Eğer bir toplum yok edilmek isteniyorsa önce dili, sonra kültürü yok edilir.
HABER MERKEZİ
Eğer bir toplum yok edilmek isteniyorsa önce dili, sonra kültürü yok edilir. Eğer bunlarla da yok edilmemişse algı operasyonlarıyla kendi taraftar olmaya zorlanır ve kullanılmaya başlanır. Zaten eğer biri kendini kullandırıyor ve şahsi menfeatleri için halkını, değer yargılarını, dilini ve kültürünü inkar ediyorsa ve kendi halkının değerlerine savaş açan tarafın yanında duruyorsa o zaman bilin ki o sadece kullanmaya yarar. Çünkü halkına ihanet eden, başka bir halka seve seve ihanet eder. Onun içindir ki kullanılır, güvenilmez ve işi bittiğinde fırlatıp atılır.
Seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte başlayan aday olma yarışına baktığımda içimi acıtan bir çok sahneyle karşılaşıyorum. İnsanın içini en çok acıtan kendi şahsi menfeatleri için halkını, değerlerini, kültürünü, dilini yok sayıp seni her gün katleden bir zihniyetin yanında yer alıp onun şakşakçısı olmaktır.
AKP iktidarının şakşakçıları bu seçimde de aday olmak için yarışa girdiler. Bir çoğu aday gösterilirken bir çoğuda devre dışı bırakıldı. Devre dışı bırakılanların çoğu geri çekilirken aday gösterilenler ise bir kaç kişi yanına alıp alanlarda gövde gösterisi yapmaya başladılar. AKP iktidarının bir geleneği ise kendi şakşakçılarını yaratmaktır. Erdoğan, kendi şakşakçılarını yaratarak iktidar da durmayı sağladı. Onun adayları da kendi şakşakçılarını yaratarak var olmaya çalışıyorlar herhalde. Şakşakçılık geleneği bu seçimde de devam ediyor.
Kendi Halkına Yaramayanlar Kullanılmaya Mahkumdur
Kendi halkına yaramayan kişiler kullanılmaya mahkumdur. Yukarıda belirttiğim gibi kullanılmaya müsait olanlar kullanılır ve sonra tarihin çöplüğüne atılır.
Seçimler dedik. Evet Kürtleri yok sayan, katleden ve her gün Kürt gençlerine bomba yağdıran onunla da yetinmeyip defnedildikleri mezarlıkları yağmalayan, siyasi soykırım operasyonlarıyla HDP çalışanlarını cezaevine tıkayan, kendisine muhalif olan herkesi yok sayan, Kürt direnişleri karşısında tankını tüfeğini, uçağını kullanmaktan çekinmeyen ve sadece kendini Kürt katliamları üzerinde yaşatan bir zihniyetin yanında yer alanlardan söz etmeye çalışacağım.
Halkının özgürlüğü için bir saniye bile tereddüt etmeden canını feda eden binlerce özgürlük savaşçısını ne kadar da çabuk unuttunuz. Daha kanları kurumadı. Yanında yer aldığınız zihniyetin uçak bombardımanları sonucunda bedenleri paramparça olan o güzel özgürlük savaşçılarını unuttuz mu yoksa? Ama onlar unutulmaz. Onlar tarih sayfalarında özgürlük savaşçıları olarak geçti. Onurlu bir yaşam için, kendi halkının özgürlüğü için, hak için, adalet için, özgür bir yaşam için gözlerini kırpmadan ölüme gülümseyerek gittiler.
Ama siz ne yaptınız biliyor musunuz? Sizin çocuklarınızı, kardeşlerinizi, ablalarınızı, abilerinizi katleden bir zihniyetin yanında yer almaya devam ediyorsunuz.
Sizin kardeşleriniz değil miydi? Bu iktidarın attığı bombalar ve atılan zehirli gazlarla katledilen. Ve yine sizin kardeşleriniz çocuklarınız değil miydi? Parçalanan bedenleri tanınmayacak halde olanlar, Cenazelerinin defin edilmesine dahi izin vermeyen bir zihniyetin yanında mı yer alıyorsunuz? Evet yer alıyorsunuz.
Öyleyse daha somut verilerle anlatmaya çalışayım 12 Eylül 2008’de Siirt’in Mawa alanında Türk devletinin uçakları attığı zehirli gaz bombasıyla şehit düşen Süleyman Rodi’nin cenazesi tanınmayacak haldeydi. Aile DNA testiyle Rodi’nin cenazesini tanıdı. Daha sonra defin işlemleri için doğduğu Tekevler (Gunde Nu) köyüne götürüldü. Ama defin edilmesini dahi hazmetmeyen zihniyet, polis ve jandarmasıyla cenazeye gelen halka saldırdı. Halkın elindeki fotolar ve flamalar alındı. O günleri çok iyi hatırlayanlar vardır şimdi.
Ölüme Gülümseyerek ve Onurluca Gittiler
Şehit Süleyman, kardeşinin silahını ve onurlu yaşam mücadelesini ve ismini yerde bırakmayarak yönünü özgür alanlara vermişti. Kardeşi evet kardeşi Hayrettin Arslan (Süleyman Rodi) Dicle Üniversitesinde okurken yönünü özgür alanlara vermişti. Onunla birlikte Necip Arslan( Sipan), Erdal Arslan (Mervan)’da özgür alanlara yüzlerini çevirmiştiler. Gittiler onurlu bir yaşam için gittiler. Türk devleti tarafında Garzan bölgesine yapılan bombardıman sonucunda şehit düştüler. Ve ondan sonra Vacettin Arslan, kardeşinin, yeğenin, amcasının yolunda yürümeye karar vererek özgür alanlara yönünü çevirdi. 2008’de Mawa’da şehit düştü.
Bitmedi daha 2013’te Malatya İnönü Üniversitesi’nde okurken yönünü özgür alanlara veren bir direnişçi kadın Şilan Kılıç yani Sara Gulan’dı. Sara, Süleymanların, Mervanların, Sipanların yoluna özgür kadın direnişi ve gülümseyişle alanlara akmıştı. Direnişi ve mücadeleyi onlardan öğrenmişti. Biliyordu ihanet ölüm demekti. Yönünü Botan alanına vererek halkının hayallerini gerçekleştirmeye and içmişti. Botan’ın görkemli direniş ruhunu biliyordu.
7 Temmuz 2018’de Faraşin’de Türk devletiyle girdiği çatışmada 7 arkadaşıyla birlikte şehitler kervanına katıldı.
Seni Katleden Zihniyetle Yan Yanasın
Sara’lar, Mervan’lar, Sipan’lar, Süleyman’ların yolu hep onurlu bir yoldu ve bundan sonra da olmaya devam edecektir.
Şimdi gelelim bunca güzel insanı katleden bir zihniyetle yan yana durmaktan utanmayan ve kendi şahsi menfaatleri için o annelerin gözlerine bakmaktan çekinmeyen ve sözde Kürt olup da AKP’den aday olan şahıslara. Evet ilk başta da Batman’ın Sason ilçesinde AKP adayı olan Müzaffer Arslan’a gelelim. Müzaffer Arslan Kimdir? Müzaffer Arslan, Vacettin Arsan (Ş.Süleyman Rodi’nin ve Hayrettin Arslan (Ş. Süleyman Rodi) nin abisi, Necip Arslan (Ş. Sipan Sason)’nun amcası, Erdal Arslan (Ş.Mervan)’nın dayısı ve Şilan Kılıç (Sara Gulan)’nın dayısı olan Müzaffer Arslan şuanda Sason’da kardeşlerini, yeğenleri, amcalarını katleden zihniyetiyle yan yana durarak tekrar bu katliamcı zihniyetin iktidar olması için gece gündüz çalışmakta.
Kaynak: Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi/Ezgi Altun