HABER MERKEZİ
Tarih kitapları yeniden yazılsa, eminim ki özellikle kabile sistemlerinin gelişimlerine büyük değer biçeceklerdir. Aile yaşamı da dahil, ekonomik, sosyal, siyasal ve ideolojik (dinsel, sanat ve bilimsel olanları dahil) çalışmaların en uygun biçiminin yenilenmiş haliyle kabile (komün) boyutlarında gelişmesi toplumsal yaşamın sağlıklı gelişmesi açısından vazgeçilmezliğini sürdürecektir. İnsanlık, uzun süre modernitenin sadece kabuğu kalmış, her şeyi kar amaçlı olan aileci, hanedancı ve şirketçi kurumlaşmasını taşıyamaz. Ulus-devletin bu yapay yaşam karşıtı kurumlar kurumu olan “Zeus”laşmış tanrısallığını sürdüremez.
Kabile sisteminin uygarlık sistemleriyle giriştiği direniş ve saldırılarının demokratik kapsamı da önemli bir sorunsalı teşkil eder. Özcesi bu direniş ve saldırıların demokratik ve devletli uygarlık açısından rolünü irdelemek büyük önem taşır. Devlet uygarlığı açısından rolü yeterince açıklanmış olmaktadır. Kabile şefliklerinin daha “kabilecilik” (kabile değil) sürecinde proto uygarlık (ön uygarlık) güçlerine dönüştüğü, kabilelerin eşit-özgür yaşamlarıyla sürekli çelişki içinde oldukları bu nedenle kabile içi çatışmaların yoğun yaşandığı, uygarlıklarla temasa geçildiğinde ilkin bu güçlerin yenilgi halinde hızla uygarlık güçlerine teslim oldukları, kendileriyle birlikte kabileleri de teslimiyete zorladıkları, başarıları halinde ise ya yeni bir hanedan olarak eski uygarlıkların başına geçtikleri, ya da kendi hanedan kuruculuklarından yeni bir uygarlık geliştirdiklerini çarpıcı ve çok sayıda örnekle göstermeye çalıştık. Fakat hikayenin, tarihin tümü bu değil.
Tarihini doğru yazamayanlar özgür yaşayamazlar
Demokratik uygarlık bakış açısıyla konuyu çözümlemeye çalıştığımızda evrensel tarihin başat faktörünün demokratik karakterde olduğunu görürüz, anlarız. Tarih hep devletli uygarlıkları biricik gerçek olarak sunmuştur. Özellikle bu konuda pozitivist ulus-devlet ve ulusal tarihçiliğin körleştirme işlevi belirleyici işlev görmüştür. Tarihi kısa bir şema halinde sunmaya çalıştığımız bu savunma çalışmamız bile tarihin farklı ve doğru bir okuma ve yazılmasının mümkün olduğunu kanıtlamıştır.
Tarih sanıldığından daha fazla demokratik uygarlık karakterindedir. Bu temelde okunduğunda sadece bol malzeme değil, muazzam ölçülerde ideolojik örgüler ve sistemik yapılanmalar, organizasyonlar bulunduğu görülecektir. Unutmamak gerekir ki tarihin demos, devlet olmayan topluluk, toplum paradigmalar yazımları ya hiç yapılmamış, ya da yamalı bohça misali bölük pörçük parçalar halinde bazı karalamalar yazılmıştır. Ayrıca yazılanlar ve yazılmak istenenler yasaklanmış, karalanmış ve çoğunlukla da engellenmiştir. Sanıldığından daha fazla tarih yazımı konusunda ideolojik mücadele yaşanmıştır. Olan tarihin, tamamen uygarlık sistemlerinin ideolojik süzgecinden geçirilmiş resmi tarih oldukları çok iyi bilinmeden tarih okumaları, zihni, dolayısıyla yaşamı, anlamlı toplumsal yaşamı sadece zorlamaz, olanaksız hale getirir. YANLIŞ TARİHLE DOĞRU YAŞANMAZ. KENDİ ÖZGÜRLÜK TARİHİNİ DOĞRU YAZAMAYANLAR ÖZGÜR YAŞAYAMAZ.
Kabile temel nitelikte toplumsal oluşumdur
Kabile direnişlerinin yaşadıkları tüm ihanetlere ve yenilgilere rağmen tarihin motor güçlerinden oldukları, demokratik uygarlığın eşit-özgür yapılanmalarını sürekli yaşadıkları açıktır. Kabilenin kendisi demokratik komünalizmin bitmeyen kaynağıdır. Kabile algımızı geliştirirken sadece geleneksel yapılanmalara takılmamak gerekir. Akrabalık bağlarıyla örülmek kabile anlamına gelmez. Sadece kan bağları kabile olmak için yeterli ve gerekli de değildir. Kabile temel nitelikte toplumsal oluşumdur. Toplumun anlamlı yaşamının temel örüntüsüdür. Daha iyi anlaşılması açısından Marks’ı bile okurken bir kabile gözüyle değerlendirmek daha gerçekçi sonuçlar verecektir. Anarşistler tipik kabileci örgütlenmelerdir. Çevreci ve Feminist hareketler bu sıfata daha yakındır. Devlet odaklı parti ve sivil toplum kuruluşlarının anti-kabileci özellikleriyle birer kabuk örgütlenmesine dönüşmeleri bu konuda hayli öğreticidir.
Kabileye komün demek ancak bazı koşullarla mümkündür: Eşit ve özgür karakterli olmaları koşuluyla. Demokratik uygarlık; tarihte olduğu gibi günümüzde de yeniden yapılanmaların bu temelde geliştirilmesiyle anlam kazanacaktır. Tarih sadece devletli uygarlık yürüyüşü değildir. Daha fazlasıyla demokratik komünal yürüyüşlüdür. Kabile sistemlerinin binlerce yıllık yaşamları uygarlık tarihi boyunca gösterdikleri boyun eğmez direniş ve karşı saldırıları bu gerçeği yeterince doğrulamaktadır. Teorisi ve yeniden yapılanması gereken de tarihin bu soylu yürüyüşüdür.
Ortadoğu’da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü kitabından alınmıştır.