HABER MERKEZİ
PKK yeni bir kuruluş yıl dönümünü karşılandı, karşılanmaya da devam ediyor ve daha da devam edecek. PKK’nin 40. yıl dönümünü karşılamakta oluşu da, bu yıl gerçekleşen karşılamaları daha da anlamlı kılıyor. 40 yılın birikimi, kazanımları, tecrübesi ve bunların oluşturduğu değereler üzerinde sarsılmaz, yenilmez, yıkılmaz bir güce sahip hale gelmiş olması da oluşan bu anlama temel oluşturan özellikler oluyor.
Önder Apo’nun; Haki Karer, Kemal Pir ve bir grup yoldaşı ile birlikte başlattığı; uğruna verilen emek, yaşanan zorluklar, ödenen bedeller temelinde gelişen, yoğun ve insan üstü bir çabanın sonucunda kuruluşunu gerçekleştiren PKK’nin 40.yıldönümünü karşılıyor olması, içerisinde geçmekte olduğumuz süreçte daha derin bir anlam ifade eder hale gelmiş bulunuyor.
40 yıl, belki bir rakam olarak fazla dikkat çekici olmayabilir. Fakat günümüz dünyasında tarihin tanık olduğu, sürekli olarak ta faşist, ırkçı rejimler için model olan en barbar en soykırımcı- sömürgeci karakter taşıyan TC devletine karşı böyle bir mücadelenin yürütülüyor olması bu 40 yılın önemini daha da dikkat çekici hal getiriyor.
Bugüne kadar ezilen halkların, sömürülen sınıfların, baskı altında tutulan kimliklerin, inançların tarihinde, avantajlarından daha çok dezavantajlara sahip olunan böyle bir mücadele gerçekliği ile geride bırakılan bu 40 yıl ise; kendini sadece Kürdistan halkı için değil, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünya insanlığı için bir umut ve alınan güç haline gelmiş bulunuyor. PKK’ye hayat veren öz suyunu, karakterini oluşturanlar da böyle bir gerçeklik olmaktadır.
PKK’nin böyle bir mücadele gerçekliği içerisinde geride bıraktığı 40. yıldönümü aynı zamanda, ona karşı mücadele ettiği soykırımcı- sömürgeci faşist TC devleti ve onun göbekten bağlı olduğu emperyalist güçlere ve işbirlikçilerini de verilen en anlamlı bir cevaptır. Apocu hareket ilk adımını attığı andan itibaren sürekli olarak bu güçlerin saldırı hedefi halinde olmuştur. Biryandan soykırımcı- sömürgeci TC devleti saldırırken, diğer taraftan işbirlikçilerini harekete geçirmiş, öbür taraftan da emperyalist güçler boş durmamıştırlar. Bunlar adeta kendi cephelerinden saldırıya geçerlerken birlikte Apocu Hareketin partileşerek Kürdistan halkına öncülük edecek bir konuma ulaşmasını engellemek istemişlerdir. Haki Karer’in katledilmesi de böyle bir gerçeklik içerisinde yerini almıştır. Apocu hareketin partileşme kararını almasının hemen ardından 19-25 Aralık 1978 tarihinde gerçekleştirilen Maraş katliamı da benzeri bir anlam ifade etmiştir. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesi de benzeri bir özellik taşımaktadır. Yine Almanya’nın bir NATO kararı olarak PKK’yi “terör örgütleri” listesine almasıyla birlikte uluslararası alanda PKK’ye karşı başlatılan saldırılarda böyle bir gerçeklik içerisinde yerini bulmaktadır.
Uluslararası komplo ve Önder Apo’nun esareti ise, gerçekleştirilen bu saldırılarda bir zirve niteliğine sahiptir. Bu saldırı da tüm bu güçler; uluslararası güçler, işbirlikçiler ile TC devleti iç içe geçmiş ve birlikte hareket etmişlerdir. Günümüzde ise, uluslararası komplo da yer alan bu güçler yine birlikte iç içe hareket etmektedirler. Günümüzde Üçüncü Dünya Savaşının gelişimine paralel olarak Uluslararası Komployu güncele taşıma arayışlarının bir parçası olan Önder Apo üzerinde uygulamaya konan mutlak tecrit ve PKK’nin bilinen öncü kadrolarına yönelik ABD’nin almış olduğu karar da böyle bir gerçekliği ifade etmektedir.
Ancak PKK ilk oluşum aşamasından itibaren kendine yönelik başlatılan tün bu saldırıları boşa çıkarmasını da bilmiştir. TC devleti ve onunla işbirliği içerisinde olan güçlerin engelleme, tehdit ve saldırılarına rağmen Kürdistan örgütlenmiş ve bunun temelleri üzerinden de partileşmeyi başarmıştır. Partileşmeyle birlikte Ortadoğu’ya açılmış ve onu takiben de ordulaşılmış ve halk örgütlenmesini örgütlü bir güce dönüştürmesini bilmiştir. Uluslararası alanda güçlü bir ilişki ağı oluştururken, dostlarını çoğaltmıştır. Uluslararası komploya ise, başta Önder Apo tarafından olmak üzere çok güçlü karşılıklar verilmiştir. Önder Apo tarafından aynı zaman da komplocu güçlerden hesap sorma anlamına gelen Yeni Paradigma, Özgürlük ve Demokrasi Hareketinin Mücadele tarihinde olduğu kadar, uluslararası alanda da tüm dünya insanlığı için de sosyalizm mücadelesinde yeni bir dönüm noktası başlatmıştır.
PKK bu şekilde geride bıraktığı 40. kuruluş yılını; mücadele, başarı, zafer tarihi yaratarak geride bırakmış oldu. 41. yılına da böyle bir gerçeklikle girdi. PKK 40. yılını doldurmadan PKK’ye ömür biçenlerde olmuştu. Hatta “ismini anan bile olmayacak” diyenler bile vardı. Geçmişte benzeri bir şekilde adeta histeri krizine tutulmuş gibi, “bitti, bitti, bitecek” diyenler de çıkmıştı. Fakat biten PKK değil, PKK “bitti, bitti, bitecek” diyenler oldu. Şimdi de öyle olacaktır. PKK’ni “adını bile ananlar kalmayacak” diyenlerin isimlerini hatırlayan bile olmayacaktır. PKK girdiği 41 yılında şimdiler de PKK’ye ömür biçenleri de bitirecektir. Önder Apo’nun da belirttiği gibi; özgür, demokratik Kürdistan idealini gerçek kılarak; sürekli olarak bir tarih yazıcısı, bitmeyecek bir roman, bir destan, bir şiir, her zaman söylenilecek bir türkü olmaya devam edecektir.
Kaynak: Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi/Cemal Şerik