HABER MERKEZİ
Lacandon ormanlarından silahlarıyla çıkan silahlı bir devrimciler ordusu, 1 Ocak 1994 tarihinde Meksika topraklarının Maya halkının yoğun olarak yaşadığı Chiapas bölgesinde tutukluları özgürleştirmiş, yüz yıllardır büyük arazi sahipleri ile devletin tahakkümü olarak gördükleri çiftlikleri ele geçirmiş ve özerklik ilan etmişti.
Zapatistalar: Salyangozun uzun yürüyüşü
Şimdiyse Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu, veya kısa adıyla EZLN’nin isyanının üzerinden 24 yıl geçti.
Zapatistalar, bugün hala Chiapas’ın büyük bir bölümünü kontrol ediyor.
Zapaturizm
Güney Meksika kenti San Cristóbal de las Casas’da bulunan Tierradentro Cafe’de yemek yiyenler için bir sürü omlet çeşidi bulunuyor. Özgürlük en çok içeriğe sahipken, Demokrasi aralarında en iyi görünen. Ancak Adalet -muhtemelen beraberinde gelen peynirden ötürü- içlerindeki en pahalısı.
Bu restoran, Meksika’nın Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması’na (NAFTA) dahil olduğu 1 Ocak 1994 tarihinde silahlanarak San Cristóbal’ı işgal eden, Chiapas eyaletindeki yerli köylü hakları hareketine yakınlık duyan yerlerden sadece biri.
Çevre dükkanlarda Tzotzil, Tzeltal, Ch’ol ve Tojolabal halklarına liderlik eden Subcomandante Marcos’un tişörtleri de bulunuyor.
Zapatista topluluğunda büyümüş olan genç bir Chamula yerlisi Manuel Heredia, “Zapaturizm büyük” diyor ve şöyle devam ediyor: “Birçok Amerikalı, Britanyalı, İtalyan ve diğer ülkelerden gelenler var. Her gün sempatizanlar San Cristóbal’a geliyor. 1994’ü ve şimdi neler olduğunu bilmek istiyorlar.”
Heredia, 24 yıldır devam eden yaşantının bugününü şu sözlerle anlatıyor:
“55 belediyede 50 bin aile, yaklaşık 300 bin kişi var. ‘İyi hükümet’ yönetimi onların haftanın birkaç gününü topluma ayırmasını, yemeği paylaşmasını, gençlerin öğretimine yardımcı olmasını ve örgütlenmeyi içeriyor.”
“Onlar özerk” diye sözlerine devam eden Heredia, “Çoğu köy dağlarda ve büyük Lacandon Ormanı’nda. Kendi eğitim, sağlık, adalet, hükümet ve güvenlik sistemleri var. Hala yoksullar, ancak kendi öğretmenlerini ve doktorlarını eğitiyorlar; ayrıca bazılarının kendi para birimi bile bulunuyor. Meksika hükümeti onları çoğu zaman yalnız bırakıyor” diyor.
“Burada halk emreder ve hükümet itaat eder”
Zapatista köylerine giden tur otobüsleri yok, ancak Tierradentro Cafe’den beş caracoldan birine veya başka bir deyişle yönetim merkezlerine gidilebiliyor. Bunlardan en yakını ise San Cristóbal’a iki saat uzaklığında dağ tepesinde bulunan Oventic’te. Buraya gelen ziyaretçiler, “Burada halk emreder ve hükümet itaat eder” yazısıyla karşılanıyor ve aynı zamanda şu şekilde uyarılıyor: “Kendini Geremia olarak tanıtan Enrique, kendini Zapatista olarak tanıtıyor, ancak o bir sahtekar.”
Okullar kapalı; o yüzden görülecek çok şey yok: Kahve ve meyve tarımının yapıldığı birkaç hektar büyüklüğünde arazi, 150 çocuğun gittiği bir ortaokul, inşa edilmiş bir sağlık merkezi, Zapatista müziği ile nakış işi ve son olarak 200 kişilik bir salonla sahnesi.
Tüm binalarda devrimci sanat var; birçoğunda Zapatistaların sembollerinden salyangoz bulunuyor, sloganlar ise şöyle diyor:
“Yavaş ama güvenle”
“Yaşasın mısır imecesi”
‘Daha önce yaşadığımız gibi yaşamaya devam edemezdik’
Maskeli üç Zapatista masa da, diğer dördü ise onun yanı sıra uzanan banka oturuyor.
İsim ve kimliklere bakıldıktan sonra maskeli Tzotzil yerlisi bir kadın, “Sorularınızın hepsini birden cevaplayacağım” diyor ve şöyle devam ediyor:
“1994’ü bilmek için çok gencim, ancak o gün ile bugün arasındaki fark; eski jenerasyonun o dönem (halk olarak) var olabileceğimizi bile bilmemesi. Bugün ise bir kimliğimiz var.
Unutulmuştuk. Şimdiyse herkes tarafından tanınıyoruz. 1994 yılında ne hastanelerimiz ne de okullarımız vardı. Bugün bunlara sahibiz. İşimiz zordu. Ancak şimdi (durumumuz) çok daha iyi.”
Meksika hükümetinin devam eden düşmanlığına rağmen Zapatistaların yenilgiye uğramadığını ve daha mutlu olduğunu belirten kadın, devamla şunları diyor:
“Bizim hükümete ihtiyacımız yok. Onu, kullanmıyoruz. Bizim kendi yerli hükümetimiz var. Şimdi daha farklı sorunlarımız var, ancak çözümleri kendimiz buluyoruz. Böyle çok daha iyi. Aynı zamanda bizden daha çok var. Bizim örgütümüz çok daha kuvvetli. Şartlar değişti; çünkü biz kendimiz örgütlendik. Daha önce yaşadığımız gibi yaşamaya devam edemezdik.”
‘Toplumumuzun temeli halktır’
Yerli kadın, “Kapitalizm sömürür ve hükmeder. Biz ise yeni bir yönetim biçimi geliştiriyoruz. (Nasıl yaşamamız gerektiğine ilişkin) kararlar artık komiteler tarafından alınıyor, hükümet tarafından değil” sözleriyle devam ediyor konuşmasına.
Ardından Zapatistaların dış dünyaya sırtını döndüklerine ilişkin iddialara da değiniyor.
Bu iddiaları kesin bir dille reddederek, şöyle konuşuyor:
“Biz kendi kendimizi destekliyoruz. E-postalarımız ve internetimiz var. Biz, küresel yerli hareketinin bir parçasıyız. Ancak çocuklarımız üniversiteye gitmiyor; biz onlara öğretiyoruz. Halkımız şimdi her yerde öğretmen, çiftçi ve iletişimci olarak çalışıyor. Diğer Zapatistalarla ve yerli gruplarla çalışıyoruz. Toplumumuzun temeli halktır, kapitalist sistem değil.”
Tzotzil yerlilerinden başka bir kadın Maria ise 1994’ten beri değişimi şu sözlerle anlatıyor:
“Meksika ordusu çatışma arayışında. Hala keyfi tutuklama, cinayet, taciz ve şiddet uygulaması var. O dönem ile bugün arasındaki büyük bir fark ise kadınlara nasıl davranıldığı. Bizim isyanımızda kadınlar kilit rol oynadı ve şimdi liderler. Hepimiz dengiz. Toplumumuzda bir dönüşüm yaşandı.”
Zapatista kadınlarının hikayesi: Compañeras’ın yazarı Hillary Klein
Yerlilerin adayı: Marichuy
Öte yandan Zapatistaların Meksika siyasetinde daha büyük rol oynayacağına ilişkin işaretler de bulunuyor.
Geçmişte devlet seçimlerinin bir parçası olmayı istemediklerini belirtmelerine rağmen, kendilerine bir lider seçtiler: María de Jesús Patricio Martínez, veya kısaca “Marichuy.”
Marichuy’un önümüzdeki Mayıs ayında düzenlenecek başkanlık seçimlerinde ilk yerli kadın aday olması bekleniyor.
Kendisi bir Zapatista olmayan Marichuy’den Meksika’da bulunan 25 milyon yerlinin ormansızlaşmaya, madenciliğe ve ‘mega-projelere’ karşı direnişine destek olması bekleniyor.
‘Kapitalizmin sonu yok’
Liderlerinden Comandante Hortensia’ya ise solun bölünmesi soruluyor.
Hortensia, “Dünya çok büyük ve hepimize, hem de hepimize yer var. Yeri olmayan tek şey kapitalizm; çünkü her şeye hükmediyor, nefes almamıza bile izin vermiyor. En kötüsü kapitalizmin sonu olmaması: Hiçbir ölüm, yıkım, sefalet ve ıssızlık yeterli değil. Hayır, daha fazlasını istiyor: Daha fazla savaş, daha çok ölüm ve daha çok yıkım” diyor.