Ekonomist Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu, ekonomideki tartışmalar için “Bugün toplumda kendini yakma noktasında hisseden insanlar yalnızca ekonomik nedenlerle değil; aynı zamanda sosyal ve siyasi sebeplerden bu noktaya gelmiş durumda” dedi.
HABER MERKEZİ – Ekonomist Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu, ekonomisinin mevcut durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ekonominin “Ayaklarında ciddi sorunları olan bir at ve üzerinde bu sorunlarını çözmek yerine onu zorla hedefe sürükleyen bir süvari” diye tanımlayan Katırcıoğlu, “Süvari acımasızca kamçılıyor da kamçılıyor! Türkiye ekonomisinin görünümüyle bu resmin ne ilişkisi var derseniz, bu resim, 2019 seçimlerine odaklanmış bir iktidar elitinin takati kalmamış, bir ekonomiyi yavaşlatıp, sorunlarını çözmek yerine onu, yok ‘nefes kredisi’ yok ‘proje destekli teşvikler’ gibi çeşitli ‘havuçlar’ vererek koşturmaya çalışmasına benziyor” dedi.
‘7.4’LÜK BÜYÜME İKTİSADİ BÜYÜME DEĞİL’
2017 yılı için TÜİK’in açıkladığı 7.4′ lük büyümeyi de değerlendiren Katırcıoğlu, ekonominin elde ettiği 7.4’lük büyümenin iktisadi aktörlerin normal iktisadi ilişkiler içinde yarattığı bir büyüme olmadığını söyledi. Katırcıoğlu, “Bu büyüme ‘iktisadi alandan’ çok ‘siyasi alandan’ elde edilen kaynaklarla sağlanmış bir büyümedir. Karşılığı da bütçe açığıdır, cari açıktır, enflasyondur, işsizliktir ve sonuçta borçlanmadır. Bu olguların bugün Türkiye ekonomisinde başlarını yükseltmekte oluşlarının nedeni atın ayaklarında sorunlar olduğu ve bu sorunların giderek ağırlaştığıdır” ifadelerini kullandı.
‘KRİZİN ETEKLERİNDE DOLAŞTIĞIMIZ KESİN’
Mevcut iktidarın ekonomik sorunlara yaklaşımını da değerlendiren Katırcıoğlu, “Doğrusu iktidar hala bu sorunları çözmenin yolu olarak atı kamçılamaya devam etmek gerektiğini düşünüyor. Yaklaşan duruma henüz iktisadi açıdan kriz demek doğru değil ama krizin eteklerinde dolaştığımız kesin” dedi. Katırcıoğlu, özellikle yabancı yatırımcıların piyasasından çıktığına da dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Son olarak yabancı yatırımcıların bir kısmı dolar ve Euro faizlerinin yükseleceği beklentisinden bir kısmı ise OHAL ve 2019 seçimleri sonucu çıkma olasılığı olan otoriter bir yönetim beklentisinden dolayı Türkiye piyasasından çıkıyor. Nitekim anladığım kadarıyla son günlerde 2 milyar dolara yakın bir sermaye çıkışı olmuş ve bunun sonucunda da TL hem dolar ve hem de Euro karşısında tarihinin en düşük seviyesine düşmüştür. Bu duruma bir de içerideki insanlarımızın tasarruflarını benzer kaygılardan dolayı dolara yöneltmeleri TL’nin önemli bir değer kaybına sürükledi. Bu gelişme bizi ‘krize’ bir adım daha yaklaştırdı. Mehmet Şimşek iktidar tarafında bu gidişi fark eden ve ifade eden ilk kişi. Onun da nasıl azarlandığını hep beraber gördük.”
‘KAYNAĞI BELİRSİZ PARA GİRİŞLERİNİ BİLİYORUZ’
Ekonomideki rakamsal değerlerin iktidar kanadı tarafından manipüle edilip edilmediğine ilişkin de konuşan Katırcıoğlu, “Bütün mesele atın hedefe varması. At hastaymış, ayaklarında sorunlar varmış, bu iktidarın meselesi değil. O nedenle de her yolu deniyorlar. Manipülasyonu bilmiyorum. Ama sıcak para aradıkları kesin. Son cari açık rakamlarından yine kaynağı belirsiz para girişlerinin olduğunu biliyoruz. Yalnızca Şubat ayında bu rakamın 1.4 milyar dolar olduğunu biliyoruz” ifadesini kullandı.
‘VATANDAŞ TÜRKÇE KONUŞ SİYASETİ’
Sorunların yalnızca ekonomiden kaynaklanmadığını vurgulayan Katırcıoğlu, ekonomiden en çok etkilenen alanların başında siyasi alanın geldiğini söyledi. Katırcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Örneğin gelir dağılımı. Bildiğimiz kadarıyla AKP iktidara geldiğinde bazı uygulamaları gelir dağılımında düzelmelere neden olmuştu. Fakat son yıllarda gelir dağılımının bozulmakta olduğuna dair işaretler var. Gelir dağılımı ekonomik bir konu gibi dursa da aslında özünde siyasi bir konu. Siyasi iktidarın kararlarından çok hızla etkilenebiliyor. Dolayısıyla, bugün toplumda kendini yakma noktasında hisseden insanlar yalnızca ekonomik nedenlerle değil; aynı zamanda sosyal ve siyasi sebeplerle de bu noktaya gelmiş durumdalar. Öyle ya bugün, neredeyse altmış yıl önceki gibi ‘Vatandaş Türkçe konuş!’ noktasına gelmiş bir siyaset varsa, insanların bundan rahatsızlık duymaları da normaldir.”