Gerilla, ilk yıllarda ısınmak, korunmak için girdiği mağaraları daha sonraki yıllarda, iğneyle kuyu kazarcasına aylarca emek vererek, yüzlerce kişinin toplanabileceği konferans salonları, eğitim okulları, hastaneler, terzihaneler, lojistik merkezleri hatta televizyon, müzik ve dublaj çalışmalarının yapıldığı stüdyolar haline getirdi.
HABER MERKEZİ- Tarihin en eski çağlarından beri mağaralar diğer canlılar için olduğu kadar, insanlar için de vazgeçilmez barınaklar oldu. Mağaralar, özellikle kırsal ve dağlık bölgelerde yağmura, soğuğa, dış tehlikelere karşı günümüze kadar da önemini koruyor.
Kürdistan dağlarında ise gerilla için sağlam mevziler ve barınaklar olarak rolünü oynamaya devam ediyor.
Yaşadığımız dijital dünyada mağaraların insan hayatı için halen bu kadar önemli olduğu kimin aklına gelebilir ki? Birçoklarımızın sadece filmlerde, belgesellerde veya kitaplarda görebileceği mağaralar, gerilla ve bazı insanlar için neredeyse ilk çağlardaki kadar önemini koruyor. Bu yönüyle doğanın insana vereceği en güçlü korunma alanı, savunma mevzisidir mağaralar. Aynı zamanda insanlık tarihinin ilk çizgileri, belgelerinin kaydedildiği alanlar oldu, insanlığın gelişimine tanıklık etti. İnsanın kendini koruyabileceği, yaşamını idame ettireceği mağaralar olmasaydı belki de insanlık olmayacaktı!
Dağlık bir alan olan Kürdistan coğrafyasındaki mağaralar, saldırılarda, soykırımda, katliamda halkı korudu. Özellikle Kürtlere yönelik 20. yüzyılda devlet eliyle gerçekleştirilen katliamlarda dağların mağdura, mazluma kucak açtığı bu alanlar birçok kişiyi ölümden, kıyımdan korudu.
Kürtlerin 29. isyanı olarak tanımlanan PKK tarihinde de Kürdistan dağlarındaki mağaralar, mücadelenin başladığı ilk günden bugüne gerillalar için vazgeçilmez barınaklardır. Gerillaları doğa olaylarının ötesinde, düşmanın her türlü saldırısı ve tehlikesine karşı korudu, koruyor. Gerilla mağarayı ilk günden bugüne Kürtçe ismiyle ‘şikeft’ olarak tanımladı. Gerillada Kurmanckî, Kurmanci, Sorani, Türkçe, Arapça kullanılan dil ne olursa olsun, mağara ile ilgili kullanılan her cümlede ‘mağara’ yerine ‘şikeft’ sözcüğü telafuz edilir.
Gerillanın kırk yıllık mücadelesinin her aşamasında, gerillanın adım attığı hemen hemen her alanda kullanılan mağaralar, biçim ve kullanım şekli olarak evrim geçirdi. Gerilla, mağaranın yeni kullanım yönlerini keşfetti ve her keşif kendisiyle beraber yeni yaratımlar ortaya çıkardı. Mağaraları, özgürlük mücadelesini devam ettirme ve eğitimi, mevzilenmesi, alt yapısıyla bunun çalışmasını en iyi biçimde devam ettirme alanı olarak değerlendirdi. İlk yıllarda ısınmak, korunmak için girdiği mağaraları daha sonraki yıllarda, iğneyle kuyu kazarcasına aylarca emek vererek, yüzlerce kişinin toplanabileceği konferans salonları, eğitim okulları, hastaneler, terzihaneler, lojistik merkezleri hatta televizyon, müzik ve dublaj çalışmalarının yapıldığı stüdyolar haline getirdi.
Gerilla mevzilendiği mağaralarda büyük direnişlere de imza attı. Günlerce çatışan gerillalara karşı sonuç alamayan Türk ordusu kimyasal silah kullanarak sonuç almaya çalıştı. Savaş ahlakına sığmayan bu yaklaşımlar birçok yerde tekrar etti. 1995 yılında Garzan’ın Şêx Cuma Vadisi’nde ve 1999 yılında Şırnak’ın Cudi Dağı’nda mağaralardaki gerillalara karşı yapılan kimyasal saldırı bunun örneklerinden.
Savaşta kendini korumanın bir diğer boyutu da doğal zorluklara karşıdır. Hele hele Kürdistan dağları gibi metrelerce karın biriktiği, günlerce yağmurun yağdığı, soğuğun jilet gibi insanın tenini kestiği havalarda doğal barınaklar korunmak için önemli. Günlerce süren yolculuklar, bir operasyon sırasındaki amansız çatışmalar sırasında tesadüfen bulunan mağaralar ise o zor anların en büyük nimetlerinden. Zorlukları bertaraf eden bu mekanlar gerillanın sayısız kahramanlıkları ve anısına da tanıklık etti. Çoğu zaman bu anların, bu kahramanlıkların isimlerini aldı mağaralar. Zap’ta bulunan ‘Şikefta Birîndara’ alanı, adını bir dönem yaralı gerillaların korunduğu ve tedavi gördüğü bir mağaradan alıyor. Dağların yolunu tutan herkes Şikefta Birîndara’yı görmek ister. Hani Türk ordusunun 2008 yılının Şubat ayında Zap’a operasyon yapıp da giremediği o meşhur Şikefta Birîndara!
Buralarda düzenlenen konferans vb. çalışmalarla isimlendirilenler de var. Bugün PAJK olarak örgütlenen kadın hareketi, resmi olarak ilk örgütlenmesini YAJK adı ile gerçekleştirdi. YAJK’ın 1995 yılında kuruluş kongresinin gerçekleştirildiği mağaraya o günden itibaren “Şikefta YAJK” deniliyor. Bunun birçok örneğini vermek mümkün.
Bir kurumun kongre veya konferans düzenlemek için ihtiyaç duyduğu büyük salon ihtiyacını, Kürdistan dağlarındaki mağaralar rahatlıkla karşılıyor. Son yıllarda konforu ve dekorasyonları oldukça göze hitap etse de gerilla için öncelikli olan bu alanların güvenlik açısından sağlam, güvenilir olması. Bu nedenle yapımı için en sağlam kayaların tercih edildiği bu mağaraların inşa edilmesi oldukça uzun bir süreyi alıyor, hatta bu zorlu çalışmayı yapan gerillalar iş kazalarına da maruz kalabiliyor.
Bazı mağaraları ise bulmak, arazide fark etmek büyük ustalık ister. Sadece bakmak yetmez, gidip esaslıca günlerce aramak gerekir. Bazen bir su kenarı, bazen bir uçurumun kenarındadır. Bir yaban keçisi, bir tilki veya bir yaban hayvanını takip ederek de bu mağaralar keşfedilebilir. Özellikle düşmanla yakın masafede savaşın yürütüldüğü alanlarda, yaralanma gibi zor anlarda önem taşır.
Onyılları alan Kürdistan’daki savaşta, mağaraların birebir hedef seçildiği saldırılar oldukça çok. Buna rağmen devletin medyasında yüksek rakamlarla dile getirilen öldürmeler, imhalar, güdümlü füzeler, yerin metrelerce derinliklerine girip hedefini yok ettiği belirtilen silahlar, tonlarca ağırlıktaki kazan bombaları Kürdistan dağlarındaki bu mağaralarda işe yaramadı. Gerillanın aylarca süren yoğun bir emek ve sabırla en sert kayaları, dağları delerek inşa ettiği mağaralar, yıllardır devam eden saldırılara meydan okudu. Saldırılar arttıkça, bu mevziler daha da geliştirilerek, güçlü savunma mevzileri haline getirildi. Son yıllarda Türk ordusunun onlarca savaş uçaklarıyla aralıksız olarak düzenlediği bombardımanlarına karşı en güçlü savunma alanı oldu. Bu sayede gerilla, savaşın en temel kurallarından olan ‘kendini koruma’ sınavını başarıyla verdi, Türk devletinin imha amacıyla düzenlediği, gerillayı tasfiyede bel bağladığı bu saldırıları boşa çıkardı. Ordunun en gelişmiş tekniği, Kürdistan dağlarındaki bu mevzilerle etkisiz kılındı.
NATO’nun en gelişmiş silahlarını kullanan Türk ordusunun halen gerillanın bu mevzileri karşısında sonuç alamıyor. Gerillanın metrelerce uzunlukta veya yer altında apartman katları biçiminde yaptığı bu alanlara uzanabilecek, sıkça belirttikleri gibi imha edecek bir silah bugün yok. Aksi halde, bilinir ki Türk ordusunun gerillaya karşı onlarca uçak ile yaptığı bombardımana bir devlet bile dayanamazdı.
Gerilla mücadelesi içerisinde mağaralarda yaşanan evrim, profesyonel gerillacılığın gelişimi, bu tecrübelerin günden güne büyümesi ve aktarılmasında işlev gördü. Ve her karışı, her oyuğu alın teriyle inşa edilen mağaralar, Kürt özgürlük savaşından geleceğe kalacak olan en önemli kanıtlarından olacak. Şu an kamuoyunun bilmediği, hiç farkında olmadığı birçok mağara bir barış sürecinin sonuca ulaşması ardından görülebilecek. İnsanlığın tarihini diğer nesillere aktaran mağaralar gibi, gelecek nesiller de bu alanlarda gerilla mücadelesinin izlerini bulacak. Gerillanın usta ellerinde inşa edilen bu mağaralar titizlikle dizayn edilerek, güvenli yaşam alanlarına çevriliyor. Kürdistan dağlarında yaratılan bu amansız mücadeleyi en iyi Ahmet Arif’in “Bu dağlar kardeş dağlar, kadrini bilir, evel Allah bu eller utandırmaz adamı, …”dizeleri açıklar. Bu sözler başka söze gerek bırakmıyor!