Yüksekova’daki özyönetin direnişlerinde işgalci Türk devleti güçleriyle çıkan çatışmada ölümsüzleşen YPS-JIN üyesi Evindar Kılıçarslan’ı (Rojevin Garzan), kendi deyimi ile ‘direnişe aşık bir tanrıça’yı ailesi anlattı. Rojevin için doğaya sevdalı bir çocuktu diyen ailesi, kızlarının insan ölümüne karşı olduğunu ama Rojevin’in yaşanan savaş süreciyle birlikte halkını korumak adına eline silah aldığını söylüyor.
BİTLİS – Hakkari’nin Yüksekova’nın ilçesinde özyönetin direnişlerinde işgalci Türk devleti güçleriyle çıkan çatışmada ölümsüzleşen YPS-JIN üyesi Evindar Kıçarslan (Rojevin Garzan) ardında duygu dolu sesi ile seslendirdiği “Benim meskenim dağlardır” şarkısını ve “Rojevin direnişe aşık bir tanrıça, Önderliğe bir ezgiydi” sözlerini bıraktı. Direniş saflarında bir tanrıça edası ile savaşan Rojevin, 1989 yılında Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Söğütlü köyünde dünyaya gelir. Kendisine yakıştırdığı tanrıça sıfatını çocuk yaşında dağlara ve doğaya duyduğu sevdası ile belli eden Rojevin, çevresine duyarlılığı ve insancıl yönü ile bilinir. Zorluklar ile geçen çocukluğunun ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünü kazanan Rojevin, devlet politikalarının ayrıştırıcı politikalarına bire bir şahit olur. Milli görüşe sahip çevrelerin saldırı ve baskısını yakından yaşayan Rojevin, 2013 yılının bahar aylarında başlayan “çözüm süreci”ne rağmen devletin samimiyetine inanmadığını söyleyerek birçok Kürt genci gibi yönünü sevdalısı olduğu dağlara çevirir. Rojevin, 2012 yılında Hizan’ın Olek köyü kırsalında çıkan çatışmada 15 arkadaşı ile birlikte ölümsüzleşen Gurbet Altun (Rojevin Amed)’un anısını yaşatmak için ‘Rojevin Garzan’ adını alır.
YPS-JIN’a katıldığı günden itibaren arkadaşlarına moral vermek için söylediği direniş şarkıları ve Delila Meyaser’e duyduğu sevgisi ile tanınan Rojevin’i ailesi anlattı. Rojevin’in annesi Süreyya Kılıçarslan, kızını anlatmaya şu sözler ile başlıyor: “Rojevin’e evde iş yaptırmaya kıyamıyordum. Okuluna gitsin benim gibi olsun istemedim. Biz okuyamadık çocuklarımız okusunlar istedik. İlk göz ağrım olduğu için ona çok değer veriyordum. Kendisinden küçük kardeşi ile çok çatışırdı. Kavga ederlerdi ama aradan bir saat geçmeden bir bakıyordum tekrar beraber oynamaya başlarlardı. Kardeşlerini çok severdi. Kız kardeşi ile çok iyi anlaşırdı.”
‘Rojevin doğal yaşama sevdalı bir çocuktu’
Rojevin’in köy yaşantısını ve doğayı seven bir çocuk olduğunu söyleyen Süreyya, “Doğal yaşama sevdalı bir çocuktu. Evimizin yanında bir tepe vardı küçüklüğünden bu yana oraya çıkardı. Çocukken bile doğa ve dağ sevdası hep vardı içinde. Kitaplarını alır tepeye çıkar öyle okurdu” sözleri ile kızının dağ aşkını anlatıyor. Evde Rojevin’in kendilerine sürekli Delila Meyaser’in şarkılarını söylediğini kaydeden Süreyya, kızının “benim meskenim dağlardır” şarkısına ayrı bir sevdası olduğunu dile getiriyor. Rojevin’in cezaevinde bulunan tutuklulara da kimseye söylemeden mektuplar yolladığını belirten Süreyya, Rojevin’in duyarlı biri olduğunun altını çiziyor. Süreyya, kızının en çok Türk dizileri izlenmesine karşı olduğunu vurgulayarak, Rojevin’in Türk televizyonlarının Kürt çocuklarını asimile ettiği düşüncesine sahip olduğunu kaydediyor.
‘İlkokulda okul müdürünün arabasının tekerleğini yaktı’
Rojevin’in küçüklüğünden bu yana sisteme karşı olduğunu kaydeden Süreyya, “Daha ilkokuldayken arkadaşlarına öncülük ederek okulun içinde müdürlerinin arabasının tekerleklerini yakmıştı. Öğretmenleri bu yaptıklarından dolayı ‘biz ne yapacağız sizin kızınız ile, yerinde durmuyor’ diyorlardı. Çocukluğundandır bu tür bir yaşamı aklına koymuştu zaten. Süreyya, kızının gitmeden önce telefonla kendisiyle görüşmek istediğini fakat köyde şebekelerin çekmemesinden kaynaklı son kez konuşamadığını söylüyor. Rojevin’in Yüksekova’da yaşamını yitirdiği haberini aldığını ifade eden Süreyya, “Cenazeyi tespit etmek için Erzurum’a gittiğimizde oldukça zorluk ile karşılaştık. Sadece babasını morgdan içeri aldılar teşhis için. Cenazeye bakmamıza dahi izin verilmeden dışarıya çıkardılar bizi” diyor. Süreyya son olarak da gençlerin ölümlerinin son bulması gerektiğinin altını çiziyor.
‘Çocukluğunda asi bir kişiliğe sahipti’
Babası İkram Kılıçarslan da, Rojevin’in çocukluğundan bu yana asi bir kişiliğe sahip olduğunu belirterek başlıyor anlatmaya ve şöyle devam ediyor: “Köyde yaşarken koruculuk dayatılması ile karşılaştık. Kabul etmediğimiz için köyden Türk metropollerine göç ettik. Bir süre cezaevinde kaldım. Rojevin ziyaretime geldiğinde sürekli gardiyanlar ile tartışırdı. O zamanlar daha çocuk olmasına rağmen haksızlığa boyun eğmezdi. İlkokula başladığında hocaları biz bunlar ile ne yapacağız Türkçe bilmiyorlar derlerdi. Ama Rojevin’i tanıdıkça onu çok sevdiler ve ne kadar zeki olduğunun farkına vardılar.”
‘Çocuklara karşı çok hassastı’
Hocalarının Rojevin için “Kızınız çocukluğunu yaşamıyor. Çok olgun bir çocuk. Yaşından büyük sorular soruyor. Çok zeki bir kızınız var” gibi sözler söylediklerini kaydeden İkram, kızının hassaslığını yaşadıkları şu anı ile anlatıyor: “Birgün Tatvan’a hastaneye gitti. Ekonomik durumumuz pek iyi olmadığından ona sadece yol ve yemek parası verirdik her defasında. O gün hastaneye gittiği için yanında parası vardı. Hastane çıkışı dürüm dükkanı önünde iki tane çocuğun dürüme baktığını görmüş. Almış iki çocuğu lokantaya götürüp cebindeki son para ile onlara et yedirmiş. Akşam eve geldiğinde ‘ilaçlarımı alamadım. Çocuklara yemek verdim’ dedi. Bizimde akşam yemeğimizde et vardı. Bize dönerek ‘bak bizim sofrada et var. Allah bilir o çocuklar ne zamana et bulup yiyebilecekler’ dedi. Rojevin işte böyle farklı bir çocuktu.”
Kızının üniversitede yaşadıklarından çok etkilendiğini söyleyen İkram, Rojevin’in kendisine “Baba burada okula gitmememiz için ellerinden geleni yapıyorlar” dediğini aktarıyor. İkram, Rojevin’in 2013 yılında başlayan “çözüm süreci”nde devletin samimiyetine inanmadığını ve yönünü dağlara çevirmek istediğini anlatarak, “Rojevin, polis ve asker ölümlerini gördüğünde dahi üzülüyordu. İnsan ve canlı ölümüne karşıydı. Etyemez vejetaryendi. ‘Bir canlı nasıl bir başka canlıyı yiyebilir’ derdi hep. Böyle konularda çok hassastı. Öldürmeye karşıydı. Eline silah alacağını hiç birimiz tahmin edemezdik. Kızım ölümden şiddetten uzak biriydi. Ama yaşadıkları ve gördükleri onu eline silah almaya zorladı. Yoksa o asla eline silah almak istemezdi” sözleri ile Rojevin’in çıkış sürecini anlatarak sözlerini noktalıyor.