HABER MERKEZİ – 2015 yılında Amed’in Sur ilçesinde başlayan tarihi direniş hala hafızlarda. Bu direnişin başlama sürecini ve nedenleri Şoreşger Amed anlattı. Amed direnişin halk tarafından sahiplendiğini belirterek, ilk günden son güne kadar Sur Direniş Savaşçılarının Sur’dan çıkmamakta kararlı olduğu ve halkın içinde bir direniş olduğunu vurguladı.
103 gün boyunca işgalci Türk devletinin her türlü saldırısına (tank, top, helikopter vb.) sonuna kadar direnen Sur, çocuklarını bağrına bastı ve sonsuza kadar direniş seslerini sakladı.
Düşmanın baskısına karşı gelişen halk özsavunmasıydı ‘Özyönetim’
Sözde çözüm sürecinin bozulması ve o dönem gerçekleşen seçimlerden bahseden Şoreşger, işgalci Türk devletinin en baştan beri amacının işgal olduğuna dikkat çekti. Bu sürecin tek taraflı olduğunu vurgulayan Şoreşger: “Riha ve Amed’de iki polisin öldürülmesiyle aslında tek taraflı olan çözüm süreci bozuldu. Zaten örgüt hazırlıklıydı. Bir girişimin olacağı belliydi. O dönem de düşmanın tek taraflı çözüm sürecinin gerçek bir çözüm süreci olmadığını biliyorduk. Zaten buna göre şehirde bir hazırlık yapılıyordu. Önderliğe karşı yapılacak bir müdahale ya da gelişecek bir düşman baskısına karşı hazırlık yapılıyordu. Düşman büyük bir saldırıya hazırlanıyordu. Ama sadece Kuzey’de değil Rojava’ya da bir yönelim olacaktı. Bunun da hazırlığı vardı. Özyönetim direnişlerinin amaçlarından biri TC’nin Rojava’ya karşı yapacağı baskıyı azaltmaktı. Bir diğer nedeni de o sene HDP ilk defa parti olarak seçime giriyordu düşmanın bunun karşısın da yani 7 Haziran seçimlerin de HDP’nin barajı geçmesi karşısın da bir hile yapacağı açıktı. 7 Haziran’dan seçiminden sonra HDP’nin barajı geçmesiyle beraber ikinci bir seçim gündeme geldi. 1 Kasım’da gerçekleşen ikinci genel seçimler de HDP’nin tekardan barajı geçmesini kabul edemeyen düşman ilk olarak o gün HDP Amed il binasının önünde yapılan kutlamaya saldırdı. AKP’nin politikaları deşifre olunca düşmanın yönelimi değişti. Buna karşılık böyle bir direnişe gidildi. Düşmanın baskısına karşı gelişen halkın özsavunmasıydı.”
‘Yaratmak istediğimiz sistemi direniş ile gösterdik’
“Yaratmak istediğimiz sistemi aslında özyönetim direnişiyle halka gösterdik” diye Şoreşger, “Çözüm sürecinde kendi dilini konuşabilmek bile gençler ve halk için içlerinde biriken özlemi gideriyordu. Buna karşın gençlerin çözüm sürecinde bazı şeyleri görmesi onlar için direnmenin bir nedeni oldu. Aynı şekilde düşmanın mahallere yapacağı baskıya karşı halkın evlerini ve gençleri koruma durumuydu. Özyönetim direnişleri, halkın iradesi ile başlayan bir süreçti” dedi.
Amacımız Demokratik Modernite’nin özsavunma ayağını oluşturmaktı
Şoreşger, Özyönetim direnişiyle amaçlarının Kuzey Kürdistan’da Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın Demokratik Ulus fikrini yaşama geçirtmek olduğunun altını çizdi. Direnişin öncülerinin gençler ve halkın olduğunu söyleyen, “Direniş Ağustos’ta başladı. Halkın iyi bir örgütlenmesi vardı. Eğitimler, etkinlikler, basın açıklamaları yapılıyordu. Özyönetim ilanları yapıldıktan sonra bu zemin oluşturuldu. Örgütlenmeler yapıldıktan sonra ilanlar yapıldı. İlanlardan sonra bire bir halkın özsavunması başladı. Sur’a geldikten sonra hiçbir düşman gelip elini kolunu sallayarak bir genci alamıyordu. Halk bunu görünce büyük bir moral oluşuyordu. Bu direnişe karşı düşmanda daha sert yönelmeye başladı. Buna bağlı olarak halk hendekleri kendileri kazdı. Bazı gençler aileleri ile beraber geliyordu. Nöbeti halk kendisi tutuyordu, hendeklerin yaratıcısı halktı. Bazen aileler geliyordu diyordu ‘çocuklarımız evde hiçbir iş yapmıyor buraya gelip hendek kazsın bari’. Halk, yaratacağımız sistemin farkına varmıştı. Halk kendini yaşayamıyordu. Bir yerden sonra düşmanın baskısı artınca silahlar devreye girdi. İki üç tane kleşimiz tek vardı. Amacımızı tanımıştı halk, düşmanın gerçekliğini görmüştü.”
‘Özyönetimi tanımadan, bilmeden gelip mevziler de yer alan gençler vardı’
Gençlerin Sur’da yaşadıkları duygular ve özgürlük hasretine vurgu yapan Şoreşger, gençlerin Sur’u sahiplenişini şöyle anlattı: “YDGH’ın yaptığı eylemlerle gençlik rolünü oynadı. Halkın gidemediği parka bile YDGH’ın temizlemesiyle halkın desteğinin aldı. YDGH büyük başarılar elde etii. Gençler için de büyük bir örgütlenme oluşturuldu. Halk çocuklarını YDGH’a teslim ediyordu. Gençler devrimi hissediyorlardı. Sur’a geldiklerin de kendilerini devrim alanında hissetiklerini söylüyorlardı. Gençler arkadaşları görünce özlerini hissediyorlardı. Hasret kaldıkları hayatın, aradıkları hayatı bulabiliyorlardı. Madde kullanan gençler, farklı yerlere yönelen gençler aradığını Sur sokaklarında bulabiliyordu. Yakalanmayı, şehit olmayı gençler göze alıyordu. Özyönetimi tanımadan, bilmeden gelip mevziler de yer alan gençler vardı. Peyas’tan gelen gençler vardı. Madde kullanan gençler bile madde kullanmayı bırakıp yanımıza geliyorlardı. Yoğun bir saldırı olacağı zaman alanlara bütün Amed’in mahallerinde eylem gerçekleşiyordu. Bundan dolayı düşman Sur’a yönelmeye korkuyordu. Gençler Sur’u görünce içeride, dışarıda bir Sur’u koruma gelişiyordu.”
‘Özyönetim halkın kendisidir’
Özyönetim sisteminin halkın iradesi olduğunu belirten Şoreşger, halkın Özyönetime yaklaşımını şu sözlerle anlattı: “Özyönetimle, halk meclisleri ile halkın kendi kendini yönetebileceği bir sistem oluşturulmaya başlandı. Bunu gören düşmanın yönelimi de o boyutta gelişiyordu. Çünkü halk artık komünleri esas alıyor. Hatta bu komünlere bağlı dükkanlar bile açılıyordu. Düşmanın buna müdahale edeceği açıktı. Bu durumda buna bağlı bir savunma gelişiyordu. Halk özyönetim sistemin sahipleniyordu. Az bir süre de olsa tek taraflı çözüm sürecin de, halk meclisleriyle ve özgür yurttaşlar derneği ile halk özyönetimi tanıdı. Özyönetim ilanlarını halk kendisi yaptı. Artık devlete ihtiyaç yoktu. Halk kendi sorunları kendileri çözüyor, düşmanı çağırmıyordu. Durum böyle olunca düşmanın hakimiyeti de kalmıyordu. Mahalleler kendi içinde kendilerini yönetebiliyorlardı. Özyönetim, Önder Apo’nun Demokratik Modernite Paradigmasının pratiğiydi. Ve halk bu sistemi kabul etmişti. Halk kendi gücünü tanıdı, Özyönetim halkın kendisidir, bu görüldü.”
NC/Faraşîn Sîdar