine fırsatlar sunuyor ve Türk devleti de bundan yararlanıyor olmasıdır.
Suriye hava sahasının açılması Türk devletinin bölgede hava saldırılarını gerçekleştirmesi içindi. Şimdi şu tespiti yapmak gerekir. Rusya bu şekilde, bu siyasetle çok ciddi hata yapıyor. Rusya Erdoğan’ın kendisine yardım edeceğini, Suriye’de barışın gerçekleşmesi için işbirliği yapacağını ve dolayısıyla Suriye’de çözümün gelişeceğine inanıyor. Yani Putin buna inandırılmak isteniyor. Ama kesinlikle söylemek gerekir ki, Rusya bu şekilde büyük bir yanılgı yaşıyor. Dolayısıyla yanlış siyaset yürütüyor. Oysa bilmek gerekir ki Türkiye’nin siyaseti sanıldığından daha derindir.
Tüm Bölge halkı üzerinden, özellikle Suriye halkı üzerinden kendisince bir nefes almak ve yeni dönemin Osmanlısı olmak istiyor. Bunun için de bin bir türlü oyun tezgâhlıyor. Osmanlı tarihi zaten oyunlar, komplolar, entrikalarla doludur. Erdoğan aynı yöntemlerle kendisince adım atmak istiyor. Erdoğan çıkıp konuştuğunda Kuzey Suriye’den, Şengal’den söz ettiğinde amacı, ne yapmak istediği belli oluyor. Maalesef Rusya bunu iyi görmüyor. Erdoğan’ın onlara yardım edeceğini sanıyorlar.
Fakat şunu belirtmek isterim; Rusya bu gerçeği görecek, Erdoğan’ın aslında Ortadoğu halkına, özellikle Suriye halkına karşı farklı çabalar içerisinde olduğunu elbette görecektir. Rusya’nın yürüttüğü yanlış siyaset sonucu bölgede, Ortadoğu’da kaybeden Erdoğan yeniden canlanmak, nüfuzunu arttırmak istiyor. Rusya bunu iyi bilmelidir. Türk devleti Efrin’de bir şey yaparsa, Halep de İdlib de Hama da bu şekilde kalmaz. Rusya bu siyaseti bilmeden yürütüyorsa bu hususta büyük bir gaflet yaşıyor demektir. Bu gerçek bir gün ortaya çıkacak ve Erdoğan’ın maskesi düşecek. Ama Rusya çok geç kalmadan bu gerçeği görmelidir. Yoksa birçok şey için geç kalınmış olabilir. Sorunların çözümünün Suriye halkları arasında olacağını söylüyoruz sürekli, ama o zamana dek alınan yaralar nedeniyle bunu gerçekleşmesi güç olabilir.
Türk devletinin Efrin’e yönelik saldırılarına karşı uluslararası güçlerin sergilediği tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk devletinin Efrin’e yönelik işgal ve soykırım saldırıları 3’üncü haftasını doldurdu. Genel olarak bakıldığında Türk devleti vahşice, tüm imkanlarıyla, ağır silahlarla hatta yasaklanmış silahlarla, büyük bir devlete saldırıyormuş gibi Efrin’e saldırıyor. Tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bu soykırım saldırılarında maalesef dünya seyirci konumunda kalmayı tercih etti, ediyor. Aslında bazı değerlendirmeler, yer yer küçük tepkiler gelişiyor ama fiili olarak bir tutum alma durumu yok.
Tutumun alınmaması uluslararası güçlerin halkımıza yönelik bu vahşeti kabul ettikleri, onayladıkları sonucunu ortaya çıkarıyor. Çünkü sadece izliyorlar. Tabi bu tutumun kabul edilebilir bir tarafı, insani bir yönü yoktur.
Birincisi; Efrin, Suriye’deki en güvenli bölgeydi. Tüm Suriyeliler için yurt olmuştu. Kimseyle güvenlik sorunu olmayan Efrin halkına, şimdi vahşice, barbarca bir saldırı gerçekleşiyor.
İkincisi tüm insanlığa karşı vahşet uygulamış, kanlı bir örgüt olan DAIŞ’e karşı Halk Savunma Birlikleri (YPG) çok kahramanca savaştı. Büyük bedeller uğruna tarihi bir zafer kazanıldı. Suriye’de DAIŞ’in “Başkentim” dediği yeri YPG kurtardı, özgürleştirdi. Aslında bu yalnızca Kürtlerin savaşı değildi. Tüm dünya halkları adına yürütülen bir savaştı. Ama maalesef dünya, Halk Savunma Birliklerinin aynı şekilde vahşi saldırılara uğramasına seyirci kalıyor.
Eğer saldırılara ve ortaya çıkan sonuçlarına bakarsanız, saldırıların ikinci üçüncü günlerinde birliklerimizin ve onurlu Efrin halkının direnişi karşısında Türk devletinin kırıldığını görürsünüz. Türk devletinin uğradığı zarar günbegün artıyor, kayıpları çoğalıyor ve güçlerimize karşı ciddi bir başarıları da yoktur. Efrin halkı ve toprağı için bir tek kişi kalsak bile Türk devletinin işgalciliğine karşı direnme tutumumuz nettir. Bu savaşta sonuna kadar haklıyız. Haksız olan saldıran Türk devletidir. Burası bizim topraklarımız, bizim ülkemiz. Türk devleti topraklarımızı işgal ediyor. Dolayısıyla biz de kendimizi sonuna kadar savunacağız ve savunmak hem hakkımız hem de görevimizdir.
Savaş sahasında durum nedir? Biraz bilgi verebilir misiniz?
Bildiğiniz gibi saldırılar birçok cepheden gelişiyor. Efrin’in dört bir yanından saldırıyorlar diyebiliriz. Fakat saldırıların özellikle şiddetli geliştiği 11 cepheden söz etmek gerekir. Bu cephelerden 2’si Şera tarafında, 3’ü Bilbile tarafında, 4’ü Raco tarafında, 1’i Şiye ve 2’si de Cindirês tarafında.
Tüm bu cephelerden yapılan saldırılara karşı güçlerimiz, şimdiye kadar çok başarılı taktikler geliştirerek tarihi bir direniş gösterdi. Türk devletine büyük darbeler vuruldu. Mesela sadece dün Türk devleti Cindirês, Raco ve Bilbilê cephelerinde büyük bir saldırı gerçekleştirmek istedi. Ama büyük darbe yediler. Aldığımız bilgilere göre onlarca Türk askeri öldürüldü. 60- 70 arası çete öldürüldü. Türk devleti 11 askerinin öldüğünü kabul etti. Ama bildiğimiz kadarıyla bu sayı daha fazladır. Ayrıca 2 helikopterleri de düşürüldü. Bir savaş helikopteri birliklerimiz tarafından hedef alınarak düşürüldü. Diğeri de yük helikopteridir. Birliklerimiz tarafından suikast eylemi ile darbelendi ve sınırın diğer tarafında düştü. Dünkü savaş bilançosunda bile büyük darbe aldıkları görülüyor.
Türk devleti tank, top, uçak gibi her türlü silahı kullanıyor. İskenderun tarafından Efrin’e füze saldırıları gerçekleştiriyor. Türkiye, Efrin bölgesine karşı tüm imkânlarını kullanıyor. Ancak buna rağmen hiçbir sonuç alamadı, başaramadı, kırıldı. Bundan sonra da bu şekilde devam edecek. Yenilecekleri kesindir. Tarih bugünlerde yaşanan gerçeği elbette yazacaktır. Erdoğan belası ve savaş hükümetinin bölge halkına düşmanlığına karşı somut olarak direniş görevi omuzlarımızdadır. Birliklerimiz mükemmel bir şekilde bu görevlerini yerine getiriyorlar, getireceklerdir de.
Türk devleti yaptığı açıklamalarda Efrin’deki sivillerin zarar görmemesi için dikkatli davrandıklarını iddia ediyor ancak biz de bölgeden sürekli sivil katliamları haberlerini alıyoruz. Bölgede sivillere yönelik bir saldırı söz konusu mudur? Durum nedir?
Türk basını ve devleti tarafından sivillere ilişkin yapılan propagandalar kesinlikle yalandır. Yapılan saldırıların yüzde 90’ı sivilleri hedef alıyor. Açıkça söyleyelim, Türk devletinin amacı halkımızı korkutarak göç ettirmektir. Bunun için bin türlü oyun oynadılar. Doğrusunu söylemek gerekirse Türk devleti basınını da bunun için iyi kullanıyor. Sürekli yalan haberler vererek herkesi ve hatta kendilerini dahi inandırıyorlar. Ama Erdoğan’ın hesaplayamadığı şey, Efrin halkının onların yalan propagandalarından etkilenmediği, etkilenmeyeceğidir. Efrin halkı Erdoğan’ın yalanlarına inanacak bir halk değildir. Efrin halkı ne Erdoğan ve medyasından, ne de tankları ve toplarından çekinmediğini ortaya koydu. Bunu tarihi direnişiyle de ispatladı. Sarsılmaz iradeye sahip olduklarını herkese gösterdiler. Tersine saldırılara rağmen, türlü tehditlere rağmen, sabahtan akşama kadar yalan haber yayan medyasına rağmen Efrin halkının direnişi büyüyor. Halkın bu duruşu tüm Kürt halkına ve mevzilerde direnen savaşçılarımıza büyük moral veriyor.
Kilis ve Reyhanlı başta olmak üzere sınırın öbür tarafına sürekli roketler düşüyor ve sonucunda sivil ölümleri yaşanıyor. Türk devleti ve basını roketlerin güçleriniz tarafından atıldığını iddia ediyor ve bunun üzerinden yürütülen bir propaganda söz konusu. Bu iddialara yönelik ne söylemek istersiniz?
Türk basını psikolojik savaş ve yalan üzerine kuruludur. Erdoğan ve başbakanı, tüm devlet yetkilileri nasıl yalanlar söyleyip halkı inandırmaya çalışıyorsa basını da öyledir. Resmi açıklamamız oldu. Ne Kilis’e ne de Reyhanlı’ya saldırımız olmadı. Aksine Türk devleti kendi kent ve köylerinden Efrin’i hedef alıyor, sivilleri öldürüyor. En son çeteleriyle Atme kampını Cindirês’e saldırı merkezine dönüştürdü. Açıkça buradan saldırıyorlar. Buradan saldırarak birliklerimizin saldırmasını ve ardından da kamptaki sivillere saldırıyormuşuz gibi göstermeye çalışıyorlar. Ama birliklerimiz çok bilinçli yaklaşarak bu oyuna gelmedi. Profesyonelce davranarak çetelerin ve Türk devletinin mevzilerini hedef alıyor.
Efrin’de sivil yaşam alanlarına yönelik yoğun saldırılar söz konusu ve bu saldırılar sonucu sivil katliamlarda yaşanıyor. Ancak Efrin halkı tüm ağır saldırılara rağmen yüzbinlerle alanlara çıktı. Halkın bu direnişini, saldırılar karşısındaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Efrin halkının duruşu bizlere büyük moral ve güç veriyor. Efrin halkı çok onurlu bir halktır, şerefli bir halktır. Bu duruşuyla tarih yazıyor. Efrin halkının Türk devletinin bu komplosu ve zihniyetini yıkmak için bu duruşunu devam ettireceğine inanıyoruz. Efrin halkının duruşu onurlu bir duruştur, Efrinli annelerin duruşu çok çok onurludur. Efrinli anneleri selamlıyor, karşılarında saygıyla eğiliyoruz. Duruşları karşısında sözler yetersizdir. Anneler böyle olmalıdır, çünkü Savaşanlar onların çocuklarıdır, torunlarıdır, onların içinden çıkanlardır. Kuşkusuz onlar da bulundukları yerde görevlerini fazlasıyla yerine getiriyorlar. Bu duruşları ve bu ruhları karşısında çocukları da ellerinden geleni yaparak büyük direniş gösterecekler. Bu halk için ne yapılsa azdır. Bir kez değil bin kez canımız feda olsun. Bu esasla Kuzey Suriye, Rojavayê Kurdistanê gençlerine çağrımız, topraklarımıza onurumuza sahip çıkmak için YPG birliklerine katılmalarıdır. Herkes Türk işgalciliğine karşı direniş kararını vermelidir. Gençlerimizin evlerinde oturacağı zaman değildir. Kuzey Suriye’nin kızları ve oğulları, herkes YPG ve YPJ saflarında yerini almalıdır. Annelerimiz, halkımızın tutumu böyleyken gençlerimiz direniş cephelerinden başka bir yaşamı kabul etmemelidir.
Sergilenen direniş karşısından savaş ve ahlak kurallarını çiğneyen saldırılarında yaşandığını görüyoruz. Cenazelere saldırmak gibi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk devleti çetelerinin şehidimizin cenazesine neler yaptıkları ortaya çıktı. bu insanlık dışıdır, barbarlıktır, insanlıkla alakası olmayanlar bunu yapabilir. AKP ve başkanı RTE’nin zihniyetinin DAIŞ’le ne kadar aynı olduğu o karede çok net görünüyor. Aslında DAIŞ bile bu kadarını yapmıyordu. DAIŞ bunların çocuğuydu, mirasıydı bunlar oluşturmuştu. Bunlar DAIŞ’in öğretmenleridir, daha kötülerini de yapabilirler. Yaptıklarıyla DAIŞ ile aynı zihniyeti taşıdıklarını gösteriyorlar.