HABER MERKEZİ
Ortadoğu toplumunda tarihten günümüze en sıkça yaşanan sorunların başında kabile (aşiret), etnisite ve ulus sorunları gelmektedir. Devletli uygarlık geliştikçe bu yönlü sorunlar da hem yaygınlaşmış hem yoğunlaşmıştır.
Kabile yaşamı gerçek birey ve toplum yaşamıydı
Uygarlık gelişmeden önce kadında olduğu gibi kabilede de oldukça doğal bir özgür yaşam geçerliydi. Kabile ahlakı çok üstündü. Birey kabilesi için, kabile bireyi için her fedakârlığı yapabilirdi. Gerçek bir birey ve toplumculuk söz konusuydu. Uygarlık yapıları kabilelere el atıp köleleştirmek isteyince tarihin en geniş ve yoğun direniş sürecine de geçilmiş olunuyordu. Başat çelişki köleleşmeye direnen kabile-devlet ilişkisidir. Dağlar ve çöller direniş ortamı olmuşlardır. Savunma, beslenme ve üremenin vazgeçilmez koşuludur. Tarihin kadından sonra en vahşi yüzünün kabilelerden köle derlemek olduğunu iyi bilmek gerekir. Kabileler aşiretleşerek direnişlerini daha da geliştirerek bu sorundan kurtulmak istemişlerdir. Fakat uygarlık güçlerinin silah teknolojisi ve örgütlenmesi çoğunlukla hep üstün gelmiştir.
Tek tanrılı dinler kavim dinleri gibiydi
Ortaçağ’da kabile ve aşiret organizasyonlarına milliyet-kavim düzeyine kadar bir örgütlülük eşlik etmiştir. Ulusallığa doğru bir adım daha atılmıştır. Kabile, aşiret ideoloji ve örgütlenmelerine kavim ideolojisi ve örgütlenmesi de eklenmiştir.
Çin, Hint ve Ortadoğu’nun tek tanrı dinleri bir nevi kavim dinleri anlamını da kazanmış oluyorlardı. Din ve kavim savaşları iç içe yürüyordu.
Grek, Ermeni, Asuri, Arap, Fars ve Kürt kavimleri dinlerini kavim çıkarlarına göre seçiyorlardı. Kimi Hıristiyan kimi Müslüman oluyorlardı.
Yahudi kavmi zaten baştan beri din ve kavim sentezi olarak şekillenmişti. Fakat ne kabile, aşiret ideolojileri ne de kavim dinleri yaşanılan sorunları çözme yeteneğinde değildi. Yahudilik baştan itibaren yaşanan bir sorundu.
Putçuluktan vazgeçen ilk halklar olan Asuri, Ermeni ve Hellen halkları Hıristiyanlıkta aradıkları barış, kardeşlik ve birliği bir türlü tam yaşama geçiremiyorlardı. Yüzyıllarca Hıristiyanlık uğruna yaşadıkları talihsiz gelişmelere de yol açıyordu.
Putçuluğa karşıt temelde yükselen İslam, Arap kabile ve aşiretlerine barış, birlik ve üstünlük getirdiyse de kısa sürede kendini Yahudi ve Hıristiyanlarla çatışma içinde buldu.
Din gerekçe yapılarak halklar ortadan kaldırıldı
Din bir kısım sorunlara çözüm olmaya çalışırken büyük bir sorun yumağını da beraberinde getirdi. Özellikle Anadolu’ya sıkışan Ermeni, Helen, Asuri ve Yahudi kavimleri biraz da erken gelişmelerinin kurbanı olarak İslamiyet’le tanışan Arap, Türk, Fars ve Kürtlerin karşısında çok zor sürece gireceklerdi.
Yaşadıkları sorunlara kendi aralarındaki bitmek tükenmek bilmeyen mezhep kavgaları da eklenince sorunlar giderek tasfiyelerine yol açacaktı. İspanya yarımadasında Müslümanların yaşadıkları tasfiyelerin benzerini Anadolu’da aynı dönemde ve benzer yöntemlerle Hıristiyanlar yaşayacaklardı.
Ortadoğu’da Uygarlıksal Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü kitabından alınmıştır.