Üç şaibe, üç örnek skandal
HABER MERKEZİ –
1-İnfaz görüntülerine rağmen serbest bırakıldılar
24 Nisan 2014’te, Suruç’ta, 27 R 4081 plakalı araçla Urfa’dan Antep’e giden şahıslar, tesadüfen çevirmeye takıldı. Aracın içerisinde, kendini Antep’te patlatan Ankara katliamının planlayıcısı Yunus Durmaz’ın ağabeyi Ökkeş Durmaz ile yine Antep karakoluna bombalı araçla saldıran İsmail Güneş’in kuzeni Ahmet Güneş vardı. Aracı kullanan ise, el Kaide üyeliğinden sabıkalı Mustafa Delibaşlar’dı. Sanıklar, çevrileceklerini anlayınca yanlarındaki dokümanları aracın camından araziye attı. Yapılan aramada bulunanlar, sanıkların IŞİD üyesi olduğuna şüphe bırakmıyordu. Örgüte ait çok sayıda dokumanın yanı sıra ele geçirilen siyah renkli hard disk’teki ‘infaz videosu’, ağır suç niteliği taşıyordu. Görüntüde, sanıkların da aralarında bulunduğu yaklaşık 15 kişilik bir grup, diz çöktürdükleri şahsa ‘tekbir getirterek’, hep birlikte ateş etmekteydi. Sanıklar, tutuklansa da 6 ay gibi kısa bir süre içinde serbest bırakıldı.
Üç sanığın, Musul rehinelerine karşı takas yapıldığı iddia edildi. Militanların cezaevinden salıverildiği tarihle Musul’da 49 konsolosluk çalışanının Türkiye’ye getirildiği tarihin birbiriyle örtüşmesi, iddiayı güçlendirdi.
Sanıkların serbest bırakılması da ayrı bir skandaldı. Cezaevinden ayrılmalarında MİT’in mahkemeye gönderdiği “IŞİD’le ilgileri bulunmamaktadır” yazısı etkili oldu. Ele geçirilen görüntülerde, Ankara katliamının planlayıcısı Yunus Durmaz’ın yanı sıra IŞİD’in akıl hocası olduğu ileri sürülen Ahmet Güneş de vardı. Yaklaşık bir yıl sonra aynı ekip, Ankara katliamını planlayacaktı.
2.Antep-İstanbul-Avrupa
Yine MİT’in, savcılığın istediği yazıya verdiği bir cevap, IŞİD’in yurtiçindeki saldırılar gibi yurtdışındaki eylem planlarını da önceden değerlendirdiğini ortaya koydu. Buna rağmen katliamlar engellenemedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Gar katliamından 13 gün sonra MİT’ten, olayın arka planına dair bilgiler istedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ile paylaşılan belge ve bilgiler, IŞİD’in gerçekleştirdiği pek çok toplu cinayetin önceden tahmin edildiğini gösteriyordu. Belgede MİT, IŞİD’in bilinen, ancak önlenemeyen eylemlerini özetle şöyle sıralıyordu:
Brüksel katliamı
“Aralık 2015 itibarıyla DEAŞ ile bağlantılı şahısların, önümüzdeki yıl, Türkiye ve Belçika’da bir saldırı gerçekleştirmeyi planladığı…”
Sultanahmet katliamı
“5 kişiden oluşan bir DEAŞ hücresinin 31/12/2015’te Ankara veya İstanbul’da ses getirecek bir intihar eylemi hazırlığı yönünde bilgiler var.”
Kilis saldırıları
“DEAŞ’a yönelik kara harekâtının hayata geçmesi halinde Kilis başta olmak üzere yurt içinde eylemler olabileceği…”
3-Nasihat Emniyetten, çadır belediyeden
Halen cezaevinde bulunan Murat Taşçı’nın öyküsü ve
ilişkileri, Antep hücre yapılanmasının ve IŞİD’in nasıl yıllarca ‘görmezden gelindiğini’ anlatması açısından önemlidir.
Taşçı’nın tutanaklara yansıyan ifadeleri IŞİD katliamlarının nasıl adeta haber vererek geldiğini gösteriyor. Taşçı, kendisine sorulan Yunus Durmaz ve Ahmet Güneş’i, Suriye’de ölen abisi dolayısıyla tanıdığını belirtirken, farkında olmadan önemli bilgileri de paylaştı. Abisi ölünce belediyeden çadır istediklerini, taziye kurduklarını, yemek organizasyonunu Yunus Durmaz ve Ahmet Güneş’in üstlendiğini anlattı. Aynı günlerde TEM’den iki polisin gelerek, kendisine “Durmaz ve Güneş’ten uzak dur; ağabeyini de onlar kandırdı” dediklerinden de söz etti.
Bunların tümü 2013’te Antep’te yaşandı. Bunun anlamı açıktı:
Katliamları planlayan ekip, iki yıl öncesinden, neredeyse ezbere bilinmekteydi.
Kaynak: Özgürüz/Bülent Kılıç
Yarın: İki seçim arasında