93 yılının ortalarında Dersim’in Mazgirt kırsalında adımını gerilla saflarına attı. Felat arkadaşın birliğinde pratik yürüttü. Gerilladaki ilk şekillenmesine burada kavuştu. Benim de eğitimimde ve pratikleşmemde ilk katkıları olan Şehit Felat ve Haydar Munzur arkadaşın komutansında çetin, hareketli bir sonbahar ve kış pratiği olacaktı. Ve sonra Dersim’in birçok alanında olağanüstü süreçleri ve yıllar yaşayacaktı.
HABER MERKEZİ
Sonbahar mevsimi hep hafızalarda canlılığını ve sıcaklığını giderek yitiren, doğanın yeşilliğinden giderek sararıp esen serin rüzgarlara kendini bırakıp, savrulan ağaç yapraklarının görüntüsüne bırakıyordu. Yavaş yavaş sabahların o serin havasını giderek sert bir soğuk alıyordu. Ellerimizi ovuşturup, burun ve kulaklarımızı ısıtmaya çalışıp, sağdan soldan bulduğumuz parkelere daha da sıkıca sarıldığımız ya da yağan yağmurun toprakta yaydığı tarihi toplumsal doğanın özü olan o kokuyu, içimize çektiğimiz bir anılar kesitiyle dolarız. Yazdan kopup kışa girmenin bir telaşı ve yaşanacak ayrılıkların ağır hüznü yüreğimize çöker.
Aylardan Ekim, TC devletinin televizyonları büyük bir marifet ve müjdeymiş gibi, eski padişah fermanlarını okuyan o tellallardan daha kötü, kara haberler yayınlamaya başlar. İnsan vurmayı, yok etmeyi, başlarına ödül koymayı, listeler oluşturarak toplulukları parçalamayı kendilerine meslek edinenler iş başında. Söz konusu bu televizyonların haberleri, aydınlatmıyor, karartıyor! Hepsi yaşamlara, yeniliklere son verme aracına dönüşmüş! Oysa tüm araçların; insanlık toplumuna iyiyi, doğruyu, güzeli muştulasın, hizmet etsin diye yaratılmasına rağmen, kesintisiz 26 yıllık bir dağ keşifçisini, yıldızını, 21. yüzyılın filozofunu katletmenin reklamını yapıyor, bununla övünüyorlar! Çeyrek asırlık çınarın, dağ aslanının devrilişinin, katledilmesinin iyi güzel yanı olabilir mi? Kaybedilen; ulusal, tarihsel, büyük bir toplumsal değer, tüketilen çok kıymetli bir kaynak ve servet… Yıldızları yok etmekle mümkün müdür ki gökyüzü güzelleşsin?
Alevi, yurtsever, sol, demokratik görüş ve kültürün ağır bastığı Maraş Elbistanlı bir ailede yetişti. En son okuduğu hukuk fakültesini yarıda bırakan İbrahim Çoban arkadaş, 93 yılının o sıcak yazında Dersim’in dağlarında adını Atakan koydu.
Her ne kadar ailesini gıyabında tanısam da onunla yaptığımız koyu, yer yer esprili sohbetlerde ailenin onun kişiliğinde, şekillenmesinde ve kültürel temellerini atmada ne kadar etkili olduğunu, tüm yansımalarıyla yakından görebildim. İçimizde şehit düşen kız kardeşinden, siyaset içinde, zindanda olan kardeşine kadar; renkli, entelektüel, mücadeleci, ilkeli, kültürlü, geleneklerine, ahlaki değerlerine sahip olmalarından dolayı, insanı ne mutlu ki böyle bir ailemiz var demeye götürüyor. Bir gün bu aileyi görüp, kucaklayıp Atakan’ın kokusunu içime doyasıya çekeceğim, o günü yakınlaştırmak için daha bir gayret ve enerjiyle devrim yolunun taşlarını daha sığ ve seri döşemeye çalışacağım.
93, Dersim kış pratiği
93 yılının ortalarında Dersim’in Mazgirt ilçesi kırsalında adımını gerilla saflarına attı. Felat arkadaşın birliğinde pratik yürüttü. Gerilladaki ilk şekillenmesine burada kavuştu. Benim de eğitimimde ve pratikleşmemde ilk katkıları olan Şehit Felat ve Haydar Munzur arkadaşın komutansında çetin, hareketli bir sonbahar ve kış pratiği yaşayacaktı. Uzun yıllardır Dersim’de kışın üstlenmeye girmeden, hareketli eylemler için dışarıda kalan güç kalmamıştı. Küçük birim veya gruplar halinde planlı ya da zorunlu hareketler olmuştu. Ancak 93’ün sonbaharına geldiğimizde, 600’ü aşan bir gerilla sayısıyla Dersim Eyaleti kış kamplarına, üstlenme alanlarına çekilecekti. Dışarıda özellikle de Dersim şehir merkezi çevresinde, bir güç bırakılacaktı. Böylelikle hem düşman takip edilecek, olası hareketlenmelerine yönelik eylemler yapılacaktı hem de gücün kendi güvenliğini sağlayacak tarzda, bir birliğin bırakılması kararı, riskleri ve kışın zorlukları da göz önüne alınarak kararlaştırılmıştı. Bu hafif birlikte kalmaya seçilenlerden biri de yeni olmasına rağmen, arkadaşlara güven veren ve erkenden kendini gösteren Atakan arkadaştı. Kış boyu üç çatışmaya girmişlerdi. Mazgirt’in Xıran alanı ve Kırmızı Dağ’daki bu birliğin çatışmaları Dersim halkının dilinde bir destana dönüşmüştü. Darbeler yiyen düşman, bu çatışmalarda uçak kullanıp gücünü geri çekmişti. Kırmızı Dağ’daki çatışmada arkadaşların noktada bıraktıkları iki çanta düşmanın eline geçmiş, sonraki saatlerde arkadaşlar saldırarak düşmanın üstünden silah ve çanta kaldırmışlardı. Bu çantalara baktıklarında kendi çantaları olduğunu anlayınca, bizden daha fazla şaşırmışlardı. Kış çatışmalarında uçak saldırısından dolayı iki arkadaş, yeni katılan partizan arkadaş (Ahmet Tetik) ve Pertekli Aslan arkadaşlar şehit düşmüşlerdi. Atakan arkadaş, kışın o zorlu ama sıcak pratiğin içerisinde pişmişti.
Köyler boşaltılıyordu…
94 yılı gibi hengâmeli, yönetime müdahalenin ve değişiminin yaşandığı bir süreçte, Atakan arkadaş Doğu cephesi dediğimiz alanda pratik yürüttükten sonra Dersim’in batı cephesinde, Ali Boğazı alanında kış üstlenmesine gelmişlerdi. Köylerin boşaltıldığı üst üste operasyonların yoğun yaşandığı, yine bölüklerimizin birbiri ardına düşman tepelerine saldırarak ele geçirdiği birçok yerde pusularda silah kaldırdıkları ve düşmanın arazideki küçük karakollarını boşalttığı bir yılın sonunda kamplara giriliyordu.
Artık Dersim sahasına Zeki (Şemdin Sakık) bakıyordu. Eyalet komutanı Zeynel arkadaş şehit düşmüştü, yerine bakan Jihat (Erdal Gedik) arkadaş da kış kampı hazırlıkları aşamasında girdikleri çatışma sonucu ilkin yaralanmış, daha sonra da şehit düşmüştü. Aliboğazı’nda 400 civarında arkadaşla araziyi tutarak üslenmeye geçmiştik. Parmaksız Zeki’nin çeteci, işbirlikçi çizgisini, tasfiyeciliğinin teorik temellerini oluşturmaya çalıştığı bir kıştı. Düşmanın kıramadığı gerilla iradesini çeşitli ince oyunlarla kırmaya çalışıyordu.
Atakan arkadaşla ilk tanışmamız işte böyle bir süreçte gelişti. İçimizde en yeni olan arkadaştı. Böyle bir pratiğin altından çıkıp, çıkamayacağını tartışıyor, hatta Şemo’nun elemanı olup olmadığını dahi düşündüğümüz olmuştu. Ancak o çok kısa bir sürede kendini tüm arkadaşların güven duyduğu biri haline getirmesini bildi. Bize ayak uyduramaz, yapamaz dediğimiz Atakan arkadaş; olgunluğu, paylaşımcılığı ve erken öğrenme kabiliyetiyle, birliğin sıcak ve ağır koşullarına uyum sağlamıştı. Romanlara konu olacak bu büyük dış ve iç saldırının yoğunlaştığı kışı atlatmak her yiğidin harcı değildi. O sadece kendini değil, yanındaki yoldaşlarını da koruyan, kollayan bir yiğit olmayı başarmıştı. Kış kamplarını bırakıp Aliboğazı’nda bir aya yakın süren çatışmalardan Şemo’nun gücünü bırakarak, bir kişiyle kaçtığı bu operasyonlarda, o geride kalan arkadaşları toplamış sağlam bir şekilde bir grup arkadaşla düşmanın arkasına geçmeyi başarmıştı. Kırktan fazla şehit verdiğimiz bu süreçte, şehitlerin defnedilmesinde ve arazide yaralı kalan arkadaşları alan grupta çok aktif bir rol oynamıştı.
Dersim’den Güney’e yürüyüş
95 yılının yazında Güney alanına, oradan da Önderlik sahasına eğitim görmeye gitmişti. Bir sonraki yıl tekrar Dersim Eyaleti’ne dönmüştü. Önderliğin vermiş olduğu eğitimler kişiliğinde daha olgun, daha örgütsel ve düşüncede net, derinlikli hesaplayan özellikleri belirginleştirmişti. Önderlikle tanışmanın, onun bulunduğu zeminde kalmanın yetkisel vb. tasaruflarıyla kendini yaşatan biri pozisyonunda olmadı hiçbir zaman. Böyle bir şeye asla tenezzül etmedi. O, Önderliği bire bir yaşayan bir duruşu esas aldı her zaman. Önderliği taklit eden bir değişimden ziyade, özde yaşayan bir pratikleşmeyi esas aldı.
Dersim’den Güneye geçmek; bu yürüyüş; onca operasyon, çatışma, riskli ovalarda kalmadan tutalım, erzaksızlığa ve daha saymakla bitiremeyeceğim başlı başına macera demektir. Destansı konularla dolu efsanevi kişilerle geçirmek demektir. Hele Güneyden Önderlik sahasına yürümek, orda Önderlikle aylarca aynı ortamı paylaşmak… Atakan arkadaş bütün bunları dolu dolu yaşamıştır.
97 yılında eyaletin batı cephesinde tekrardan karşılaştık. Zilan arkadaşın eyleminin ve duruşunun sonucu toparlanma yaşanmış oradan alınan güçle ilk kez Karadeniz sahasına açılmış, güzel eylemsellikler geliştirmiştik. Biz Karadeniz gücü olarak Erzincan’da üstlenip gücümüzü korurken, eyalet ve cephe karargâhı ve Şehit Diyarın bölüğü, kamplarda darbe yemiş, eyalet sıkıntılı günler yaşıyordu. 97 baharında eyalete yeni gelen arkadaşları sorduğumuzda, ‘’Atakan arkadaşta var’’ denildiği hepimiz sevinmiştik. Koşuşturmalı, yoğun çatışma ve eylemselliklerin geliştiği bir pratiği yürütmüş, sonra da bir dönem Hozat bölgesine bakmıştı.
Obüslere 500 mark, havanlara 100 mark
Eyalette Türkiye solundan arkadaşlarla ilişkilenmede sorumlu olmuş, dayanışma ve destek anlamında güç birlikteliğini, iyi ilişkileri ve üslubuyla sağlamış, ortak eylemler geliştirmişti. Türkiye solundaki arkadaşlarla tartışma ortak paydalarda çelişkileri çözme ve birlikte planlama ve örgütlemelere gitmede kendine has duruşuyla Atakan arkadaş onları da etkilemişti. O yıl birçok operasyon, pusu ve çatışmaların içinde şansının yaver gitmesiyle, filmlere konu olacak tarzda düşmanın içinden çıkmasını ve onlara darbe vurmasını bilmişti. Düşman 97 sonbaharı ve kışında da operasyonlarını sürdürdü. Eyalet karargâhında o, takım komutanımız olarak bize öncülük eder pozisyona gelmişti. Bahara kadar her ayın hemen hemen 10-12’si arası bulunduğumuz araziye operasyon oluyor ve gün boyu çatışmadan sonra gece pratik, karın içinde geçici yaptığımız kampları iz bırakmadan terk edip düşmanın pusu ve çemberlerini aşarak çıkıyorduk.Kışın çantası sürekli sırtında karın içinde en önde bize yol açmada ve her arkadaşın yüreğinde derin bir hayranlık ve saygı kazanmaktaydı.
97 yılında düşman uçar birliklerle birlikte, arazi hâkimiyeti ve köyleri kontrol altına almak için Dersim alanına gece termalli, 100’e yakın tank getirmişti. Bunlar kimi yerlerde kayıplarımıza neden olmuş ve hareket kabiliyetimizi de yer yer zorluyordu. Atakan arkadaş köylülere yaptığı propaganda ve örgütleme ile çok sayıda 50 kg ağırlığında patlamamış obüs ve havan toplarının güllelerini getirmişti. Bunu nasıl yaptığını sorduğumuzda “obüslere 500 mark, havanlara 100 mark vereceğimi söyledim” dediğinde şaşırmıştık. Gerçekten de köylüler, çobanlar arazide dağ taş demeden bize obüs ve havan gülleleri arıyordu. Bu obüsleri daha sonra Şehit İsa ve Şehit İbrahim arkadaşlar planlayarak, Ovacık alanında 4 tankın dibinde patlatıp düşmana tanklarını mezar yapmasını bilmiş ve Şehit İbrahim, bir tankı ele geçirmesini sağlayan eylemi geliştirmişti. Bir diğer eylemde yüzlerce sivilin gözü önünde bu tankı havaya uçurmuştu. Yine Ovacık’ta gündüz köy görevine giderken düşmanın hem kara hem de panzer pususuna düşmüş orda soğukkanlı bir şekilde düşmanı grubun üzerine gitmesini engellemişti. Atakan arkadaş, yanındaki ata binerek, arkadaşların ters istikametine doğru dört nala sürmüş, mermiler içinde tüm panzer ve düşman gücünü üzerine çekmiş ve daha sonra atıyla sağlam bir şekilde arkadaşlara ulaşmıştı. Böylelikle süvarilikte de iyi bir binici olduğunu göstermişti.
98 yılında eyalet yönetiminde değişiklik olacaktı. Şehit İsa önderlik sahasına çağrılmış. Eyaletin başına Kazım arkadaş gelmişti. Kendisiyle Şehir Alişer Koçgiri ve bir grup arkadaşla gelmişti devir teslimlerde belli bir gerginlik yaşanıyordu. Atakan arkadaş tüm yönetim toplantılarında örgütsel olgunluk ve politik değerlendirmeleriyle eleştiri alan ya da daralan arkadaşlara kavratıcı, açımlayıcı üslubuyla bu süreci ve değişimi anlatarak normal geçişin olmasının zeminini sağlıyordu. Sorunları ve krizleri çözme, aştırtma ustasıydı o.
Ovacık’ta son futbol maçı
Önderlik sahasından Dersim Eyaleti’ne gelmek için Erzurum’da şehit düşen yoldaşım abim Serkan’ın şehit ilanını bana söylediklerinde acılarıma ortak olup paylaşan olmuştu. Tutamadığım gözyaşlarımı akmasını söyleyip hiçbir zaman unutmamam gerektiğini anlatmıştı.
98 yazında Ovacık’ın Aktaş mıntıkasında Mamles ormanlarında son bir futbol maçı yaparak o yıl onunla birlikte yürüttüğüm pratiğe bir virgül koyarak, biz Önderlik sahasına geçmek için Atakan arkadaş onlarla keyifli, coşkulu olduğu kadar da hüzünlü bir vedalaşmayı yaşamıştık. O, artık 2002 yılına kadar Dersim’in birçok alanında hengameli, olağanüstü süreçleri ve yılları yaşayacaktı. Önderliğe komplonun olduğu ve Güney’e geri çekilmenin başladığı, zihinlerde allak bullak olan dönemde, ondaki zihinsel netlik ve siyasal politik öngörüler sayesinde bulunduğu alanda, sorumluluğunu üstlendiği güçleri korumuş iyi bir eğitimden geçirerek, grubunu sağlam bir şekilde Xînere alanına yetiştirmesini bilmişti.
Değişim yılları
Xînere’de yeniden yapılanma ve stratejik değişim dönüşüm sürecinde kurulan Mazlum Doğan kadro okullarının Türkçe kış devresine yarıdan itibaren katılmışlardı. Yazın geldiğim bu okulda tecrübeli birikimli bir kurul üyesi olarak, yönetimde, okulda ve tüm eğitim işlerinin örgütlendirilmesinde büyük bir destek olmuştu. 150 civarında bir kadro grubuna hakim olmak ve doğru yön verme noktasında ilgilenmede en aktiflerimizden biri oldu. Eğitimde Önderliğin Atina ve AHİM savunmalarını paradigmasal bakış açısındaki yenilikleri stratejik değişimin ne anlama geldiğini çerçeve ve yeni ölçü ve ilkelerini saatlerce Önderlik diliyle anlatmada ve kavratmada herkese kendini dinletmesini bilmişti Atakan arkadaş. Entelektüel bilgi düzeyiyle herkesi mest ederdi. Dili dar değil, netti. Çerçevesi dogmatik değil, bilimsel mantıklı ve geniş ufuklu olurdu. Çok hızlı bir şekilde Önderliği kavrıyordu. Önderliğin düşünce ve dilinde hakimdi. Tarihi tekrar yorumlaması ezber ve düz değil, toplum ayaklanır, konuşur onla yeniden canlanırdı.
Binlerce arkadaşın bulunduğu Xînere alanında Şehit Şerif şehitliğinin önündeki meydanda tüm güçlerimizden futbol takımları oluşturulmuş bir spor turnuvası etkinliği düzenlenmesine Şehit Sidar arkadaşla en çok organize edilmesine el ayak olmuştu. Kendisi de takım kaptanlığı yaptığı devremizin ekibinde hem oynuyor hem teknik direktörlük yapıyordu. O heyecan ve moralle, karşı rakiplerin taraftarlarını bile kendi saflarına çekmiş, turnuva sonunda takımı üçüncü olsa da binlerce arkadaşın gönlündeki şampiyonluk tahtına yerleşmesini bilmişti.
Tasfiyecilere karşı dik durdu
2003 yılında Kandil, Dola Kokê vadisinde gerçekleştirilen genişletilmiş parti meclisi toplantısında tasfiyeci bir grubun örgüt yönetimini giderek ele geçirdiğini görmüş, Şehit Erdal arkadaş gibi devrimci bir tutumla insanları kırıp dağıtmadan, onları kaçırtmadan, doğru militan ölçü ve bakış açısını oturtmada, kafalardaki ölçü ve ilke muğlaklığını gidermek için gece gündüz çabalamıştır. Tasfiyecilere karşı pes edip kendini köşeye çekme yerine sakin, sade, saatlerce incelikli politik entelektüel birikimiyle arkadaşlara hakikati kavratıp doğru katılmalarını sağlama mücadelesini vermesini ve insanların partiden kopuşun önünü almaya çabalayanlardan biri de hiç şüphesiz Atakan arkadaş olmuştu.
Alevilik gerçeği üzerinde yoğunlaşıyordu
2007 yılına kadar KCK Yürütme Konseyi Üyeliğine seçilerek Türkiye sahası çalışmalarına bakarak, siyasette ahlaki-politik ulusal ölçüleri geliştirmeye çalışırken, kitle örgütlülüğü ve bireyin bilinçli özgür iradesinin açığa çıkması için de çabaları çok oldu. Bu yıllardaki çalışma ve yoğunlaşmalarını kaleme de alarak “Konfederalizm ve Özgür Yurttaş” başlığıyla bir esere de dökmüştü. Önderliğin yeni paradigmasının zeminini oluşturup, örgütleyip pratikleştirmek onda büyük bir heyecan ve moral yaratmıştı. Komple kişiliği bu çalışmalarda 7’den 70’e herkesi etkilemişti. Önderliğin projelerini düşüncelerini hayata geçirmenin, her yönüyle mücadelesini vereni, yaşayanıydı.
Son süreçlerde Alevilik gerçeği üzerinde yoğunlaşıp araştırma yapıyordu. Gerçek Alevilik özünün Önderliğin ahlaki politik komünal toplum görüşlerinde sistemleşmesine büyük hayranlık duymuş ve bunu Alevi ve tüm insanlarla paylaşmak ve anlatmak için kitap yazma projesini önüne koymuştu. İnsan-i kamillikten hakikat erdeminde yaşamanın dervişi olmuştu. Sözüyle sazıyla hakikat ışığında yürüyenlerin can dostu Hızır’ın çocuğu olmuştu. Ruhsal dünyasını dizelere döker, sayfa sayfa şiir olarak önümüze sererdi. Nasıldır, iyi midir şiirlerin dediğimizde, yüzünü ve dudaklarını hafifçe kırıştırarak “bilmem” diyen mütevaziliği, yine edebi sanatsal yönünde duygu dünyasının güzelliğini şiir dünyasında da görmek hiç de zor değildi.
Devam edecek
Kaynak: Yeni Özgür Politika/SEYİTXAN DÊRSIM