“ Keşke O’na canımdan başka verecek başka bir şeyim olsaydı”
HABER MERKEZİ– Halklar Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit Kürt Halkı başta olmak üzere hiçbir halk tarafından kabul görmedi. Buna bağlı gelişen ‘Güneşimizi Karartmazasınız’ eylemsellikleri içerisin de bu kervana katılan Nesrin Teke’nin eylemine dair söyledikleri ise hala ilk gün ki gibi akıllardadır: “Keşke O’na canımdan başka verecek başka bir şeyim olsaydı” diyen Nesrin’nin eylemi Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın halkların iradesi olduğunu tekrara gözler önüne getirmektedir.
2000 senesinde Halklar Önderi Abdullah Öcalan’dan haber alınmamasına karşı bedenini ateşe verenlerden biri de Özgür Halk Dergisi Amed Temsilcisi Nesrin Teke olmuştu. 2 Haziran 2000 tarihinde bedenini ateşe veren Nesrin’in Abdullah Öcalan’a olan bağlılığı ilkokulda başlıyor. Diriliş Dergisi sayesinde PKK ile tanışan Nesrin, 13 yaşından 19 yaşına kadar çeşitli eylem ve etkinliklerde ön saflarda bulunuyor. Nesrin henüz 18 yaşındayken Özgür Halk Dergisi’nin Amed temsilciliği görevini üstleniyor.
JITEM’ci işgalci polislerine yumruk atan kadın
Nesrin kendisini ideolojik anlamda donatmayı hedef olarak seçmişti. Annesi Nesrin’in çantasında Leyla Qasim’in idam edildiği fotoğrafı taşıdığını görünce sitem ediyor ama Nesrin annesine şu cevabı vererek ‘büyümenin’ ne anlama geldiğini anlatıyor: “Bu dergileri neden okumam gerektiğini biraz büyüyünce anlarsın. Yaş olarak büyümekten söz etmiyorum. Fikir ve ideolojik büyümekten söz ediyorum.” Diyor. Nesrin’in eylemi bize gösteriyor ki ideolojik olarak Nesrin artık büyümüştür, Kürdistan’ın genç kadını artık ateşle dans edecek mertebeye getirmiştir kendini. Kürt kadınının iradesini bir kez daha gözler önüne seren Nesrin, yaktığı ateşle direnişin ateşini harlandıracaktır.
Nesrin, Amed’in Sur ilçesinde yaşadığı dönemlerde mahalleye gelen iki gerillanın infazı üzerine işgalci polislerin kutlama yaparcasına attıkları zafer çığlıklarına karşı isyan edip 3 gün odasında yas tutuyor. O dönem henüz 15 yaşında olan Nesrin, lise ikinci sınıftayken okul bahçesinde arkadaşlarının gözaltına alındığını görünce dönemin JITEM’ci işgalci polislerine yumruk atan kadın olarak hafızalarda yer ediniyor. Cesareti ile akıllara kazınan Nesrin ateşin içinde dans ederken de cesaretini ve Kürt kadınının gerçekliğini bir kez daha gözler önüne serer. Kürt kadını için en güzel varoluşu direnişle yaratan Nesrin umudun ve ateşin kadını olarak akıllarımıza kazınır.
“Görmüyorduk gözümüz oldu. Duymuyorduk kulağımız oldu. Konuşamıyorduk dilimiz, sesimiz oldu.”
Lise öğretimini başarı ile bitiren Nesrin, üniversite sınavlarına hazırlandığı dönemde Özgür Halk Dergisinin Amed temsilciğini üstleniyor. Nesrin, Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesi, bu komplodan sonra tecrit koşullarında tutulduğu ve sağlık sorunları yaşanmasına karşı duyduğu öfkesini ailesi ile paylaşıyor: “Görmüyorduk gözümüz oldu. Duymuyorduk kulağımız oldu. Konuşamıyorduk dilimiz, sesimiz oldu. Nasıl olur da Önderlikle görüşemiyoruz derler.”
Bu haykırışın ardından bedenini ateşe veren Nesrin, “Biji PKK”, “Biji Serok Apo” ve “Kes nikare roja me tari bike” sloganlarını haykırmaktan vazgeçmiyor ateş ile bedenini ve direnişini kutsuyor. Sloganları duyarak odaya gelen annesi, babası ve küçük kardeşi yanan bedeni söndürmeye çalışsa da Nesrin buna izin vermiyor. Yaktığı direniş ateşi, can suyu olup halkına akıyor.
“ Ben aklıma koyduğumu yaparım!”
Amed Dicle Üniversitesi hastanesine kaldırılan Nesrin’e işgalci Türk polislerinden ‘Kemik Kıran’ lakaplı kıdemli işgalci: “Bunu da mı yapacaktınız Nesrin Hanım?” diyor. Düşman aklının almadığı bu fedai eylemi yapan Nesrin’in cevabı ise: “Ben aklıma koyduğumu yaparım!” oluyor. Akıllara konulan bu mücadeleyi zafere taşımaktır. Kürdistan’ın fedai genç kadınları ve gençleri nesrin yoldaşın anısına sahip çıkacak yaktığı ateşi özgür dağlarda yükselteceklerdir.
Nesrim umudun ve ateşin kadını oluyor
28 günlük tedavi sürecinde görüşmelerin sağlandığı Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatları aracığıyla gönderdiği mesaj Nesrin’e iletiliyor. Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın Nesrin’i selamladığı ancak gerçekleştirdiği eylemi tasvip etmediği ve yanlış bulduğu iletiliyor. Nesrin bunun üzerine, “Selamları beni çok mutlu etti. Lakin bedenimi ateşe vermekten başka bir seçeneğim yoktu. Keşke O’na canımdan başka verecek bir şeyim olsaydı” diyerek mesaja karşılık veriyor. Bir insanın canından öte feda edeceği neyi vardır ki? Bu bile Nesrin’i ikna etmiyor Halklar Önderi Abdullah Öcalan’a olan bağlılığı ne bedenine ne de direniş ateşine sığmıyor. Nesrin umudun ve ateşin kadını oluyor!
28 gün sonunda durumu iyiye doğru giden ancak aniden ameliyata alınan Nesrin, 29 Haziran’da yaşamını yitiriyor. Nesrin yaşamını yitirmeden hemen önce babasından son kez , ‘Gülsün kokun nerede, ağaçsın gölgen nerede, welatamın Kürdistan hani nerede’ şarkısını söylemesini istiyor. Nesrin yüreğinde Kürdistan aşkı, Halklar Önderi Abdullah Öcalan’a bağlılığı ile sonsuzluğa yürüyor. Yüreğinde aşkı ile giden Nesrin zafer sözünü vermeyi bırakıyor arkasındakilere. Dörtler’e, Zilan’a, Sema’ya yoldaş oluyor. Canını ülkesine katanlara Yol’daş oluyor. Nesrim umudun ve ateşin kadını oluyor.
NC/Farşîn Sîdar