HABER MERKEZİ
Henüz yaklaşık dört ay gibi bir süre olmasına rağmen Türkiye hızla “yerel seçim” atmosferi içerisine çekildi. Hatta diyebiliriz ki, bundan aylar öncesinde böyle bir ortam yaratıldı. Yerel seçimlere katılacak olan parti ve kişiler de kendilerini böyle bir havaya kaptırdılar. Tabii bir yanda bunlar yaşanırken diğer yandan da soykırımcı TC devletini elinde tutan iktidar kliği kendi sömürü-soygun çarkını işletmeye, beslendiği özel-kirli savaşını daha da katmerli bir hale getirdi. Öyle anlaşılıyor ki, yerel seçimlerin gerçekleşeceği 31 Mart 2019’a kadar da bu böyle devam edecek. Sonrasında da, alavere-dalavere, baskı, zor, yasaklama, engelleme, tehdit vb. ile elde edeceğe sonuçları da arkasına alarak iktidar koltuğu üzerinde daha güçlü bir şekilde oturacak ya da kendini öyle hissedecek.
AKP-MHP faşist kliği 24 Haziran 2018 Genel Seçimleri ve öncesinde gerçekleşen referandum süreçlerinde de benzeri bir politikanın sahibi olmuştu. Hem sandıkların başına gitmeden aylar öncesinde yaratılan atmosfer hem de sonuçlar açıklandıktan sonra izlenen politikaları buna göre belirlemişti. Sadece bununla da kalmayarak gerçekleşen seçimleri ve ortaya çıkan “sonuçları” gayri meşruluğunu, meşru kılmada bir araç olarak kullanmıştı. Onun içindir ki, burada çok açık bir şekilde 31 Mart 2019’da gerçekleşecek olan yerel seçimlerde de aynı şeyi yapacağını belirtmek gerekmektedir.
AKP-MHP faşist kliğinin böyle bir yönelime/seçimi de ihtiyacı vardır. Çünkü kısa aralıklarla gerçekleşen ve bunu da bir kısır döngü içerisinde sürekli kılan politikaları devreye koyarak iktidar koltuğu üzerindeki yerlerini koruyabileceklerini sanmaktadır. O nedenledir ki, 31 Mart 2019’dan sonra da yaratılacak olan gerekçelere dayanarak, halkın önüne yeniden bir sandığın konulma olasılığı fazlasıyla bulunmaktadır. Talan “ekonomisine” dayanan, sömürü-soygun düzeninden beslenen ve bunları gerçekleştirmek içinde tek çare olarak özel-kirli savaşı gören AKP-MHP sömürgeci-faşist kliğinin önünde bundan başka bir tercihte bulunmamaktadır.
Sadece Türkiye’de değil, meşruiyet sorunu yaşayan tüm iktidar ve yönetimlerin bulunduğu ülkelerde de benzeri politikaların/yönelimlerin söz konusu olduğu, böyle bir gerçeği gizlemek için kitlelerin sokaklara dökülerek bağlılık, destek gösterilerinde bulunmalarının sağlanılmak istenildiği, sahte demokrasicilik oyunlarının oynandığı bilinmektedir. Bu anlamda ikide bir ısıtılıp ısıtılıp sofraya konulan pilav gibi, Türkiye’de toplumun önüne sandıkların niçin konulduğu da bilinmez değildir. Ancak böyle bir gerçekliğe rağmen AKP-MHP faşist kliğinin ısrarla bu oyuna başvurması karşısında, bu oyunun bozulmasını sağlamak ve teşhirini gerçekleştirmek için devrimci, demokrasi güçlerinin seslerini etkili bir şekilde duyurmaları ve kendi tercihlerini/politikalarını başat hale getirememiş olmaları da anlaşılır değildir.
Seçme-seçilme, tercihlerini belirleme ve bunun içinde oy kullanma ya da eğilim bildiriminde bulunda demokrasilerde olması gerekenler arasında yerlerini almaktadır. Buna hiçbir kimsenin de itirazı olmaz. Ama bu trajik sonuçların oluşmasına neden olacak oyunlara dönüşüyor ve göstermelik bir hal alıyorsa, buna demokrasinin bir gereğinin yerine getirilmesi ile de hiçbir alakası yoktur. Doğru olanda bu oyunun bozulmasını sağlamaktır. Bunun da farklı biçimleri vardır. Burada tek biçim; boykot ve protesto değildir. Çoğunlukla da meşruiyeti olan iktidar ve yönetimler seçimlerde gerçekleşen boykot ve protestoları kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak istemektedirler. Böyle bir gerçekliğe rağmen boykot ve protestolar oynanmak istenen demokrasicilik oyunlarının bozulmasında önemli bir yere sahiptir.
Sadece boykot ve protesto ile sınırlı kalmayıp, ortaya çıkacak olan sonuçları tersine çevirecek olan tutumda ısrar edip, bunu sürekli kılacak olan kararlı bir mücadele ile de pekala oynanan demokrasicilik oyunları boşa çıkarılabilir. Tabii demokrasicilik oyununu boşa çıkaracak olan tek yöntem; “boykot” ve “protesto da” değildir. Başka yöntemler de bulunmaktadır. Bunların arasında tercihin belirlendiği oylara sahip çıkmakta vardır. AKP-MHP faşist kliğinin gerçekleşen tüm oylamalar da; oyunlara, hilelere başvurması, baskı, tehdit, yasaklama, engelleme vb. yöntemlerle istedikleri sonuçların sandıklardan çıkmasını sağlamaları karşısında bundan başka bir yol da bulunmamaktadır. Kendi ayağıyla tuzağa düşme olarak ta değerlendirilebilecek olan böylesi bir oyunun bozulmasında en etkili yöntemlerden birinin bu olduğu açıktır.
24 Haziran 2018 Genel Seçimlerinde bunun koşulları da vardı. Seçimlere bir hafta kalan süre içerisinde verilen istatistiklere göre yaklaşık 15 Milyon AKP-MHP faşist diktatörlüğüne karşı olan insan Türkiye ve Kürdistan’da meydanları doldurmuştu. Bunların ezici çoğunluğu da 24 Haziran gecesi sandığa taşırdıkları iradelerinin gasp edilmesine karşı direnmeye hazırdı. Ancak bunun pratikleştirilmesi mümkün olmadı. Elbette bunun nedenleri sorgulanarak, güçlü sonuçlar çıkarılabilmelidir. Esas olarak ta, 31 Mart 2019’da gerçekleşecek olan yerel seçimler de bu temelde hazırlanılabilmelidir.
AKP-MHP faşist kliği yerel seçimlere, 2018 yılında gerçekleşmiş olan referandum ve genel seçimlere olan yaklaşımdan daha geri bir pozisyonda değildir. Aksine, bunlara olandan daha dikkatli bir yaklaşım içerisindedir. Başta Ankara, İstanbul vb. olmak bir çok belediye başkanını görevden almasının, aralarında anlaşarak Büyük Şehir Belediyelerini daha şimdiden paylaşmalarının nedeni de böylesi bir gerçekliktir. Yine 2015 yılında uygulamaya konan aynı zaman da “İkinci Şark Planı” olarak ta değerlendirilen soykırımcı “Çöktürme Planı” ile birlikte Kürdistan’da el koydukları belediye yönetimlerini yeniden işgal etmek istemelerini böyle bir gerçeklik içerisinde ele almak gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, AKP-MHP kliği eğer yerel seçimlerde hedefine ulaşırsa, Kürdistan’ı yeniden işgal ettiğini ve bu işgale siyasal bir çehre kazandırdığını ilan etmekten de geri kalmayacaktır.
31 Mart yerel seçimlerinin önceki seçimlerden böyle bir farkı da bulunmaktadır. Bu gerçeklik ise, önceki seçimlerden de sonuçlar çıkararak yerel yönetim seçimlerine yönelik bir yaklaşım içerisinde olmayı gerekli kılmaktadır. Kuşkusuz devrimci, demokratik güçler ile AKP-MHP faşist kliğine karşı olan tüm muhalif kesimler kendi aralarında bir uzlaşma arayışı içerisinde olacaklardır. Fakat bunu yaparken de kendi iradelerini başkalarının iradelerine tabi kılmak anlamına da gelen; şerlerin en şeri olan “ehveni-şeri” de tercih etmeyeceklerdir. İrade ve kimliklerini koruyacaklardır. Bununla da sınırlı kalmayacaklardır. Daha bugünden açığa çıkan ve gün gibi ortada olan AKP-MHP faşizminin yerel seçimlerde yapacakları her türlü hile ve yolsuzluklara, baskı, yasak, tehdit ve engellere karşı şimdiden tedbirlerini alacak ve hazırlıklarını yapacaklardır. Sandıklar açıldıktan sonra da iradelerinin gasp edilmesine ve yeni kayyumların yerel yönetimlerin başına getirilmesine müsaade etmeyeceklerdir.
Kasım Engin