24. direniş gününü geride bırakan yüzyılın destanı bütün dünya halkları ve güçleri tarfından çok yakından takip edilmektedir. Efrin de direnen nedir? Neleri yaratacaktır? Neyden ilham almaktadır?
EYLÜL AMED- Bunun tarihsel-toplumsal zemini ve gelişimini görmeden atılacak her adım denizde pusulasız yol alan gemi gibi koybolma tehlikelerini taşır. Devrimin sadece konjonktürel zeminden doğduğunu söyleyenler ya art niyetli ya da bilinçsiz kişilerin bakışıdır. Küresel ve bölgesel güçlerin taktiksel hamleleri hiç bir zaman belirleyici olmamıştır. Satranç tahtasına çevirilen Ortadoğu coğrafyasındaki kaosta, doğru hamleler geliştirmenin tek yolu, tarih ve toplum öğretmeninin gösterdiği yolda ilerlemek ile mümkündür.
21. yy. uygarlık sisteminin çözülüş ve çöküş dönemi olarak nitelik kazanmıştır. 70 lerde başlanan bu çözülüş dönemi şimdilerde en zirve döneminde seyr etmektedir. Arap baharı diye tanımlanan sistemi kurtarma müdahalelerine karşılık olarak halkların onbinlerce yıllık kültürel direnişi, oryantalizm bilincini yıkıp yeni alternatiflere yönelmiştir. Bu alternatifin en büyük verimi ve kazanımı Rojava devrimi olarak gelişen halkların destansı kalkışıdır. Sistemin tarihi gibi enkazıda oldukça acılı ve kanlı olacaktır. İnsanlığın bundan sağlam ve bilinçli çıkışının en büyük umudu Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ınn yaratttığı felsefe ve yılmaz direniş kültürü olmuştur. Görüldüğü gibi Efrin destanı henüz tarihi zaferini kazanmadan bütün dünya da ilham kaynağı olmuştur. Sovyet devriminden bu yana hiç bir devrim hareketi bu denli büyük umutları yaratmamıştır. Bunun nedeni ilk olarak, tarihin gördüğü en derin felsefesine sahip bir önderin öncülük ettiği yeni yaşamın, masallar ve ütopyalarda kurgulananın gerçeğe, vücuda kavuşmasıdır. Bu zemin ise halkların yeniden bütün hırsı ile kırk haramiler sisteminden intikam alma arenasine dönüşmüştür. halkların tarihi bütün hırsı ile mezarından çıkıp, insanlığın fabrika ayarlarını bozan, ağıtlara konu olan acıları yaşatan uygarlık karşısındaki hesaplaşma, gerçek bir mahşer alanına dönmüştür. israfilin sürası üflendi bile. bütün değerler tekrardan canlanmaktadır. Kırk haramiler sistemi olan uygarlık ise bu değerleri her zaman kendine mal etmekten geri durmamıştır. Bunun sayısız örnekleri vardır. Son güncel bir örnek vererek konunun ne kadar istismar ve komplo konusu olduğuna bakmak yeterdir. T.C rejiminin önemli liderlerinden olan Süleyman Demirel bu memlekette demokrasi gelirse onuda biz getirecez derken oturun oturduğunuz yerde demekteydi. En küçük bir emarede bile en kanlı şekilde cevapları olmuştur. Direniş kazanınca ise ilk kaypaklığa soyunanlar da bu güçler olmuştur. Bu tarz, tarih boyunca her kral, diktatör zamanında yaşanmıştır. Bu anlamıyla olaya baktığımızda her devlet lideri aynı zamanda ya müthiş bir despot ya da en acımasız bir diktatördür. Bütün bu zulüm ve soykırımlar karşısındaki en büyük engel rojava devrimi olmuştur. bu açılardan olaya bakmadan devrimin nerden ilham aldığınıda anlayamayız. Bahsettiğimiz konu uygarlığın hazinli ve dersler ile dolu olan sonu, kanserin son pençesinde kıvranan bir hasta gibidir. en sağlıklı müdahale onu en kısa sürede toplum doğasından söküp atmaktır. işte bu ameliyat rojava sahasında bütün başarısı ile sürmektedir.
Uygarlık sisteminin ise buna cevabı tabiki çok kanlı olacaktır. Son teknolojik silahların yanında tıbbi saldırılar da en temel aracı olmaktadır. Bu sinsi ve gizli silahı fiziki-ruhi yıkım için en pervasız şeklide kullanacaktır. Bu araf döneminde sistemin temel karakteristik zaafı olan hegemonik iktidar savaşı, devrim güçleri içinde önemli imkanlar sunmaktadır. Bu hegemonik savaşta İngiltere, Rusya, Çin gibi güçlerin girişimleri kaosu sadece derinleştirdiği gibi sistemin çözülüşünü de hızlandırmaktadır. Bu çözülüş kültürel bir gelişmedir. Öyle büyük bir hızda yaşanmaktadır ki bir yılın gelişmeleri on yılları katlayan düzeyde seyr etmektedir.
Tayyip Erdoğan Daiş ve birçok vahşi örgütler ile yapamadığı kürt soykırımına şimdi başka bir boyut kazandırmıştır. T.C rejimi kürt, ermeni, süryani, rum, çerkez, türkmen ve birçok halk katliamı üzerine inşa edilen tarihteki en kanlı, soykırımcı bir devlet rejimi olmuştur. Bu anlamıyla eşi benzeri olmayan bir soykırım rejimidir. kürdistan direnişi buna karşı 200 yıldır varlık savaşı vermektedir. Bu açıdan baktığımızda da kürt halkı tarihteki en eşsiz soykırım kurbanı olmuştur. türk iktidar güçlerindeki soykırım o denli vahşidir ki, iktidarı uğruna kundaktaki bebek dahil bütün kardeşlerini katleden bir soyun soysuz ardıllarıdır. iktidarı uğruna girişemeyeceği vahşet yoktur. erdoğanın bunların içinde ki en acımazıs olduğu kesinlikle bir abartı değildir. kısaca bu konudaki pratiklerine bi göz atmak bile yeterdir. akdenizdeki onbinlerce göçmeni boğdurup, katleden yine erdoğandır. bunu MİT ile çok kapsamlı hazırlıklar ile yaptılar. musulu, şengali düşürüp binlerce katliamı yine erdoğan maddi-manevi gücüyle yaptı. şengal de ise yüzbinlerce ezidi insanımızdan tek bir kişinin dahi kurtulmamasını hedefletmişti erdoğan. kobani de yine aynısını amaçladılar. dünyanın her yerinde gelişen daiş katliamlarının en büyük faili yine bu maklubat ve canidir. kuzeydeki son şehir direnişlerinde ise sağ yakalanmalarına rağmen yüzlerce insanımızı diri diri yakan barbarlık ve vahşetin tarihte eşi benzeri olduğunu kim iddia edecek şimdi. Yakma sadece Allaha mahsus derler ve insan oğlu bunu yaptığında on şirk koşarmış, yani kendini tanrı olarak görmeye başlamıştır. şimdi erdoğan nın özgür kürde olan tarifi imkansız ve psikolojinin yeni tanım ile isimlendirmesine ihtiyaç duyduğu erdoğan duyguları yaşanmaktadır. kendi türünün ilk ve kesinlikle son örneği olacaktır. bu caninin insanlık içinde yaşaması bütün insanlığın lanetlenmesine yol açabilecek durumları yaratacaktır. lanetlenme insanlıktan çıkmadır. bu klasik bir terim olarak kullanılır ama tarihsel-toplumsal çözümlenmesi bilinçli olarak anlatılmaz, yada çarpıtılır. erdoğan kişiliği bütün sosyolog ve psikologların üzerinde çalışacağı benzersiz bir örnektir. biz özgürlük millitanları olarak bunu unutmamıza hiç kimse heveslenmesin. yahudilerin Kudüs üzerine andıkları yemin insanın tüylerini diken diken ederken, yaşadıkları acının başkalaşımla öfkeye uğramasıdır. biz de erdoğan canisine karşı kat be kat fazla öfke, intikam ateşi yanmaktadır. Efrin direnişi bunun en büyük savaş arenasını olmuştur. bu tarihsel zemini anladıktan sonra, şimdi Efrin direnişinin güncel boyutuna eğilme ihtiyacı vardır.
T.C rejimi sistem içinde büyük bir tehlike olarak seyr etmektedir. Aynı zamanda en zayıf halka olarak ta ikame etmektedir. Süreci salt analitik analizler ile okumak, oryantalist bilincin yarattığı en kof ve temelsiz bir bakıştır. Onun için bunun ruhunu, inancını görmek temel yaklaşım olmak zorundadır. bu anlamıyla baktığımızda efrin direnişi köklü bir ruhtan beslenmektedir. T.C rejimi hegemonik güçler için yeniden dizayn edilmek zorundadır. Liberalizm bilincine ayak uyduramamaktadır. Kaostan oda pay alma peşindedir. Rusya da Kürt hareketine sarılıp büyük kaostan kurtulma derdindedir. Bütün bölgesel güçlerde aynı pozisyondadır. İran, suriye, suudi arabistan hatta israil bile Kürt hareketinden faydalanma peşindedir. Burada iran ve israil ortadoğu kaosunun gizli baş rolleridir. Her iki gücün maddi-manevi imkanları büyük değişimleri yaratacak düzeydedir. Bu hem olumlu hem de olumsuz gelişebilir. Yine her iki gücün tek kurtuluşu liberal demokrasiye karşı radikal demokrasiyi geliştirmekle mümkündür. Aksi halde gelişecek durum bütün yer kürenin kaderini belirleyecek askeri-siyasi-ideolojik-sosyal gelişmeleri yaratacaktır. Burada Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın felsefesi ve gücü karşımıza çıkmaktadır.
Ok çoktan yaydan çıkmış artık. T.C nin hesabı Efrin ve Mınbıçı alıp suriye rejimine bizim üzerimizde pazarlık konusu yapmaktır. Nihai hedefi bütün rojava devrimini bitirmektir. bütün kaderini buna bağlamıştır T.C rejimi. Kobani de zaferi yaratan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başlattığı seferberlik ruhu oldu. irade, inanç ve anlam gücü, bütün ordular ve tekniklerden daha da güçlü olmuştur. şimdi bunun bide iç hesabını yaptıkları boyutu var. erdoğan diktatörü önümüzdeki baharen seçimlerde iktidar gücünü kaybederse Kaddafi, Saddam gibi tarihin enkaz kuyusuna atılacaktır. Bunun da tek yolu askeri-siyasi-sosyal direnişten geçer. seçimde bu damarı geliştirip, kendini korumaya çalışmaktadır. Onun için ki en ufak bir söylem bile derhal baskı ile karşılık bulmaktadır. YPG nin geliştirdiği destanın kazanımları askeri-siyasi ve sosyal gelişmelerde patlama yaratacaktır. NATO nun sayılı askeri gücü, terörist diye yaftaladığı YPG karşısında yenilgi alınca, kayaya çarpan kartopu gibi param parça olacaktır ki zaten askeri gücü zırvanalıktan öteye bir şeyi ifade etmemiştir. Henüz başlangıcında aldığı ağır yenilgileri engelleme çalışmalarını aralıksız devam ettirmektedir. Şimdi neden T.C askerinin savaşa katılmadığı söyleniyor T.C nin savaşacak ruhu ve anlam gücü kalmamıştır. rejime ve Rusya ya yalvarıp bu hezimetini engellemeye çalışmaktadır. Çünkü Efrin de Erdoğanın kellesi sallanmaktadır. Varlığı ve özgürlüğü tehlikede olan Kürt halkının direnişi her zaman çoşku ve kahramanlıklarla olmuştur. Avesta Xaburların fedai ruhu ile gelişen Efrin direnişi bütün anlamıyla çağın destanını yaratmıştır. Savaşan kadındaki güzellik bütün dünya halklarının saygıyla karşıladığı ve minnet duyduğu gelişmelerdir. Bu anlamıyla Efrin de binlerce Adule ve Derweşler direnişi göğüslemekteler. Ve bu yılmaz ve alnından, gözünden, ellerinden öpülesi kahraman YPG savaşçıları aynı zamanda milyonların hatta milyarların sevgilisi olmuşlardır. Böylesi bir aşk tarihte yaşanmamıştır. bu küllenmiş aşkı yeniden insanlığa yaşatan bu kahramanlar önünde saygıyla, minnetle eğiliyoruz.