Kars’tan Almanya’ya göç eden ve oradan da gerillaya katılan Azê Viyan, şehit düşen ikiz kardeşi Navdar’ın silahını aldığını ve O’nun bıraktığı yerden mücadelesini sürdüreceğini belirtti.
HABER MERKEZİ – Nerede olursan ol, bir defa dahi olsa Mezopotamya topraklarında Zagros dağlarının kokusunu çekmişsen içine, sende artık Zagros’un yani Güneş’in çocuğusun. Güneş aydınlığının, kendilerine yol gösterici olduğuna en büyük inancı taşıyanlar, yüksek dağların çocukları olan özgürlük gerillalarıdır. Bu topraklarda ilk yüzünü güne-güneşe dönenler kadınlardır.
Bu kadınlardan bir tanesi gerilla Azê Viyan. Viyan, güneşin ışınlarını en erken vurduğu Kars’ta dünyaya gelir. Kürdistan’ın en doğusunda, her sabah en erken Güneş’i karşılayan Azê, devlet baskıları ve soykırım politikalarına karşı ailesi ile birlikte Avrupa’ya göç etmek zorunda kalır. Fakat yaşayamaz oralarda, 2017 yılında yönünü Kürdistan dağlarına dönerek gerillaya katılır Azê.
Dağların yolunu tutmadan önce gerillaya gelmek için ayakkabıya ihtiyacı olduğunu söyleyen gerilla Azê, sokak sanatçılığı yaparak ihtiyaçlarını karşıladığını söylüyor. Bir grup arkadaşıyla beraber şarkı söyleyen ve oradan kazandığı parayla gerillaya katılım hazırlıklarını tamamlayan Azê o güne dair anılarını şöyle anlattı: “Müzik benim için bambaşka bir şey. Gerillaya katıldıktan sonra daha da farklılaştı. Çocukluğumdan beri şarkı söylüyorum. Ekonomik boyutta da söylediğim zamanlar oldu. O zamanlar gerillaya katılmak için Türkiye’ye geçtim. Arkadaşlarla paraya ihtiyacımız vardı. Bir grup arkadaşla İstanbul’da Avcılara gittik ve orada gerillaya geleceğim ayakkabının parasını kazanmak için sokak sanatçılığı yaptık.”
Kendi dili olan Kurmanci lehçesiyle meydanlarda şarkı söylemenin verdiği mutluluğunu yaşadığını söyleyen Azê, “Kürtçe söylemenin özgüveni vardı. Ortada farklı bir dil olduğu için insanların yaklaşımı da farklıydı. İnsanların farkına varması ve kendi dilimde şarkı söyleme istemiyle özellikle Kürtçe şarkılar söyledim. O zaman çok mutlu oldum. Daha sonra kendime sağlam bir ayakkabı alarak dağlara geldim” dedi.
SICAK ÜLKEDEN, SOĞUK ÜLKE OLAN ALMANYA’YA UZANAN GÖÇ HİKAYESİ
Gerilla Azê, konuşmasının devamında bir süreliğine de olsa neden Güneş ülkesinden ayrı kaldığını ve tekrardan yönünü Kürdistan dağlarına nasıl çevirdiğini şu sözlerle dile getirdi: “Çocukluktan itibaren düşmanın yönelimlerinden kaynaklı kaçak bir yaşamı yaşıyoruz. Bu baskılardan kaynaklı da Avrupa’ya göç ettik. Orada da hep bir arayış içindeydim. Kürdistan’ı çok özlüyordum. İkiz kardeşimle birlikte katılmayı çok istiyorduk.
Her zaman bu konuda kavgalarımız oluyordu. Kardeşim, “Ben senden önce katılacağım” diyordu. Fakat tartışmalarımızla beraber o benden önce mücadeleye katıldı. Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra bir görüşmemiz oldu. Ona, ‘beni neden hala çağırmadın?’ diye sordum. O da ‘Bu sefer geleceksin’ dedi. Bu görüşmeden sonra katılım kararı aldım.”
GERİLLALARLA İLK KARŞILAŞMA
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik 15 Şubat 1999 yılında gerçekleşen uluslararası komployu protesto etmek için bedenini ateşe veren YJA Star komutanlarından Viyan Soran’ın mektubunu okuyan ve katılımında netleşen gerilla Azê, mektubun en ilgi çekici bölümünün Viyan Soran’ın “Şehit düşersem arkamdan halay çekin ve zılgıt attın” diye yazdığı bölüm olduğunu söyledi.
Katılımının ardından gerillalarla karşılaştığında yaşadığı duyguları paylaşan gerilla Azê, “O mektuptan sonra katılım için ilk adımımı attım. Yüreğimde tarif edemediğim bir heyecan vardı. Nasıl yapacağım, beni nasıl karşılayacaklar diye düşünüyordum. Ailem yurtsever olduğu için az çok örgüte dair bildiğim şeyler vardı. Arkadaşları İlk gördüğüm zaman hiç konuşmadım. Arkadaşlar bana soru soruyordu ben onlara bakıyor, hareketlerini, konuşmalarını, gülüşlerini izliyordum. İlk kez kadın arkadaşları orada görmüştüm. O yoldaşlıkları beni çok etkilemişti” diye konuştu.
GERİLLA YAŞAMINDA HER ŞEYİN ÜSTESİNDEN BİRLİKTE GELİYORUZ
Azê, gördüğü ilk kadın gerilla olan Sara adlı yoldaşı ile karşılaşmalarını şu sözlerle anlattı: “2017 yıllının yazında Maxmur’a geldim. Heval Sara diye bir arkadaş beni karşıladı. Bana Kürtçe; ‘Sen niye geldin?’ ben de ben gerillaya katılmaya geldim dediğim anda çığlık atarak bana sarıldı. O yoldaşlığı aslında ben o anda hissettim. Sara o zaman bana, ‘Yeni Delallerimiz, yeni Azêlerimiz var artık. Sen heval Azê’yi andırıyorsun o yüzden adın Azê olsun. Hem heval Azê de sen de Serhatlısınız’ dedi.” Yoldaşının adını koyması üzerine gerilla mücadelesine Azê adıyla devam eder.
Gerilla yaşamının doğallığı, içtenliği ve sadeliğinden etkilenen Azê, gerillada yaşadığı ilk anların şaşkınlığını şöyle dile getirdi: “İlk geldiğimde kendimi yabancı hissetmedim çünkü o an yoldaşlık hemen kendisini açığa çıkarıyor. İlk kez gerilla kıyafetlerini giydiğimde hemen o ritme ayak uydurdum. Açıkçası şûtik (Kuşak) bağlamak ilk başta bana çok zor geldi. Şûtik’in etrafında dönmekten başım dönüyordu. Yürüme konusunda da ilk başta zorluklar çektim. Daha sonra arkadaşlara baktım. Onlar da benim gibiydi. Onlar da aynı yolu yürüyordu. Susuz kalsak bile birlikte susuz kalıyorduk. Burada her şeyin üstesinden birlikte geliyoruz.”
İKİZ KARDEŞİ NAVDAR’I GÖRME UMUDU
Zaman ilerledikçe Özgürlük Hareketi ile beraber güçlenen ve bir savaşçı olan gerilla Azê, ikiz kardeşi olan ve ondan 4 yıl önce Özgürlük Hareketi’ne katılan kardeşi Navdar’ı dağlar da görmenin umudunu hep yaşar. Artık 1 yıllık gerilla olan Azê, kardeşi Navdar’ın yaşamını yitirdiği haberini alır. Gerilla Azê, kardeşi Navdar’ın haberini aldığında yaşadığı duyguları, hissettiklerini ve onda yarattığı etkileri şu sözlerle ifade etti: “Onu bir kere görme çabası içerisindeydim. Şehit olduğu haberini karşılama durumumu PKK’de kazandığım güç ve irade ile ne kadar olgunlaştığımı gördüm. Şahadetini öğrendiğimde zayıflık yerine bir güç hissine kapıldım. Çünkü bir amaç uğruna şahadete ulaştı. Bununla birlikte daha güçlü katılmam ve bu sorumluluğa sahip çıkmam gerektiğini anladım.”
Özgürlük hareketinde yaşamını yitiren kardeşi Navdar’ın silahını alan gerilla Azê; “Arkadaşlar kardeşimin silahını bana getirmeden önce hep kendime diyordum acaba o silaha layık olabilecek miyim? O silahı taşımanın bir irade ve güç istediğinin farkındaydım. Silahı ilk gördüğümde önce sarıldım. Sanki oymuş gibi kucakladım silahı. O silaha her baktığımda heval Navdar’ı görüyor ve hissediyorum” dedi.
‘DAĞA GELDİKTEN SONRA DA MÜZİĞİ BIRAKMADIM’
Kardeşi Navdar’a olan özlemini müzikle dile getirdiğini söyleyen gerilla Azê, müziğin kendisi için bir yaşam bir parçası olduğunu söyledi. Erivan Radyosu’nun kendisini çok etkilediğini söyleyen gerilla Azê, “Anneme bir gün eski şarkıları nereden bulabileceğimi sordum. Annem, ‘köye git, orada Pinoş teyze var o sana eski şarkıların hepsini söyler.’ O zaman Pinoş teyzenin peşine düşerek köye gidip evini sordum. Onu bulduğumda şarkı söylemesini ve Serhat bölgesinin müziklerini, eski şarkılarını nereden bulacağımı sordum. O da bana anlatmaya başladı” şeklinde konuştu.
Gerillaya geldikten sonra da müziği hiç bırakmadığını söyleyen gerilla Azê, aksine dağlarda hem sanattın hem de mücadelenin önde gelen isimlerinden olan Delîla, Hozan Serhat ve Hozan Mizgîn’in yolunda ilerleyeceğini belirtti. “Doğa, Kürdistan, Önderlik hepsi birbirini tamamlıyor” diyen gerilla Azê konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Önderlik diyor ya; “PKK bir şiir, bir türkü, bir roman ve güzel…” gerçekten de öyle. Gerilla yaşamı, PKK bir türküdür, bir romandır, yeri geldiğinde kahkahadır, yeri geldiğinde isyandır, yeri geldiğinde acıdır ve güzeldir.”
Kaynak: ANF/Arjin Midyat-Este Aşmî