Nusaybin Davası’nda, Erzincan Cezaevi’nden SEGBİS ile savunma yapmayı reddeden Resul Ergül’ün durumunu mahkemeye aktaran gardiyanlar, “Tutuklu SEGBİS’e bağlanmak istemiyor zorla getirelim mi?” dedi. Savunma yapan avukatlar bunun açık bir işkence olduğunu belirtti.
MARDİN – Mardin’in Nusaybin ilçesinde sokağa çıkma yasağının devam ettiği 26 Mayıs 2016 tarihinde tahliye edildikten sonra tutuklanan aralarında direnişçilerin de 53 kişi hakkında açılan davanın 3’üncü duruşmasına Mardin 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) binasında yapılan duruşmaya çok az sayıda tutsak getirilirken seyirci olarak da ailelerden sadece 10 kişi alındı.
Duruşmaya bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ( SEGBİS) ile katılması istenen tutsaklar, duruşma salonunda bulunmak istediklerini söyleyerek, savunma yapmayı reddetti.
‘Zorla getirelim mi?’
Erzincan Cezaevi’nde bulunan ve SEGBİS ile savunma yapmayı reddeden Resul Ergül’ün durumunu mahkemeye aktaran gardiyanlar, “Tutuklu SEGBİS’e bağlanmak istemiyor zorla getirelim mi?” ifadesini kullandı. Resul, mahkemeye katılmayı reddetti.
Savcının, tutsakların tutukluluk halinin devamı yönünde mütalaa verdiği duruşmada ardından tek tek tutsaklar söz aldı.
İlk olarak konuşan Tufan İlbas, hasta tutsakların durumuna dikkat çekerek, “Biz arkadaşlarımızın tedavi edilmesini istiyoruz. Burada sizin tarafsız olmanız gerekir. Hepimiz genç insanlarız, hepimizin bir düşüncesi var. Bu yaptığınız işkenceler ile bir yere varamazsınız” dedi.
Ardından konuşan İbrahim Halil Ildız ise, maruz bırakıldığı işkence nedeniyle her iki kulağında da yırtıklar oluştuğunu belirterek, “Burnumda hala şarapnel parçası var. Ama öyle bir faşist zihniyet ile karşı karşıyayız ki; baktığı gördüğü halde ‘hiç bir şey yok gayet iyisin’ diyor” ifadelerini kullandı.
‘İddia makamını kınıyorum’
Tutsaklar üzerindeki baskıların had safhaya ulaştığını söyleyen İbrahim, “Böyle bir uygulama hiç bir yerde, muz cumhuriyetinde bile yok. Gördüğüm kadarıyla mahkeme heyeti savcının etkisi altında kalmıştır. Ona göre davranıyor, buraya gelen güvenlik güçlerinin amacı buraya gelip öldürdüğü Kürt’ün parasını almak. Bu faşist zihniyetle yıllardır uğraşıyoruz. Ama karşımızdaki devlet eril, erkek zihniyetli. Savcı duruyor. Hiç bir şeye bakmıyor. Tutukluluk halinin devamına karar verildi. Ben burada senin görevini sana öğretiyorum. O kadar okumuşsunuz ama boş. İddia makamını kınıyorum” diye konuştu.
‘Su dahi verilmiyor’
Hamit Acu ise, “Sözde hukuk devletidir. Ama bize koşul sağlanmıyor. Biz Tokat’tan 12 saat yol geliyoruz. Bize yolda bırak sigara su dahi verilmiyor. İleriki duruşmada daha iyi koşullar yaratılabilir. Diğer arkadaşlarımızın da burada olması gerekir. SEGBİS üzerinden savunmalar yapılıyor. Bu ne kadar sağlıklı?” diye sordu.
Ardından söz alan Bawer Başak da, “Mahkemeden hiç bir şekilde bir adalet beklentimiz yoktur. Burada kendimizi savunacağımız imkânlarımız yoktur. Bizi Mardin’e yakın bir yere getirdiklerinde daha sağlıklı bir savunma yapabiliriz. Eğer bizi yakın bir yere getirmeyeceklerse mahkeme içinde bizi buraya getirmesinler” ifadelerini kullandı.
‘Çıplak arama işkencesine maruz bırakıldım’
Bir önceki duruşmanın ardından tutuklu bulunduğu cezaevine döndüğünde çıplak arama dayatmasına maruz bırakıldığını söyleyen Fırat Çiftçi ise, “Kabul etmeyince zorla çıplak arama işkencesi yaptılar. Biz Osmaniye Cezaevi’nde kalan arkadaşlarımıza mektup gönderiyoruz ama o mektuplarımız bile onlara ulaşmıyor. Hasta olan arkadaşlarımızın tedavi edilmesi gerek. Siz Anayasa’ya aykırı davranıyorsunuz. Bütün arkadaşlarımız buraya gelmeden bizi de artık mahkemeye getirmesinler. Savcının mütalaası içinde şunu söyleyeyim; Hiç bir umudumuz da yoktur” dedi.
‘Düşman hukuku işletiliyor’
Savunmaların ardından söz salonda bulunan avukatlara verildi. Tutsak Sadık Tan’ın Avukatı Rengin Ergül, “Bugün bu dosyaya baktığımızda hangi askerin nasıl öldüğünü bilmiyoruz. O kadar işkence yapıldı. Biz bunu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Ama en ufak bir ilerleme yaşanmadı. Savcılıktan işkence dosyasını kavga ederek alabildim. Burada tekrar teşhir etmek gerekiyor ki; Ölenlerin yarısını şehit yarısını terörist ilan ederek Nusaybin’de yaşanan olayların üzeri örtbas edilmek isteniyor. Delilleri karartan Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisidir. Şu an dosyada 53 sanık var. Benim müvekkilimin adı mütalaada bile geçmiyor. Sözün bir değeri olduğunun farkındayız. Bizim şuan tek aracımız burada söz. Delilerin ve suçlamaların sanıklarla tek tek ilişkilendirilmesini istiyoruz. Sanıklar düşman ceza hukuku ile yargılanıyor. Gitar çalan Erkan Benli’nin kolunun kırılması bunun en büyük örneğidir. ‘Kadın mı, tecavüz ederek tehdit edeceksin’ ifadeleri bunun en büyük örneğidir” dedi.
‘İşkence olağan hale getirildi’
Tutsakların yaptığı savunmalara dikkat çeken Rengin, “Müvekkillerim ve diğer sanıklar bir Anayasa profesörünün düzeyinin erişemediği konuşma ve savunma yaptılar. Tabi ki tepki gösterecekler. Sonuçta müebbet hapis cezası ile yargılanıyorlar. İlk defa bu salonda asker sayısı bu kadar az. Tutsaklar cezaevine giderken bile işkenceye, hakarete maruz kalıyor. Bize bile burada kimi zaman sözlü tacizler yapılıyor, bunu görüyoruz” diye konuştu.
Erzincan Cezaevi’ndeki gardiyanların SEGBİS ile bağlanmak istemeyen tutsak için söylediği, “Zorla getirelim mi?” sözüne dikkat çeken Rengin, “Her yerde işkence o kadar olağan hale getirildi ki. Cezaevinde SEGBİS’le ifade vermeyen tutsak için ‘Zorla getirelim mi’ diyor gardiyanlar. Bu açık şekilde işkencedir” diye vurguladı.
Öğlen arası verildi
Bu davalarda aynı zamanda Kürt halkının kazanımlarının da yargılandığını söyleyen Rengin, “Duruşmanın kayıt altına alınması, gözaltı görüntülerinin dosyaya eklenmesini ve tutsakların yargılamanın yapıldığı yere yakın bir yerdeki bir cezaevine gönderilmesini talep ediyorum” ifadelerini kullandı.
Duruşma verilen öğle arasından sonra devam edecek.