Mine İlhan, gençliğin çözüm yollarına dair “Yeni döneme ve öne çıkardığı ihtiyaçlara uygun yaratıcı yöntemlerin, örgütlülüklerin devreye sokulmasıyla sürecin önü açılacaktır” dedi.
68 ve günde devrimci gençlik hareketi -1-
HABER MERKEZİ – 68 hareketinin 50. yılı vesilesiyle 68’in gençlik açısından bugün nasıl bir değer taşıdığı, gösterdiği yol ve yöntemler açısından günümüz gençlik örgütlerinin değerlendirmelerini almak için gençlik örgütleriyle dosya şeklinde söyleşi dizisi hazırlandı.
İlk söyleşiyi konuğu Devrimci Yolda Devrimci Gençlik Dergisi Mine İlhan. Mine İlhan, gençliğin çözüm yollarına dair “Yeni döneme ve öne çıkardığı ihtiyaçlara uygun yaratıcı yöntemlerin, örgütlülüklerin devreye sokulmasıyla sürecin önü açılacaktır” dedi.
– 68’in devrimci gençlik ruhunu bugün nasıl okumak gerekiyor?
– 1968 dünya çapında bir devrimci yükseliş, devrimci isyan dönemi olarak ifade edilebilir. Devrimcileşen kitle eylemleri ve keskinleşen sınıf hareketi bağlamında gelişen 68’e temel karakterini veren anti-emperyalist, anti-kapitalist nitelikli bir isyan oluşudur. Dünya üzerinde yaşanan sorunların emperyalist kapitalist sistemin hâkimiyetinden kaynaklı olduğu düşüncesinin geniş kitleleri kavramasıyla birlikte oluşan isyandır.
68, salt bir gençlik isyanı, hele hele o dönem bu isyanın içinde yer alan ancak sonrasında düzene rücu etmiş kimilerince ifade edildiği gibi salt “bireysel özgürlükler için isyan” hiç değildir. 68 işçi sınıfı başta olmak üzere emperyalist kapitalist hükümranlığa karşı ezilen tüm toplumsal sınıfların bir başkaldırısıdır. İşte bu zeminde yükselen gençlik hareketi toplumsal sorunlara son derece duyarlı, eleştirel, sorgulayan, özgürlüğünden taviz vermeyen, bu özgürlüğü de tüm toplumsal yapıyı hücrelerine kadar etkileyen emperyalist kapitalist sistemden kurtulmak üzerinden kurgulayan bir anlayışa sahipti. Dönem gençliği daha fazla kâr elde etmek dışında değer bilmeyen kapitalist dünyanın ötesinde başka bir dünyanın mümkün olduğu fikrine derinden inanan, eşitlik, özgürlük ve sosyalizm idealine çok güçlü duygularla bağlı bir ruh haline sahipti. Döneme “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyen ve o kurtuluşa ancak örgütlü mücadeleyle ulaşabileceğini bilen dayanışmacı, kolektif bir felsefe hâkimdi. Aynı zamanda gençlik “Gerçekçi ol, imkânsızı iste” şiarına sahip bir boyun eğmezlik ve başkaldırı ruhu tarafından sarıp sarmalanmıştı.
– 68 ile günceli karşılaştığımızda gençliğin nasıl bir tablosu var?
– 68 tüm dünyada ve özellikle gençlik kesimlerinde anti- kapitalist, anti-emperyalist duruşun yaygın karşılık bulduğu, sosyalizmin belli oranda yıpranmış da olsa önemli bir prestije sahip olduğu bir dönemdi. Emperyalist kapitalist sistemin 80’li yıllar başında başlattığı neo-liberal saldırı ve 90’lı yıllarda “sosyalist” etiketli ülkelerin yıkılması sonrası toplumsallık düşüncesi hızla erozyona uğramaya başladı. “İdeolojilerin sona erdiği”, “tarihin sonuna gelindiği” demagojileriyle toplumsal kurtuluş düşüncesinin artık demode ilan edildiği ve bunun da önemli bir karşılık bulduğu bir döneme girildi. İnsanın insanın kurdu olduğu, rekabet ve bireycilik temelinde yarışın teşvik edildiği bir değerler sistemi hâkim hale getirildi. Kolektif çabaların bireyin yok sayılması olarak etiketlenip vebalı muamelesi gördüğü, ideallere sahip olmanın akıl dışılık sayıldığı bir ideolojik saldırı altında toprak zehirlendi. Herkes ve her şey bu zehirlenmeden payını aldı. Genç kuşaklar bu saldırı altında toplumsal duyarlılıktan uzak sadece kendini kurtarmaya endeksli bir zihniyetin bağrında bencil, bireyci, günübirlik ve toplumun akıbetiyle hiç ilgilenmeyen hiçlik ve değersizlikle malul bir yaşamın içine yuvarlandı.
Emperyalist kapitalist düzenin en büyük kurbanları olan gençler, itildikleri noktanın farkına varmalarını mümkün kılacak bilinç yoksunluğu ortamında boşluğa düştüler, sersemlediler. Popüler kültürle gözleri boyandı, dinle uyuşturuldular, milliyetçilikle körleştirildiler.
2000’li yıllar neo-liberal politikaların yıkımı altında, kapitalist sistemin hiçbir derde deva olmadığı, aksine bütün sorunların temel sebebi olduğunun görülmeye başlanmasıyla yavaş yavaş da olsa bir uyanışa sahne oldu. “Seattle ayaklanması” ve “İşgal et” eylemleri bu değerlendirmeye en önemli örnekler olarak anılabilir. Haziran direnişi de bu sürece dair Türkiye’den doğru iyi bir örnek olarak verilebilir. Saman alevi gibi parlayan ancak bir süre sonra sönen bu tür eylemler bir uyanışa işaret etse de 68’deki gibi çok geniş gençlik kesimlerini içine alan, sürükleyen bir hareket olma iddiasının çok uzağında olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu noktada sosyalizmin 68’deki gibi alternatif bir toplumsal sistem olarak kapitalizmden üstün olduğuna dair inandırıcılığının aşınmış olması en önemli dezavantaj. Kitleler kara propagandanın da etkisiyle kapitalizmi kötünün iyisi olarak görmeye devam ediyor hala. Ancak yıkıcı etkileri devam etse, yaralar henüz sarılmamış olsa da bu sürecin sonuna doğru geliyoruz artık.
– Bu tablo içinde devrimci çıkışı gençler nasıl yapmalı?
– Bu tablonun aşılması öncelikle emperyalist kapitalist sistemin ipliğinin pazara çıkmasını öngerektiriyor. Ki bu noktada yukarıda da belirttiğimiz gibi neo-liberal politikaların yarattığı yıkım, 2008 ekonomik krizinin içinden çıkılamaması, küresel hegemonya mücadelesi bağrında gelişen işgaller, savaşlar vb. sistemin yıkıcı etkilerinin görülmesini mümkün kılıyor. Ekonomik krizin faturasının emekçi kitleler üzerine yıkılmasıyla derinleşen yıkım, 3 insanın servetinin milyarlarcasının servetine eşit olması gibi akıldışı eşitsizlik örnekleri sistemin bir bütün olarak canlı yaşamı bir felakete sürüklediğini gösteren çarpıcı örnekler. Giderek daha çok insanın görmeye başladığı gibi bu sistem krizler, sefalet, yoksulluk, açlık, yozluk üretiyor. Bu haliyle çoktan tarihin çöp tenekesini boylamayı hak etmiş durumda. Ancak onu layık olduğu yere atacak irade harekete geçmedikçe kendi başına sona ermeyecek hiç kuşkusuz.
Yukarıda ifade ettiğimiz yıkıcı sonuçların, tekil gibi görünen sorunların mevcut sistemle bağının kurularak büyük bir inatçılık ve ısrarla teşhir edilmesi, yeni döneme ve öne çıkardığı ihtiyaçları uygun yaratıcı yöntemlerin, örgütlülüklerin devreye sokulmasıyla sürecin önü açılacaktır. Değişik coğrafyalarda oluşan mücadele deneyimleri insanlığın yeni bir devrimci isyan sürecine doğru gittiğini gösterir nitelikte. Genç kuşaklar taşıdıkları öfke ve devrimci dinamizmle bu sürecin dinamit fitili olacaklardır. 68 isyanında olduğu gibi yüreği ve bileği bükülmez, devrimci bir kararlılıkla donanmış devrimci gençlik “biz kazanacağız” şiarıyla işçi sınıfı ve emekçi kitlelerle birlikte ileri doğru atılacak, emperyalist kapitalizm belasına son verecektir. Mutlaka…
Kaynak: Özgür Gelecek