Türk Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile İdlib’te 15-20 kilometre derinliğinde ‘silahsızlandırılmış bölge’ üzerine yaptığı anlaşmayı nihai zafer sayarak, gözünü Suriye’de Kürtlerin kazanımlarına dikti.
HABER MERKEZİ – İdlib’te çetelerin hamisi ve Batılı uzmanların da ‘İdlib’in Şerifi’ dediği Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantılarına katılmak üzere gittiği New York’ta yine Kürt düşmanlığına sarıldı.
Türk Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi tarafından organize edilen toplantıda konuşan Erdoğan “İnşallah önümüzdeki dönemde Fırat’ın doğusunu da kapsayacak şekilde, Suriye’nin içindeki güvenli bölgeleri artırmaya devam edeceğiz” dedi.
Erdoğan, Efrîn, El Bab ve Cerablus gibi Kuzey Suriye kentlerinde Türk ordusu ve çetelerinin yaptığı işgale yeni alanların ekleneceği mesajını verdi.
Erdoğan yönetimindeki Türk sömürgeci devleti, İdlib’te Rusya ile yapılan mutabakatı, Suriye’de Kürtler ve diğer halklara karşı bir sıçrama tahtası olarak görüyor. Türk devleti “Fırat’ın doğusunu” işaret ederek, insanlığa karşı suç işleyen çetelerini Rusya, Suriye rejimi ve İran’ın olası bir askeri operasyonunda kurtarmanın yanı sıra, bu güçleri, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Bölgesi ile karşı karşıya getirmeyi amaçlıyor.
Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı mutabakatla İdlib sorununu tümüyle çözmüş gibi gösteriyor. Rus-Türk mutabakatında kabul edilen tampon bölge ne anlama geliyor? Çetelerle ilişkileri bundan sonra ne olacak? 15 Ekim’e kadar yükümlülükleri nedir? Tüm bunlara yeniden bakmakta fayda var.
Askerden arındırılmış bölge ile Şam rejiminin İdlib’e yönelik büyük bir operasyon başlatma perspektifinden uzaklaşılması hedefleniyor. En azından Ankara’nın çabası bu yönde.
15 Ekim’e kadar ne yapacak?
Ankara’nın, Birleşmiş Milletler dahil bütün güçlerin terörist olarak gördüğü El Nusra dahil, bütün çetelerin sözcüsü olarak masada yer aldığı anlaşma, 15 Ekim’e kadar Türkiye-Rusya kontrolünde ‘askerden arındırılmış bir bölge’ kurulmasını amaçlıyor. Bu bölge, rejimin elindeki bölgeler ile çetelerin elindeki bölgeler arasında 15 ila 20 kilometre deninliğinde olacak. Rusya ile Türkiye arasında bu kriz ortamında yapılan anlaşma, El Nusra dahil tüm silahlı grupların Ekim ortasına kadar tampon bölgeden çıkarılması gerekiyor.
Uzmanlar şüphe duyuyor
Ancak uzmanlar bu planın hayata geçirilmesine şüpheyle bakıyor. AFP’ye konuşan Lyon-2 Üniversitesi’nde Ortadoğu uzmanı Fabrice Balanche, Türkiye’nin “Cihatçılara kendi iradesini dayatmasının zor olduğunu” düşünüyor. “Anlaşmanın uygulanması bana çok zor görünüyor” diyen Balanche, hatta gelecek aylarda ateşkesin bozulması ve Suriye ordusunun operasyon yapmasını beklemek gerektiğini belirtiyor.
Eski El Nusra yeni adıyla da Hayat Tahrir el Şam (HTŞ), bölgede en fazla hakimiyeti olan çete olarak dikkat çekiyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre askerden arındırılmış bölgenin yüzde 70’i de HTŞ’nin kontrolünde bulunuyor.
Cumartesi günü, alanda bulunan El Kaide ile bağlantılı küçük bir grup olan Huras El-Din, yazılı bir açıklama ile anlaşmayı reddetti. HTŞ, resmi olarak pozisyonunu henüz açıklamadı ancak kendi propaganda sitelerinde Türkiye’nin niyetlerine şüpheyle bakıyor.
Türkiye İdlib’in Şerifi
Center for a New American Security’den uzman Nick Heras da durumun Ankara açısından halen sorunlu olduğunu düşünüyor. Heras, “Ruslar bir ay içerisinde Türkiye’nin bu görevi yerine getirmede tartışmasız kanıtlar görmek istiyor” diyor. Heras’a göre “Türkiye şimdi İdlib’in Şerifi”.
O halde, çıkmayı ve silahsızlanmayı reddeden gruplar ile tamamen kendi kontrolündeki grupları arasında bir çatışmayı ateşleyecek mi? El Nusra da, diğer çete grupları da Türkiye tarafından desteklenip finanse edildi. Hem çeteleri hem de Türkiye’yi şimdi kritik bir karar bekliyor.
Ankara’nın çeteleri silah bırakmayacakmış!
Ankara destekli Ulusal Kurtuluş Cephesi, Türkiye ile Rusya arasındaki anlaşma ile tamamen işbirliği yapacaklarını açıkladı. Açıklamada “Ancak Rusya’nın, rejimin veya İranlıların ihaneti karşısında da tetikte kalmaya devam edeceğiz” denildi. Bu çete koalisyonu da “silahlarını ve topraklarını” terk etmeyeceklerini bildirdi.
Silahlarını bırakmayan ve bölgeyi terk etmeyen çete varlığı, Şam rejimi için yeterli olacak mı? Ankara, Moskova’nın verdiği görevi tamamlayabilecek mi? Tampon bölge oluştuktan sonraki adımlar ne olacak? Çeteler İdlib’te hakim olduğu sürece büyük operasyon engellenebilecek mi?
Tüm bu sorular ortada olduğu gibi dururken, Erdoğan “İnşallah önümüzdeki dönemde Fırat’ın doğusunu da kapsayacak şekilde, Suriye’nin içindeki güvenli bölgeleri artırmaya devam edeceğiz” ifadeleriyle hem bu sorunları gözden uzak tutmaya çalışıyor hem İdlib’te “Her şey yolundaymış” gibi bir algı yaratıyor hem de, yeni işgaller için Rusya, ABD ve İran’dan onay bekliyor.
Kaynak: Yeni Özgür Politika