“Saldırılara karşı sessiz kalmak ihanettir!”
HABER MERKEZİ
Devletlerarası komplonun başlangıcı
Çekiç operasyonu ile ABD ve işgalci Türk devleti işbirliği NATO’nun eliyle PKK’yi etkisiz kılmak adına başlanan bir hareketti.
Yapılmak istenen, Güney Kürdistan hava sahasını Irak’tan korumak ve PKK’yi etkisiz hale getirmekti. Güney Kürdistan da yeni bir güç (KDP-YNK) oluşturulmak isteniyordu. Çekip operasyonu ile yeni bir devlet gücüyle PKK sadece Kuzey Kürdistan’da sıkıştırılacak Güney’e geçişler engellenmek isteniyordu. KDP ve YNK güç yapılarak PKK tasfiye edilmek isteniyordu. 91’den 98’e kadar bu politikayı izleyen ABD ve Türkiye, Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ı esir alarak PKK hareketinin tasfiyesini gerçekleştirmeyi planlıyorlardı.
ABD, İngiltere ve İsrail PKK’yi bitirmeden oluşturacakları yeni dünya sisteminde Kürtlerin yer almayacağını ve Kürtleri yönlendiremeyeceklerinin farkındaydılar. Buna bağlı olarak KDP ve YNK’yi yaratarak Kürtler üzerine hakimiyet kurmayı hedeflediler. PKK’yi etkisiz kılarak imha etmek ABD’nin Ortadoğu’ya hakim olma politikalarından biriydi. PKK varken Ortadoğu üzerinde hakimiyet sağlamayacakları açıktı.
9 Ekim 1998’den 15 Şubat 1999’a kadar geçen 4 aylık süreçte Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ı komplocu yöntemlerle kim vurduya getirmeyi amaçlıyorlardı.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’nın da değerlendiği gibi “İki seçenek vardı ya dağ ya da Avrupa.” Dağa gitmek gerillaya yönelimi artıracaktı ama Avrupa’ya gitmek hem uluslararası bir konum oluşturacak hem de herhangi bir yönelimde dünya kamuoyu tarafından bu durum bilinecekti. Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ı esir almayı, Kürt halkını esir almak, PKK hareketini tasfiye etmek olarak değerlendiren komplocular 15 Şubat günü Kenya’da bulunan Halklar Önderi Abdullah Öcalan’a Güney Afrika’ya götürüleceği söyleniyor. Komplocular ve işgalci Türk devleti tarafından esir alınarak 20 yıldan uzun kalacağı İmralı Adasına götürülür.
Güneşimizi karartamazsınız!
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’nın Ekim’de Suriye’den çıkarılmasıyla bir komplo hazırlığı olduğu, PKK hareketi ve Kürt halkı tarafından da anlaşılmıştı. Buna bağlı olarak PKK militanları ve Kürt halkı iradeleri olarak gördükleri Halklar Önderi Abdullah Öcalan’nın etrafında ateşten bir çember oluşturdular. Bedenleri ateşe veren yüzlerce Kürt genci, erkeği ve kadını Önderlikleri için kuşkusuzca kendilerini ateş topu yapıp ateşle halaya duracak iradeyi göstereceklerdir. Ve bununla beraber artık Kürdistan tarihinde fedai eylem olarak geçecek “Güneşimizi Karartamazsın” eylemi vardır.
M.Halit Oral: “Saldırılara karşı sessiz kalmak ihanettir!”
Mardin’nin Ömerli ilçesinde 1971 yılında dünyaya gelen Halit 7 yaşında ailesi ile Çukurova’ya göç eder. İlkokulu bitirdikten sonra okuma fırsatı bulamayan Halit Çukurova’nın kavurucu sıcağında bir tamircide çırak olarak çalışmaya başlar. Çocuk yaşta ailesine destek olmak için çalışmaya başlayan Halit yaşamı boyunca fedakarlığı ile bilinecektir. Halit, 90’lı yıllar ile birlikte Kürt gençliğini sarıp sarmalayan PKK öncülüğünde gelişen Kürdistan Özgürlük Mücadelesine büyük bir heyecan ile katılır. Şehir faaliyetlerinde yer alan Halit, faaliyetlerde kısa sürede ön plana çıkmaya başlar. Halit, Mersin’de şehir faaliyetleri yürütürken, bir grup arkadaşı ile birlikte gerilla saflarına katılmaya hazırlandığı sırada tutuklanır. Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın 1998 yılı 9 Ekim günü Suriye’den çıkması ile sonuçlanan 9 Ekim komplosu karşı Kürdistan halkı dünyanın dört bir yanında ayağa kalkarken, komploya karşı en sert tepki cezaevlerinde bulunan tutsaklardan geliyordu. Özgürlük tutsakları 9 Ekim komplosuna karşı “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri ile Halklar Önderi Öcalan etrafında bedenleri ile ateşten bir çember yaratırken, bu eylemlerin öncüsü Halit, oluyordu. 9 Ekim’i 10 Ekim’e bağlayan gece tutuklu bulunduğu Maraş Cezaevinde bedenini ateşe veren Halit Oral, “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemlerinin ilk kahramanı olarak mücadele tarihinin sembollerinden biri oluyordu. Ateş çemberin de bir ateş olan Halit’in zindan arkadaşı, Halit’in kendini yakışını şu sözlerle anlatıyor:
Tarih 09 Ekim, Saat 03.05
“Hepimiz derin bir uyku içindeydik… Birden koğuşta bir çığlık, bir gürültü…
En alt katta kalıyordum. Çığlıklar ve bağrışmalar ile uyandım. Koğuşun yüksek olması nedeni ile sesler yankılanıyor, uyku sersemliği ve yankılanan belirsiz sesler nedeni ile ne olduğunu anlamak imkansız oluyordu.
Çığlıklar ile dışarı fırlamam bir oldu. İlk önce “düşman saldırdı” diye düşündüm. Baktım etrafta ne gardiyan ve ne de asker var. Gürültü üst kattan geliyor.
Birinci kata çıktım koşarak. Ancak birinci kattakilerde “burda değil heval ses üst kattan geliyor” diye üst kata koşuyorlardı…
Herkes, “Heval ne oldu” diye bağrışıyor
Kimi “baskın var, kimi yangın var” diye bağırıyor.
Anlamak mümkün değildi.
Sonunda dördüncü kata çıktık.
Ne görelim..
Bir alev abidesi…
Halit Oral arkadaş hücre kapısını tellerle kapatmış, naylon eşofmanlarını giymiş… Battaniyeyi üzerine sarmış…
Ateş topuna dönüşmüş Halit Oral, hücresinde dilan çekiyor!
Uzun kollarını yanlara doğru açmış, üzerine sardığı battaniye bir pelerin gibi yayılmış, alevlerle dans ediyordu.
Sloganlar eşliğinde ateşle dans ederek, tek başına halay çekiyordu alevler içinde…
Bu görüntüler karşısında tüm arkadaşlar yıkılmıştı.
Kapıyı açamayan kimi arkadaşlar kafasını duvarlara vuruyor.
Ağlayanlar…
Rast gele bağıranlar…
Gözleri dimdik Halit’in alev topuna dönüşmüş cüssesine bakıp donanlar..
En sonunda bir arkadaş iman gücüyle kapıyı omzuyla itekleyerek telleri sökmesini başardı.
Bazı arkadaşlar battaniye ve bezlerle alevleri söndürmeye çalışırken, bazı arkadaşlar bilmeden Halit’in üzerine su dökmeye çalıştılar.
Yanık olaylarında tecrübesi olan bir arkadaş, “heval su dökmeyin, bezlerle söndürün ateşi” diyerek uyarmıştı.
Çünkü yanan birine su dökmek daha fazla acı çekmesine yol açıyormuş.
Halit’in o gencecik uzun boylu, heybetli bedeninin büyük çoğunluğu yanmıştı.
O’nu usulca taş ranzanın üzerine yatırdık.
Bakarken içimiz sızlıyordu.
Et kokusuna karışmış kolonya kokusu içimizi kemiriyordu.
Derileri ellerimize, kollarımıza yapışmıştı.
Bakmaktan, dokunmaktan korkar hale gelmiştik, sevdiğimiz arkadaşımıza.
Bir arkadaş, Kürtçe “heval Xalit çavani” sorusu üzerine anlaşılmayan bir sesle cevap verirken bile, eylemini gülümseyerek cevaplıyordu.”
Ateşle dans edip, yaşam olan: Halit
Halit’in eylemine en başta çoğu arkadaşı anlam veremiyor daha sonra buldukları mektupla Halit’i anlayan ve ardılları olan yoldaşları, Halit’in: “Saldırılara karşı sessiz kalmak ihanettir!” sözünü kendilerine perspektif bilerek yollarına devam ettiler. Güneşimizi karartamazsınız eylemi ile Kürdistan gençliği ve halkı Halk Önderi Abdullah Öcalan’a karşı gelişen devletlerarası komployu kabul etmediklerini fedai ve direnişçi ruhlarıyla dışarıya vurmuştur. Ateş yaşamın kaynağıdır Kürt gençleri, halkının ve Halklar Önderi Abdullah Öcalan’a inanan herkesin bedenini ateşin(yaşamın) bir parçası yapması bir kez daha Halklar Önderi Abdullah Öcalan’nın Devrime inanan herkes için bir yaşamı ifade ettiği gözler önündedir.
Devam Edecek…
NC/Faraşîn Sîdar