Soykırımcı sömürgecilik bu büyük komutanın cenazesinden korkmuştur. Çünkü bu şehit komutanlar ölmemiştir; onlar rollerini sürekli oynayacak ve soykırımcı sömürgeciliği yenilgiye uğratacaklardır.
HABER MERKEZİ – 25 yıldır Kürdistan dağlarında savaşan, komutanlık, KCK Yürütme Konseyi ve PKK Merkez Komite üyeliği yapan büyük devrimci Atakan Mahir yoldaş uzun yıllar komutanlık yaptığı Dersîm dağlarında Roni Munzur ve birkaç arkadaşıyla birlikte şehit düşmüştür. Şehit büyük komutanlar kervanına Atakan Mahir yoldaş da katılmıştır. Onun Özgür Kürdistan, Demokratik Türkiye ve Demokratik Ortadoğu özlemi mutlaka gerçekleşecektir. Tüm şehit komutanlarımızın ve özgürlük savaşçılarının emekleri boşa gitmeyecektir; yoldaşları onların taşıdığı özgürlük, demokrasi ve sosyalizm bayrağını yükseklerde dalgalandırarak onların özlemlerini zaferle taçlandıracaktır.
Atakan Mahir(İbrahim Çoban) Kürdistan’da soykırım değirmeninin en fazla işletildiği Fırat’ın batısındaki Kürt toplumsal gerçeklikliği içinde mücadeleye katılan ve bu mücadelenin her alanında sorumluluk üstlenen bilinçli bir devrimci öncüydü. Şehit birçok devrimci gibi kardeşleriyle omuz omuza mücadele yürütmüştür. Kız kardeşi 1990’lı yıllarda şehit düşmüştür. Tüm şehit yoldaşlarının ve kardeşinin ütopyalarını gerçeğe dönüştürmek için tüm enerjisini, birikimini ve yeteneklerini devrimci mücadelenin başarısı için vermiştir. Bu karakteriyle Kürdistan özgürlük devriminin büyük komutanları içinde her zaman minnetle anılacaktır.
Fırat’ın batısındaki soykırıma isyan ederek PKK saflarına katılan Mustafa Yöndem(Erdal), Mehmet Emin Taştan, Engin Sincar(Erdal), Şexo Dirlik(Sabri), Zeynep Kınacı(Zilan), Cennet Dirlik(Nucan), Türkan Yüksel(Nudem), Besê Anuş, Yücel Halis(Alişer), İbrahim Dolanbay(Şiyar Amanos) ve binlerce şehit düşen savaşçı ve komutanlar gibi Atakan Mahir yoldaş da soykırımcı sömürgecilikten intikam alıp atalarının ve analarının kimliği, dili ve kültürüyle özgürce yaşandığı bir Özgür Kürdistan yaratmak istemişlerdir. Soykırımı en ağır ve kapsamlı yaşadıklarından öfkeleri de, inançları da, mücadeleleri de büyük olmuştur.
Atakan Mahir yoldaş üç defa Dersîm’e gitmiştir. Gerilla yaşamının uzun bölümünü Dersîm’de geçirmiştir. Dersîm’in tüm dağlarını, vadilerini, kayalarını, sularını, mağaralarını ve kutsallarını gezmiş, görmüştür. Şehir merkezleri dışında ayak basmadık tek bir toprak parçası ve kaya kalmamıştır. Dersîm’in tüm ruhunu içmiştir. Acısını ve sevincini tüm hücrelerine yedirmiştir. Bu nedenle Önder APO Dersîm’i gördüğünde bu halk, bu kültür yaşamalı, bu topraklar özgür olmalı, demiştir. Çünkü bu güzellik karşısında büyülenmemek, bağlanmamak mümkün değildir. Atakan yoldaş Dersîm’in doğası, kültürü, inancı, insanı, yaban keçisi, ters lalesi, tüm bitkileri, hayvanları karşısında büyülenmiş, bağlanmış, bu toprakları özgürleştirmek için tüm yaşamanı ortaya koymuştur. Ruhuyla, karakteriyle Dersîm’in tüm güzel değerlerini sindirmiş, Dersîm’in yiğit atalarına, analarına ve insanlarına layık olmaya çalışmıştır. Dersîm’in tüm yiğitliğini ve isyankârlığını bilincine ve yüreğine sığdırmıştır. Dersîm’de nasıl yaşanır, nasıl mücadele edilir, bunu kişiliğinde somutlaştırmıştır. Zaten Dersîm doğası ve insanı Botan’dan, Mardin’den, Van’dan, Serhat’tan, Amed’ten, Fırat’ın batısından, Garzan’dan gelen tüm savaşçıları ve komutanları büyülemiş, onları Dersîm’in parçası yapmıştır. Dersîm’de biraz kalan Dersîm’e bağlanmış, ayaklar hep kendilerini Dersîm’e götürmüştür. Atakan yoldaşın duruşu da son nefesine kadar böyle olmuştur. Medya Savunma Alanlarında Komuta Konseyi içinde görevliyken yine yüzünü Dersîm’e dönmüştür.
Atakan Mahir yoldaş Önderliğin kadın özgürlükçü, ekolojik, demokratik toplum paradigmasını ve bu paradigmaya dayanan demokratik sosyalizm ve bu paradigmanın devlet dışı toplumsal sistem modeli olan demokratik konfederalizmi en iyi kavrayanlardan olmuştur. Paradigmayı derinliğine kavrayarak Önder APO’nun düşüncesini ve öngördüğü toplumsal, kültürel, ekonomik ve siyasi sistemi arkadaşlarına kavratmaya çalışmıştır. Bu konuda araştıran, inceleyen ve en doğruyu bulmaya ve anlamaya çalışan bir yoldaştı. Bu yönüyle PKK içinde ideolojik ve teorik gücü en yüksek olan arkadaşlardandı. Bu duruşuna, yoldaşlarla ilişkisine ve pratiğine de yansırdı. İdeolojik ve teorik gücü sorunlar karşısında hemen pratik çözümler bulma gücünü de yükseltmişti.
Düşman PKK’nin kırmızı listede aranan komutan ve yöneticisini öldürdük, diyerek kadeh tokuşturmuştur. Neredeyse büyük şölenler düzenleyerek siyasi ve ekonomik krizlerini ve çıkmazlarını örtmeye çalışacaklar. Ancak şunu bilmelidirler ki; onları ekonomik ve siyasi krize götüren PKK militanlığını, 14 Temmuz ve 15 Ağustos ruhunu kendilerinde somutlaştıran komutanlarının ve gerillalarının mücadelesidir. Tüm komutanlar da gerillalar da yoldaşları da büyük komutan Agit’in, tüm şehitlerin izinden yürüyerek Türk devletinin sürekli bir kriz içinde debelenmesini sağlayacaklardır. Atakanların ve tüm şehitlerin PKK ve gerillada somutlaşmış ruhları büyük mücadele edecek, soykırımcı faşist devleti çöküntüye uğratarak şehitlerin özlemlerini başarıyla taçlandıracaklardır.
Soykırımcı sömürgecilik bu büyük komutanın cenazesinden korkmuştur. Çünkü bu şehit komutanlar ölmemiştir; onlar rollerini sürekli oynayacak ve soykırımcı sömürgeciliği yenilgiye uğratacaklardır. Bu nedenle cenazelerinden korkmakta ve kimsenin katılmasını istememektedirler. Ancak nafile! Şeyh Said, Seyit Rıza, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya, Mazlum, Hayri, Kemal Pir ve büyük devrimcilerin cenazelerine katılımı engellemişler, hatta Seyit Rıza, Şeyh Said ve büyük komutan Agit’in mezar yerlerini saklamışlar, bir mezarlarının olmasından bile korkmuşlardır. Ancak mezar yeri bile olmayanlar, cenazelerine insanların katılmasına izin verilmeyenler bugün toplumun yüreğinde yaşamakta, özgürlük mücadelesi haline gelerek soykırımcı sömürgeciliği yenilgiye uğratmaktadır. Atakan Mahir’in özlemleri de zaferle taçlanacaktır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika/Hüseyin Ali