Erdal, devrimcilik öncesindeki yaşamında da yüksek insani değerleri taşıyan, duruşu, insanlara yaklaşımı ve zekasıyla girdiği her ortamda göze çarpan, sevilen ve aranan bir insandı.
HABER MERKEZİ – Devrimci, direnişçi bir insan olmak büyük bir meseledir. Bu kimliği yaşamın her alanında taşımak, onun temsilini yapmak, kendini bu kimlikten ibaret kılmak da. Bunu başarabilen seçkin insanlar arasında 15 sene önce kaybettiğimiz Kürt Özgürlük Hareketinin seçkin komutanlarından Engin Sincer’in (Erdal) çok özel bir yeri var.
Erdal, PKK geleneğindeki devrimciliğin en sade, en özlü temsilcilerinden biriydi. Bu hiç şüphesiz sadece Kürt Özgürlük Hareketi içerisinde yaşadığı gelişimden kaynaklı bir durum değildi. Erdal, devrimcilik öncesindeki yaşamında da yüksek insani değerleri taşıyan, duruşu, insanlara yaklaşımı ve zekasıyla girdiği her ortamda göze çarpan, sevilen ve aranan bir insandı. İnsan olarak sahip olduğu bu özellikler onun PKK içinde komutanlaşmasının en temel nedenlerinden biri oldu.
İLK YARALANMA…
1992 yılında Güney Kürdistan’a ayak bastığı anda sıcak savaşın içine giren Erdal, Türk ordusuna ve KDP ihanetine karşı verilen mücadelede yer aldı. Savaştığı mevzide Avrupa’dan birlikte gerilla sahasına geldiği Rizgar şehit düşerken, kendisi de yaralanmıştı. Henüz gerillacılığının ilk günlerinde Erdal’ın karşı karşıya kaldığı savaş gerçeği onun kararlılığını daha da keskinleştirirken, sıradışı kişilik özellikleri onun aranan bir komutan ve yoldaş olarak sivrilmesini sağladı.
Erdal’ın tarzı, yaklaşımı bugün de birçok devrimciye ders olacak nitelikleri taşıyordu. Birincisi ve en önemlisi Erdal’ın insana, yoldaşlarına verdiği değerdi.
İNSAN SEÇMEDİ
Erdal bulunduğu her alanda öncelikle insanı esas aldı. Kıymet verilen, saygı duyulan, moral katılan insanın en zor devrimci görevleri yerine getirme konusunda çok daha istekli ve verimli olacağı Erdal’ın tarzında birçok kez görüldü. İnsan seçmedi, her savaşçısını, her yoldaşını kendi özgünlükleriyle, kendi yetenekleriyle değerlendirerek onun Kürt Özgürlük Mücadelesinin daha iyi bir militanı haline gelmesi için her zaman çaba gösterdi. Kim olursa olsun, hangi sınıfsal, toplumsal kökenden gelirse gelsin, hangi eğitim düzeyine sahip olursa olsun herkes için geliştirmeyi, daha verimli kılmayı esas aldı. Bu nedenle komutası altında sayısız devrimci yetkinleşti, gelişti ve olağanüstü kahramanlıklara imza attı.
Erdal’ın bu tarzı yoldaşlarının onu herşeyden önce sevmesini sağlıyordu. Ama Erdal bunun için özel bir çaba sarf eden biri değildi. Kabul görmek için kendinden taviz veren, başka bir şekle bürünen, kendi gibi olmaktan çıkan biri hiç değildi. Erdal’ın doğal özellikleri onu çekici kılıyordu. Doğasında, kişiliğinde devrimci bir öz vardı.
Tabii bu tek başına Avrupa’da yetişmiş bir kişinin gerilla alanı gibi olağanüstü zorlukların yaşandığı bir alanda üst düzeyde kabul görmesi için yeterli değildi. Erdal bütün bu özelliklerinin yanı sıra son derece yetenekli bir gerillaydı. Sadece yoldaşlarını güldürmüyor, yoldaşları tarafından sevilmiyor aynı zamanda düşmanını da kahrediyordu. Manga komutanlığından başlayıp, takım, bölük, tabur ve eyalet düzeyinde komutanlık yaptığı süreçlerin tümünde savaş içerisinde büyük eylemlere imza attı. Taktik konusunda gösterdiği çeşitlilik, cesareti ve morali onu savaş içerisinde öne çıkan bir militan haline getirdi.
PKK MERKEZİ KOMİTESİ’NE SEÇİLDİ
Bunlarla birlikte Erdal her zaman mütevaziliğini korudu. Bir savaşçıdan bir gerilla komutanı olmaya giden yolda kendini hiçbir zaman yeterli görmedi. Hep daha iyiyi gerçekleştirmeye çalıştı, hep gelişmeyi ve geliştirmeyi esas aldı. Bütün bu özellikleri sonucunda PKK’nin VI’ıncı kongresinde büyük bir çoğunlukla Merkez Komite Üyeliği’ne seçildi.
Büyük amaçlar için yaşıyordu Erdal. Kürt halkının uğradığı tarihsel adaletsizliğe karşı giriştiği devrimci mücadelede bu gerçeği bir an için bile unutmadı. Sadece düşmana karşı değil, ihanete, Kürt Özgürlük Hareketini geri çeken tarzlara ve kişiliklere karşı da güçlü bir duruşun sahibi oldu.
HATALARI ÇABUK TESPİT EDİYOR VE ÇÖZÜMLERİ GECİKTİRMİYORDU
Kimi insanlar vardır bilinçle hareket eder. Kazanılan birikimle doğru seçimler yaparak kendilerini var ederler. Kimi insanlarda ise devrimcilik doğal bir özelliktir. Kendi kişilik özellikleri onları doğru rotada tutar. Erdal bu ikisinin mükemmel bir karışımıydı. Hataları çabuk tespit ediyor ve çözümleri geciktirmiyordu. Nereden gelirse gelsin geri çeken, gelişmeyi sekteye uğratan, örgütsel eylemi boşa çıkaran yaklaşımları kabul etmiyor buna karşı etkin mücadele veriyordu. Bunu yaparken de hep insanı kazanan, ikna eden bir tarzı esas alıyordu.
Büyük bedellerin ödendiği, fedakarlıklarla dolu PKK tarihi içerisinde, pek az militan her şeyden önce gülüşüyle hatırlanır. Çokça ifade ettiği gibi “bir devrimcinin en büyük silahı moralidir”. Erdal bunu hiçbir zaman unutmadı. Savaşçılarını, yoldaşlarını moralli kılan bir duruşun sahibi oldu. Bu yüzden kaybının üzerinden yıllar geçmesine rağmen Erdal halen ilk önce gülüşüyle anılır.
Erdal’ın şehadeti Kürt Özgürlük Hareketi için son derece erken ve zamansız bir kayıp oldu. Şehadetinin üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen acısı halen ilk günkü gibi taze, anıları hiç ölmemiş gibi canlı…
ERDALLARIMIZ…
Erdal, Kuzey Kürdistan’ın Pazarcık yöresinde dünyaya gelmiş ve yaşamla tanışmıştır. Pazarcık yöresi, Kürt Özgürlük Hareketi’nin ideolojik grup döneminde Haki Karer, Kemal Pir gibi birçok önder devrimcinin emeğiyle yoğrulan ve bu emek temelinde Apocu hareketle erkenden tanışıp katılım gösteren, kitlesel tabana ulaşılan ilk bölgeler arasında yer alan bir yöremizdir. Mücadele tarihi boyunca, bu zemin üzerinden mücadeleye katılarak önemli bir militan performans ve pratik sergileyen birçok devrimci olmuştur. Bese Anuş’tan Abbaslara kadar birçok devrimci militanın çıktığı ve yüzlerce şehit veren, bu topraklarda yetişen, gücünü bu toprakların zengin birikiminden alan ve devrimci militanlaşmada zirveleşen Erdallar da ortaya çıkmıştır.
Birinci Erdal (Mustafa Yöndem), daha hareketin ideolojik aşamadan politik aşamaya geçtiği süreçlerde harekete katılmış ve onun etkin bir militanı olmayı başarmıştır. 1980 cunta darbesinden sonra yaşanan geri çekilme sürecinde Filistin-Lübnan sahasında eğitime alınan kadrolar arasında Erdal da yerini almıştır. Askeri kişiliği, disiplinli yaşamı, yetkin ve keskin devrimci militan duruşuyla öne çıkan Erdal, (Mustafa Yöndem) geri dönüş sürecinde ülkeye ilk yönelen gruplar içerisinde yer almıştır.
Kürdistan’ın Botan yöresinde yürüttüğü faaliyetlerle iz bırakan ve gerillanın Kürdistan’da kalıcı bir biçimde oturtulmasında önemli bir role sahip olan birinci Erdal’ın şahsında, yaşamında ve eyleminde yaşanan, tek kelimeyle bir yiğitleşme olmuştur. O, yiğit bir asker ve komutan olabilmeyi, ilk başaranlardan birisidir. Agit (Mahsum Korkmaz) ile birlikte şanlı 15 Ağustos Atılımı’nda Eruh eyleminin planlayıcılarından biri olmuş ve bu eylemde, Agit yoldaş eylemin komutanı ve koordinesiyken, Erdal yoldaş da saldırı kol komutanı olarak görev üstlenmiş ve bu görevi yüksek bir saldırı ruhu, cesaret ve kararlılıkla başarmıştır. Öyle ki, Eruh’taki merkez jandarma karakolunu 1,5 dakikada ele geçiren, cesareti, sürati ve temposu ile düşmanı adeta şaşkına çeviren yılmaz bir komutandır.
Pazarcık zemininden çıkış yapan ve bu biçimde yiğitleşerek komutanlaşan birinci Erdal’ın en yetkin takipçisi de ikinci Erdal olmuştur. Ve zaten ikinci Erdal, birinci Erdalın takipçisi olmayı çok bilinçli bir biçimde kendisine temel bir amaç olarak esas almış ve bunu bilinçli bir tarzda pratiğinde yaşamsallaştıran bir gerçeği ortaya çıkarmıştır. İki Erdal’ın da Pazarcık yöresinden çıkarak aynı şekilde Botan alanında komutanlaşmayı, yiğitleşmeyi başarmış olmaları, kendi başına üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir olaydır. Her ikisininde çıktığı yer Pazarcık olurken, komutanlaşma sahaları, Agitlerin diyarı Botan olmuştur. Bu, çok bilinçli bir tercihtir. Özellikle ikinci Erdal için, birinci Erdal’ın takipçisi olarak bilinçli yapılan ve uygulanan bir tercih olduğu açık bir gerçekliktir. Agitlerin yoldaşı olabilmiş ve onun izinde komutanlaşmayı başarmış ve yiğitleşme örneği olmuş iki Erdal da, aynı zamanda Kuzey Kürdistan’ın batı ucundan doğu ucuna doğru bir köprü olarak ulusal birliğin ve bütünlüğün en güçlü örnekleri olmuşlardır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika/SERDAR EROĞLU