“Serhad’ın uçsuz bucaksız yaylalarını, heybetli direnişlerin beşiği dağlarını hasretle anarken gözleri bir dengbêj yanığıyla çok uzaklara dalardı. Apoculuğu hücrelerine kadar işlemiş, ahlakın ve emeğin abideleri. Bir anıda bir araya gelen, en çok birbirlerini özleyenlere..”
HABER MERKEZİ –
Nice uygarlıkları yaşatmış bu yeryüzünün uygarlık noktası ve cenneti Kürdistan’ın en kuzeyidir Serhad. Verimli toprağı, soğuk iklimi, düz coğrafyası, isyanları ve katliamları ile hafızalar sahibidir. Çemçê’den Tendûrek’e, Ararat’tan Sîpan’a kadar yer yer ovaları ve yaylaları, Şakiro’dan Reso’ya tarih ateşini söndürmeyen dengbêjleri, toprağını açlık ve fakirlik pahasına da olsa bırakmayan Koçer’leri ve bağrında besleyip büyüttüğü Sema’ları, Sîdar’ları, Nûjîn’leri ve Agir’ları.. Serhad’ın tarihî hakikatinin takipçisi ve savaşçısı iki yiğit, Şehîd Rûbar Şervan ve Şehîd Adil Sînan.
Şehîd Rûbar Şervan (Servet Toro) yoldaş; Bitlîs’in Adilcevaz ilçesinde dünyaya gelmiştir. Yedi kardeşin içinde ortancı olanıdır. Ekonomik zorluklar nedeni ile belli bir süre metropollerde inşaatta çalışmıştır. Yurtsever ve partizan bir aile geleneğinden gelmedir. Öyle ki Şehîd Rûbar arkadaşın iki kardeşi (Rûbar – Ergül Toro & Şervan Ekîn – Erdal Toro) Kürdistan’ın farklı alanlarında şehîd düşmüştü. Her iki kardeşinin şahadetinden sonra onların takipçisi olarak 2012 yılında kardeşlerinin isimlerini alarak Kürdistan Özgürlük Hareketine katılmıştır. 2013 yılının sonbaharında Rojava Devrimini savunmak ve korumak temelinde devrim topraklarına gelmiştir.
Şehîd Adil Sînan (Ömer Altun) yoldaş; Muş’un Kop (Bulanık) ilçesinde dünyaya gelmiştir. Yurtsever bir ailenin içerisinde büyüyen Adil arkadaş, Serhad’ın ekonomik ambargosundan kaynaklı metropollerde çeşitli işlerde çalışmıştır. Kürdistan Gerillasının 2011 ve 2012 yıllarında geliştirip uyguladığı “Devrimci Halk Savaşı Hamlesi”nden etkilenmiş ve 2012 yılında Kürdistan Özgürlük Mücadelesine katılmıştır. Adil yoldaşta tıpkı Rûbar yoldaş gibi Rojava Devrimini sahiplenip savunmak temelinde 2013 sonbaharının başlangıcında yüzünü devrim topraklarına dönmüştür.
2013 yılının kızgınlaşan yaz mevsimi Rojava topraklarındaki savaşın ölçüsünü belirlercesineydi. Saldırıların ve direnişin çıtası birbiriyle yarışır gibiydi. Rojava halklarının yaşam ve idari tehlikeleri bu denli yoğunluk kazanmışken, Kuzey Kürdistan’lı gençler yüzyılın hayalini sahiplenmek için sınırları deliyorlardı. Hiç şüphesiz ki fedakarlıklar temelinde kanla sulanan bu topraklar bir özgürlük çınarı olarak dünya sahnesinde yerini almaktadır.
Bu tarihi günlerin içerisinde ilk Şehîd Rûbar arkadaşı tanıdım. Komutan bir arkadaşın güvenliğinden sorumlu bir birliğin içindeydi. Zaman zaman Qereçox’ta denk geliyorduk birbirimizle. Oldukça neşeli ve saygılı yapısı ilk dikkatimi çeken özelliği olmuştu. Şehîd Adil arkadaşın 2014 Ocak ayının ikinci haftasında bir platformda adını duymuştum. Tüm yoldaşları Adil’dan bahsederken oldukça övüyorlardı. Merak etmemek imkansızdı doğrusu. Birkaç hafta sonra Ocak ayının son günlerinde artık hem Şehîd Rûbar hemde Şehîd Adil ile uzun bir yoldaşlığımız başlayacaktı. Ocak ayının sonunda kurulan taburumuza her iki arkadaşında düzenlemesi yapılmıştı. Rûbar arkadaşı gördüğümde sevinmiştim, hemen merhabalaştık ve muhabbet etmeye başladık. Adil arkadaşın adını duyduğum gibi ilk kez taburda tanıştık. Rûbar kısa boylu esmer ve güçlü bir arkadaştı. Adil ise oldukça uzun boylu ve kumraldı. Her iki yoldaşta gülmeyi ve moreli kendilerine bir ilke edinmişlerdi. Hiçbir zaman onları morelsiz göremezdiniz. Şehîd Rûbar’ın Şehîd Adil’a takılması, Şehîd Adil’in başarılı taklit etme özelliği gülmekten elmacık kemiklerimizi uyuştururdu. Bunlarla beraber Serhad ayrıntısı ile birbirimize manevi bağlılıklarımız oldukça yüksekti. Bölgecilik gibi tutumumuz olmadığı gibi, birbirimizle olan samimiyetimiz özlemiyle tutuştuğumuz Serhad’ın bağlılığıydı.
21 Şubat 2014’te gerçekleştirilen ve taburumuzdan bir tim arkadaşında dahil olduğu “Til Hemîs – Til Berak Şehitlerine Vefa Operasyonu”na Şehîd Adil arkadaşta katılmıştı. Bu operasyon sonrasında taburdan katılan 5 arkadaşımızın içerisinde olan araç pusuya düşmüştü. Şîyar Farqîn ve Heqî Sêrt arkadaşlar şehîd düşmüş, Adil ve beraberinde iki arkadaşımızda yaralanmıştı. Bu yaralanma ardından tedavi sonrası iki ay kadar Mala Birîndara (Yaralı Evi) da kalmıştı. Zaman zaman arkadaşlarımız gidip ziyaret ediyorlardı Adil arkadaşı. Bu operasyondan büyük darbe alan çeteler Til Marûf’a saldırmıştı. Til Marûf savunması için taburumuzdan bir tim arkadaş görevlendirilmiştik. Bu timin içerisinde Şehîd Rûbar arkadaşta vardı. O kadar sevinçliydi ki, o mutluluğu gördüğümde anlam verememiştim. Rûbar arkadaşın iki kardeşinin şehîd olduğunu bilmiyorduk. Asla ve asla da ağzından hiç öyle birşey duymadık. Meğer yönetimdeki arkadaşlar Rûbar arkadaşı ailesinde şehîd var diye ön cepheye göndermiyormuş. Rûbar arkadaş zaten tabura da büyük bir dayatma ile gelmiş. Tabi biz bu durumu birkaç ay sonra bir toplantıda bir arkadaşın ağzından kaçırmasıyla duyduk. Bunu öğrendikten sonra o operasyona gidişteki sevincin mutluluğun anlamını hemen farkettim. Çok yüce bir fedakarlık…
Bu gelişen olaydan bir ay sonrasında, 27 Mart’ta çetelerin Cezaa’ya saldırısı sırasında bir takım arkadaş görevlendirilmiştik. Bu takımın içerisinde Şehîd Rûbar arkadaşta tüm coşkusu ile hazırdı. Aldığı görevleri layıkı ile yerine getiren sözünün eriydi. Operasyon sonrasında bir hafta on gün kadar kaldığımız köyde bolca muhabbet etme fırsatımız oldu. Serhad’dan bahsediyor gözü uzaklara dalıyordu. Yaşam şartlarından söz ediyordu. Neden metropollere gittiğini anlatıyor, halkımıza reva görülen işleri değerlendiriyordu. Çok içten bir yapısı vardı. O kadar şeffaf ve sıcak bir yoldaşlığı vardı ki, asla onu kırmak istemezdiniz. Kırsanız bile sanki o sizi kırmış gibi gelir gönlünüzü alırdı. Etkileyici kişilik özellikleri müthiş kazandırıcıydı. Yeni katılan savaşçılar ile tek tek ilgilenir tanır ve adaptasyonlarını sağlardı. Bireyciliğin hücresinin dahi olmadığı bu yoldaşımız bir parça ekmeğini yemez aç olan yoldaşına verirdi. Tek özel varlığı silahı, rextı ve taşıdığı kocaman bir yüreğiydi. İki kardeşinin hakikatini sahiplenişi onu kusursuz kılıyordu. Şehîd Rûbar’ın dilinden “Emê Gozê” kelimesi düşmezdi. Hitaplarında bu kelimeyi çok kullanırdı. Şarkı söylemekten çok utanırdı, hafif bir tebessüm ile yüzü hemencik kızarırdı. Fakat sürekli her yerde her an Şakıro’nun Emro kılamını bağıra bağıra söylerdi. Hele özellikle mutlu ve keyfi yerindeyse saatlerce o şarkıyı dinlerdiniz.
Nisan ayının ortalarında Adil arkadaş Mala Birîndara’dan ayrılıp tabura geri dönmüştü. O sürecin içerisinde şansa tüm taburun savaşçıları hazırdılar. Görevde olan tim ve takımlar kısa süre önce tabura gelmişlerdi. Adil arkadaşın tabura gelişini ve tüm arkadaşların da hazır olması nedeni ile bir morel yapma kararı alınmıştı. Akşam tekmilleri alındıktan sonra kampta güvenlik önlemini arttırarak morelin hazırlığını yaptık. Rûbar arkadaşla ben gidip ağaç ve odun getirmiştik. Adil’in gelişinden dolayı çok mutluydu. Hep ondan bahsediyordu. Tüm hazırlıklar bittikten sonra kampımızın sahasında kocaman bir ateş yakarak morele başlamıştık. Saatlerce halay geçip türkü söylüyorduk. Bir ara söylediğim “Karwanek Hat” parçasını unutmamış, morelde bana söylememi istiyordu. İlk söylediğinde istemsizce utanmıştım yok söyleyemem unuttum demiştim. Israrı beni kendime getirircesineydi. O morelde bana o parçayı iki defa söyletmişti. Şehîd Adil’ın muhteşem bir sesi vardı. Eşsiz bir makamla çok güzel dengbêjî söylerdi. Her morelin kapanışı Adil arkadaşın sesinden bir türküyle olurdu. En çok severek söylediği kılam ise “Hozan Aydın – Dinyayê” parçasıydı. Söylerken sesindeki tizi ve vurguları yüreğinize bir hasretle işlenirdi. Saatlerce o söylese siz hiç bıkmadan dinlerdiniz. Şehîd Adil’ın çok dürüst bir yapısı vardı. Boylu boyunca bir ahlak örneğiydi. Bir su içişinden bir kelime konuşmasına kadar hep bir öğreticiydi. Etkileyici kişiliği ve ahlakı nasıl olunması gerektiğini gösteriyordu.
Temmuz ayının ortalarında Adil arkadaşın düzenlemesi Kobanê’ye yapılmıştı. O dönem çeteler Kobanê’ye saldırmış, büyük bir darbe yiyerek geri çekilmişlerdi. Cephemizde bulunan taburlardan bir takım arkadaş oluşturularak Kobanê’ye gönderilmişti. Bu takımın komutanlığı Şehîd Adil yapıyordu. Birkaç hafta sonrasında Ağustos başlarında saldırılar yoğunluk kazanmıştı. Düzenlemeler ve görevlendirmeler hız kazanıyordu. 3 Ağustos 2014’te DAİŞ çetelerinin Şengal’e saldırısı sonrasında büyük bir hazırlık yapıldı ve Şengal’e müdahale grupları oluşturuldu. Bu grupların içerisinde Rûbar arkadaşta dahildi. Her hamleye ve operasyona giderken yaşadığı coşkunun bin mislini yaşayarak bu operasyona katılmıştı. KDP Peşmergelerinin Sînûnê’den çekilmesinden sonra çetelerin işgaline müdahale etmek için giden grubun içerisindeydi Rûbar arkadaş. 14 Ağustos’ta çetelerin Sînûnê – Şengal Dağı arasındaki yola döşedikleri mayının patlaması sonucu beş yoldaşı ile birlikte ölümsüzler kervanına katıldı. Bu olayda taburumuzdan Cemîl Çatak (Sıdık Ogün) yoldaşta şehîd düşmüştü. O dönemin yoğunluğu bu şahadetlerin acısını yaşamaya bile aman vermiyordu. Taburumuzdan şehîd düşen bu iki yoldaşımız çok değerli kişiliklerdi. Acıları sonrasında çok sarsıcı oldu..
Rûbar arkadaşın şahadeti yaşandığında aklımıza gelen ilk soru “Acaba Adil öğrendi mi” olmuştu. Çünkü birbirlerine o kadar bağlılardı ki onları ayıran asla ölüm olamazdı. Bu süreç yıl sonuna kadar böyle devam etti. Devamlı saldırılar ve şahadetlere şahitlik ediyorduk. Kobanê Direnişi sırasında Adil arkadaş defalarca yaralanmıştı. Boyunun uzun olması hep hedef olmasını gerektiriyordu. Hemen hemen 1.90 cm boylarındaydı. Kobanê’de son yaralandığında ayaklarından çok mermi yemişti. Uzun bir süre tedavi görmüş. Kasım ayının son günlerinde sürpriz yaparak Şehîd Rêber ile beraber gelmişlerdi. Her ikisi de değneksiz yürüyemezcesine yaralanmışlardı. O kadar ayrılıktan sonra bu geliş bize can vermişti resmen. Bir gece bizimle kaldıktan sonra ertesi gün Mala Birîndara’ya geri döndüler. Hızlıca kendilerinin çabalarıyla iyileşmeleriyle beraber Kobanê’ye geri dönmüşlerdi. Uzun bir süre sonra 2015 Mayıs’ında Qereçox’ta denk geldik. Basın İrtibat’ta görev yapıyordu. Ayağı halen çok iyi iyileşmemişti ve sekiyordu. Uzun uzun muhabbet etme imkanımız olmuştu. Rûbar’ı soruyordu. Şahadeti nasıl olduğunu merak ediyordu. İlk haberini aldığında yaşadığı duyguları hissettirmeye anlatmaya çalışıyordu. Çok zorlandığını farkediyordum. Qereçox’tan bir ay sonra ayrıldım. Bir süre sonra Efrîn’e gittiğini öğrendim Adil arkadaşın. Şehîd Rêber ile telefonla konuştuğumda Adil’a selam gönderip selam alıyordum. Rêber ile birbirlerinden uzak olduklarından dolayı telefonla konuşma fırsatı bulamamıştım. Çağın Direnişi başlamadan birkaç hafta önce Rêber bana Adil’ın birkaç fotoğrafını göndermişti. Oldukça gelişmiş ve kilo almıştı. Şirin güler yüzü daha çok yüreğe dokunuyordu. Zaman geçtikten sonra Çağın Direnişi başlamasıyla kulağımız ve yüreğimiz Efrîn’deydi. Parmakla sayılacak kadar kalan eski yoldaşlarımızı çok merak ediyorduk. Direnişin ikinci aşamasının başlamasından biraz sonra haberlerde Adil’in şahadet haberini gördüm. O kadar acının içinde kendine de yer ayırmıştı yüreğimizde. 12 Mart 2018’te Efrîn Raco’daki Hawarê Dağı’nda şehîd düşmüş. Şimdi türküleriyle özler yâd ederim onu. Adil ve Rûbar arkadaşlardan öğrendiğim çok şey oldu. Bende bıraktıkları izlerin takipçisi olacağım. Şehîd Rûbar Şervan ve Şehîd Adil Sînan yoldaşlar şahsında tüm Kürdistan Özgürlük Mücadelesi şehîtlerini saygı, minnet ve bağlılıkla yâd ederim. Şehît Namirin.
Pîrdoğan SERHAD