HABER MERKEZİ
Parola meşhur ‘Kendini bil’ ilkesidir. Konu ve iş hakkında yeterli, hatta mükemmeliyet derecesinde bilgisi olmayanlar konuşmamalı, o işe soyunmamalıdır.
Yaşam sadece toy ve hoyrat gençlikten ibaret değildir. Çocukların hiçbir zaman ihanet edilmemesi, hep saygı gösterilmesi ve gereklerinin yerine getirilmesi gereken bir özgün dünyaları vardır. Bu dünyaya ihanet edilmesi topluma çok değer kaybettirmiştir. Yaşlıların ise, hayat tecrübesinin süzgecinden geçmiş bilgece bir dünyaları vardır. Bu dünyanın derslerini almayan bir toplumun sağlıklı düşünmesi ve yaşaması mümkün değildir.
Bu nedenle çocukluk ve ihtiyarlık tüketen dünyalar değil, zenginleştiren üretken dünyalardır.
Bütün devrimci kitlesel hareketlerde görüldüğü gibi, bunun öncülüğünü kadın ve gençlik yapmaktadır. Bu iki güç, en güçlü demokratik öğe konumundadır.
Çağdaş dünyayı hızla kavrayan gençlik, Ortadoğu gerçekliğinde düşmüş olduğu çaresizliğe büyük öfke duymaktadır. Bilişim ve iletişim tekniği gençliği hızlı bir bilinçliliğe itmektedir. Çocuklar bile çok hızlı bir demokratik güç konumunu gençliğin gençliği olmalarından almaktadır. Ortadoğu toplumunun aşiretçilik ve milliyetçilikten bıkkınlığı, ikisinin yol açtığı çözümsüzlük ve daha çok tarihsel ortak kültürel izler nedeniyle, demokratik özde bir gerçekliğe yakın durmaktadır.
Barışa ve özgürlüğe en çok ihtiyacı olan kadınlar ve gençlik için çok yönlü kadın ve gençlik birlikleri, başta gelen sivil toplum kuruluşlarıdır. Kadın ve gençliğin tarihsel ve somut konumuna ve siyasal hedeflerine doğru cevap olmuş örgütlenmeler, bir yandan tutucu toplum ve despotik devletin engellemelerini aşarken, diğer yandan tüm toplumun izlerinde akacakları temel sivil toplum araçları rolünü oynayacaklardır.
Kapitalist üretim ilişkilerinin yoğunlaşması; eski tip yoksullaşmaların kitlesel olarak işsizler, yarı mevsimlik işçiler ve az sayıda sanayi işçiliğine doğru bir nitelik kazanmasına yol açmıştır. İşsizlik gençlikte daha yoğun bir eğilim olup, yabancı metropollere ve özellikle Avrupa’ya doğru kitlesel bir göç halini almıştır.
Gençliğin halk adına yürekli hareketi statükonun duvarlarını parçalayacak güçten yoksundu.
Bu dönemde Türkiye’de en kapsamlı bir halk devrimi de olsa, dünya emperyalizminin yardımıyla bastırılması zor olmayacaktı.
Gençlik toplumsallaşırken büyük tuzaklarla karşı karşıyadır.
Bir yandan geleneksel ataerkil toplum koşullanması, diğer yandan resmi düzenin ideolojik şartlanması altında bocalarken, dinamizmiyle yeniliklere açık bir yapısı vardır.
Gençliğin eğitimi büyük çaba ve sabır isteyen bir iştir. Bunun karşılığında dinamizmi ile destanlar yazabilecek ataklığa sahiptir.
Amaç ve yöntemli yaşamı temel disiplin olarak görüp seferber olduğunda, sabır ve inadı eksik etmediğinde, tarihsel davalara en önemli katkıyı gerçekleştirebilir.
Yaşlıların tecrübesi, gençliğin dinamizmi tarihin her aşamasında kendini hissettiren bir olgudur.
Günümüz gençliği için yüksek hayaller, ancak toplumsal sistem krizinden nasıl çıkılacağına ilişkin olarak anlam taşıyabilir. Hayalleri olmayan bir gençlik yozlaşmaktan ve yaşamı tümden kaybetmekten ancak gerçek hayallere dönüşle kurtulabilir.
Statüko değil reformu düşünmek, sıradan olgusal bir tespiti bile derhal kriminalize edip yargısallaştırıyordu.
İlgi ve sıcaklığından bir şey kaybetmemiş olan gençlik, özgür toplum idealinin kararlı takipçisidir. “Ya Özgür Yaşam Ya Hiç” sloganı gençliğin elinden düşürmeyeceği bayrağı olmuştur.
Gençlik bir olgunun doğuş ve doğuşuna yakın zamanını ifade eder.
Zamanı tersinden okuyarak yaşlıyı genç gibi göstermek, uygar topluma ilişkin yapılan maskelemelerin bir devamıdır.
1968’lerde sıçrama gösteren aydın-gençlik hareketi, finans çağına girişte en büyük protesto hareketiydi. Ütopik yanı ağır bassa da, en kirli ve karanlık çağa karşı aydınlığın ve özgürlüğün meşalesi oldu.
Ardı sıra gelişen kültürel, feminist ve çevre-ekolojik hareketler ilk anti-modernist perspektifleriyle çığır açtılar. İktidara dayanmadan eşitlik, özgürlük, demokratiklik mücadelesi açılımını genişlettiler.
Gençlerini kaybeden toplum veya tersine, toplumunu kaybeden gençlik yenilmiş olmaktan öte kendi varlık hakkını kaybetmiş, ona ihanet etmiş demektir.
Buna karşı temel toplumsal görevi, varoluşunun temel araçları olarak kendi eğitim kurumlarını geliştirmektir. İçerik olarak bilimsel, felsefi, sanatsal, dilsel yorumlarını bilim-iktidar yapılanmasından ayrıştırmaktır. Anlam devrimini başarmaktır.
Gençlik, kadınlar, işsizler, sömürge halkları, birçok dini cemaat, emeği ile geçinen her topluluk, tarihsel-toplumun ana kütlesi (demos) çağın yaşam tarzına, modernitesine esas rengini veren kesimlerdir. Bütün bu ve benzeri kesimlere kolaylık olsun diye halk (demos) diyoruz. Demokrasi, bu kesimlerin kendilerini bizzat yönetmelerinin adı oluyor.
*Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın Savunmalarından derlenmiştir.