KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Kürtlerle ittifak yapmayan herhangi bir gücün Ortadoğu’da herhangi bir sonuç almasının zor olduğunu belirterek, “Karşı veya yanında yer alsın Kürtsüz bir siyaset olmuyor” dedi.
HABER MERKEZİ – AKP iktidarına karşı demokrasi güçlerinin Kürt Özgürlük Hareketi’yle ittifaklarını daha da güçlendirmeleri gerektiğini söyleyen Cemil Bayık, “Böyle bir durumda 2019, büyük kazanımların olduğu bir yıl olacak” dedi.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Medya Haber kanalında yayınlanan özel programın ikinci bölümünde, Suriye’nin bundan sonraki durumunu, İran’ın bölgede nasıl bir rol oynayacağını, Trump’ın Irak’a gelişinin siyasi mesajını ve 2019’da Kürtleri nelerin beklediğini değerlendirdi.
Suriye’nin demokratikleşmeden bir daha ayağa kalkamayacağını söyleyen Bayık, Suriye’de hazırlanacağı belirtilen anayasaya ilişkin şunları ifade etti: “Sorun Esad’ın kalıp kalmaması sorunu değil aslında. Sorun Suriye’nin yeniden demokratik bir temelde inşasıdır. Çünkü artık Suriye eski Suriye olamaz. Bu 7 yıldır yaşanan savaştan sonra Suriye’nin yeniden demokratik temelde örgütlendirilmesi; demokratik ve özgürlükçü bir sistemin oturtulması gerekir. Bir anayasa hazırlanacağı söyleniyor. Fakat bu anayasanın nasıl şekillendirileceği daha net değil. Demokratik güçlerin hazırlamadığı, katılmadığı bir anayasanın demokratik bir anayasa olması mümkün değildir.
Demokratik bir anayasa Suriye’de geliştirilmezse, bu anayasa bütün Suriye’deki halkları, kültürleri kapsamazsa, onların iradelerine yer vermezse, onların kendi kendilerini örgütleyip özgürce ifade etmelerine olanak tanımazsa Suriye’nin bütünlüğünü korumak, yeniden ayağa kalkmasını sağlamak zordur. Ortada yıkılan bir Suriye var.”
TÜRKİYE, SURİYE’NİN BÜTÜNLÜĞÜNÜ TEHDİT EDİYOR
Türkiye’nin yaklaşımlarının Suriye’nin bütünlüğünü tehdit ettiğini belirten Bayık, diğer güçlerin rollerine dikkat çekti. Şu anda Rusya’nın, Suriye içinde yer aldığı koalisyon gücünün siyasi, diplomatik hatta askeri olarak güçlendiğini ama eğer demokratik temelde bir Suriye yaratılmazsa bu gelişmelerin fazla bir şey ifade etmeyeceğini kaydeden Bayık, “Suriye’de istikrar sağlanmayacaktır. Belki Suriye’deki savaş daha farklı biçimlerde yürüyecek. Suriye yine tahrip olacak hatta belki bölünmeler bile ortaya çıkabilir. Türkiye’nin yaklaşımları aslında Suriye’nin birliğini, bütünlüğünü tehdit ediyor.
Suriye, ya tümüyle Türkiye’nin istediği gibi şekillenecek ya da olmazsa bölmeye çalışacak. Türkiye’nin yaklaşımlarında bu netçe ortaya çıkıyor. Sanıyorum Suriye, Rusya, İran onlar bunu daha iyi fark ediyor. O açıdan Türkiye’nin bu işgaline karşı belli bir tutumları gelişeceğe benziyor. Çünkü Türkiye girdiği yerden çıkmaz. Yani bunu bu güçler de biliyor. Eğer Türkiye’nin girişine karşı durmazlarsa bu onlara büyük kaybettirir. Türkiye’yi oldukça güçlendirir. Bu dengeleri tümüyle değiştirir. Suriye’nin tümüyle parçalanmasına yol açar” şeklinde konuştu.
SORUNLARI HALKLAR TARAFINDAN ÇÖZÜLMELİ
Suriye, Rusya ve İran’ın, Suriye’nin bütünlüğünü sağlamaya çalıştıklarını ve onun için bu savaşı yürüttüklerini söylediğini hatırlatan Bayık, şöyle devam etti: “Bütünlük de ancak demokratik bir sistemi geliştirmekle olur. Bütün halkların en doğal haklarını anayasada kabul etmekle olur. Demokrasi güçlerinin ittifak yapmasıyla bu olabilir. Başka türlü tehlikenin önüne geçemezler. Sanıyorum Suriye ve Rusya gibi güçler bunu düşünüyor ve tartışıyorlardır. Oradaki bütün demokrasi güçlerinin de özellikle Kuzey Suriye’deki güçlerin demokratik ulus çözümünü geliştiren ve bu temelde demokratik bir Suriye’yi oluşturmak isteyen güçlerin de bu temelde hareket etmesi gerekiyor.
Şimdiye kadar hep demokratik bir Suriye’nin yaratılması için çalıştıklarını, Suriye’nin birliğinden yana olduklarını, dış güçlerin saldırılarına karşı olduklarını söylediler. Bunu bundan sonra daha güçlü bir biçimde yürütmeleri gerekiyor. Bütün dış güçlerin Suriye’den çıkması yönünde halkların harekete geçmesi gerekir. Suriye’nin harekete geçmesi gerekir. Suriye’nin sorunlarının Suriye’deki halklar tarafından çözülmesi gerekir. Bunu Suriye rejiminin de artık esas alması gerekiyor. Eğer bu temelde bir yaklaşım içerisine girerlerse o zaman Suriye parçalanmaktan kurtulur. Yeni dönemde demokratik bir temel oluşarak bu yıkımı giderebilir. Tekrar ayağa kalkabilir. Suriye gelişimini sağlayabilir.”
ABD’NİN İRAN POLİTİKALARI SONUÇ VERMEDİ
Bölgedeki önemli aktörlerden biri olan İran’ı da değerlendiren Bayık, Türkiye ile İran arasında tarihsel birçok sorun yaşandığını; belki bazı konularda bir araya gelebildiklerini ama bir araya gelebildikleri konuların çok az olduğunu söyledi. Bayık, şöyle sürdürdü: “Sonuç itibariyle her iki güç Ortadoğu’da hegemonya mücadelesini yürütüyor. Şimdiye kadar yürütülen mücadele de İran daha başarılı gibi görünüyor. Türkiye NATO’ya, son ABD ittifaklarına dayanarak hamle yapmak istiyor. İran’ı geriletmek istiyor. Sanıyorum İran da bunu görüyor. İran’ın, Türkiye’nin Suriye’de bazı kesimleri daha ele geçirmesine kolay kolay izin vereceğini düşünmüyorum. Çünkü bu İran’ın aleyhine olur.
Halbuki şu anda Amerika’nın ‘Suriye’den askerlerimi çekeceğim’ demesiyle aslında İran orada önemli bir kazanım elde etti. ABD’nin İran’a karşı geliştirdiği politikalar fazla sonuç vermedi. Hem Suriye’de hem Irak’ta hem İran’ın içinde fazla sonuç vermedi. Yani İran daha çok başarılı olmuş gibi görünüyor. Bu açıdan İran’ın bu başarısını tehlikeye atması düşünülemez. Çünkü bunu da tehlikeye atacak olan Türkiye’dir. ABD çekilirken Türkiye’nin yerini doldurmasını istiyor. Türkiye de El Kaide ve Müslüman Kardeşler’le doldurmak istiyor. Böylesi bir durum sadece Suriye’nin değil, Rusya ve İran’ın da aleyhine olacaktır. İran’ın kolay kolay bunu kabul edeceğini düşünmüyorum.”
KÜRT DİNAMİĞİ, EN CANLI DİNAMİKTİR
İran’ın Kürt politikasının TC’den farklı olmadığını; Kürt sorununu çözmeye yanaşmadığını vurgulayan Bayık, şunları söyledi: “TC, İran’ı kendisine ortak etmeye çalışıyor ama içinden geçilen süreç buna pek zemin sunmuyor. Yani İran’ın Kürt politikasında farklı yaklaşımları da var. Bir bütün Türkiye gibi de yaklaşmıyor. Belki hala Kürt sorununu çözmeye yanaşmıyor fakat İran şunu da görüyor; Kürt sorunu çözülmeden başarı şansı yoktur.
Yine İran şunu da fark etmiş durumdadır; Kürt dinamiği Ortadoğu’da en canlı dinamiktir. Artık Kürtler eskisi gibi yaşamak istemiyorlar. Kürtler artık özgürlüğe karar kılmış, bunun için bütün bedelleri ödemeye razılar. Bunu artık görüyor. Yani eskisi gibi Kürtlere yaklaşamaz. Kürt siyasetinde bazı değişiklikler yapması gerekiyor. Sanıyorum bunu tartışıyorlar da. Belki daha bir karara varmış değiller, gelişmeler onları böyle bir karar almaya da götürebilir. Şu çok açıktır; Ortadoğu’da başarılı siyaset yürütmek isteyenlerin Kürtleri görmesi gerekiyor.
Kürtlerle ittifak yapmayan herhangi bir gücün Ortadoğu’da herhangi bir siyaset yapması, sonuç alması çok zordur. Dikkat edilirse Türkiye bile Kürt soykırımını geliştirirken sahtece ben ‘Kürtlere karşı değilim, ben PKK’ye karşıyım’ diyor. Güya Kürtler üzerinde siyaset yapmaya çalışıyor soykırımını gerçekleştirmek için. Kürtlere karşı olan bütün güçler de aslında Kürtleri tümden reddediyor gibi bir pozisyon takınmıyor çünkü reddetseler kaybederler. Yani hala Kürt sorununun çözümünü istemeseler bile Kürtler üzerinde siyaset yürütüyorlar.
REQA’DAN SONRA BİRLİKTE HAREKET EDİYOR
İster karşı olsun, ister yanında yer alsın Kürtsüz bir siyaset olmuyor. Kürtler üzerinde herkes siyaset yapıyor. Bu açıdan İran da bu gerçeği görüyor. Artık eskisi gibi yaklaşırsa İran bundan zarar görecektir tabi. O zaman İran karşıtı koalisyon sonuç alır. Eğer İran, İran karşıtı koalisyonunun sonuç almasını istemiyorsa Kürt sorununa doğru yaklaşmalıdır. Kürt sorununun çözümünde adım atmalıdır. Eğer atarsa hem kendisine yönelik geliştirilen politikaları etkisiz kılabilir hem de Ortadoğu siyasetinde önemli sonuçlar elde edebilir.
Dikkat edilirse 5 Kasım’da İran’a karşı Amerika bir karar aldı. Amerika bu kararı kendi başına almadı. Ortadoğu’da dayandığı bazı müttefikleri de var. Bunlara dayalı olarak bu kararı aldı. Birlikte İran’a karşı baskıyı, ambargoları geliştirmeye çalışıyorlar. Amerika, Türkiye’yi de buna dahil etmek istiyor, çünkü Türkiye’yi dahil etmezse sonuç elde edemez. Türkiye’yi dahil etmek için hemen 6 Kasım’da Hareketimizin yönetimine yönelik ABD bir karar aldı. Tamamen vicdansızca bir karar aldı. Arkasından da Türkiye’nin Rojava’ya, Kuzey Suriye’ye saldırısına sonuna kadar kapıyı araladı. Bununla aslında Türkiye’yi yanına almak ve İran’a karşı kullanmak istiyor. Belli ki Türkiye buna yattı. Onun için Amerika bu tip kararlar aldı. Yoksa bu kararları almazdı. Türkiye Reqa’nın özgürlüğünden sonra ABD ile hareket ediyor. Giderek ABD ile hareket ettiğini daha çok ortaya koyuyor. Zaten Türkiye’deki yetkililer de bunu açık açık dillendiriyorlar. Sanıyorum İran da bunun farkındadır. Yani İran herhalde Türkiye’nin ABD ile birlikte hem Suriye’de hem Irak’ta İran’a karşı bir takım oldubittiler içerisine girmesine kolay kolay razı olmayacaktır.”
ABD PKK’Yİ ENGEL OLARAK GÖRÜYOR
Bayık, ABD’nin 6 Kasım’daki kararının, bütün Kürt hareketlerine ve Ortadoğu halklarını etkileyeceğini söyledi. “ABD bu kararı boşuna, öyle taktik amaçlı da almadı” diyen Bayık, şunları dile getirdi: “ABD Ortadoğu’yu kendisine göre şekillendirmeye çalışırken Önder Apo ve PKK mücadelesini çok büyük bir engel olarak gördü, bu engeli ortadan kaldırmak istedi. Onun için zaten Uluslararası Komplo’yu gerçekleştirdi. Fakat bu komplo sonuç vermedi.
Hareket gelişmeye, etkilemeye devam etti. Bunu tehlikeli gördü. Onun için yeni kararlar aldı. Uluslararası Komplo’yu güncellemeye başladı. Bu temelde Hareketi etkisiz hale getirmek istedi. Neden? Çünkü Ortadoğu’da yürüttüğü bir savaş var. Ortadoğu’yu kendi çıkarları, amaçları temelinde şekillendirmeye çalışıyor. Burada bazı engellerle karşılaşıyor. PKK engeli en büyük engeldir. Kendine göre bir İran engeli var.
Bu engelleri ortadan kaldırmaya çalışıyor. Yani görünen o ki aslında ABD Türkiye’yi, Irak’ı, Kürtleri yanına almaya ve İran’a karşı konumlandırmaya, harekete geçirmeye çalışıyor. Fakat burada PKK engeli ortaya çıkıyor. PKK, Kürtlerin bir bütün bu koalisyona dahil olmasını önlüyor. Bunu görüyor, bu engeli ortadan kaldırmak istiyor. Eğer İran’a karşı 5 Kasım’da, hemen 6’sında da PKK’ye yönelik karar aldıysa bununla bağlantılıdır.”
PKK’Yİ TESLİM ALMAK İSTİYORLAR
PKK’nin, Irak, Kürtler ve Türklerin ABD ile birlikte İran’a karşı durmasını önlediğini belirten Bayık, “Bunu nasıl ortadan kaldıracak? PKK’yi baskı altına alarak, PKK’ye karşı saldırıları geliştirerek, PKK’yi ya teslim alma, bu çizgiye çekme ya da olmazsa etkisiz hale getirerek diğer Kürtleri bu koalisyona dahil etme böylelikle İran politikasını yürütmek istiyor. Bunun için bu kararı aldığı ortaya çıkıyor. Bu karar öyle sıradan bir karar falan değildir. Yani Ortadoğu’daki savaşla, çıkarlarla, amaçlarla bağlantılıdır. Çünkü Ortadoğu dünyanın temelidir. Burada başarılı olamayan dünyada başarılı olamaz. Burada başarılı olmak içinde önündeki engelleri ortadan kaldırmaları gerekiyor. En büyük engel Önder Apo’nun geliştirdiği mücadele görülüyor. Onun felsefesi ve ideolojisi, geliştirdiği sistem görülüyor. Bu etkisiz kılınmak isteniyor. Çünkü bu halklara da ruh veriyor. Direnmek isteyen demokrasi, özgürlük güçlerine de ruh veriyor. Dolayısıyla bu engel daha fazla büyüyor. Bu engelin etkisizleştirilmesi gerekir ki amaçlarına ulaşabilsinler. Dikkat edilirse; PKK’nin dışındaki diğer güçler böylesi politikalara yatkınlar, yatıyorlar fakat her ne kadar onlar yatsa da PKK’nin engel olması bir bütün Kürtlerin bu politikaya yatmasını önlüyor. Dolayısıyla da bir türlü amaçlarını gerçekleştiremiyorlar” şeklinde konuştu.
ABD’NİN SURİYE’DEN ASKER ÇEKMESİ
Amerika’nın Kürtlerle geliştirdiği ittifaklar nedeniyle imaj kazandığını kaydeden Bayık, fakat bu imajını DAİŞ’e karşı koalisyondan çekilerek kaybettiğini, dolayısıyla Suriye’den çekilme açıklaması ile birçok çevrenin bu karardan rahatsız olduğunu belirtti. Bayık, Trump’ın Irak’a gidişini ise şöyle değerlendirdi: “Amerika’nın Suriye’den askerlerini çekeceğini söylemesi aslında birçok güç tarafından olumsuz karşılandı. Hatta Amerika’nın iç siyasetine bile bu durum yansıdı. Bazı istifalar ortaya çıktı. Hala bile bunun yol açacağı sonuçlar nereye varır net ortaya çıkmış değildir. Fakat ABD bundan epeyce yara aldı. Çünkü bazıları müttefikler birbirine güven duymalı, dedi. Müttefikler güven vermezse müttefiklik, ittifaklık yürümez, bundan da büyük zarar görülür, denildi. Böyle açık eleştiriler yapıldı. ABD aslında anti-faşist koalisyonda yer alarak Kürtlerle birlikte DAİŞ’e karşı mücadele de itibar kazanmıştı, çekilmesiyle aslında bu itibarını önemli ölçüde kaybetti, yıprandı, zedelendi. Bu durumu gördüğü için hemen Irak’a ziyarette bulundu. Çünkü Irak yönetimi bile ABD’nin Suriye’den asker çekmesinin Irak üzerinde de etkisi görülecektir, dedi. Yani böyle eleştirdi. Bunun yanlışlığını söyledi. Şimdi bu neyi ifade ediyor? Irak’takilerin de ABD’ye güvensizliğini ifade ediyor. Yine Irak’taki ABD askerleri ‘madem Suriye’den çekiliyoruz, burada ne işimiz var’ dediler, ‘buradan da çekilmemiz gerekir o zaman’ dediler. Amerika kamuoyunun tepkileri var. Dünyada yarattığı olumsuz etkiler var. Bütün bunları dikkate alarak ani bir ziyarette bulundu. Bunun amacı da o sarsılan imajını düzeltmek, yıpranmasının önünü almak, Irak’taki yönetime güven vermek; yani ‘bak sizin yanınızdayız, Suriye’yi terk ediyoruz ama sonuna kadar sizi koruyacağız, bak sizin yanınıza geldik’ mesajını verdi. Bir de kendi askerlerine güven vermek istedi. Çünkü kendi askerlerinde de komutanlarında da bir güvensizlik ortaya çıktı. Bunu da gidermeyi amaçlıyor. Bunları gidermeden Ortadoğu’daki savaşı yürütemez.
Çünkü Amerika ne Suriye’den ne Ortadoğu’dan çıkmadı, çıkmıyor da. Sadece DAİŞ’e karşı oluşan koalisyondan çıktı. Suriye’den çıkıyorum demesinin anlamı budur, başka bir anlamı yoktur. İran’a karşı baskı uygulamak istiyor. Irak kendileri açısından çok önemli bir alandır. Irak sahasında böylesine güvensizlikler yaşanırken İran’a karşı nasıl baskıyı, ambargoları güçlendirecek? Zaten Suriye siyasetinde darbe yedi. İran biraz güçlenmiş oldu. Irak’ta da bu güvensizlikler ortaya çıkarsa o zaman İran politikalarını kolay kolay yürütemezler. Bunları gidermek amacıyla ani bir ziyarette bulundu.”
İKTİDAR REJİMİNİ TAMAMLAMAK İSTİYOR
Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerin önemine dikkat çeken KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bayık, şunları ifade etti: “Her ne kadar referandumla, 24 Haziran seçimleriyle bazı adımlar attılarsa da, Türkiye’deki devlet yapısını değiştirdilerse de Türk-İslam sentezine dayalı yeni bir sistemi ortaya çıkardılarsa da onları yeniden şekillendirmek için bunu yerel seçimlerle tamamlamak istiyorlar. Çünkü yerel seçimlerle tamamlamadıkça bu rejimi oturtamazlar. Ayrıca aleyhlerine gelişmeler ortaya çıkar. Onları büyük tehlikeler bekler. Bunu çok iyi gördüklerinden bunu önlemeye çalışıyorlar.
Bu açıdan yerel seçimleri kazanmak istiyorlar. Bütün olanakları kullanarak kazanmak istiyorlar. Şimdiye kadar ki iktidarlarını hep savaşa, korkuya dayandırarak geliştirdiler. Şimdi de aynı şeyi yapmak istiyorlar. Yani yerel seçimlerden önce mutlaka içeride fazla yapacakları bir şey kalmadığı için daha çok dışarıda Kürtlere karşı geliştirerek, güya darbeler vurarak milliyetçiliği, şovenizmi, ırkçılığı arttırarak yerel seçimlere gidip seçimleri kazanmak istiyorlar. Bu yetmiyor. Özellikle Kürdistan’ı polis, askerle dolduruyorlar. Ajan dolduruyorlar, memur dolduruyorlar bunlara da oy kullandırtmak istiyorlar.
Böylelikle güya bakın artık Kürtler bizi destekliyor, bizim izlediğimiz politika doğru bir politikadır ve bunu herkese böyle yutturmak istiyorlar. Bu temelde kendilerini meşru kılmak istiyorlar. Güya seçimle bunu yapmak istiyorlar. İşte dünyaya ‘bak biz seçim yapıyoruz, demokrasi var’ diyerek bununla meşrulaştırmak istiyorlar. Aslında seçim diye bir şey yok. Bu kılıf adı altında faşizmi kurumlaştırmak istiyorlar. Bütün maddi olanaklarını bunun için kullanıyorlar. Diplomatik ilişkilerini bunun için kullanıyorlar. Şovenizmi alabildiğine bunun için geliştirmek istiyorlar.
HALKTAN DAHA FAZLA ASKER-POLİS
İktidarın özellikle Botan, Zagros’taki bütün belediyeleri ele geçirmek için buralara halktan daha fazla asker ve polis konumlandırdığını söyleyen Bayık, “Bunlara oy kullandırtmak istiyorlar. Bu tarzda güya Botan ve Zagros’u ele geçirmek istiyorlar. Buna dayanarak da kurumlaştırmaya çalışıyorlar. İzledikleri politika budur.
ORTAK PAYDALARDA BİRLEŞMELERİ GEREKİR
Buna karşı demokrasi ve özgürlükten yana olan güçlerin bunu bilerek güçlerini birleştirmeleri gerekir. Faşizme karşı ittifakların güçlendirilmesi gerekir. Hem bunu içte yapmak hem dışta yapmak gerekiyor.
Eğer bunu geliştirirlerse ve AKP-MHP iktidarını zayıflatırlarsa başarılı olurlar. Şimdi önemli olan bu yerel seçimlerde AKP ve MHP’yi güçsüzleştirmektir, başarısız kılmaktır. Eğer bu başarılırsa Türkiye’de faşizm oturamayacaktır. Tam tersine demokrasi ve özgürlük güçleri açısından anti-faşist güçler açısından yeni bir süreç başlayacaktır. Bu önemli ölçüde moral verecek ve bu moralle yeni bir mücadele dönemine girilecektir. Faşizme karşı mücadele boyutlanacaktır. Ve bu rejimin sonu gelecektir. Bu açıdan aralarındaki farklı şeyleri bir tarafa itip ortak paydalarında birleşmeleri gerekir.
HANGİ ŞEHİRDE HANGİ ADAY KAZANACAKSA
Hangi şehirde hangi adayla kazanacaklarsa herkesin o adayların etrafında birleşmesi gerekiyor. Onları desteklemesi gerekiyor. AKP-MHP’ye kazandırtmamaları gerekir. Yani yerel seçimleri, bir seçim olarak değil de bir mücadele olarak ele almaları gerekir. Güçlerini birleştirerek her şehir için demokrat adaylar etrafında birleşmeleri gerekir. Faşizmin karşısına demokrasinin adayını çıkarmaları gerekir. Onun etrafında da herkes birleşirse kesinlikle bu seçimlerde elde edecekleri sonuçları elde edemezler. Geçmişte Efrîn işgalini kullanarak belki seçimleri kazandılar ama bu sefer savaş da yürütseler, şehirleri işgal de etseler bu onların seçimi kazanmasına yetmeyecektir. Bunu herkesin böyle anlaması gerekiyor.”
LEYLA GÜVEN’İN EYLEMİ ÇOK ÖNEMLİDİR
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin son bulması için Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevlerine dikkat çeken Bayık, bu konuda da şu değerlendirmelerde bulundu: “2018 büyük bir direnme yılı oldu. Önder Apo direndi, gerilla direndi, halk direndi. Bütün parçalarda, yurt dışında, cezaevlerinde büyük direnişler, destansı direnişler sergilendi. Büyük zorluklar, acılar, büyük şahadetler yaşandı. Yani 2018 mücadele yılı oldu. 2019’a bu mücadele üzerinden ve büyük bir eylemle giriyoruz.
Leyla Güven’in başlattığı eylem, öyle sadece bir kadının, bir kişinin kendisi için başlattığı bir eylem değildir. Açıklamaları var, çok nettir, güçlü mesajlar veriyor. Yani Kürt halkına demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürüten güçlere büyük bir moral veriyor. Onların faşizm karşısında nasıl durması gerektiğini mesajını veriyor. Türkiye’de faşizm kurumlaşmak istiyor. Bu büyük bir tehlikedir. Bu tehlikenin önlenmesi gerekir. Bu da ancak mücadeleyle olur.
Herkesi mücadeleye çağırıyor. Leyla Güven’in başlattığı eylem bu açıdan çok önemli bir eylemdir. Oldukça da zamanında başlatılan, tehlikeyi herkesten önce gören, buna karşı duran ve herkesi de bu tehlikeye karşı duyarlı kılmaya, mücadele etmeye çeken bir eylemdir. Bu açıdan kendisini selamlıyorum. Gerçekten kadın adına, halklar adına, demokrasi, özgürlük adına kutsal bir görevi yerine getiriyor. Önder Apo’nun tecridinin kırılmasını istiyor. Bu çok anlamlıdır.”
ASLINDA İNSANLIĞIN TECRİDİDİR
Öcalan’a karşı geliştirilen tecridin sadece Kürtlere yönelik olmadığını kaydeden Bayık, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün Türkiye halklarının tecrididir. Zindana alınmasıdır, işkence, baskı altına alınmasıdır. İnsanlığın tecrididir aslında. Çünkü Türkiye’deki faşist, soykırımcı, sömürgeci rejim bütün Türkiye’deki uygulamalarını Önder Apo üzerinden geliştiriyor. Orada uyguladıklarını bir bütün topluma uyguluyor.
Bütün zindanları İmralı’ya çevirdi. Bütün sokakları, bütün evleri, bütün kurumları İmralı’ya çevirdi. Oradaki uyguladığı politikaları dışarıda uyguluyor. Türkiye’yi bir zindana çevirdi. Bütün evleri zindanlara çevirdi. Bütün insanların en kutsal hakkı olan yaşam haklarını ellerinden alıyor. İşte Leyla Güven bunu gördüğünden Önder Apo üzerindeki tecridin ortadan kaldırılması için bu eylemi başlattı. Bu, Türkiye halkları üzerindeki tecridin kırılması anlamına geliyor.
Türkiye bütün halkların faşizmin cenderesinden kurtarılması anlamına geliyor. Türkiye’nin faşizmden kurtarılması demek insanlığın faşizmden kurtarılması demektir. Çünkü Türkiye’deki faşizm, faşizmin öncülüğünü yapan bir faşizmidir. Herhangi bir ülkedeki faşizm değildir. Hitler gibi bir faşist bile bu düşünceyi Türkiye’den, İttihat Terakki’den aldığını açıkça söylüyor. Yani Türkiye’deki faşizm herhangi bir ülkedeki faşizm değildir.”
HERKES DESTEK VERMELİ
Güven ve açlık grevi eylemcilerini selamlayan Bayık, bu eylemin Türkiye’yi faşizmden kurtaracak bir eylem olduğunu fakat eylemlerin sadece açlık grevleriyle sınırlı kalmaması gerektiğini söyleyerek, şöyle konuştu: “Önder Apo üzerindeki tecridin kırılması, faşizmin yıkılması anlamına geliyor. Türkiye halklarının faşizmden kurtulması, demokratik bir sisteme kavuşması anlamına geliyor. Bu da insanlığın faşizmden kurtulması anlamına geliyor. Bu açıdan çok büyük bir eylemdir.
Tarihsel, kutsal bir eylemdir. Bu açıdan Leyla Güven’in başlattığı eylem etrafında gelişen bir eylem var, bu giderek yaygınlaşıyor, güçleniyor. Bu münasebetle hem Leyla Güven’i hem de bu eylemde yer alan bütün eylemcileri selamlıyorum. Onlara eylemlerinden dolayı başarılar diliyorum, onları kutluyorum. Bu eylemin gerçekten Türkiye’yi faşizmden kurtaracak bir eylem olduğuna herkesin inanması gerekir. Herkesin bu eylemi desteklemesi gerekir.
Burada özellikle şuna dikkat edilmesi gerekir; yani herkesin açlık grevlerine girmesi gerekmiyor. Belki bir kısmı süresiz-dönüşümsüz açlık grevine girebilir. Belki bir kısmı giderek az sayıda, ona katılma biçiminde güç verebilir. Bir kesimi de süresiz-dönüşümsüz açlık grevine girmeden dönüşümlü olarak açlık grevine girebilir. Bu daha çok zindan için geçerlidir. Ama bu eylemin zindanla sınırlandırılmaması gerekiyor. Bu eylem onu da aşan bir eylemdir. Faşizmi yıkma, tecridi kırma, Kürdistan’ı özgürleştirme eylemidir. Bu, 2018’in direnişi üzerinden gelişen bir eylemdir. Bir hamledir. 2019’a böyle giriliyor. Bunun bütün demokrasi, özgürlük güçleri tarafından böyle anlaşılması gerekir.”
SADECE AÇLIK GREVİYLE OLMAMALI
“Tecridin kırılması Türkiye’nin demokratik bir sisteme doğru evrilmesidir” diyen Bayık, eylemin dışarıda birçok yönüyle desteklenmesi, güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Bayık, şöyle izah etti: “Bu sadece açılık grevleriyle olmamalıdır. Çeşitli eylemler de olabilir. Herkes bulunduğu yerde direnişi geliştirmelidir. Cezaevlerindekilerin olanakları sınırlıdır. Ancak açlık grevi biçiminde direnebilir ama dışarıdakilerin olanakları çok fazladır. Hem Türkiye’de hem diğer parçalarda hem yurt dışında oldukça fazla olanakları vardır. Onun için eylemleri çeşitlendirerek, yürüyüşler, protestolar yaparak yine diplomatik faaliyetler yürüterek, propaganda yürüterek, psikolojik savaşa karşı durarak, işgallere karşı durarak, serhildanlar geliştirerek eylemin böyle güçlendirilmesi ve başarıya götürülmesi gerekiyor.
’PKK’Yİ BİTİRİYORUZ’ SÖYLEMİ BOŞTUR
2019 yılının 2018’deki direnişin üzerinden şekilleneceğini ve 2019’un büyük bir direnme yılı olacağını vurgulayan Bayık, şunları belirtti: “Önder Apo’nun geliştirdiği çizgi, özgürlük çizgisidir. Özgürlüğün dışında herhangi bir şey kabul etmeyen bir çizgidir. Bu halka da mal edilmiştir. Onun için savaşan bir halk gerçekliği ortaya çıkmıştır. Onun için sürekli bütün komplolara, saldırılara rağmen PKK gelişmesini sürdürmüş ve bu gün halklar için büyük bir moral ve umut gücü haline gelmiştir.
Bundan sonra da PKK’nin yürüyüşü bu temelde olacaktır. Çünkü bu ideoloji, felsefe, bu çizgiyi, bu tarzı esas alıyor. Onun için öyle ‘PKK’yi bitirdik, bitiriyoruz’ söylemleri boş söylemlerdir. Yıllardır bunu söylüyorlar. Her gün bunun propagandasını yapıyorlar. ‘Bitti bitecek’ diyorlar ama 2019’a kendileri güçsüz giriyor. Oldukça da sıkışmış olarak giriyorlar. Oysaki PKK ve özgür yaşam mücadelesi yürüten Kürtler, 2019’a daha büyük bir mücadele ile giriyorlar. Bu mücadeleyi daha da geliştirip güçlendirecekler. Onun için 2019’un kazanılması için hem başlattığımız bu hamlenin zindanlarda yine bütün parçalar ve yurt dışında çeşitli eylemlerle geliştirilmesi gerekir.”
ANTİ FAŞİST CEPHENİN GELİŞTİRİLMESİ
Faşizme karşı ittifak güçlerinin güçlendirilmesinin önemine işaret eden Bayık, bütün demokrasi güçlerine seslendi: “Faşizme karşı anti-faşist cephenin geliştirilmesi gerekiyor. Kimler faşizme karşı durmak istiyorlarsa onlarla birlikte mücadelenin yürütülmesi gerekir. Faşist cephe, ittifak yapacağı herkesle yapmıştır. Artık ittifak yapacağı güçler kalmamıştır, yine kullanacağı ne varsa kullanmıştır. Kullanacağı başka bir şey de kalmamıştır.
Artık elinde toplumu aldatacak hiçbir şey kalmamıştır. Neyi varsa kullanmış, tüketmiştir. Onun için demokrasi, özgürlük güçlerinin, faşizme karşı olan güçlerin bu gerçeği görerek demokrasi ve özgürlük mücadelesini, anti faşist mücadeleyi büyütmeleri gerekiyor. Bütün anti faşist güçleri kapsayan bir ittifakı geliştirmeleri gerekiyor. Bunu önümüzdeki seçimlere de yansıtmaları gerekiyor.
Eğer yürütülen eylem bu temelde desteklenirse herkes bunun içinde yer alırsa, güç verirse ve bunu yerel seçimlerde de bir mücadeleye dönüştürür AKP ve MHP’ye kaybettirirse buradan Türkiye’deki demokrasi ve özgürlük güçleri büyük kazanacaktır. 2019 büyük kazanma yılı olacaktır. Bu açıdan 2019 yılı kritik bir yıldır. Türkiye’deki bütün demokrasi güçleri böyle anlamalıdır. Üzerlerine düşen görev ve sorumlukları bu temelde yerine getirmelidir.”
PKK BÜYÜK DİRENECEKTİR
PKK’nin 2019’da mücadeleyi daha da büyüteceğini ifade eden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Biz hareket olarak Kürt halkını asla TC’nin geliştirdiği saldırılara teslim etmeyeceğiz. Kürt halkı bu saldırılara karşı büyük direnecektir. PKK büyük direnecektir. 2019 yılı büyük bir direnme yılı olacaktır. Bu da 2018’in direnişi üzerinden gelişen, büyüyen bir direniş olacaktır. Faşizm daha da zayıflayacaktır. Hatta dediğim tarzda bir yaklaşım içerisinde girilirse 2019’da faşist iktidar önemli ölçüde darbe yiyecektir. Demokrasi güçleri yeni bir sürece girecektir. Türkiye yeni bir sürece girecektir. Onun için Türkiye’deki demokrasi güçlerinin bunu çok iyi görüp, bu temelde harekete geçmesi gerekir.
PKK, Kürt Özgürlük Hareketi ile ilişkilerini, ittifaklarını güçlendirmeleri gerekir. Bu konuda bizim üzerimize düşen ne yük olursa kaldırmaya hazırız. Yükün en fazlasını da kaldırmaya hazırız. Bunu herkesin de böyle bilmesi gerekir. Ama bütünüyle yükü üzerimize yıkma olmamalıdır. Yıkılırsa biz yine mücadele ederiz, şimdiye kadar da mücadele ettik. Belki bedeller de verdik, vermeye de devam ederiz, bundan çekinmeyiz. Çünkü biz bir özgürlük, insanlık, demokrasi hareketiyiz.
Biz sadece kendimiz için mücadele etmiyoruz. Biz, bütün halklar için, demokrasi için mücadele ediyoruz. Hem Türkiye’de hem Kürdistan’ın bütün parçalarında, özellikle Rojava’da ittifak politikaları geliştirilse kesinlikle 2019 yılı Kürtler açısından da demokrasi güçleri açısından da kazanılan bir yıl olacaktır.
Bu temelde yeni yıla girerken Önder Apo’nun, Kürdistan halkının, gerillanın, zindanlarda direnişi yürüten bütün direnişçilerin yine Kürt halkının, bu eyleme destek veren bütün dostların demokrasi güçlerinin, halkların yeni yılını kutluyor, yeni yılda başarılar diliyorum.”
https://www.nuceciwan14.com/2019/01/01/bayik-kurtlerin-direnisi-bolge-halklarina-ruh-veriyor/
Kaynak: ANF/Berfin Bağdu