HABER MERKEZİ
Eğer aile ve hanedan iktidar merkezli kurulmuşlarsa toplumda iktidarcılık ve devletçilik ideolojisi ve pratiğinin en gözde konular olması anlaşılırdır. Ortadoğu’da sürekli iktidar ve devlet sorunlarının yaşanması, üzerinde yükseldikleri toplumun ailecilik ve hanedancılıkla kaplanmış olmasındandır. Karşılıklı birbirini besleyen sorunlardır. Bu konuda sorunların ideolojik yönünü kavramak çok önemlidir. Sorun çözme aracı olarak düşündükleri iktidar ve devlet gücünün tersine sonuç doğurduğu, güçsüz, yaratıcısız, kölelikle dolu bir yaşam ürettikleri halen Ortadoğu toplumunun zihniyetinde anlaşılmaktan uzaktır. Bu ilişkiler yumağını sorunların ana kaynağı olarak yorumlamamız bu nedenledir ve çok önemlidir. Çok erkenden fark ettiğim bu durum nedeniyle demokratik ideoloji ve örgütlenmelere, tartışma ve eylemlere büyük ilgi gösterdim. Yaşam bana, toplumsal sorunların çözüm yolunun buradan geçtiğini her geçen gün daha fazla öğretiyordu.
Yine sanıldığının aksine sınıf, iktidar ve devleti doğurmuyor. Tersine hanedancılık, ailecilik (hiyerarşik kuruluşlar) üzerine kurulu iktidar ve devlet oluşumları sınıflaşmaya yol açar. Öncelik hiyerarşik devletçi ideoloji ve pratiğindedir. Ortadoğu uygarlık tarihinde bu sürecin çok yaygın yaşandığını tespit etmek mümkündür. Altan üste değil üstten alta doğru sınıflaşma eğilimleri daha güçlüdür. Daha da önemlisi birbirlerinin dışında olan bir devlet ve sınıf ilişkisinden çok ideolojik ve pratik olarak iç içe bir sınıf-iktidar ve devlet fenomeni yaşanır. Oldukça örtülü yaşanan bir süreçtir. Öyle ki sınıf; kabileci, aileci, hanedancı ve devletçi ideolojik imgelerden ötürü adeta görünmez kılınmıştır. Böylelikle sınıf bilincinin gelişmesi önlenmeye çalışılır.
Kölelik öncelikle zihniyet üzerinde inşa edilir
Sınıf tahlillerini yaparken somut yaklaşmak önemlidir. Tarihte nasıl oluşmuşsa böyle yaklaşmak gerekir. Ortadoğu’da toplum sınıflaşırken resmi aile, hanedan, iktidarlaşma ve devletleşmeyle iç içedir. Kölelik sadece maddi emek üzerine kurulmaz. Öncelikle zihniyet, duygu ve bedenler üzerinde inşa edilir. İdeolojik kölelik gelişmeden maddi emek köleliği gelişmez. Çok yaygın olan sınıf özelliklerinden kaynaklanan sorunları görmek için bu yönlü bütünleyici yaklaşım göstermek daha öğretici olacaktır.
Ortadoğu toplumu üzerinde iktidar ve devlet inşalarını siyasi rant (gücün kar yaratması) olarak görmek gerçeğe daha çok yaklaştırır. Toplumsal birikimler efendi-köle ilişkisinden çok iktidar ve devlet odaklarının el koyması biçiminde gerçekleştirilir. İktidar devletten daha yaygın bir olgudur. Devlet olmadığında iktidar yoğunca yaşanabilir. Dolayısıyla iktidar odaklanmaları bir nevi kapital, sermaye tekelleri olarak değerlendirilmelidir. Kar olmadıkça iktidar olmanın bir anlamı yoktur. İktidar oluşumlarının esas hedefi kardır. Kardan ayrı bir kurum olarak düşünmek bir sapmadır.
İktidarsız karı düşünmek olanaksızdır
Batı sosyolojisinin aydınlatmaktan kaçtığı önemli bir konudur. Tekeller sadece kapitalist sistemle ve sermaye olarak kurulmazlar. Tarihte ezici çoğunluğuyla iktidar tekelleri, grupları olarak kurulurlar. İktidarsız karı düşünmek olanaksızdır. Bu tespit Avrupa uygarlığı için de geçerlidir. Hatta iktidar tekelleri daha rafine, klasik kar araçları olarak düşünüldüğünde tarihi daha iyi yorumlayabileceğiz. Devlet iktidardan farklı bir olgudur, o da iktidara dayanır fakat farklı bir biçimleniş olarak. Öncelikle birçok iktidar odağı birleşerek daha çok kar elde edeceklerini olasılık dahilinde gördüklerinde devletleşmeyi şiddetli bir tutku olarak amaçlarlar.
Devlet daima farklı iktidar odaklarının ortaklaşa kar örgütü olarak inşa edilir. Dolayısıyla içyapısında kar payları nedeniyle sürekli çekişme ve kavgalar hatta iç savaşlar yaşanır. Ayrıca daha rafine ve meşru kılınan bir geleneğe sahip olduğu için tüm kar tekelleri genel çıkarlarının bir ifadesi olarak her zaman devletten yana olurlar. Ancak devletin çıkarları için ezici bir zarar haline gelmesi durumunda devleti parçalama, yeni devlet ve iktidar arayışlarına girme gündeme gelir.
Devlet ve iktidara ilişkin çözümlemeler yetkin değil
Ortadoğu uygarlığı tarihi boyunca bu yönlü sayısız deneyime sahiptir. İktidar ve devlet tahlilleri 5.000 yılı aşan merkezi uygarlık sürecinde daha gerçekçi yapılabilinir. Avrupa uygarlığının 500 yıllık tarihi iktidar ve devlet tahlilleri için yetersiz bir mekan ve zamandır. Bu nedenle devlet ve iktidara ilişkin çözümlemeler yetkin yapılamamaktadır. Marksizm bu konuda tam bir cehalet örneği sergilerken liberalizm daha ince saptırmacı tutumlar içindedir. Muhafazakar güçler gerçeği daha iyi bilirler. Ama ifade etmeyi çıkarlarına uygun bulmazlar. İdeolojik-mitolojik dili tercih edip saptırmacı anlatımı derinleştirirler. Toplumda en çok iktidar ve devlet sorunlarının gerçek dışı kılınması özündeki kar oranlarıyla bağlantılıdır. Uygarlık tarihi boyunca geliştirilen din ve tanrı kavramları gerçek bir sosyolojik yoruma kavuşturulduğunda görülecektir ki devletin bir şemasıdır. Kral-tanrı pratiğinin ideolojik yüceltilmesidir. Günümüzdeki ulus-devleti yeryüzüne inmiş tanrı olarak yorumlamak kadar laik ifadesiyle tanrısız kılınmış aynı örgüt gibi değerlendirmek birbirinden özde farksızdır. Hegel bu konuda tarihi Marks’a göre daha derin okumaktadır.
Ortadoğu’da toplum sorunları her zamankinden daha çok günümüzde en yaygın ve yoğun yaşanan aile, hanedan, sınıf, iktidar ve devlet sorunlarıdır.
Ortadoğu’da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü kitabından alınmıştır.