TİHV, “Olağanüstü Hal Koşullarında Üniversite” ana temalı ikinci bültenini yayımladı. Bültende, OHAL döneminde çıkarılan KHK’ların yarattığı tahribattan bahsedilerek, “Hak ihlallerine karşı dayanışma ve sivil örgütlenme süreçlerinin geliştirilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekmektedir” denildi.
HABER MERKEZİ – Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından yürütülen ve Avrupa Komisyonu tarafından desteklenen “Zor Koşullar Altında İnsan Hakları Savunucusu Olarak Akademisyenleri Desteklemek” projesi 1 kapsamında yayınlanmakta olan “İnsan Hakları için Akademisyenler” bülteninin “Olağanüstü Hal Koşullarında Üniversite” ana temalı ikinci bülteni web sayfası üzerinden yayımlandı. Bültende, son iki yılda üniversitelere ve akademisyenlere yönelik siyasi baskıların önemli boyutlara ulaştığını belirtilerek, ” Siyasi iradenin, üniversite yönetimlerinin ve yükseköğretim kurumlarının müdahaleleri ile çok sayıda akademisyen tutuklanmış, gözaltına alınmış, işten çıkarılmış, üniversitedeki görevinden uzaklaştırılmış, kamu görevinden ihraç edilmiş ve akademisyenlerin pasaportlarına el konulmuştur” denildi.
‘OHAL’DE 37 KHK ÇIKARILDI’
Bültende, OHAL “Anayasa tarafından düzenlenen ve olağan durumun ivedilikle yeniden tesisini amaçlayan geçici bir tedbir uygulaması” olarak tanımlanırken; OHAL rejiminin denetimsiz bir yönetim biçimi tesis ettiği ve bu yönetim biçimini kalıcı hale getirdiği ifade edildi. OHAL’de toplam 37 tane KHK çıkarıldığı bilgisinin paylaşıldığı bültende, ” Bu KHK’larla bir yandan OHAL gerekçesiyle ilgisiz alanlarda çok sayıda kalıcı düzenleme yapılmış, diğer yandan da sağlık ve eğitim kurumları da dahil olmak üzere hemen her kurumdan toplam yüz bini aşkın kamu görevlisi ihraç edilmiştir” denildi.
‘KHK’LAR KENDİ İÇİNDE 2 GRUBA AYRILDI’
İnsan Hakları Ortak Platformu’nun (İHOP) “Atipik KHK’lar ve Daimi Hukuksuzluk” başlıklı raporundaki verilerin paylaşıldığı bültende, çıkarılan KHK’ların “kuvvetler ayrılığı ilkesini” ihlal eden bir mahiyette olup, kendi içinde iki gruba ayrıldığı belirtildi. İki grup şu şekilde verildi:
“1. “OHAL ile ilgisi olmayan ve olağan yasalarla düzenlenmesi gereken konuları düzenleyen ve dolayısıyla yasama yetkisinin devri niteliğini taşıyan KHK’lar.”
2. “Genel, soyut ve kişilik dışı kurallar içermeyen, kişiselleştirilmiş cezalandırma niteliğinde olan ve bu nedenle yargı yetkisinin devri niteliğini taşıyan KHK’lar.”
6081 AKADEMİSYEN İHRAÇ EDİLDİ
Bültende, OHAL döneminde 15 vakıf üniversitesinin kapatıldığı belirtilerek, “6081 akademisyen ve 1427 idari personel KHK yoluyla ihraç edilmiş, yurtdışında burslu olarak lisansüstü öğrenim gören 300 öğrencinin ilişiği kesilmiştir. 153 akademisyen ve 31 idari personel hakkındaki ihraç kararı, 32 öğrenci hakkındaki ilişik kesme kararı daha sonra yine KHK yoluyla kaldırılmıştır” ifadelerine yer verildi. İhraç edilen 6081 akademisyenin, 2493’ü sosyal ve beşeri bilimler, 1886’sı sağlık bilimleri, 828’i mühendislik bilimleri, 342’si temel bilimler alanında olduğu paylaşıldı.
AKADEMİSYENLER TOPLAM İHRAÇLARIN YÜZDE 27.5’İNİ OLUŞTURUYOR
İhraç edilen akademisyenlerden doçent ve profesör ünvanına sahip olanların toplam ihraçların %29.4’ünü oluşturduğunun belirtildiği bültende, ” İhraç edilen akademisyenlerin %27.6’sı yardımcı doçent, %10.9’u öğretim görevlisi, %3.2’si okutman, %1.4’ü ise uzmandır. Araştırma görevlisi kadrosunda istihdam edilen akademisyenler ise toplam ihraçların %27.5’ini oluşturmaktadır” bilgisi paylaşıldı.
İhraç edilen akademisyenlerin 407’siNİN Barış Bildirisi’ne imza atan akademisyenler olduğu belirtilerek, bu akademisyenlerin 68’inin (%16.7) profesör, 44’ünin (%10.8) doçent, 102’sinin (%25.1) yardımcı doçent, 7’sinin (%1.7) okutman, 18’inin (%4.4) öğretim görevlisi ve 5’inin (%1.2) uzman, 163’ünün (%40) ise araştırma görevlisi olduğu kaydedildi.
EN ÇOK İHRAÇ İSTANBUL VE ANKARA’DA
KHK’lar yoluyla akademiden ihraçların illere göre dağılımı şöyle gerçekleşmiştir:
- İstanbul: 522
- Ankara: 498
- Isparta: 271
- Çanakkale: 205
- Denizli: 181
- İzmir ve Diyarbakır: 171
- Kütahya: 168
- Antalya: 159
- Kayseri: 158
- Erzurum: 155
- Manisa: 139
- Gaziantep: 128
- Kahramanmaraş ve Samsun: 126
YÜKSEKÖĞRETİME KHK DÜZENLEMELERİ
2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu değiştirilerek devlet üniversitelerinde rektörlük seçimlerinin kaldırıldığının belirtildiği bültende, ” Yeni düzenlemeyle devlet üniversitelerinde rektörün YÖK tarafından belirlenen 3 aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanması; Cumhurbaşkanı bir ay içinde atama yapmadığı takdirde YÖK’ün iki hafta içinde yeni aday gösterebileceği; YÖK yeni aday göstermezse Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan atama yapılması hükme bağlanmıştır” denildi. Bültende Yükseköğretimle ilgili düzenlemeler şöyle sıralandı:
- Yükseköğretim Denetleme Kurulu’nun yapısı değiştirilmiş ve üye sayısı 10’dan 20’ye çıkarılmıştır. Bakanlık merkez teşkilatlarında en az 10 yıl müfettiş veya denetçi olarak çalışanlar arasından kurula üye atanabilmesine imkan sağlanmıştır.
- Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında lisansüstü öğrenimlerini sürdüren araştırma görevlilerinin kadro tipi değiştirilerek, iş güvenceleri kaldırılmıştır.
- Milli Eğitim Bakanlığı tarafından terörle ilişkili olduğu varsayılan yurtdışındaki okul, üniversite, enstitü ve araştırma merkezlerinden alınan diploma ve derecelere denklik tanınması ve bu düzenleme öncesinde başlatılmış denklik işlemlerinin iptal edilmesi kararlaştırılmıştır.
- ‘Terör örgütü’ olarak kabul edilen gruplarla herhangi bir ilişkisi olduğu iddiasıyla görevden uzaklaştırılan veya haklarında adli soruşturma/kovuşturma yapılan doçent adaylarının doçentlik başvuruları durdurulmuştur.
- İhraç edilen öğretim elemanlarının OHAL Komisyonu tarafından göreve iadesi halinde, ihraç edildikleri kuruma geri dönemeyecekleri; bu kişilerin Ankara, İstanbul, İzmir dışında bulunan ve tercihen 2006’dan sonra kurulan üniversitelere atanması hükmü getirilmiştir.
6764 SAYILI KANUN İLE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER
OHAL döneminde çıkarılan 6764 sayılı kanuna ilişkin açıklamalara yer verilen bültende, bu kanun ile yapılan değişiklikler şöyle belirtildi:
- Disiplin cezası gerektiren fiiller “657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak” ibaresiyle sıralanarak, akademisyenlere özgü disiplin suçlarının yanı sıra, devlet memurları için tanımlanan tüm disiplin suçları akademisyenler için de geçerli hale getirilmiştir.
- ‘Kamu görevinden çıkarma’ cezasını gerektiren fiiller düzenlenirken ilk sıradaki fiil son derece muğlak ve dolayısıyla her türlü suistimale açık bir şekilde şöyle ifade edilmiştir: ‘Terör niteliğinde eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek’ Düzenlemede ‘terör niteliğinde eylem’ ile ne kast edildiği hiçbir biçimde açıklığa kavuşturulmadığı gibi, Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’na da bir referansta bulunmamaktadır. Dolayısıyla herhangi bir siyasi beyanın kolaylıkla “terör”le ilişkilendirilebileceği bir esneklik söz konusudur.
- YÖK Başkanına disiplin amiri sıfatıyla herhangi bir akademisyen hakkında doğrudan soruşturma başlatma yetkisi verilmiştir.
‘ÜNİVERSİTE ÖĞRETİM ÜYELERİ DEVRE DIŞI BIRAKILMIŞTIR’
Bültenin değerlendirme bölümünde, OHAL KHK’ları ile Türkiye üniversitelerindeki son ‘özerklik kalıntılarını’ ortadan kaldırmayı hedefledikleri belirtilerek, “Rektörlük seçimlerinin kaldırılmasıyla, üniversite öğretim üyeleri bütünüyle devre dışı bırakılmış ve Cumhurbaşkanı yalnızca ‘nihai’ belirleyici değil, fakat aynı zamanda ‘tek’ belirleyici haline gelmiştir. Bu düzenleme üç bakımdan üniversite özerkliğinin ilgası demektir” denildi. Bültende, OHAL döneminin hem “üniversite özerkliği” hem de “akademik özgürlük” açısından tahripkar sonuçları olduğu değerlendirmesine yer verilerek, şu ifadeler kullanıldı: “Şüphesiz Türkiye’de geçmişten bu yana kurumsal akademik ortam, ülkedeki siyasi atmosfere paralel olarak devlet müdahalesine ve baskılara maruz kalmıştır. Bununla birlikte, yakın dönemdeki siyasi gelişmelerin akademik alanda ciddi yansımaları olmuş, OHAL kapsamındaki pek çok uygulama ile akademik özgürlük tamamen yok edilmiş, üniversitelerde tarafsız ve objektif akademik çalışma yapma olanağı kalmamıştır. Sadece akademisyenler değil, aynı zamanda lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencileri de bu gelişmelerden ciddi olarak etkilenmiştir.”
KHK’LARIN TRAVMATİK ETKİLERİ
OHAL KHK’larının travmatik etkilerine yer verilen bültende, “Akademiden ihraçların yarattığı mağduriyet işsizlik, ekonomik güvencesizlik, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, medya ve sosyal medyada hedef gösterilmek de dahil olacak biçimde, kişi güvenliğinin tehdit altına girmesi, hukuka aykırı ev ve işyeri aramaları ile özel hayatın gizliliğinin ihlali, seyahat özgürlüğünün engellenmesi gibi hak ihlalleri ile baş göstermektedir” diye belirtilerek, tüm bunların KHK’lardan etkilenenler üzerinde intihar vakalarının yaşandığı ifade edildi.
‘HAK İHLALLERİNE KARŞI DAYANIŞMA SAĞLANMALI’
Bültende, akademik çevrede yaşanan hak ihlallerinin, bu ihlalleri yaşayan akademisyenlere kişisel etkilerinin ötesinde, toplumsal alana doğrudan ve dolaylı etkilerinin de olduğunun altı çizilerek, şöyle denildi: “Türkiye’de ve tüm dünyada yakın dönemdeki siyasi gelişmelerin, ağır ve ciddi insan hakları ihlallerinde artışın, insan hakları savunucularına karşı artan tehdit ve baskıların akademik alanda ciddi yansımaları olmuştur. Bugün tüm dünyada ve Türkiye’de üniversitelere ve akademisyenlere yönelik baskı, tehdit ve hak ihlalleri de önemli boyutlara ulaşmıştır. Hak ihlallerinin çok farklı konularda gündeme geldiği ve her geçen gün daha da arttığı günümüzde insan hakları mücadelesinin etkili ve sürekli olabilmesi için, yeni ve özgün stratejiler geliştirme ve eylemlilik alanlarını belirlemeye gereksinim olduğu bir gerçektir. Bunun için, hak ihlallerine karşı dayanışma ve sivil örgütlenme süreçlerinin geliştirilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekmektedir.”