İSTANBUL
Son zamanlarda Boğaziçi Üniversitesi, iktidardan kaynaklanan baskılarla sık sık gündeme geldi. Buram buram provakasyon kokan bir ‘lokum olayı’nın ardından üniversite öğrencileri en üst düzeyde hedef gösterildi. Hedef göstermelere OHAL koşulları ve iktidarın Boğaziçi Üniversitesi’ni kriminalize etmek konusundaki kararlılığı eklenince, yurtlara baskınlar düzenlenip öğrenciler gözaltına alındı. Geçen hafta gözaltına alınan öğrencilerden 10’u tutuklandı.
Boğaziçi Üniversitesi’nin hedef gösterilmesi yeni değil. Yaklaşık üç yıldır yandaş medya üniversite aleyhinde aktif bir kampanya yürütüyordu. Yüzde 8o’in üzerinde oyla seçilen rektörünün yerine ‘kayyum’ rektör atanarak, üniversitenin özgürlükçü ve çoksesli geleneği teslim alınmaya çalışılıyordu.
Herşeye karşın bu gelenek kolay kolay pes edecek gibi görünmüyor. Kolay değil, köklü üniversitelerin gelenekleri yüzyıllık süreçler içinde oluşur ve bazen de mevcut iktidarların baskıcı tutumlarına karşı direnç göstermek zorunda kalabilir.
İşte bu son baskılar karşısında, 11 Nisan çarşamba günü Boğaziçi Üniversitesi bileşenleri – öğrenciler, mezunlar, çalışanlar ve akademisyenler – özgürlükçü değerlerine sahip çıkmak için Güney Kampus’te bir piknik düzenledi. Sosyal medyada dolaşan çağrı metni şu vurguyu içeriyordu: “Tüm farklılıklarımıza rağmen bizi bir arada tutan Boğaziçi ilkelerini hatırlayalım.”
Belli ki üniversite bileşenleri çağrıya kulak vermiş ve bir arada durmak ve dayanışmak amacıyla Güney Kampus meydana gelmişti. Mevcut koşullara rağmen azımsanmayacak bir kalabalığın bileşenler buluşmasına katılması umut vericiydi ve geleneğin direnme gücünü gösterdi.
Bileşenler buluşmasının sonunda 2012 yılında akademisyenlerden oluşan bir komisyonun hazırladığı ‘Boğaziçi Üniversitesi’nin Temel İlkeleri ve Kamu Üniversitelerinin Yapı ve İşleyişi’ başlıklı metin okundu. Bir mezun, bir öğrenci, bir öğretim üyesi ve bir üniversite çalışanının sırayla okuduğu metinde öne çıkan bazı ilkeler şunlardı:
* Üniversiteler, özgürlükçü, bilimsel olarak özgür ve bağımsız kurumlar olmalıdır.
* Akademik ölçütleri karşılayan bireyler etnik kimlik, dil, din ve inanç, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ve benzeri nedenlerle dışlanmamalıdır.
* Üniversiteler şiddet ve ayrımcılık içermeyen tüm görüşlerin ifade edildiği demokratik ortamlardır.
* Üniversitelerin herhangi bir kişi ya da kuruluşun baskısına maruz kalmaması ve siyaset aracı olarak kullanılmaması, bilimsel ve toplumsal gelişim açısından vazgeçilmezdir.