HABER MERKEZİ
Hiyerarşi esas olarak hileciliğin temsilcisi rahip, zorbalığın sahibi asker ve toplumsal tecrübenin sahibi yaşlı erkek tarafından temsil edilir. Ana-kadınla aralarında ilk büyük sosyal mücadele dönemi başlar. Proto-uygarlık döneminde otorite büyük oranda erkek hiyerarşisine geçer.
Devlet hiyerarşik yönetimin kent toplumunda kurumlaşması ile başlar. Toplumlarda hiyerarşik ve devletçi kesimlerin gelişimi ile ahlaki ve politik düzen bozulur. Toplum karşıtı gelişmeler hız kazanır. Bunlar;
1- Kent Toplumu: Tarım toplumu ile ticaret ve zanaat temelinde giriştiği iş bölümü ile karma bir toplumsal gelişmeye yol açarken hiyerarşik ve devletçi kesimin üstte kurumlaşması anti-toplumsal gelişmeler kentle birlikte hız kazanır. Toplumsal çelişki ve problemlerin temelinde bu anti-toplumsallık yatar.
2- Sınıflı Toplum: Hiyerarşi ve devlet kurumlaşmasının yoğunluk ve yaygınlık kazanması toplumun ikiye yarılmasına yol açar. Sınıflılık karakteri toplumsal doğanın yabancılaştırıcı unsurudur. Toplumun aleyhine her düzeyde ideolojik ve örgütsel bir saldırı geliştirir. Doğal toplum aleyhine yalanı ve zorbalığı geliştirilmiş yapay sınıf toplumu ikame eder.
3- Sömürgen Toplum: Hiyerarşi ve devlet kurumu esas olarak toplumların değer birikimi üzerine kurulur. Kısmen yönetim ihtiyacını, savunma, korunma ihtiyacı ile bütünleştirip karşılığında giderek adaletsiz bir hal alan toplumsal değer gaspını gerçekleştirir. Bunda hem zor hem ideolojik araçlar birlikte işlev görürü.
4- Savaşçıl Toplum: Toplumsal değer gaspının ikna yerine zorla sağlandığı biçimlerdir. Savaş toplumsal yaşamdaki yabancılaşmanın en aşırı ve vahşi biçimidir. Toplumsal doğayı derinden yaralar ve sakatlar. Bu durumda toplumların korunma refleksleri gelişerek yabancılaştırıcı savaşa karşı toplumsal varlığı koruyucu öz savunma savaşı biçimini alırlar.
Toplumsal Kimlik
Toplumsal tekillikler zengin bir bileşime sahiptir. Tekillikler kendi içinde çok sayıda tekillikler tekili kategorileri oluşturur. Toplumları tek kimlikli olarak görmeye çalışmak yabanlaştırıcı öğeler olarak hiyerarşik ve devletsel düzenlerden kaynaklanır. Kapalı, katı kimlik anlayışı bu düzenlerin dayatmasıdır. Ulus-devlet bu düzenin en gelişmiş biçimidir. Kimlikler toplumsal formlardır. Kimliksiz toplum olmaz. En az ahlak ve politika kadar kimlik de var oluşsaldır. Çoklu alanlara sahip toplumsal kimliklerin en belli başlı olanlarını sıralarsak;
1- Kabile ve Aşiret Kimlikleri: Toplumların ilk gelime kimliği kabileler biçimindedir. Klana kimlik demek zordur. Çünkü klan henüz farklılaşmanın başlangıcındadır. Fakat klanı proto-kimlik, ön kimlik olarak tüm kimliklerin ana hücresi, ailesi gibi değerlendirmek mümkündür.
2- Kavimsel Kimlikler: Tarih boyunca ortak bir dil ve kültür kökenine dayalı aşiretlerin daha üst düzeyde gelişmiş biçimlenişi olarak gelişirler. Ağırlıklı olarak ortak bir mekanı kendilerine yurt, vatan olarak geliştirirler. Yurt, vatan en doğrusu, kültür olarak anlam bulması gereken kavramlardır. Her toplum, kavim düzeyine varmak durumunda değildir. Kavimler içinde çok sayıda başka klan, kabile, aşiret hatta kavimler yaşayabilir. Homojen kimlik anlayışı ulus-devlet faşizminin bir dayatmasıdır.
3- Ulusal Kimlik: Kavim kimliğinin istikrarlı ve sürekli bir yönetim biçiminde yaşaması halinde oluşacak kimliğe ulus veya ulusal kimlik demek mümkündür. Ulusun ağır basan yanı öz iradesiyle kendini yönetebilmesidir. Yönetimin demokratik veya devletçi biçimlerde gelişmesi mümkündür. Başka ulusların daha doğrusu devletçi yönetime sahip ulusallıkların yönetimi altında olan halklara, kabileler toplamına ulus değil, köleler denilir. Sömürgen toplumlarda tek ulus adına homojenlik sağlanıp, başka uluslara ve hatta alt birimlere özgür ve eşit yaşama şansı verilmez. Demokratik sistemler çoklu kimliklere imkan tanımalarıyla anti-toplumsal sistemlerden ayrılırlar.
Ortadoğu’da Uygarlık Krizi ve Demokratik Uygarlık Çözümü kitabından alınmıştır