HABER MERKEZİ
Yine kullanımı birçok yerde yasak olan uyuşturucu, esrar, kokain vb. maddelerin hem fiziki hem de ruhi olarak kişiyi çöküntüye sokan, toplumsal dışlanmışlığı geliştiren maddelerin Kürdistan’da yaygınca kullanılmasına izin verilmiştir. Okul önlerinde bile özel savaş elemanlarınca bu maddeler gençlere verilmektedir. Gençlik bu biçimiyle uyutulmak isteniyor. Uyutulan aynı zamanda bağımlı olandır. İpi elinde tutan ise, bu uygulamaları Kürdistan’daki gençlere aşılayan kişiler ve onları da kendisine bağlayan sistemdir. Kürdistan ve türkiye’de uyuşturucu ağı yurtseverliğin yoğun olduğu alanlarda olması tesadüf değildir. Özel savaş rejimi gençliğin özgürlük mücadelesine ilgisini engellemek için yurtsever gençliği direk hedef haline getirmektedir. Uyuşturucu ağı etrafında gençlik bir yandan çeteleştirilmekte, diğer yandan da uyuşturulmaktadır. Türkiye metropollerinde direniş alanları olarak bilinen alanların bugün uyuşturucu yuvalarına dönmesi için mit elemanları birebir görevlendirilmektedir. Son süreçte bonzai adı verilen uyuşturucudan dolayı yaşamını yitirengençlerin yüzde doksanı Kürdistan gençliğidir. Direniş kaleleri uyuşturucu yoluyla serserilerin, beyinleri uyuşturulan gençlerin yuvasına dönüşmesinde uyuşturucu politikasının etkisi vardır. Kaba silahla sokaklarda sonuç alamayan özel savaş rejimi uyuşturucu silahıyla gençlerin hücrelerine kadar girip dinamik gençlik ruhu betondan bir heykele dönüştürülmektedir.
Kapitalist sistem hiçbir zaman entelektüel bir gençlik istemez. Entelektüel ya da yarı aydın bir gençlik sistemin korkulu rüyasıdır. Okuyan, doğru bir perspektifle kendisini geliştiren gençlik her şeyi sorgular. İçinde bulunduğu konumu, toplumu, var olan sorunları, devleti… her ne var ise sorgu süzgecinden geçirir. Sorguladıkça sisteme karşı çıkar ve alternatifini geliştirir. Tüm enerjisini buna harcar. Sisteme hizmet etmez. Hatta çürümüş kapitalist sistemin köküne dinamit koyarak demokratik, özgürlükçü bir sistem oluşturur. Tabi ki öngörülü olmayı bilen kapitalist sistem böylesi sorunlarla karşılaşmamak için gençliği kendi müfredatına göre eğitir. Ezbere sevk ederek ufkunu daraltır. Yorum gücünü, yaratıcılığını öldürür. Gençliği sistemin hizmetine koyar.
Özel savaş rejimi daha çocukluk yıllarından itibaren toplumu denetime almak için, ‘makul vatandaş’ tipini yaratmak için eğitim sistemi üzerinde önemle ve derinlikli durmaktadır. Kürdistan’da eğitim kurumları asimilasyon merkezleri, köksüzleşmenin yani kendine yabancılaşmanın ve gençliğin sistemini memurları haline geldiği fabrikalardan öte bir anlam taşımamaktadır. Eğitim adı altında asimilasyon fabrikalarından geçen gençlik tüm karşı, direnişçi özelliği söküp atılır. Kültürel, toplumsal kimliğini yitirene kadar eğitim politikaları devam eder. Kimliğini kaybeden gençlik artık zararsızdır ve devletin ‘tasmalı kölesi’ haline getirilmiştir. Son yıllarda eğitime başlama yılının 4 yaşına indirilmesindeki amaç daha çocukluk döneminden itibaren türkleşme evresine başlanması içindir. 4 yaşındaki çocuğun asimile edilmesi daha kolay ve köklü olduğu için ilk okul yaşı 4 yaşına indirilmiştir. Yine daha önceki dönemlerde ‘haydi kızlar okula’ yada okula gitmenin zorunlu hale getirilmesindeki amaç tabikide bilinçli bir gençlik yaratmak değildir. Tam tersine ehlileştirilmiş bir gençlik yaratmak içindir tüm bu politikalar. Yine Kürt kırım fabrikalarının,birer çekim merkezleri haline getirilmesi için meslek, iş, gelecek vaadlerinin yapılması kandırmacadan öte bir anlamı yoktur. Böylelikle gençliği sisteme muhtaç ve bağımlı hale getirilmesi hedeflenmektedir. Sadece istanbul’da 83 üniversitenin olması gerçektende mesleki gelişimin ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması için değildir. Kaldı ki meslek gelişimi yada geleceğin garanti altına alınması gibi bir durum da yoktur. Burada sistemin memuru yani kölesi olmak için bir rekabet söz konusudur. Böylelikle özel savaş rejimi hem kendisini yürütecek kadrolarını yaratır, hem de bunu bir yarış haline getirerek milyonlarca genci kendisine bağımlı hale getirir. milyonlarca genci bunun dışında hangi yöntemle kendisine bağımlı hale getirebilirdi ki? Bu eğitim kurumlarının Kürdistan gençliği açısından anlamı ise tam anlamıyla Kürt kırım merkezleri olmasıdır. Tarih bilincinin çarpık ele alındığı eğitim sisteminde amaç tarihinden kopartılan gençliğin köksüzleştirimesidir. Tarih bilinci tarihin hakikatine göre bilgisini edinmek ve tarihten yola çıkarak bugünü ve geçeceğini örgütlemektir. Tarih bilinciyle donatılan gençliğin sömürülmesi ve hileyle-yalanla kandırılması mümkün olmayacağı için tarih bilincinin çarpıtılması kadar tarihinden bi haber gençliğin yaratılması hedeflenmektedir. Tarihinden bi haber, asimile olmuş gençlik kökünden kopartılmış gençliktir. Tam da sistemin istediği gençliktir köksüz gençlik. Kendi kültürel değerlerinden utanan gençliğin bu eğitim kurumlarının eseridir. Maalesef ailelerin bu köleleştirme kurumlarına meslek edinme, geleceği garanti altına alınması safsatasıyla gençliği bu kürt kırım merkezlerine göndermek için tüm varlığını ortaya koyması, özel savaş rejiminin sonuç aldığının göstergesidir.
Kürdistan’da gençlik bilinçli bir şekilde işsiz bırakılmaktadır. Oluşturulan işsizler ordusuyla gençler sisteme bağımlı hale getirilmek isteniyor. Kimi gençler bu yolla hırsızlık, soytarılık, lümpenlik gibi ahlaki olmayan tutum ve davranışlar içerisine itilmeye teşvik edilirken; kimileri de doğanın nimetlerinden faydalanmasına izin verilmeksizin ölüme terk ediliyor. Her iki durumda da gençlik kendi gerçek gündemiyle buluşamamış oluyor. Hatta olumsuz etkilenme sonucu toplumuna bile zarar veriyor.
Baran Mawa