Ülkesine bağlıydı çünkü hep ülkesinin hayaliyle büyüdü
MECKLENBURG– Navdar Serhed (Davut ÖZSULAR) 2014 yılında Almanya’dan mücadele saflarına katıldı. Navdar, aslen Serhed’in Kars kentindendi. 1993 yılında Iğdır’da dünyaya geldi. Nerde, ne zaman, ne görev olursa; büyük bir kararlılık ve moralle katılan Navdar; arkadaşları arasında büyük bir fedakarlık, emek örneği ve coşkulu özellikleriyle tanınıyordu. Navdar, Efrîn Çağın Direnişi’nde ölümsüzler kervanına katıldı. Navdar’ın ardılı olacak onlarca Kürt genci var. Efrîn Direnişi’nin 1.yıl dönümün de Navdar’ı babası anlattı.
Navdar’ın ismi zindandan geliyor
Navdar’ın ismini cezaevindeki arkadaşımdan aldı. Navdar’ın 1993 yılında şehit düştüğünü belirten baba, “Ben cezaevindeyken bir arkadaş vardı Navdar Serhed’dı adı. Bir gün bana ‘Yenge ne zaman doğum yapıyor?’diye sormuştu. Bende ‘Daha birkaç ayı var ’dedim. ‘Eğer erkek olursa benim ismimi verin’ demişti. 93 yılında Navdar arkadaş şehit düştü. Şehit Navdar dünyaya geldiğin de ben cezaevindeydim. Bu nedenle Navdar katıldığında bu adı alıyor” dedi.
Sürgün de geçen bir çocukluk
Şehit Navdar’ın babası Türk faşizminin aileyi topraklarından koparışını anlattı. Şehit Navdar’ın sürgünde ülkeye hep hasret kalışınından bahsederek, “93 yılının yedinci-sekizinci aylarında ben tahliye olduktan sonra, 94 yılında Iğdır‘ı terk etmek zorunda kaldık. Ben o dönem aranıyordum. Kaçak olarak İstanbul’a gittik. Ülkeden uzak olmanın etkisiyle de çocuklarımızı hep ülkeye bağlı büyütmeye çalıştık. Onlardan ülke sevgisini hiç esirgemedik .Tabii bizim onlara ülkeyi hep anlatışımız, ülke aşkını onlara empoze ediyordu. Buraya geldiklerin de zaten ülkeden uzaklardı, Türk metropollerindeydiler. Birde oradan başka bir ülkeye gelmeleri, kendilerini biraz zorluyordu.. Navdar hep ülke hasreti içindeydi.” diye konuştu.
Avrupa’ya geldikten sonra da hep bir arayış içerisindeydi
Şehit Navdar’ın hep mücadele içerisinde olduğunu belirten babası şöyle devam etti: “Çocuklarım zaten hep parti içerisinde arkadaşların arasında büyüyordu. Şehit Navdar küçüklüğünden beri hep mücadelenin içinde olanlarla iç içe olduğu için mücadeleyi tanıyordu. Ve kendisini de hep mücadele etti. İstanbul’a gittikten birkaç yıl sonra ben Avrupa’ya geçtim. Daha sonra kaçak yollardan aileyi de Avrupa’ya getirdim. Tabii Şehit Navdar o zaman çocuk yaştaydı. Dokuz-on yaşlarındaydı buraya geldiğinde. Şehit Navdar burada kapitalizmin içinde olmasına rağmen kendisi hiçbir zaman kapitalizme alışamadı, benimseyemedi. Hep bir arayış içerisindeydi. Navdar küçüklüğünden beri kararlı, dürüst, arkadaşlarına sadık bir kişiliğe sahipti. Küçük yaştaki arkadaşlarından tutun parti içindeki arkadaşlarına kadar. Partiye mücadeleye büyük bir bağlılığı vardı. Avrupa’ya geldikten sonra da hep bir arayış içerisindeydi. Buradaki arkadaşlarla birlikte Avrupa’da da bir takım çalışmaları da yürütüyordu.”
Rojavada savaşın başlamasıyla Navdar artık Avrupa sığmayacaktı
Şehit Navdar’ın babası, Navdar’ın mücadeleyi hep büyütme kararlılığı ve isteği içerisinde olduğunu ifade ederek, “ Rojavada ki savaşın başlamasıyla Navdar’ın artık kendisini tutamayacağı açık ve netti. Biz bunu seziyorduk ama herhangi bir şey bize açıklamıyordu. Gideceği zaman benden helallik almak için bana gelmişti. Bende biraz tuhaf olmuştum. Benden helallik istemesini garipsemiştim. ‘Benden niye helallik istiyorsun, çalışıyorsun git işine bak’ demiştim. 2 gün sonra beni aramıştı ‘Şimdi helal edecek misin? Gidiyorum.’ demişti” dedi.
Sevecen, cana yakın, yardımseverdi
Şehit Navdar’ın babası Navdar’ın gençliğinden bahsederek, şunları söyledi: “Şehir Navdar çok fazla bir gençlik yaşamadı. Hep okul, işle geçen bir yaşamı vardı. Şehit Navdar aileye, kardeşlerine ve özellikle annesine çok bağlıydı. Ülkesine bağlıydı çünkü hep ülkesinin hayaliyle büyüdü. Sevecen, cana yakın ve yardımsever biri olduğu için de herkes tarafından takdir ediliyordu.”
Navdar partiyi ve mücadeleyi tanıyordu
“Navdar’ın partiyi ve mücadeleyi tanıyordu, Düşmanın Kürdistan üzerindeki baskısının Navdar’ın öfkesini artırdığını bu temelde mücadelesini büyütüyordu” sözlerini sarf eden babası, şöyle devam etti: “Navdar’ın katılımını etkileyen durum; zaten bir yurtseverlik bilinciyle büyümüştü. O bilinç vardı. Öyle bir bağlılığı ve kararlığı vardı. Rojavada ki savaşın başlamasıyla zaten Navdar’ın mücadeleye katılımı arttı. Kendisiyle zaten şehit düşene kadar iletişimimiz olmuştu. Rojava’daki olaylar onu çok fazla etkilemişti. İkinci Rojava grubu olarak Avrupa’dan çıkmışlardı. Fakat bazı nedenlerden dolayı Rojava’ya geçememişti. Direk Güney’e gidip oradan katılmıştı. En büyük etken mücadeleyi zaten tanımasıydı. Rojava’daki durumlar düşmana karşı olan kinini daha da artırmıştı. Güney’de belli bir süre özgür dağlar da kaldıktan sonra düzenlemesinin Avrupa’ya yapılmak istendiğini ama kendisinin istemediğini Kürdistan’da mücadeleye devam edeceğini söylüyordu. Daha sonra da düzenlemesi Rojava’ya oldu. Rojava’da belli bir süre gençlik çalışmaların da bulunmuştu. Oradaki örgütleme çalışmların da bulunmuştu.”
Navdar’ları, Hayri’leri, Kemal’leri hep bağrımızda yaşatacağız
Şehit Navdar’ın babası son olarak, “Efrîn’deki savaş başladıktan sonra Efrîn’e geçti. Orada şehit düştü. Bizde ailesi olarak onunla gurur duyuyoruz. Tabii ki hiçbir anne baba istemez çocuğunun böyle erken yaşta hayattan kopmasını ama onlar bu şerefli yolda şehit olmayı göze alıyorsa bize de gurur duymak kalıyor. Önderliğe, Gerillaya, halkımıza ve şehitlere layık olmayı kendimize hedef olarak seçtik. Kanımızın son damlasına kadar da mücadele içinde olacağız” dedi.
NC/Faraşîn SÎDAR