HABER MERKEZİ – Sinan Duman (Felat Amed) 1995 yılında Lice de doğdu. 2014’te katılım yaptı. Yerelde kalan Sinan, 12 Mart günü tarihi Sur direnişinde şehitler kervanına katıldı. Son nefesine kadar direnişin içinde kaldı.
Sinan’a yazmak;
Seni anlatmaya gülüşünden başlamak gerek yoldaş. Umudu solmayan gülüşünden, umut gülüşünden. Seni anlatmak için direnişinin yüceliğini anlamak gerek. Nato’nun bilmem kaçıncı büyük ordusuna karşı kleşinle direnişini anlatmak gerek. Sevdanı ve umudunu. Kavgana olan sevdanı inancının yüceliğini anlatmak gerek. İnancın yoldaş bitmeyen inancın. Kendini bilmeden vurdular sizleri intikamının alınacağından habersiz gafil avlandılar.
Son görüşme
Seni son gördüğümde gözlerin kazındı yüreğime, hep anlamak istediğim gözlerin. Ne demek istediler diye uzun süre düşündüm ta ki 103. güne kadar. Sonra bir telefon aldım, Sur’a gel dediler. Gittim. Dicle Fırat’ın önünde annenin sesini duydum, o zaman anladım gözlerinin ne demek istediğini. Diren diyorlardı, mücadele et, sakın bırakma bizi diyordu, unutma mücadelemizi. Unutmadım, ne sonuna kadar direnişinizi ne de kavganıza olan yüce sevdanızı. Sevda olacaksa eğer sizin ki gibi olmalı dedim. Direnmeye sevdalı olmalı insan. Umuda yatırmalı düşlerini.
Aramız da var olan sadece sokaklardı
Bu kadar yakınken bu kadar uzak olmak. Direniş sesinizi duyarken mevziniz de yer alamamak. Omuz omuza savaşmamak sizinle. Düşmana günlerce lanet ettim yoldaş, aramıza koyduğu barikatlara her gün lanet yağdırdım. Size yakınken uzak olmaktan nefret ettim. İşgalci Türk devletinin işgaline karşı, tarihi sur direnişin de yerinin aldı Felat Amed (Sinan Duman). Direndi son güne kadar tankına, topuna bırakmadı. ‘Ey ağrının isyan kızı’ derken isyan etti tüm ruhuyla. Yeniden doğdu, yaşatmak için yaşamını koydu ortaya halkı için, Önderliği ve kavgası uğruna katıldı yıldızlar kervanına. Felat yoldaş yaşamı sevdi hem de ardılı oldukları kadar çok sevdi ve uğruna verdi, canını. Yaşanacaksa eğer senin gibi yaşanmalı, eğer can verilecekse senin gibi olmalı. Şahin’ce oldu gidişin, Mazlum’ca sevdin halkını, Evrim’ce inandın kavgana. Bilirim yoldaş, sen her zaman yaşatmak istedin, yaşasın diye halkın, bedenini siper ettin düşman tanklarına. İnandık bizde senin gibi sevdik halkımızı . Surlar şahit oldu sana, Amed dinledi sesinizi ve inancınız olsun unutmadı o gençler, bir an olsun bırakmadılar direnişinizi arkalarında bu inançla yürüdüler yolunuz da. Hangi inanç sahibi insan görmezden gelebilirdi ki? sizden devralınan bayrak, komutan Çiyager’in dediği gibi muhteşem sona taşınacaktır.
Seni aradık
Seni aradık ama kuçeler de değil morglarda. Bunun anlamı ne demek bilir misin? Bir daha oturup seninle sohbet edememenin ağırlığını yaşamak. Teslim almak istediler bizi bedeninin cansız halinden bile korktular, biliyorlardı bedeninin yaratacağı direnişi. Nefes alırken yaptıkların yetmişti onlara öldürürlerse bitersiniz sandılar, yanıldılar. Düşman korkuyordu, korktukları neydi? Gizliyordu sizi, hala cenazesi bulunamayan arkadaşlar var. Neden korkar ki insan? Ama onlar korktular, gizlediler vermek istemediler. Çünkü silmek istediler hafızamızı, geçmişte olduğu gibi ama unuttukları bir şey vardı bu halk direnişi de , şehitleri de unutmadı. Yıllar önce topluca hazırladıkları mezarlar da dahi bir parçamızı bulduk biz önemli olan kan bağı değildi biliyorduk her giden bizimdi, bu halkındı. Bu inançtan korktular da gizlediler sizi.
Veda etmek
Yeniköy benim için yeni bir anlam kazanmıştı , siz vardınız artık orada. Kapısından girdiğim de size geldiğimi biliyordum. Posterini yaptırmışlar bir görsen öyle yakışıklı çıkmışsın ki. Kapıdayız seni bekliyoruz, bir araba yaklaşıyor sen varsın içinde bir de Şino sanki inip geleceksiniz arabadan, ilk önce anneler indi sonra kucakların da fotoğraflarınız sarı, kırmızı, yeşile sarılmış fotoğraflarınız. Gözüm kapıda, ineceksin bekliyorum. İndin arabadan, ama omuzlar üstünde. İçeri götürdüler seni tek tek girdiler içeri ben girmedim, seni elinde kleşle hatırlamak istedim. Annen çıktı içerden bize baktı bağrına basmış fotoğrafını “Siz niye ağlıyorsunuz ? Benim oğlum şehit düştü.” dedi. Susmak kalmıştı bu cümleden sonra susardı insan ancak. Kına getirmişti annen ‘Devrimciler ölümle nişanlıdırlar.’ derler, o gün söz verdim kendime eğer bu kınayı yakacaksam, direnişine ses olduğum zaman yakacaktım , öyle de yaptım. Ses oldum size, kınayı yaktım elime. Ve söz verdim umudunuza ses olacaktım yeniden, yeşerecekti ağacımız söz verdim size, kavgama , halkıma intikamınız alınacaktı sözüm söz olsundu. Tarihten bugüne gelen bir intikamlarımız vardı bizim, hangi devlet geçebilmişti ki önüne onlar geçsin ki, kim kırabilmişti ki inancımızı onlar kırsın ki. Hangi kendini bilmez yapabilirdi inancınız olsun bizler bu şehrin sokaklarını onlara cehennem etme sözü verdik. Amed’di, Cizre’ydi , Nusaybin’di… Hangi tarihte yazdı, boyun eğdikleri celladın önüne? Yaşatmak için gittiğiniz yolda anınızı yaşatarak yürüyecek bu gençler. Yarım kalan tamamlanacak. Zafer yarın da değil bugün de yoldaş. Zafer bizimdir !
https://youtu.be/_PqV0LlrUmk