“Önder APO tarih sahnesine çıkarak, PKK’yi kurarak Türk devletinin bütün soykırım planlarını, Kürt’ü yok etme planlarını alt-üst etmiştir, yerle bir etmiştir.”
HABER MERKEZİ – KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın PKK’yi kurup büyük bir mücadele yürüterek Türk devletinin bütün soykırım planlarını, Kürt’ü yok etme planlarını alt-üst ettiğini belirtti. Türk devletinin bu nedenle Öcalan’a büyük bir düşmanlık yaptığına dikkat çeken Karasu, “PKK’nin yürüttüğü özgürlük mücadelesine, gerillaya bu kadar öfke duyulacak, bütün imkânlar bu özgürlük mücadelesini ezmek için kullanılacak; bu durumda tabi ki bu mücadeleyi tarih sahnesine çıkaran Önder APO üzerinde tecrit ve baskı uygulanacaktır, uygulayacaklardır. Bu yönüyle dünyada görülmemiş ağır tecrit politikası uygulanıyor” dedi.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Yeni Özgür Politika’nın sorularını yanıtları verdi:
Yaklaşık kırk yıldır Türk devletinin yarattığı bir zindan gerçeği var. Devletin Kürtlere, PKK’ye yönelik zindan politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şu açıktır, Türk devleti Kürt’e ölümü, zindanları, zulmü, işkenceleri reva görmektedir. Kürt halkının özgür yaşam iradesini kırmak için her yol ve yöntemi denemektedir. 20. yüzyılda Kürtleri toplu bir soykırıma, fiziki bir soykırıma uğratamamıştır. Katliamlar yapmıştır, zulüm işkence yapmıştır ama Kürtleri tümden fiziki soykırıma uğratacak siyasal ortamı ve koşulları bulamamıştır. Zaten Ermeni soykırımı bu devletin alnında bir kara lekedir. Ermenilere yaptığı soykırımı aslında Kürtlere de yaşatmak istemiştir. Ancak bunu fiziki katliamlar yanında ağırlıklı olarak beyaz soykırımla yapmak istemiştir. İşte bu beyaz soykırımın en önemli politikalarından biri de zindan gerçeğidir. Kürtleri zindana atarak iradelerini kırmayı hedeflemiştir. Gerçekten de tarihte özgürlük mücadelesi veren hiçbir halk Kürtler kadar zindanlara girmemiştir. Kürtler siyasi nedenlerle zindanda yatma rekoru kırmışlardır. Bu kesinlikle böyledir. Araştırılsın nüfus oranına vurulsun dünya tarihinde bugüne kadar Kürtler kadar zindanlarda uzun süre yatan bir halk bulunamaz. Bulunması mümkün değildir. Bu konuda açık ara önde olan bir halktır.
1980’lerden bu yana Kürdistan’da on binlerce insan zindanlarda beş yıl, on yıl, on beş yıl, yirmi yıl, yirmi beş, otuz yıl yatmıştır. Özellikle AKP iktidarıyla birlikte zindanlar temel sindirme alanları haline getirilmiştir. Bundan dokuz on yıl önceydi, 2009’da siyasi soykırım operasyonları başladığı zaman AKP’liler eleştirildiğinde “biz 90’lar gibi, 12 Eylül gibi öldürmüyoruz, buna şükredin” demişlerdir. Zindanlar Kürtlere karşı bir sindirme, ezme, irade kırma, özgürlüğünden vazgeçirme politikasının uygulandığı alanlar olarak kullanılmaktadır. Sorun yasalar karşısında bu yasaları çiğneme değildir. Binlerce, on binlerce insan hiçbir gerekçe olmadan zindanlara atılmıştır. Atılmaya devam etmektedir. Bunlar her hangi bir yasayı çiğnediğinden değil, bu insanlar tutuklanarak hem bunların hem de onlar şahsında toplumun iradesi kırılmak amaçlandığından zindanlara atılmıştır. Böyle bir devletle karşı karşıyayız.
PKK’ye yönelik zindan politikası da şudur, PKK’nin yürüttüğü bir büyük mücadele var, halkı ayağa kaldırmıştır, Türk devletinin soykırım politikalarının önüne geçmiştir, büyük bir direniş ortaya çıkarmıştır, bu nedenle soykırımcı sömürgecilik uygulayanlar PKK’ye çok öfkelidirler. Onlar ‘Kürdistan’ı Türk uluslaşmasının yayılma alanı haline getirmek isterken siz öldürdüğümüz halkı nasıl yeniden diriltirsiniz, ayağa kaldırırsınız’ diyerek öfkeyle zindanlarda PKK’lilere karşı bir zulüm ve işkence sistemi kurmuşlardır. Bugün 12 Eylül’de PKK’li tutsaklara uygulanan zulüm, baskı, işkence politikasının bir benzeri uygulanmaktadır. Aynı zihniyetle, aynı amaçla uygulanmaktadır. Ancak Kürdistan, Türkiye, bölge ve dünya koşulları soğuk savaş dönemindeki gibi olmadığından aynı yol ve yöntemleri uygulamıyor ama baskı ve zulüm anlayışında bir değişiklik olmamıştır. PKK kadrolarının, sempatizanlarının iradesini kırma, sürekli zulüm altında tutma politikası değişmemiştir. Kürt zaten insan yerine konulmuyor. Nitekim meydanlarda sokaklarda Kürt’e nasıl zulüm yapıldığına herkes şahittir. Halka bunu yapanlar, halkı ayağa kaldıran PKK’ye neler yapmak istemez. Zaten ‘hain’ diyor, düşman olarak görüyor. Ve bu nedenle de 80’den bu yana zindanlarda PKK’ye karşı bir zulüm politikası uygulanıyor.
AKP iktidarında zindanlar tamamen bir ezme ve sindirme alanı haline getirilmiştir. Daha fazla öldürme yerine zindanda tutma ve ezme politikalarını ikame etmiştir. Bugün on bin civarında HDP’li zindanlardadır. Sadece PKK’li kadrolara değil, demokratik siyaset yapan, Kürt’üm diyen, Kürtlük adına siyaset yapan herkes düşman görülmektedir. Kürt’ün özgürlük ve demokrasi talebini dillendiren herkes düşmandır. Tayyip Erdoğan geçen günlerde; ‘biz kimseye kimliğinden dolayı düşmanlık yapmıyoruz, kimliğinden dolayı bir şey yapmıyoruz’ diyordu. Soykırım sisteminin ve Türk uluslaşmasının hammaddesi haline gelen Kürt’e niye bir şey yapsın ki! Ama bu kimliğin özgür ve demokratik yaşam talebini ortaya koyan herkese düşmandır. Kim Kürt’ü talepli kılıyorsa, kim Kürt’ün önüne özgür ve demokratik yaşam hedefini koyuyorsa, Kürt özgür olmalı, demokratik yaşamı olmalı diyorsa o düşmandır. Önder APO’ya da bu kadar düşmanlığın nedeni Kürt halkını talepli kılmasıdır. Özgür ve demokratik yaşam için mücadeleye sevk etmesidir. Önder APO ‘ben Kürtleri talepli kıldığım için, Kürtler özgürlük ve demokratik yaşam talebini ortaya koydukları için bana düşmanlık yapıyorlar’ demektedir. Bu açıdan şimdi Kürt halkının özgür ve demokratik yaşam talebini ısrarla sürdüren herkesi düşman görüyor, zindanlara atıyor, iradesi kırılmak isteniyor. Bu açıdan Türk devletinin uyguladığı zindan politikası dünyanın hiçbir yerinde uygulanmamıştır. Hiçbir yerinde, hiçbir diktatörlükte, hiçbir despot ülkede, hiçbir faşist ülkede böyle bir zindan politikası uygulanmamıştır. Aslında imkân olsa, koşullar olsa bütün Kürtleri bile zindana atacak bir zihniyete ve amaca sahiptir. Özcesi PKK’ye karşı dışarıda nasıl ki saldırılar yürütüyorsa, her gün saldırılarla ezilmek isteniyorsa tutuklamaları da bu çerçevede ele alıyor. Dışarıda öldürülüyor, içerde de işkence altında tutuluyor.
Kürt Halk Önderi Öcalan 19 yıldır İmralı zindanında esaret altında devletin bütün önderlerden farklı olarak Öcalan’a yönelik bir politikası var. Bunu anlatabilir misiniz?
Kürt Halk Önderi herhangi bir Kürt önderi değildir, herhangi bir siyasi önder değildir. Önder APO sadece bir siyasi program ortaya koyan, Kürdistan’ın ve Kürtlerin özgürlüğünden bahseden bir önder değildir. PKK de böyle bir hareket değildir. Önder APO Kürt’ün zihniyetini, düşüncesini, duygusunu değiştirmiştir; yaşamını, aile yapısını, komşuluk ilişkilerini değiştirmiştir. Bu yönüyle mücadele edecek bir toplum ortaya çıkarmıştır. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi verebilmesi için onun bütün yaşamını değiştirmiştir. Bütün geriliklerine karşı mücadele etmiş, Kürt halkını ayağa kaldırmıştır. Apocu grup, Önder APO ilk tarih sahnesine çıktığında diğer Kürt grupları tarafından ‘bu nasıl Kürt önderi, bu nasıl bir Kürt hareketi, Kürt’ü bu kadar eleştiriyor’ diyorlardı. Önder APO ve PKK Kürt’ü eleştirdiği için suçlanıyordu. Önder APO ve PKK Kürt’ün geriliklerini eleştiriyordu. Geriliklerini kabul etmiyordu. Hem Kürt’ün geriliklerini kabul etmiyordu, hem Kürt siyasi hareketlerin geriliklerini kabul etmiyordu. Önder APO ‘mevcut Kürt gerçekliğiyle, mevcut Kürt siyasi gerçekliğiyle Kürdistan’da hiç bir şey yapılamaz, yaprak kımıldamaz’ diyordu. ‘Mevcut Kürt gerçekliği de, mevcut Kürt siyasi partileri de ölüme yatmıştır; bu gerçekliklerle sömürgeciliğe karşı mücadele edilemez’ diyordu. ‘Bu anlayışlarla, bu zihniyetlerle soykırım engellenemez’ diyordu. Onun için Kürt hareketlerini de çok şiddetli eleştiriyordu. İşte Önder APO bu eleştiri politikasıyla, bu radikal devrimci anlayışıyla toplumu muazzam değiştirdi. Böylelikle toplumun önündeki barikatlar kalktı, çığ gibi, sel gibi bir mücadele ortaya çıktı. Bu nedenle soykırımcı sömürgeciler tarafından Önder APO’ya çok büyük düşmanlık vardır. Önder APO Kürt’ü özgürlük mücadelesine, demokrasi mücadelesine sevk etti. Özgür Kürt gerçeği ortaya çıktı. Amed merkezli bir özgür Kürt gerçeği ortaya çıktı. Önder APO ‘benim yarattığım Kürt gerçeği Amed merkezli özgür Kürt gerçeğidir’ dedi. Yirmi yıldır bu nedenle büyük bir tecrit uygulanıyor. Bir sözünün bile dışarıya çıkması istenmiyor. Bir sözünün bile toplumu etkilediği görülüyor. Bu açıdan tecrit ve ağır baskı uygulanıyor.
ÖNDER APO SOYKIRIM PLANLARINI YERLE BİR ETTİ
Önder APO herhangi bir siyasi önder değil, herhangi bir partinin başkanı değil. Bir halk önderi, bir devrim önderi, duygularıyla, düşünceleriyle toplumu sürükleyen bir önderliktir. Zindanda da olsa toplumla bağ kuran bir önderliktir. Bu açıdan Önderliğe büyük bir düşmanlık var. Nitekim Türkiye’de uzun yıllar başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış olan Süleyman Demirel özgürlük mücadelemiz için ‘bin yıllık tarihimizdeki en büyük beladır’ diyordu. Kemal Pir’in dediği gibi ‘soykırımcı sömürgeciliğe bir kazık çakılmıştı.’ Türk devletinin izlediği soykırım politikasına, stratejisine büyük bir darbe vurulmuştu. Onlar elli-atmış yıllık uyguladıkları politikayla Kürt’ü bitirdiklerini sanıyorlardı. Ama Önder APO tarih sahnesine çıkarak, Apocu grubu oluşturarak, PKK’yi kurarak büyük bir mücadele yürüterek Türk devletinin bütün soykırım planlarını, Kürt’ü yok etme planlarını alt-üst etmiştir, yerle bir etmiştir. Bu nedenle de Önderliğe büyük bir düşmanlık yapılmaktadır. Çünkü bu Önderliğin zihniyeti, politikaları ve mücadelesi bütün parçalardaki Kürtleri etkiledi. Dünyada Kürtleri etkiledi. Yeni bir Kürt gerçeği ortaya çıkardı. Toplumsal olarak da Kürtleri Ortadoğu’daki diğer toplumsal kesimlerden daha ilerici, daha demokratik, daha devrimci, daha dinamik bir halk haline getirdi. Sömürgeci Türk devleti Kürtleri geri, uygarlık dışı vb. biçimde tanımlayıp Kürt halkı üzerindeki soykırım politikalarını meşrulaştırırlarken şimdi Kürtler çağdaş, demokratik, çağın ruhuna uygun ileri bir zihniyete ve karaktere sahipler. Türk devlet gerçeği de, Türkiye toplum gerçeği de Kürt siyasal gerçeğinin, Kürt toplumsal gerçeğinin gerisinde kalmıştır. Bir de bu yönüyle Önder APO’ya öfkelidirler. Önder APO’dan intikam alınmaktadır.
TEK KİŞİLİK UYGULAMA
Devlet bütün imkânlarını 35 yıldır PKK’nin öncülük ettiği mücadeleyi ezmeye sarf etmektedir. Bütün politikalar buna endekslidir. Kürt halkının özgürlük mücadelesine, PKK’nin yürüttüğü özgürlük mücadelesine, gerillaya bu kadar öfke duyulacak, bütün imkânlar bu özgürlük mücadelesini ezmek için kullanılacak; bu durumda tabi ki bu mücadeleyi tarih sahnesine çıkaran Önder APO üzerinde tecrit ve baskı uygulanacaktır, uygulayacaklardır. Bu yönüyle dünyada görülmemiş ağır tecrit politikası uygulanıyor. Tek bir kişilik adaya koydurlar. Son birkaç yıldır yanına iki üç arkadaş gitmiş, onları da sürekli göremiyor. İki yıldır da birbirlerini görüyorlar mı görmüyorlar mı bunu da bilmiyoruz. 2011 Temmuz ayından beri, yedi yıldır avukatlarla, ailesiyle görüştürülmüyor. Dünyada kesinlikle böyle bir uygulama yoktur. Hiçbir siyasi tutukluya, hiçbir öndere böyle bir uygulama yapılmamıştır. Bunun yasalarla alakası yoktur. Tek kişilik bir uygulamadır. Sadece Önder APO’ya ait bir uygulamadır. Ama Önder APO yirmi yıldır buna karşı direniyor. Çünkü Önder APO neden zindanda olduğunu biliyor, bir halkın önderi olduğunu biliyor, ona göre bir duruş ortaya koyuyor.
ÖZEL VE PSİKOLOJİK SAVAŞ UYGULANMAKTA
Bu açıdan Önder APO’ya yönelik politikaları tabi ki halkımızın bilmesi gerekiyor. Dışarıda nasıl Kürt halkının özgürlük mücadelesine saldırı varsa, baskı varsa, ezmek, tasfiye etmek istiyorlarsa benzer baskılar Önder APO üzerinde de vardır. Önder APO üzerindeki ağır tecrit de bu nedenledir. Önder APO’ya yönelik baskı ve uygulamalar ne düzeydedir derken Kürtlere uygulanan baskı politikalarına bakılmalıdır. Kürtler üzerindeki politikaya bakıldığında, Kürt demokratik siyaseti üzerindeki politikalara bakıldığında onlarca yıl mücadeleye önderlik etmiş Önder APO üzerinde nasıl bir politika yürütüleceği de anlaşılır. Zaten yirmi yıldır Önder APO üzerinde anı anına yürütülen bir psikolojik savaş vardır. Önder APO üzerinde yoğun özel savaş, psikolojik savaş uygulanmaktadır. Ama Önder APO da Türk devletini çok iyi tanıdığından, Türk devletinin Kürt politikasını ve Kürtlere nasıl yaklaştığını iyi bildiğinden, Türk devletinin ruhunu okuduğundan buna karşı da bir halk önderi olarak, bir devrimci önder olarak, Kemal’in, Hayri’nin yoldaşı olarak, onların şahsında 14 Temmuz’da somutlaşan Kürdistan devriminin tarzının gerçekleşmesini sağlayan önderlik olarak tabi ki Önder APO da kendi duruşunu ortaya koymaktadır. Zaten biz hiç anlatmasak bile bütün toplum da, halk da, dünya da görüyor ki Önder APO’ya dünyada görülmemiş, hiçbir siyasi öndere uygulanmamış politikalar ve tecrit Önder APO üzerinde uygulanmaktadır.